yazar: oğuz atay
yayım yılı: 1971
türk edebiyatının değerli isimlerinden biri olan oğuz atay'ın ilk romanıdır. değeri sonradan anlaşılan eser içerisinde alışılmışın dışında bir teknik ve kurguyla yazılmış 3 öykü barındırmaktadır; tutunamayanlar'ın, turgut özben'in ve selim ışık'ın öyküsünü.
selim ışık'ın intihar ettiğini gazetelerden öğrenen arkadaşı turgut özben'in ''neden'' arayışını konu alır.
yayım yılı: 1971
türk edebiyatının değerli isimlerinden biri olan oğuz atay'ın ilk romanıdır. değeri sonradan anlaşılan eser içerisinde alışılmışın dışında bir teknik ve kurguyla yazılmış 3 öykü barındırmaktadır; tutunamayanlar'ın, turgut özben'in ve selim ışık'ın öyküsünü.
selim ışık'ın intihar ettiğini gazetelerden öğrenen arkadaşı turgut özben'in ''neden'' arayışını konu alır.
- 1970 trt roman ödülü
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "muck the system" tarafından 16.11.2020 18:29 tarihinde açılmıştır.
1.
oğuz atay'ın yazdığı ama kendisinden sonra daha iyi anlaşıldığı kitabı. olric'le geçen konuşmaların sosyal medyalarda paylaşılarak suyu çıkarılmış olsa da bu kitap herkesten bir parça taşır.
devamını gör...
2.
bir oğuz atay başyapıtı. kitap içinde kitap barındırması mı, içine saran anlatımı mı, insan bilincinin içine girdiği 70 sayfalık noktalama işareti olmayan bölümü mü, hangi birine tapayım?
--! spoiler !--
when i was a little child,
bir yokluktu ankara,
apres moi dull and wild,
town ne oldu que sera
--! spoiler !--
ayrıca (bkz: disconnectus erectus)
--! spoiler !--
when i was a little child,
bir yokluktu ankara,
apres moi dull and wild,
town ne oldu que sera
--! spoiler !--
ayrıca (bkz: disconnectus erectus)
devamını gör...
3.
bir gün bu kitaba başlarken araştırma yapıyorsanız ve bu tanımı okuyorsanız lütfen beni iyi dinleyin.
bu kitap öyle hadi okuyayım denilebilecek bir kitap değildir biraz alışkanlığınız olması gerekir.
sürükleyici bir roman değildir arada sırada denk gelen şiirlerle mektuplarla kafanız karışabilir.
kitabı çekici hale getiren hiç bir şeyi yoktur üstelik 700 sayfadır.
ama amasına gelirsek bu kitap bir başyapıttır.
şaka yapmıyorum bu kitabın şifreleri vardır üzerine düşünülmüş bir matematiği vardır.
bu kitap ayrıca türkiye'yi anlatan bir filmdir.
toplumsal analizdir.
hayata ayak uyduramamaktır.
içinde geçen alıntıları yaşadıysanız hıçkıra hıçkıra ağlamaktır.
bu kitap başucu değil ayakucu kitabıdır üstüne basıp tırmanırsınız.
bu kitap o kadar inanılmazdır ki onu anlatmaya çalışırken kitapla ilgili anlatacak hiç bir şey bulamamaktır.
okuyup aptal ya alt tarafı bir kitap ne anlatmışsın diyebilirsiniz.
evet aptalım ama bu kitap alt tarafı bir kitap değil.
bu kitap öyle hadi okuyayım denilebilecek bir kitap değildir biraz alışkanlığınız olması gerekir.
sürükleyici bir roman değildir arada sırada denk gelen şiirlerle mektuplarla kafanız karışabilir.
kitabı çekici hale getiren hiç bir şeyi yoktur üstelik 700 sayfadır.
ama amasına gelirsek bu kitap bir başyapıttır.
şaka yapmıyorum bu kitabın şifreleri vardır üzerine düşünülmüş bir matematiği vardır.
bu kitap ayrıca türkiye'yi anlatan bir filmdir.
toplumsal analizdir.
hayata ayak uyduramamaktır.
içinde geçen alıntıları yaşadıysanız hıçkıra hıçkıra ağlamaktır.
bu kitap başucu değil ayakucu kitabıdır üstüne basıp tırmanırsınız.
bu kitap o kadar inanılmazdır ki onu anlatmaya çalışırken kitapla ilgili anlatacak hiç bir şey bulamamaktır.
okuyup aptal ya alt tarafı bir kitap ne anlatmışsın diyebilirsiniz.
evet aptalım ama bu kitap alt tarafı bir kitap değil.
devamını gör...
4.
oğuz atay, hayata bir yerinden tutunamamış selim ışık'ın en gizli kalmış yanlarına giden, turgut özben karakterinin aracılığıyla herkese dokunan bir yol çizmiş. öyle bir yol ki bu birçoğumuzun gittiği yol ile mutlaka bir yerlerde kesişiyor. yollarınızın kesiştiği anlarda onunla örtüşen yanlarınız yanyana gelince bir kartopu oluyor, giderek bir çığ haline geliyor ve sonra çığlık oluyor, sonra kimsenin duyamadığı bir sessizlik. sessizliğin sesi bu olsa gerek.
devamını gör...
5.
43. sayfasında turgut'un eşiyle birlikte yaşadığı evin koordinatları ayrıntılı bir şekilde verilmiştir. koordinatlara google maps'ten bakıldığında ise istanbul anadolu yakasında emek mahallesi, onur caddesi'ne bağlı umut sokak'ta bir eve ulaşıyoruz. oğuz atay'ın bir göndermesi midir, kitabın yazıldığı tarihte yerleşimin olmadığı boş bir arsa mıdır yoksa kitabı okuyup, seven bir şehir planlamacısının jesti midir bilinmez ancak benim için ilginç bir tesadüf oldu. hele ki 30 sayfa sonra selim'le turgut'un "hayatın koordinatları" hakkında tartışması, konuyu benim için daha da önemli hale getirmiştir.
devamını gör...
6.
ne kadar üzücüdür ki; kendi kitabının ikinci baskısını bile göremeden, vefat eden oğuz atay'ın başyapıtıdır. türklerin dostoyevskisi desek yerinde olur sanırım. üstelik kendi eserinde de, kendi hayatında da dostoyevski ruhunu taşımıştır. kitap hakkında söylenecek çok şey varken söyleyememek, eserin tam bir eser olduğunu açıklar diye düşünüyorum.
selam olsun sana selimciğim ışık...
selam olsun sana selimciğim ışık...
devamını gör...
7.
herman hesse'nin bozkırkurdu romanının mütevellid bir küçük burjuva anlatısıdır. evvela bu biline,kimse bilmez ayrı mesele...
ah bilsem bu romanın okunduğunu dökülürdüm; ama bu romanı okuyan bir avuç insanız, okuyanlar da mecburen okudu ihtimal-i kebir...
ileride kitabın müellifinin de yakındığı "ey kâri" birkaç derece yükselip de bu ülkenin ruhuna nüfuz etmeyi başarırsa belki bu kitaba gereken değer verilir. lakin biz hâlâ her anlamda efsanelerin içinde vücut bulmaya uğraşan bir halkın, gerçeğin soğuk suyunda titreye titreye dâhi kendisine ve yaşama reddiyelerini aşamadık.
oğuz atay çok yukarılarda; ya da biz çok aşağılardayız.
ah bilsem bu romanın okunduğunu dökülürdüm; ama bu romanı okuyan bir avuç insanız, okuyanlar da mecburen okudu ihtimal-i kebir...
ileride kitabın müellifinin de yakındığı "ey kâri" birkaç derece yükselip de bu ülkenin ruhuna nüfuz etmeyi başarırsa belki bu kitaba gereken değer verilir. lakin biz hâlâ her anlamda efsanelerin içinde vücut bulmaya uğraşan bir halkın, gerçeğin soğuk suyunda titreye titreye dâhi kendisine ve yaşama reddiyelerini aşamadık.
oğuz atay çok yukarılarda; ya da biz çok aşağılardayız.
devamını gör...
8.
iki kere başlayıp ikisinde de aynı yerde yarıda bıraktığım kitaptır. efsaneye göre bitirenler "tutunamayan"mış. kendi yaşantıma da baktığımda tam tersinin geçerli olduğunu iddaa ediyorum. tamam, çok eğlenceli kitap. her cümlesinden zevk alınıyor. nasıl yaşayacağına dair vurucu tespitleri var. tutunamayan adam zaten çevresindekilere tutunamaz. bir yere kadar ilerler, sanki sebepsizmiş gibi tüm ilgisini kaybeder. atıp tutuyorum da ikinci kısımda döt olmam mümkün. dur ben tekrar başlayayım.
devamını gör...
9.
tutunamayanlar başlığında tam olarak kendimi buluyorum. ben bu hayata cidden tutunamadım ya da bana öyle geliyor. kitabın içeriğine gelince okumaya daha yeni başladım, olay örgüsü karmaşık görünse bile benim gibi detay seven bir okuyucu için harika. şimdilik çok iyi gidiyorum. imgelemleri o kadar yadsıdım ki kitabın içindeki betimlemelerin sanki içindeymişim gibi geliyor.
devamını gör...
10.
oğuz atay'ın kült olmuş romanı. onu okumak bazıları için sırf onu okumak içindir. okumak için yıllarca uğraşanları bilirim, okuyamıyorum ya da sevemedim demeyi göze alamayanlar çoktur.
devamını gör...
11.
oğuz atay'ın burjuvayı tiye aldığı romanıdır. kaliteli ve modern üslupla yazılmış bir romandır. detaylarda boğulmayı sevmeyenler için okuması zordur. ancak detay seven biri için anlatımı çok güzeldir. hiç sıkılmadım okurken.
selimciğim ışık
selimciğim ışık
devamını gör...
12.
askerde okuma fırsatı bulduğum, uzun mu uzun bir kitap. yazarın depresif ruh halinde kendinizin yansımasını görebiliyorsunuz. bir insanın kendini anlatamamasinin, ya da onu dinleyen olmamasının ne denli zor olduğunu görebildiginiz bir roman.
devamını gör...
13.
-neden birlikte yaşıyoruz? bir anlam aramamalı? anlam kadar insan hayatını zehir eden bir kavram yoktur.
-hiç bir şey yapmadan aptalca bir düzen içinde yaşarken kimse görmüyordu. sonra ,alışılmışın dışında en küçük bir davranışını görüyorlardı. nasıl görüyorlardı acaba?
kitap boyunca anlamsızlık ,mutsuzluk, yalnızlık ,içe dönüş ,arayış vardır. selim'in intiharıyla turgut'un da değişen yaşamını, düşüncelerini anlatır . içinde kendisinden bir his yakalayanın ara ara tekrar sayfalarına, altını çizdiği yerlere göz gezdireceği kitaptır.
devamını gör...
14.
sene 2014, ösym'nin yaptığı sınavlardan birine hazırlanıyorum. sıramın üzerinde duruyor canım tutunamayanlar. hocam geldi, kitabı görünce; 'zaten anlamsız bir süreçtesin, tutunamayanlar okuyarak süreci daha da anlamsız kılmana gerek var mı?' diye sordu. tabii o anın şaşkınlığıyla cevap veremedim. ancak hocamın bilmediği bir şey vardı. ben oğuzcuğum atay'ı en anlamsız, en karanlık, en umutsuz zamanlarımda okudum hep. cümlelerinde garip bir şekilde beni hayata bağlayan bir şeyler var. garip diyorum çünkü tutunamayanlar özelinde baktığımızda kitabın ismi dahil her şeyine aykırı bir ruh hali içerisine bürünüyorum atay okurken. (bkz: korkuyu beklerken) kitabının son sayfasında sorduğu 'ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?' sorusuna umutsuzluk, yorgunluk, karanlık içinde olduğum şu süreçte tutunamayanlar'ı tekrar okuyarak 'ben de buradayım' demek istiyorum.
devamını gör...
15.
yazıldıktan 30 yıl sonra kült seviyesine gelmiş bir oğuz atay romanı. kült seviyesine gelmesi neden 30 sene almıştır? çünkü aşağılık duygusundan muzdarip, kendine değer vermeyen, becereksiz olduğuna inanan, kısacası tutunamaz olduğunu düşünen şehirli ve hatırı sayılır sayıda olan bir "selim ışık" kitlesinin yetişmesi aşağı yukarı 30 yıl sürmüştür. (modernleşme, şehirleşme vb. süreçler) oğuz atay'ın bu kitabı yazdığı zamanlarda, bu tarz tutunamıyorum triplerine girip, hayali arkadaşlarında teselli arayan küçük burjuva şehirli aşağılık komplekslilerin sayısı pek fazla değildi.
devamını gör...
16.
çok az kişinin okuduğu, çok fazla kişinin bahsettiği ve okumuş gibi davrandığı kitap. yıllar evvelinden bu kitaba dair aklımda kalanlar, karamsarlık, umutsuzluk ve ölümdür. hala kitaplığımda her gördüğümde küçük bir sıkıntı belirir zihnimde. oğuz atay okumaya niyetlendiyseniz önce tehlikeli oyunlar’ı okuyun. sonra tutunamayanları.
devamını gör...
17.
ilk okuma denememde sanki üç dört farklı kişi, farklı farklı kitaplar yazmış da bu kitapların hepsini bir araya getirip tek bir kitap yapmışlar hissi oluşmuştu bende. avrupa yakası nın 21. bölümünde volkanın yazdığı yaz diyeti imparatorluğunda aşk ve gururun karagöz oyunları misali.
ikinci denememde de yarım bıraktıktan sonra allah'ın hakkı üçtür diyerek üçüncü okuma denememde başarıya ulaştım.
her ne kadar okuyucuyu zorlayan bir kitap olsa da okudukça insanın kendi tutunamayışlarını hatırladığı bir kitap. özellikle selim'in günseli ile tanışması sonrası ben daha da fazla üzüldüm selim için. çünkü kitabın başından biliyoruz ki selim intihar etti. ve okurken onun bu hayata tutunamayışını, insanlara ve çevreye bir türlü alışamadığını gördükçe bir nebze olsun bu intihar ile kurtulduğunu düşündüm. fakat günseli ile karşılaşmaları ve ikisinin de birbirinde bu kötü dünyadan uzaklaşacak, tutunacak bir şeyler bulmaları beni yaraladı. çünkü bu umudun üstüne selim tutunmaya çalışıyor, önceden bu hayatın gerçekliğinden kaçarken günseli sonrası biraz olsun çaba ve umut doğuyor içinde. ya da en azından okuyucu olarak bende o hissi uyandırdı. ve bunun üzerine gelen intihar beni bir kat daha fazla üzdü.
velhasıl kelam, güzel ama okuması zor bir kitap. bence bu kitabı tek seferde okuyup bitiren insan çok acayip bir insandır. isterse herşeyi becerebilir. bu nasıl bir azimdir, tebrikler.
ikinci denememde de yarım bıraktıktan sonra allah'ın hakkı üçtür diyerek üçüncü okuma denememde başarıya ulaştım.
her ne kadar okuyucuyu zorlayan bir kitap olsa da okudukça insanın kendi tutunamayışlarını hatırladığı bir kitap. özellikle selim'in günseli ile tanışması sonrası ben daha da fazla üzüldüm selim için. çünkü kitabın başından biliyoruz ki selim intihar etti. ve okurken onun bu hayata tutunamayışını, insanlara ve çevreye bir türlü alışamadığını gördükçe bir nebze olsun bu intihar ile kurtulduğunu düşündüm. fakat günseli ile karşılaşmaları ve ikisinin de birbirinde bu kötü dünyadan uzaklaşacak, tutunacak bir şeyler bulmaları beni yaraladı. çünkü bu umudun üstüne selim tutunmaya çalışıyor, önceden bu hayatın gerçekliğinden kaçarken günseli sonrası biraz olsun çaba ve umut doğuyor içinde. ya da en azından okuyucu olarak bende o hissi uyandırdı. ve bunun üzerine gelen intihar beni bir kat daha fazla üzdü.
velhasıl kelam, güzel ama okuması zor bir kitap. bence bu kitabı tek seferde okuyup bitiren insan çok acayip bir insandır. isterse herşeyi becerebilir. bu nasıl bir azimdir, tebrikler.
devamını gör...
18.
oğuz atay'ın bir çok okuyucu tarafından okunamayan, okunmaya başlanıp yarım bırakılan, okunduktan sonra bu neydi şimdi lan! dedirten muazzam romanıdır.
sıkı bir roman okuyucusu değilseniz ve sadece popüler olduğundan, sosyal medyada çok fazla yolunuz kesiştiğinden çıkıp derseniz ki "şu kitabı bir okuyayım, ne anlatıyor acaba. nesi bu kadar ünlü, nesi bu kadar güzel" diye, tavsiyemdir, kapağını bile açmayın, okuyamazsınız, bitiremezsiniz. bitirseniz bile hırsla, hınçla, sürüne sürüne sonunu getirirsiniz ama hem zamanınıza yazık olur, hem de kitaba saygısızlık olur.
öncelikle iyi bir okuma alışkanlığınız olması gerekmektedir. sadece romanın hihayesini için okumamalısınız. hikayesi için okunabilecek bir roman değildir. gidin zülfü zilaveli okuyun, sonra da sosyal medyada " abi çok iyiydi be!" diye tivit atan sürüye dahil olun.( zülfü livaneli de okuyun elbette ama, abartmayalım lütfen yazarı. ben de okudum, hikayelerini de beğendim ama kitaplığımda gözüm çarptığında herhangi bir duydu belirtisi yaşamıyorum.)
öncelikle gidin post-modernizm'in ne olduğunu araştırın. yazarların bu akımla ne yapmak istediğini, neden böyle bir yol denediğini anlayın. (şunu da belirtmeliyim; tutunamayanlar, türk edebiyatının ilk post-modern romanı olarak da geçmektedir.)
bilinç akışı nedir, yazın googleye, üstünde yazılmış onlarca makaleden bir kaçına göz atın ki bilinç akışı bölümlerinde nasıl bir yol izlemeniz gerektiğine dair bir altyapınız olsun. yazar neden konudan konuya neredeyse hiç bağlantı olmadan atlıyor, neden upuzun cümlelere, paragraflara hatta sayfalar doluyu bölümlere hiçbir noktalama işareti kullanmıyor. amacını öğrenin.
post-modersnizt romanlar, modernizm'e çok fazla benzese de çok daha derin ve zor anlaşılmaktadır. neredeyse her unsur modernizmle aynı ama işin içine soyutluk ve büyük bir zamansal sapmalar girmektedir. zamanı sizin anladığınız gibi düz bir çizgide düşünmemelisiniz. moderniz'de de zamansal flash-back'ler olsa da post-moderniz'de üç farklı zamanı tek bir cümlede de görebiliriz. bazen hangi sözün hangi zamana, hangi karaktere ait olduğunu, nerede söylendiğini anlamamız da güç oluyor.
en önemlisi; kitabı bitirmek için okumayın. ortalama olarak şu kadar sayfayı şu kadar zamanda okurum, şu kitabi şu kadar günden bitiririm diye kendinize dayatma yapmayın. açın, kitabın içine dala dala, adım adım okuyun. anlamadığınız bir yerden geçmişseniz geriye gidin, baştan okuyun ve romana çok da uzun olmayan aralıklarla mola vermekten de çekinmeyin.
sadece hikayesi için, bitirmek için okumayın lütfen. oğuz atay'ın size aktarmaya çalıştığı duygunun tadına bakın, o zaman anlayacaksınız ne kadar büyük bir roman olduğunu. selamlar.
sıkı bir roman okuyucusu değilseniz ve sadece popüler olduğundan, sosyal medyada çok fazla yolunuz kesiştiğinden çıkıp derseniz ki "şu kitabı bir okuyayım, ne anlatıyor acaba. nesi bu kadar ünlü, nesi bu kadar güzel" diye, tavsiyemdir, kapağını bile açmayın, okuyamazsınız, bitiremezsiniz. bitirseniz bile hırsla, hınçla, sürüne sürüne sonunu getirirsiniz ama hem zamanınıza yazık olur, hem de kitaba saygısızlık olur.
öncelikle iyi bir okuma alışkanlığınız olması gerekmektedir. sadece romanın hihayesini için okumamalısınız. hikayesi için okunabilecek bir roman değildir. gidin zülfü zilaveli okuyun, sonra da sosyal medyada " abi çok iyiydi be!" diye tivit atan sürüye dahil olun.( zülfü livaneli de okuyun elbette ama, abartmayalım lütfen yazarı. ben de okudum, hikayelerini de beğendim ama kitaplığımda gözüm çarptığında herhangi bir duydu belirtisi yaşamıyorum.)
öncelikle gidin post-modernizm'in ne olduğunu araştırın. yazarların bu akımla ne yapmak istediğini, neden böyle bir yol denediğini anlayın. (şunu da belirtmeliyim; tutunamayanlar, türk edebiyatının ilk post-modern romanı olarak da geçmektedir.)
bilinç akışı nedir, yazın googleye, üstünde yazılmış onlarca makaleden bir kaçına göz atın ki bilinç akışı bölümlerinde nasıl bir yol izlemeniz gerektiğine dair bir altyapınız olsun. yazar neden konudan konuya neredeyse hiç bağlantı olmadan atlıyor, neden upuzun cümlelere, paragraflara hatta sayfalar doluyu bölümlere hiçbir noktalama işareti kullanmıyor. amacını öğrenin.
post-modersnizt romanlar, modernizm'e çok fazla benzese de çok daha derin ve zor anlaşılmaktadır. neredeyse her unsur modernizmle aynı ama işin içine soyutluk ve büyük bir zamansal sapmalar girmektedir. zamanı sizin anladığınız gibi düz bir çizgide düşünmemelisiniz. moderniz'de de zamansal flash-back'ler olsa da post-moderniz'de üç farklı zamanı tek bir cümlede de görebiliriz. bazen hangi sözün hangi zamana, hangi karaktere ait olduğunu, nerede söylendiğini anlamamız da güç oluyor.
en önemlisi; kitabı bitirmek için okumayın. ortalama olarak şu kadar sayfayı şu kadar zamanda okurum, şu kitabi şu kadar günden bitiririm diye kendinize dayatma yapmayın. açın, kitabın içine dala dala, adım adım okuyun. anlamadığınız bir yerden geçmişseniz geriye gidin, baştan okuyun ve romana çok da uzun olmayan aralıklarla mola vermekten de çekinmeyin.
sadece hikayesi için, bitirmek için okumayın lütfen. oğuz atay'ın size aktarmaya çalıştığı duygunun tadına bakın, o zaman anlayacaksınız ne kadar büyük bir roman olduğunu. selamlar.
devamını gör...
19.
(bkz: en çok yarım bırakılan kitap)
tamamlayabilenler çok az ve seçkinlerdir. tutunamayanlar okuyamaz, sımsıkı tutunup öyle dalabilirsiniz turgut ve selim'in dünyasına. bu kitap hakkında en çok canımı sıkan; insanların sürekli okumadığı halde popüler alıntılar paylaşması ve kitapta bulunmayan cümleleri bilip bilmeden alıntılamaları..
tamamlayabilenler çok az ve seçkinlerdir. tutunamayanlar okuyamaz, sımsıkı tutunup öyle dalabilirsiniz turgut ve selim'in dünyasına. bu kitap hakkında en çok canımı sıkan; insanların sürekli okumadığı halde popüler alıntılar paylaşması ve kitapta bulunmayan cümleleri bilip bilmeden alıntılamaları..
devamını gör...
20.
postmodern romanin ilklerinden oldugu icin haliyle okunmasi zor bir romandir. goz atma sansim oldu hatta birkac alintisina da rastladim ama alip da okumadim daha. yarim birakmaktan fazlasiyla cekindigim bir kitap.
devamını gör...