ilk başta kişi yaşadıkları, zaman içerisindeki deneyimleri, biriktirdikleri, toparlamaya çalıştıkları, toparlamaya çalışırken edindiği yeni kayıplar, kıyımları ve günbegün azalan umudu, buna rağmen bir şeylerin eksikliğini hissetmesi, eksikliğini hissetmesine rağmen uzun zamanlar açık bir yarayı o noktadan gelecek küçük yahut büyük bir darbeye karşı koruyabilmesi yönündeki istem dışı tutumu, uzun süreli yalnız kalışları, yalnızlık gibi kanıksanması zor bir durumu kabullenebilmesi gibi anlatılması ve anlaşılması zor, geçilmesi ise güç bir süreçten geçer.
akabinde bir bakış sonrası tüm bu zamanını benzerini geçirme ihtimalini göz ardı ederek geriye sarar insan. sığınılan tek bir bakıştır; bu bakışın sonrasında çok uzun zaman sonra benzerini hissetme konusunda ümidin bile kesilmeye başlanılmasının ardından artık olacağına ihtimal verilmeyen bir duyguya yönelik masum bir "acaba"dır. budur işte; bir ihtimaldir belki, belki tutunmak için bir sebep belki "henüz ölmedim."dir. kendisiyle beraber bir şeylerini daha yaşatma çabası, zamanla ve tüm dünde bıraktıklarıyla inatlaşmasıdır.
bu bakış alaşağı eder insanı. zaman içerisinde ondan gelecek bir sözü beklemeye, ondan gelen o sözü her sözden ayrı tutmaya, benzer bir bakışı görebilmek için o gözleri aranmaya başlarsınız. hatta o kadar uzun zaman yasaklamışsınızdır ki bu özel duygunun sizde yaratacağı yıkıcı, gözleri kapayan etkiyi kendinize; bu etki sarsar bünyenizi. şaşırırsınız. önemlidir bu diğer kişinin nezdinde nasıl olduğu umursanmaksızın o aşamada size. sadece bunu yine yaşayabiliyor olmanız bile önemlidir.
gel zaman git zaman karşınızdakinin de benzer yahut aynı hisler içerisinde olduğuna kanaat getirirsiniz. kurulan ilişki sizin için önemlidir; çünkü kararlarınız vardır, geçmiş ilişkilerinizde noksan noktalarınızı gözden geçirmiş ve bu sefer ne olursa olsun en güzelini yapacağınıza, buna değecek bir insan olacağına karşınızdakinin ve suni zamanlar geçirip onun bunun dilinde persenk olmuş sözcüklere ve bunların oluşturduğu bir gidişe teslim etmemek adına oluşturduğunuzu, olabildiğince olgun yaşayabilmeye ve alabildiğince güçlü tutabilmeye heveslisinizdir. hatta upuzun bir zaman boyunca yalnızlığa sığınmanızın nedenini bile sorduğunuzda kendinize, derdinizin sevilmek olmadığını, her şeye rağmen hala bir şeyler yapabilmek için aracınızın sevebilmeniz olduğunu söylemişsinizdir. sadece hevesinizi tetikleyecek birkaç olgu belki, belki birkaç söz, belki o kuyruğuna takılıp bilinmeyen sonsuzlara sürüklendiğiniz bakışın bir benzeri, basit cesaret verici sebeplere ihtiyaç duyarsınız biriktirdiğinizi o insan kalıbında ortaya döküp amaçladığınız bu eseri ortaya koyabilmek için.
derken sancılı bir düşünce sürecine girersiniz. bu süreç doğrudan bocalamayı göğsünde barındırır. tüm yaşanmışlıklarınız ardından aldığınız gardı indirme zamanı gelmiştir şimdi, karşınızdakinin göğsüne yaslandığınızda tereddüt etmeksizin güveni tatmanız, yarın için kendinize kurduğunuz yollarda onun da olması gerektiğini ona hissettirebilmeniz, "varım" diyebilmeniz, güvenini besleyebilmeniz ve bugüne değin çizdiğiniz yolu silebilmeniz veya bu yoldan tamamen dönebilmeniz için ona ve sevgisine inanabilmeniz gerekmektedir.
fakat öyle zordur ki bu kararı almak... ya gardınızı indirdiğinizde o ince yanınızdan yeni bir darbe gelirse? bunu kaldırabilmeye gerçekten de hazır mısınızdır? o darbe geldiğinde o derinin yine kapanması ve kanın durması için ne kadar daha kendinizden vereceksinizdir? yine mi o uçsuz yalnızlıklar, aşılması zor korkular takip edecektir bunu... korkmaktasınızdır. sadece o bakış için bile pek çok şeyinizi feda edebilecekken, pek çok güzellik sunabilecekken karşınızdakine, hep o güzel sözcüklerin, o benzer bakışların öncesinde bir perde girer sözcükler ve gözler arasına. sözcükler herkes'inkine benzemeye başlar herkese benzer bir şeyi oluşturma adına, iddialarından ve renklerinden ödün verirler, bakışlar kısalır ve siz bunun hatalı olduğunu bilseniz de elinizden aksi gelemez o aşamada. zaman içerisinde oluşturduğunuzun gelişmesiyle beraber biliyorsunuzdur ki olacaktır belki, fakat hem içinde olduğunuzu bilerek, hem de karşınızdakine de bu insiyatifi tanıyarak biraz daha iyileştirmeye bırakırsınız kendinizi onun ellerine. onun iyileşmesi için adım adım bir şeyler yapmaya çalışarak.
her oluş kendi içinde anlam taşır fakat... hızdan korkmanızın sebebi sadece ölümü hızlı getirişidir. zamana yayarak, ağır ağır, hatta karşınızdakinin bile hızını keserek bazen; sindirerek belki, biraz gerçek anlamı ile alışarak, kabullenerek; seni seviyorum'u diyebilmek için değil, "seni seviyorum çünkü..." yü diyebilmek için, tanımış ve kendini tanıtmış zannetmemek için karşısınızdır gözü kapalı sevişlere. gözü kapalı ve ölmeye mahkum sevişlerdir ki bunlar kişiye getirdiği sadece ve sadece, kayıplarının muhasebesi olmuştur. çünkü büyüksünüzdür siz artık, büyümelidir çocuk sevdalarınız da size benzer.
derken süreç öyle ilerlemez. siz dünü gömmüşsünüzdür, çünkü dün geri gelmeyecektir. çünkü dün, dünde kalmıştır. fakat karşınızdakinin dünü yanınıza dikiliverir. karşınızdakinin dudaklarından dünü kelimelere bürünür ve önünüze sürülür. gününü dününe benzetmenizi söyler size. henüz bunun için yeterli olmadığınızı söyler. bir şeylerin eksik olduğunu söyler, ki bilmiyordur; o eksiği doldurmak için göze aldıklarınızı bilmiyordur. o eksiği doldurabilme adına yanınızdakinin herhangi biri değil de o olduğunu bilmiyordur. sizi sevenleri ve onların sizi mutlu etmek için göze alacaklarını bilmenize rağmen sadece siz seviyorsunuz diye yanında olduğunuzu bilmiyordur.
sizin o olmadığınızı ve sizinle yaşadıklarının onunla yaşadıklarına benzeyemeyeceğini bilmiyordur. sadece sizde onunla yaşadıklarını arıyordur belki. belki onunla paylaştıklarını özlüyordur... işin kötüsü siz artık bunları biliyorsunuzdur. söylediği birkaç kelimenin büründüğü anlamdan bihaber aranıza bir başka gölge saklanıverir sonra.
sizin için onu sevdiğiniz gibi sevebilmenin de artık ne kadar zor olduğunu da bilmiyordur oysa. sevgiye atfettiğiniz önem ölçüsünde büyüklüğünün ve zorluğunun da arttığını. onu sevdiğinizi söylediğiniz zamanlarda bu sözcüklerin kendi içinde bir ağırlık barındırdığını.
dünde sizin de bıraktığınız bir aşk vardır halbuki. onunkine benzer şekilde sancıdığı gecelerinizin, gecelerinizin sancınızla bölündüğü ve ardından onsuz devam etmenin akıllıcalığını, nasıl olacağını, yapıp yapamayacağını sorguladığınız ve size şeklinizi almanızı sağlayan. zaman zaman bu güne getirmek için tüm emeğinizi harcadığınız hayatınızı bile sorgulamaya iten sizi. ama yoktur o artık, olmasındır da; belki onda yaşadığınız kupkuru bir körlüktür, belki ilk olduğundandır, belki başka yoksunluklarınız ertesi ilk karşınıza çıkan olduğu içindir, belki ona duyduğunuz aşk değildir... belki aşkı daha hiç tatmamışsınızdır bile, daha içteni, daha sağlamı ve daha güzeli çıkıp yalayıp yutturacaktır size o günlerinizi. belki ardından gelecek acısı size aratacaktır o günlerde yaşadığınız acıyı.
zamandır çünkü, zaman çürütendir. zaman güvenilendir.
fakat siz henüz bu bocalamanın tam da ortasındayken, gözlerinizi kapayıp bir yolda el yordamı ve zamanın yardımını bekleyerek, çarpıp düşmemek adına karınca adımlar atarken, çünkü bunu güvenli bulurken çevrenize setler örüverir bazı sivri, keskin kelimeler. bu kelimeleri sarfettiği için karşınızdaki insanı suçlayamazsınız çünkü bir insan bir tabancayı çekip sizi vursa onu da suçlayamazsınız; sadece olan olmuştur ve sadece yapmak istediği için yapmıştır. sizse artık yaralısınızdır. çünkü dünya korkunçtur ve olmayacak hiçbir şey yoktur bu boktan zemin üzerinde. bu sözler sizin dizlerinizin bağını çözer ve siz gitmeye çalıştığınız yola gözlerinizi sabitleyip devam etmeniz halinde gittiğiniz yol ölçüsünde geri dönüşünüzün zorlaşacağını düşünmeye başlarsınız.
henüz o kadar yolun başındayken söylenmiştir ki bu düşünce sürecine iten sözler sizi, dönüp ardınıza bakarsınız. aldığınız mesafeden geri dönme düşüncesi koyar, üzer, acıtır canınızı. canınız. tek sorumlu olduğunuz ve sizden başka kimsenin sizin kadar düşünemeyeceği...
"canım" dediğiniz acaba canınız mıdır gerçekten sonrasında... kalkıp bir adım daha atayım dersiniz, o zamana değin " değildir" sözcüğü ile üzerine bastığınız soru işaretleri yakanıza yapışıp adım atmamanız gerektiği konusunda geriye çeker sizi. artık "öyle değil" sözcüğünü onlara karşı kullanabilecek olan siz değilsinizdir, o'dur. kendiniz ve oluşturduğunuz konusundaki gücünüz kırılmıştır. siz de...
o eşiği olabildiğince görmezden gelerek ve ne yazık ki artık varlığını bilerek zamana bırakma kararı alırsınız. bundan sonra hemen her oluş, her an gücünüzün aleyhine ilerler. yapabileceğiniz başka bir şey ise yoktur.
zamansa güvenilendir. bebeğinizi ellerine teslim edersiniz onu öldürmemesini umarak. o eşiğe takılmamak içinse dua edersiniz.
devamını gör...