chubby chaser yazar profili

johan cruyffun dediği gibi "futbol basit bir oyundur, zor olan onu basit oynamaktır."
hayatı basit yaşamak gerçekten zor. hayat tecrübesi, yaşanmışlık, yaşadıklarından bir şeyler öğrenmek kısacası olgunlaşmak gerek. tabi yıllar geçiyor yaşlanıyoruz diye hepimiz olgunlaşmıyoruz.

sahibi murat güler aynı zamanda (bkz: güler holding) ve (bkz: a1 capital)in de sahibidir. zamanında neden yükseldiği ve de şimdi neden düşüşe devam ettiği az çok bellidir. yükseliş döneminden beri uzak dururum. çevremdekilere de ben asla almam ama sen bilirsin ytd derim.

ehonomi çoh iyi.

ben bunu asla beceremeyen taraftayım ve yapabilen insanlara hayranım. bu insanlar hem işini gücünü takip edip düzgün bir şekilde yapıyor hem hobilerine vakit ayırıyor. bunları yaparken aynı anda ailesiyle ya da bekarsa partnerine zaman ayırıyor bir de üstüne akraba, eş, dost bunları da es geçmiyor yeterli seviyede ilgi alaka gösteriyor. yeri geldiğinde telefon görüşmeleri yeri geldiğinde yüz yüze görüşmeler vs.
ben anlamadım bende bir sıkıntı var galiba. öyle günler oluyor ki işten eve geldiğimde bir daha dışarı adım atmak dahi içimden gelmiyor. ya da birini arayıp sormak bile zul geliyor. geçen gün (bkz: cem gelinoğlu)nun youtubeda bir röportajını izledim. orada şöyle bir benzetme yapmıştı. iş, aile, arkadaşlar vs. masanın üstünde zıplayan pinpon topları gibi. sayı artınca aynı anda masanın üzerinde bir sürü top zıplıyor ve kafayı yiyorsun hangisini takip edicem diye. bende de öyle galiba, bu kadarını takip edemiyorum.

sinem                                          

 refik için annesinin hatr’ına

 yüzünün üzülmeye çalışmış yerlerinden bahsediliyor

güya gövdenin ve sesinin başına su gelmiş, inanmazdım

herkesle hançersin de kendinle adın çıkmış sanki

kalbini özenle kırmışsın bütün eşyanın, ummazdım

 

incirin öte hatrı suyun kuşkusuz fikriyle üzgünüm

dilemiştim ki en çok kar yağmasın bu kış

bu kış kalp suyumla ıslanmasın yastık

dilemiştim ki yoktur aşk

bu mutlak hasar bu mükemmel hata

bu belki mümkün bir kusurdur sinemdeki

ama ödü varsa umru da var insanın ayarı gibi

anladım sanki, devlet neden şarap kullanmaz

neden en uzun suya en sessiz uzanır yüzün

neden en çok üzülmüş üzümün adı şaraba çıkar

 

sonra madem insan kal adında bir beladır

insan dalgın bir belgedir kendisiyle hayat arasında

neden eve dönmekten ibarettir hayat

neden bazen simsiyah bir doğruyla denilir

devletin ve allah’ın en iyi fikridir kış

bütün evlerin en mükemmel hatasıdır baba

 

başka incirin yarasını başka incir de bilmez gibi

talandır bu herkesle herkes olmak

kopan umur, ufalan ödün adıyla

iki lekenin birbirine dağılmasına sadece aşk mı denir

diğer zeytinin diğer zeytine fethi gibi

dilerim herkesin vaktiyle adı sinem olan uzun bir yasa değer eli

sinem!

o kadar

o denli

gombey ;
efendim "gombey" bizim kendi uydurduğumuz bir oyundu. çocukluğum bir devlet kurumunun lojmanlarında geçti. lojmanda oturan çocuklarla, hemen apartmanın yakınında bulunan babalarımızın iş yerine gizlice girmek bizim için en zevkli oyunlardan birisiydi. güvenlik görevlisini atlatıp hafta içi mesai bitiminden sonra boş olan daireye girerdik. özellikle müdürün odası en heyecanlı bölümdü. hele biz içerideyken bir güvenlik görevlisi içeri girip etrafı kolaçan ederse heyecanımız üst seviyelere çıkardı. hemen kendimizi bir masanın veya dolabın arkasına atar saklanırdık. o an nefes bile almazdım.
gerçi çocuklukta yapılan her aktivite eğlenceli, hayal gücümüzün en üst düzeyde olduğu yaşlarımız. her şeyde bir oyun ve eğlence bulabildiğimiz zamanlardı. ama bu oyun benim çocukluğumun en keyifli oyunuydu. keşke dönebilme imkanım olsa da bu entry'i okuyup da merak eden tüm arkadaşlarla bu oyunu oynayarak öğretebilseydim.

tam s.kerler böyle filmi derken sonunda katarsis yaşatan mutlu sonlu film.

yurttaşlar, romalılar.. allah aşkına, muhammed aşkına, isa aşkına.. ya da her neye inanıyorsanız lütfen yalvarıyorum yapmayın. adana, urfa ya da antep çok güzel ayrıca gastronomik olarak çok önemli şehirlerimiz elbette. pek çok yemeği de güzel yapıyor olabilirler. ama ciger diyarbakır'ın simge yemeğidir. dikkat buyurun lütfen ciğer yazmadım, ciger yazdım fakat bu bir yazım hatası değildir. diyarbakır yalnızca tadını değil adını bile kendi vermiştir "ciger"e.

sabahın 5-6 sı gibi diyarbakır çiftkapı tarafında ptt'nin hemen yanındaki sokağın girişinde bu işi çok güzel yapan bir abimiz var, yanlış hatırlamıyorsam zeki ustaydı ismi. burada bir dükkanda değil direkt tezgahın önüne atılan kürsülerde oturup sıcak sıcak cigerinizi yiyip kahvaltınızı yapın. dost tavsiyesidir.

ahmet kaya'nın ayrılığın hediyesi klibinde oynamış güzel sanatçı kişilik. klipte gitar çalan kişi haluk abimizdir fakat yüzü klipte bir saniye bile görünmez. o dönemlerde henüz meşhur olmamış, sokaklarda gitar çalıp şarkı söylemektedir. yusuf hayaloğlu ile tanışır ve hayaloğlu haluk levent'i ahmet kaya ile tanıştırır ve bu çocuğu klibinde oynat der. çekimler yapılır, haluk abimiz heyecanla eşe dosta haber verir klipte oynadım izleyin diye. fakat klip yayınlandığında yalnızca eli görünmektedir ve kimseye o elin kendisine ait olduğunu kanıtlayamaz.

tam adı johannes diderik van der waals olan hollandalı fizikçi.

bir de nickaltıma ilk kez yazan ve de gördüğüm kadarıyla yazarlara bol keseden şarap, kahve ısmarlayıp ısmarlatan güzide yazar. bana bir sözü yok, söz de almadı bir şey ısmarlatmak için. ben nicklatı'nın yalancısıyım.
bu arada "nickaltı yalancısı" da güzel nick olurmuş, şimdi söylerken farkettim.

ilk okuma denememde sanki üç dört farklı kişi, farklı farklı kitaplar yazmış da bu kitapların hepsini bir araya getirip tek bir kitap yapmışlar hissi oluşmuştu bende. avrupa yakası nın 21. bölümünde volkanın yazdığı yaz diyeti imparatorluğunda aşk ve gururun karagöz oyunları misali.

ikinci denememde de yarım bıraktıktan sonra allah'ın hakkı üçtür diyerek üçüncü okuma denememde başarıya ulaştım.
her ne kadar okuyucuyu zorlayan bir kitap olsa da okudukça insanın kendi tutunamayışlarını hatırladığı bir kitap. özellikle selim'in günseli ile tanışması sonrası ben daha da fazla üzüldüm selim için. çünkü kitabın başından biliyoruz ki selim intihar etti. ve okurken onun bu hayata tutunamayışını, insanlara ve çevreye bir türlü alışamadığını gördükçe bir nebze olsun bu intihar ile kurtulduğunu düşündüm. fakat günseli ile karşılaşmaları ve ikisinin de birbirinde bu kötü dünyadan uzaklaşacak, tutunacak bir şeyler bulmaları beni yaraladı. çünkü bu umudun üstüne selim tutunmaya çalışıyor, önceden bu hayatın gerçekliğinden kaçarken günseli sonrası biraz olsun çaba ve umut doğuyor içinde. ya da en azından okuyucu olarak bende o hissi uyandırdı. ve bunun üzerine gelen intihar beni bir kat daha fazla üzdü.

velhasıl kelam, güzel ama okuması zor bir kitap. bence bu kitabı tek seferde okuyup bitiren insan çok acayip bir insandır. isterse herşeyi becerebilir. bu nasıl bir azimdir, tebrikler.

herşey zaten böyle başlamaz mı? önce eskiden bıkar, bunalırsın. artık her yanı çürümüş gelir o düzenin. yeni bir başlangıç yapmak istersin ve yaparsın da. ben asla onlar gibi olmayacağım dersin. çok farklı olduğunu düşünürsün. ama bir süre sonra aynaya baktığında kaçtığın, beğenmediğin ne varsa ona dönüştüğünü görürsün. babana ya da annene benzemeye başladığını fark etmiyor musun? sorunun cevabı evet, değilse de merak etme demek ki daha o evreye gelmedin ama emin ol geleceksin. şu hayat bir döngüden ibaret. peki neden eve dönmekten ibarettir hayat.
açılan başlıklara bakıyorum da kafam ekşiyor yoldaş.

başlığa girilen entry sayısı arttıkça , o başlık ilgi çektikçe farklı bir sekmede mesela " trend " adı altında üst sıralara çıkmalı. gündem sekmesi altında moderasyonun istediği başlıkların görünür olması böylece tepki çekmez. orayı moderasyonun sözlüğe yayın yaptığı bir sekme olarak kabul ederiz. burada akış ve gündem yanına etkileşim arttıkça görünürlüğü artan bir sekme eklemek sorunu çözecektir. 9gag deki hot, trending, fresh üçlemesi gibi.

sözlükte isyan ateşini yakan yazar.
seninleyim iskoçyalı.

açıkçası şimdiye kadar buraya hiçbir şeyi çok da sorgulamadan yazdım. ama bjarturun yazdıkları mantıklı geldi ve desteklemek istedim. birşeyler değişir ya da değişmez, çok da "erkeklik cinsel organımda" değil. sonuçta altı üstü zaman geçirmek için girdiğimiz bir site.

ama yine de seninleyim iskoçyalı. sözlük yönetimi hesap versin.

acun'da liderlik vasfı yok.

liseliler bilmez, bir zamanlar hurda muamelesi gören araba markasıydı. ne zaman ki volkswagen tarafından satın alındı o zaman değer kazandı, güzelleşti.

mesele ne iyi olmak ne güzel ya da yakışıklı olmak ne de zengin olmak. birini seviyorsan seviyorsun işte, bunun için iyi olmak gerekmiyor. insanın sevmesi, sevilmesi için bir sebep gerekmiyor. önce seviyorsun. sonra düşünüp buna bir sürü sebep bulabilirsin. ama aslında hiçbiri gerçek sebebi değil sevmenin.

karikatürist mustafa satıcı tarafından bir zamanlar penguen dergisi 'de çizilen , mottosu "hevesinizi baltalayan balta" olan karikatür serisi.

kamusal mizah youtube kanalı ile tanınan doğal komik. geyik yaparak güldüren insan evladı.