1.
son tanımları | başucu eserleri
2.
takım elbise giyen erkek
giyiniz, giydiriniz. zirâ en bayıldığım yıllarda (60') pijama ile, eşofman ile sokakta gezen bir beyefendiye rastlayamazsınız. bu bir özgürlük değil, kişinin önce kendisine sonra dışarıya olan saygısının dışa vurumudur. ben bir kadın olarak böyle düşünüyor ve kâh kıyafetlerime kâh saçlarımın şekline (sizin deyiminizle, evet markete giderken bile) özen gösteriyorsam karşı taraftan da aynı saygıyı görmem kaçınılamazdır.
devamını gör...
3.
türk müziği
günümüzde türk müziği kavramı türk sanat müziği, türk halk müziği ve türk tasavvuf müziği kavramlarının tek bir başlık altında toplanmasıdır. bizim türk müziği hocalarımız sevmez alt başlık ayrımını. halk müziği sanat değil midir, yahut sanat müziğini halk dinlemez mi? soruları sorulur hemen. ne yazık ki günümüzde sanat müziği kavramı da anlamını yitirmiştir zaten. türk sanat müziği yazıldığında üst sıralarda ve alt sıralarda fark etmeksizin çıkan tüm eserler aslında fantezi, arabesk hatta pop müzikleridir. makamına uygun, usüllerine uygun şekilde tam anlamıyla klasik türk müziği (sanat müziği) o dinlediklerinizden hiçbiri değildir. kâni karaca, sâbite tur gülerman, meral uğurlu, cinuçen tanrıkorur, münir nurettin selçuk, radife erten, bekir sıdkı sezgin, (güncel isterseniz eğer) emel sayın, münip utandı, ahmet özhan gibi isimlerden sanat müziği icraları dinlemenizi öneririm. hatta aşağıya bir radyo programı örneği bırakacağım. türk müziği sanılanın aksine böyle hoş bir sadâdır.
emel sayın hicâz ve hüseynî eserler radyo programı
türk müziğini en iyi şekilde yahya kemal beyatlı şöyle kaleme dökmüştür;
çok insan anlayamaz eski mûsıkîmizden
ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden
açar altın bir anahtarla rûh ufuklarını
hemen yayılmaya başlar sadâ ve nûr akını
ve seslenir büyük ıtrî semâyı örten rûh
peşinde dalgalanır bestesiyle seyyid nûh
en mutlu devrede ıtrî'ye en yakın bir dost
ışıklı dantelalar bestekârı hâfız post
bu neslin ortada dâhîcedir başardığı iş
vatan nasıl karışır mûsıkîyle göstermiş
bu yaz kemençeyi bir dinledinse kanlıca'da
baharda bir gece tanbûru dinle çamlıca'da
bu sazların duyulur her telinde sâde vatan
sihirli rüzgâr eser dâimâ bu topraktan
evet bu eski nesil bir şerefli âlem açar
duyuşda ince zamanlardan inkırâza kadar
yüz elli yıl sıra dağlar birer birer yücelir
ve âkıbet dede'nin anlı şanlı devri gelir
bu mûsıkîyi o son kudretiyle parlattı
ölünce ülkede bir muhteşem güneş battı
yahya kemal beyatlı
bu şiir içinde geçen isimler türk müziğinin öncüleriydi. şimdi kiminiz kaçını tanıyor, biliyor? türk müziğinin özü budur işte.
emel sayın hicâz ve hüseynî eserler radyo programı
türk müziğini en iyi şekilde yahya kemal beyatlı şöyle kaleme dökmüştür;
çok insan anlayamaz eski mûsıkîmizden
ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden
açar altın bir anahtarla rûh ufuklarını
hemen yayılmaya başlar sadâ ve nûr akını
ve seslenir büyük ıtrî semâyı örten rûh
peşinde dalgalanır bestesiyle seyyid nûh
en mutlu devrede ıtrî'ye en yakın bir dost
ışıklı dantelalar bestekârı hâfız post
bu neslin ortada dâhîcedir başardığı iş
vatan nasıl karışır mûsıkîyle göstermiş
bu yaz kemençeyi bir dinledinse kanlıca'da
baharda bir gece tanbûru dinle çamlıca'da
bu sazların duyulur her telinde sâde vatan
sihirli rüzgâr eser dâimâ bu topraktan
evet bu eski nesil bir şerefli âlem açar
duyuşda ince zamanlardan inkırâza kadar
yüz elli yıl sıra dağlar birer birer yücelir
ve âkıbet dede'nin anlı şanlı devri gelir
bu mûsıkîyi o son kudretiyle parlattı
ölünce ülkede bir muhteşem güneş battı
yahya kemal beyatlı
bu şiir içinde geçen isimler türk müziğinin öncüleriydi. şimdi kiminiz kaçını tanıyor, biliyor? türk müziğinin özü budur işte.
devamını gör...
4.
başı açık kadının ahlaktan bahsetmesi
paranın ve imânın kimde olduğu bilinmez. tesettür, örtünmek içindir. bir başkası ile araya konulan perdedir, mesafedir. çok insan gördüm başında örtüsüyle ahlak bekçiliği yapıp zerre merhamet nedir, üslup nedir, ölçülü olmak nedir bilmeyen. tesettürü olanın da böylesi var, olmayanın da. dolayısıyla başı açık diye insanları dinsiz olarak yargılamadan evvel tanımalısınız önce. zihniyetini, fikirlerini dinlemelisiniz. önemli olan baştaki örtüden önce gönüldeki örtügür, gözdeki örtüdür. fikriyle zikri örtüsüz, ölçüsüz olan başını kapatmış kime ne?
devamını gör...
5.
sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
genel bir öğüt vermek istiyorum. iş, arkadaş, okul, farketmeksizin hangi ortamda olursanız olun, insanlara olan davranışınızı önemsiz görmeyin. sizin için önemsiz olan (belki de öyle olduğuna yürekten emin olduğunuz) şeyler karşı tarafta hiç beklenmedik izler bırakabiliyor. beğenmediğiniz bir davranış görürseniz karşı tarafı kırmamak için bunu görmezden gelmeyin. ama karşı tarafı da bunun için kırmayın. o nezaketi ayarlayıp hoşlanmadığınız şeyleri belirtin, eğer o kişi tamamen sizi rahatsız ediyorsa tavrınızı belli edip uzak durun. sevdiğiniz insanlara ise alaka ve ilginizi tam anlamıyla gösterip karşı taraftan ne kadarını karşılık olarak gördüğünüze iyi bakın. kendi ilginizin karşılığını az alıyorsanız uzak durun. yalnızlık sizi korkutmasın. kendisiyle yalnız kalmayı beceremeyen insanlar korkmalı asıl. kendisiyle vakit geçirmeyi beceremeyen, iç sesiyle sohbet kuramayan (önce kendisiyle anlaşabilmeli insan), çevresini yalnız başına gözlemleyemeyen ve yalnız kalmayı ezik bir durum zanneden insanlardan korkun. çünkü o insanlar dâima hayatları boyunca birilerine muhtaç kalmışlardır. hep birileri tarafından onaylanma gereği görmüşlerdir. ben bunun çok kez şahidi oldum ve uzak durulması gerektiğine hiçbir şeyden olmadığı kadar eminim.
devamını gör...
6.
iyi bir romanda olması gerekenler
akıcılık, ayrıntılı betimleme. betimleme hayal gücünü sınırlandırmaz, bilakis şekillendirir olarak düşünüyorum ve okuduğum kitaplarda ayrıntılı betimleme arıyorum. olay akıcılığı hızlı olmalı ve tek bir olay koca bir romana sığdırılmamalı. tıpkı hayat gibi hiç beklemediğimiz gelişmeler bir anda karşımıza çıkabilmeli. okuyanı şaşırtmalı, hayatından bir parça haline getirecek kadar duyguyu geçirebilmeli. ben okuduğum romanlarda bunu arar, bulduğumda ise her bir karkteri hayatımda bir yerlere koyarım. bu yüzden midir bilmem, empati duygumun da fazlasıyla (belki gerektiğinden de fazla) geliştiğini düşünürüm.
devamını gör...
7.
sözlükte yazma nedeni
ara ara derinde yatan duyguları dışa aktarma isteği. bazen bunu bir deneme şeklinde kağıda da dökebilecekken kimliksiz bir şekilde farklı insanlarla paylaşabilme olanağı. bende dönem dönem oluyor, kafamda belirli bir düşünceyi derine taşıyarak bu konudan bir paragraf yazı çıkartabiliyorum. fazla kitap okumaktan, fazla empati yapmaktan kaynaklanan insan analizlerim oluyor. birçok konu ve kişileri uzun uzun değerlendirerek psikolojiye kadar değinen ciddi değerlendirmelerim oluyor. kendi içimde verdiğim öğütler oluyor. birçok insana vermek isteyip, beni anlamayacaklarını bildiğim için veremediğim öğütleri yazıya dökmek geliyor içimden. burası onun için ideal diye düşünüyorum. ayrıca buraya bir şeyler yazmak için belirli bir tanınmışlığa sahip olmanız gerekmiyor. yazdığınız yazılar o başlıkta en üste çıkıyor. dolayısıyla boşa konuşmadığınızı da hissediyorsunuz bir nevi.
devamını gör...
8.
istanbul trafiği
bayılıyorum trafiğe ben. özellikle bir yere yetişmeye çalışıyor olsam bile evden çıkmadan trafik yoğunluğuna bakıp saatlerce erken bile çıkarım. açarım radyodan trt nağme veya en ağır sanat müziği eserlerini, yavaş saatlerce giderim hiç fark etmez. eşlik ederek o arabada bir ömür bile geçiririm. küçük şeylerle mutlu olmak bu galiba.
devamını gör...
9.
60’lar filmleri
geçen gün bir sosyal medya platformunun yorumlarında 60’lı yılların bir oyuncusu için “toplumsal hiçbir projede yer almadı” yorumunu gördüm. o kadar garip geldi ki bu yorum bana. belki o fikre katılacak yazarlar vardır diye o dönemin sinemasını size anlatmak istiyorum. o yıllar 61 anayasasının sağladığı ortamın da etkisiyle türkiye devletinin ve vatandaşlarının en çağdaş, gelişmiş ve uygar zamanlarını yaşadığı yıllardır. hukukun sınırlandırdığı özgürlük atmosferinde aydınlanma dönemi yaşanıyordu. hâliyle bu çağdaşlığı senaristlerin ve yapımcıların türkiye sınırlarından taşırıp batı sinemasına denkleştirme hevesi de olduğunu düşünüyorum. kezâ yalnız senaristler değil, dönemin basılan kitapları da bu yönde düşünüyor olacak ki o dönem beyaz perdede oynayan birçok film aslında kitap uyarlamasıdır. dolayısıyla oyunculara götürülen senaryolar da bu yılların güzelliklerini ve laikliğini yansıtan türden senaryolar olacak ki perdede çoğunlukla bu tarz filmler oynamış. o zamanlar günümüzdeki gibi senaryo çeşitliliği de pek bulunmadığından, oyuncular gelen teklifler üzerine pek fazla düşünemiyordu. buna rağmen en sevdiğim 60’lar sanatçısı olan belgin doruk’un; "duvarların ötesinde", "kanlı firar", "sayılı dakikalar","kederli yıllar", "ayşecik yuvanın bekçileri", "şahane intikam", "bitirimsin hanım abla" gibi daha sayamadığım birçok ekonomik ve sosyal yetersizliğin yanında sınıf ayrımını yansıtan filmini sunabilirim. bunları gözardı edersek kendilerine haksızlık etmiş oluruz. ayrıca o dönem bir film çevirmek günümüzdeki gibi kolay değildi. şartlar o kadar zorluydu ki. bu emekçilerimize “toplumsal hiçbir proje yapmadı” demek büyük bir vefâsızlık.
devamını gör...
10.
ömrümün son güzel günleri
yahyâ kemâl beyatlı’dan çok güzel bir şiir var bunun hakkında (altında türkçesini belirteceğim);
ömrün şu biten neşvesi tâm olsun erenler
son meclis-i câm üstüne câm olsun erenler
şükranla vedâ ettiğimiz câm-i fenâya
son pendimiz ahlâfa devâm olsun erenler
câiz ise harâbât-ı ilâhîde de her şeb
yârân yine rindân-ı kirâm olsun erenler
tekrar mülâki oluruz bezm-i ezelde
evvel giden ahbâba selâm olsun erenler
ömrün şu biten sevinci tam olsun,
son toplantısı, kadeh üstüne kadeh olsun erenler.
şükranla vedâ ettiğimiz fani kadehe son öğüdümüz,
beraberliğe devam etmek olsun erenler.
ilâhî meyhanelerde her gece dostlar,
yine soylu kalenderlerden olsun erenler.
ezel meclisinde elbet tekrar bir araya geliriz,
bizden önce giden dostlara selâm olsun erenler.
ömrün şu biten neşvesi tâm olsun erenler
son meclis-i câm üstüne câm olsun erenler
şükranla vedâ ettiğimiz câm-i fenâya
son pendimiz ahlâfa devâm olsun erenler
câiz ise harâbât-ı ilâhîde de her şeb
yârân yine rindân-ı kirâm olsun erenler
tekrar mülâki oluruz bezm-i ezelde
evvel giden ahbâba selâm olsun erenler
ömrün şu biten sevinci tam olsun,
son toplantısı, kadeh üstüne kadeh olsun erenler.
şükranla vedâ ettiğimiz fani kadehe son öğüdümüz,
beraberliğe devam etmek olsun erenler.
ilâhî meyhanelerde her gece dostlar,
yine soylu kalenderlerden olsun erenler.
ezel meclisinde elbet tekrar bir araya geliriz,
bizden önce giden dostlara selâm olsun erenler.
devamını gör...
11.
yazarların izlediği film sayısı
sadece türkan şoray filmleri 250 yapıyor bende. bununla birlikte belgin doruk filmleri, neriman köksal filmleri derken bireysel her oyuncunun filmlerini sayarsam 1000 i geçer. yeşilçam yalnızca kemal sunal’dan ibaret olmayan, öncesinde sayısız siyah beyaz filmi barındıran bir sektördür. ve ben günde 7-8 film bitirdiğimi hatırlıyorum karantina döneminde. film konusunda rakip tanımıyorum dolayısıyla.
devamını gör...
12.
aklını yitirdiğini sanmak
şakasının bile kötü olduğu fazlasıyla ciddi bir durum. sevgili belgin doruk’tan öğrendiğimden beri kanım çekiliyor psikolojik rahatsızlıklar karşısında. kendisi 60-70 li dönemlerde bir zayıflama hapı kullanıyordu oyuncu olduğu için formunu korumak adına. hapın içinde anfetamin isimli uyuşturucu etken bir madde varmış ve bundan doktorlar bile bihaber. hapın etkisiyle gün içerisinde fazla enerji harcıyor, fazla neşeli oluyor ve birden enerjisi düşüyormuş. çevresindekiler ise aklını yitirdiğini sanıyorlar. kız kardeşi, belgin doruk’u özel fransız lape akıl hastanesine götürüyor. oradaki doktorlar da durumun sebebini anlamadıkları için hastaneye yatırıp şok tedavisi veriyorlar. uzun bir müddet yok yere hastanede yatıyor. o kadar ağır geliyor ki bu durum ona. ileriki zamanlarda hastaneden çıkınca farklı olaylar neticesi sonucunda da artık kendisi de aklını yitirdiğini sanarak intihar ediyor eşi yan odada başka şeylerle meşgulken hem de. çok şükür geç olmadan kurtarıyorlar. fakat hayatı bir kere cehennem olmuş birisini bedenen kurtarsanız da zihnen kurtarmanız çok zor. yani bu öyle şakaya alınacak, veya eziklik olarak nitelendirilebilecek bir durum değil kimsenin ne yaşadığını bilemeyiz. velev ki ilgi çekmek için böyle vaziyetlere giren insanlar varsa onları bilemeyeceğim. fakat biz yapay olan duygulardan değil, asıl “aklım yitirilmesini zannetmek” duygularından bahsediyorken bu durumu küçümseyemeyiz.
devamını gör...
13.
kirli sepeti
kirli çamaşırların nizamlı bir biçimde tek bir yerde durmasını sağlayan sepettir. objesinin en başta sepet oluşuyla yola çıkılmış, zamanla dolap içine yerleştirilmeye kadar varmıştır. hatta zamanla beyazlar, siyahlar, renkliler olarak farklı kategorilerde ayrım yapabilen dolaplar bile üretilmiştir. önü açık bir sektördür. içeriye buhar ile temiz koku yayarak bakterileri öldürebilecek bir özellik gelene kadar kirli sepeti sektörünün önü açıktır. pazarlamacılara şimdiden zihin açıklığı ve başarılar dilerim.
devamını gör...
14.
zeki müren
vefâtının 27. yıldönümünde sevgi, saygı, özlem ve çokça hasretle anıyoruz sanat güneşimizi. kabri nur, mekânı cennet olsun. sabah saatlerinde başlayan kabri başındaki dualar, mevlîd, anma törenleri, anma konserleri derken geceyi etmişiz. her bir törende zeki bey’in anılarını, videolarını izlerken ne kadar değerli bir insan olduğunu yeniden anımsadım. gözlerim dolu dolu izledim her birini. bu insanın sanatını unutturmamalıyız diye tekrarladım içten içe. günümüz insanlarının “aykırı” olma isteğiyle sağa sola serbestçe atıp tutabildiği bir dönemde bu insanların ağzına sakız olamayacak bir isim zeki müren. son zamanlarda pek bir dinlediğim eser vardı “zehretme bana hayatı cânânım” adlı eseri suzan güven hanımefendiden dinliyordum ben. meğer bu eser saygıdeğer zeki müren’e aitmiş ve bu eser radyoda ilk seslendirildiği zaman kendisi 17 bir yaşında lise öğrencisiymiş. 1948 yılında bu ederi ilk kez radyoda seslendirerek halka arz eden kişi ise suzan güven imiş. zeki müren, o dönemde adı bile bilinmeyen bir lise öğrencisi iken, ilk bestesinin erişilemez bir sanatkâr olan suzan güven olmasının gururunu düşünebiliyor musunuz? sonrasında perihan altındağ’ın rahatsızlığı üzerine onun yerine zeki müren doğaçlama ve ani biçimde canlı radyo programına çıkıyor, ilk tebrik telefonunu ise hamiyet yüceses tarafından alıyormuş. kariyerinin daha başlangıcını bile anlatmaya satırları sığdıramıyorken, 65 yılı siz düşünün derim. saygılar efendim.
devamını gör...
15.
hatıra olsun diye saklanan garip nesneler
tam da bugün anı bavullarımı düzenlemiştim. içerisinden bolca kurultulmuş çiçek çıktı. her gittiğim yerden farklı türde çiçekleri toplayıp 50-60 basım ciltli kitapların arasına koymuşum. hepsini alıp iki tarafı cam olan bir çerçeveye koydum. hiç kimse bu kadar kurutulmuş çiçeği bir arada görmemiştir muhtemelen. çerçeve yapma fikrini belgin doruk’tan öğrenmiştim. kendisi de bolca çiçek toplayıp çerçeve yaparak sevdiklerine dağıtırmış. çok hoş bir hediye bence. bir insanın beğenerek elleriyle topladığı çiçekleri özenle kurutup, nizamlı bir şekilde çerçeveye dizmesi ve hediye etmesi, alınabilecek en naif hediyelerden biri.
devamını gör...
16.
bu devirde türkü dinleyen insan
hem türk halk müziği hem türk sanat müziği bizim müziklerimizdir. tabiki onları dinleyeceğiz. başka ne dinleyecektik? şunun şurasında birkaç genç nesil batı dinliyor diye “bu devirde” türkü dinleyen insan adı altında tanım girmemiz bile komik alsında. her dönem, her devirde dinleriz kendi müziğimizi biz.
devamını gör...
17.
kuran dinleyerek uyuyan insan
kuran-ı kerim’den ziyâde sabah ezanını dinleyerek uyumaya bayılıyorum ben. top patlasa da iftar açsak diye bekleyen bir insan edasıyla sabah ezanını dinleyip uyumaya gidiyorum. özellikle okuyan müezzin sabâ makamında tam yerinde okuyorsa ezanı, tadından yenmez. birçok ezan maalesef okuyup gidelim bir an önce tavrıyla usûlsüzce hızlı hızlı okunup geçiyor. halbuki yerinden ve tam makamıyla okunan öyle bir ferahlık veriyor ki insana. tan vaktinden sonra yükselen kızıl bulutlar, lacivertin kuytusundan yükselerek usulca doğan kanlı güneş… ahh ah
yeni yüklenmiş bir müezzin kaydı buldum. şimdiye kadar dinlediklerimin en iyisi bu.
yeni yüklenmiş bir müezzin kaydı buldum. şimdiye kadar dinlediklerimin en iyisi bu.
devamını gör...
18.
sözlük yazarlarının yazım yanlışına tepkisi
fazlasıyla ihtimam gösterdiğim ve katı olduğum bir konu bu. tansiyonum çıkar, elim ayağım titrer artık. sosyal medyadan kendimi mümkün olduğunca uzaklaştırma sebebimdir bu. gençlerin devamlı sevimli veya havalı bularak;
çok yerine çko,
ben yerine bne,
köpek yerine köpke,
aşkım yerine aşko,
tarzında kelimeleri viralleştirip normalleştirdiği için bu konuda ciddi kavgalarım bulunmakta. yanlış anlaşılmasın, bu kelimeleri kullanan insanlarla tek kelime tartışmam ve kendimi asla yormam. fakat günümüz insanları neden böyle diye içsel bir kavga başlıyor bende. sinirden kan beynime sıçrıyor artık. kendi arkadaşlarımı sıkça düzeltip uyarıyorum fakat bir yere kadar. bir insan öz dilini konuşurken neden bu kadar lakayt olur ki. işin komik yani zaten bu gençlerin bir çoğunun atatürk aşkı ile kendilerini ön plana çıkarmaya çalışırken onun ülkemize getirmiş olduğu bir inkılapla bilakis dalga geçmeleridir. saygı dahi yok. yazık.
çok yerine çko,
ben yerine bne,
köpek yerine köpke,
aşkım yerine aşko,
tarzında kelimeleri viralleştirip normalleştirdiği için bu konuda ciddi kavgalarım bulunmakta. yanlış anlaşılmasın, bu kelimeleri kullanan insanlarla tek kelime tartışmam ve kendimi asla yormam. fakat günümüz insanları neden böyle diye içsel bir kavga başlıyor bende. sinirden kan beynime sıçrıyor artık. kendi arkadaşlarımı sıkça düzeltip uyarıyorum fakat bir yere kadar. bir insan öz dilini konuşurken neden bu kadar lakayt olur ki. işin komik yani zaten bu gençlerin bir çoğunun atatürk aşkı ile kendilerini ön plana çıkarmaya çalışırken onun ülkemize getirmiş olduğu bir inkılapla bilakis dalga geçmeleridir. saygı dahi yok. yazık.
devamını gör...
20.
sezen aksu
magazin söylemleri ve gazino dönemleri pek bilinmeyen, bilinenleri de kolay unutulan, hakkındaki kötü olayları yazmasınlar diye her çarşamba gazetecileri eşleriyle evine çağırıp yemek veren (bir nevi rüşvet), uzunca bir dönem yaptırdığı estetiklerden dolayı insan içine çıkamayan, en son kendini göstermek amacıyla merhametli görüneyim diye deprem bölgesine gidip acılı insanların yanında keyifle bacağını bacağının üzerine atıp sandalyeye kurularak poz veren ve dolayısıyla tüm bunlar göz önünde bulundurulunca yaptığı zanaatın (sanat dersem sanatı kirletirim) umrumda bile olmadığı bir kadın.
ben tüm bunları bilmeden önce 2 yıl evvel, türkan şoray’ın gençlik yıllarında sevenlerine hatıra olsun diye çıkartmak istediği albümün sezen aksu yüzünden çıkamamış olduğunu duyunca zaten dolmuştum kendisine. üstüne bir yenisi, bir yenisi derken duyduğum skandalların haddi hesabı yok. bir insanın karakteri sağlam olmadıktan sonra zaten yaptığı iş beni zerre ilgilendirmiyor artık.
ben tüm bunları bilmeden önce 2 yıl evvel, türkan şoray’ın gençlik yıllarında sevenlerine hatıra olsun diye çıkartmak istediği albümün sezen aksu yüzünden çıkamamış olduğunu duyunca zaten dolmuştum kendisine. üstüne bir yenisi, bir yenisi derken duyduğum skandalların haddi hesabı yok. bir insanın karakteri sağlam olmadıktan sonra zaten yaptığı iş beni zerre ilgilendirmiyor artık.
devamını gör...