yüzyılın müzik dehası olan insan.sabahları dinleyince morning blues mahiyetinde yanakları pembeleştirir.
ona hitaben 2004 senesinde ray isimli film çekilmistir. 2 adet oscar kazanmıştır.
exodus'u bırakıp metallica'ya gelen, zamanında joe satriani'den ders aldığı söylenegelen, metallica müziğinde her daim hissettiğim o can sıkıcı yalınlığın sebebi olarak gördüğüm ama yine de metallica'yı metallica yapan unsurların başında gelen gitarist.
aslında orjinal olarak paradise lost gibi doom metale yakın karamsar bir atmosfer yaratmak suretiyle icra edilmiş, fakat nasılsa bir zaman sonra kadın vokallerin "barbie girl" tavrıyla özdeşleştirilmiştir.
1977 yılında kurulan efsanevi grup. steve vai gibi bir insanın bu grupta olması yeterlidir dinlemek için.
türkiyedeki en büyük hayranını nejat işler olarak ilan etmiş, ülkemize ziyaretlerinde de yine rehberliklerini nejat işlerin yapmış olduğu, güzide metal grubu.
nirvana ile zirveye ulaşmış fakat kurt cobain ölünce büyük bir düşüşe geçmiş müzik türü. soundgarden, alice in chains ve audioslave bu müziği layıkı ile icar etselerde günümüzce bir tek alice in chains ayakta kalmıştır.
isveç melodik death metal cemiyetinin görece daha sert müzik yapanlarındandır. şarkılarının müzikleri olsun, sözleri olsun ayrı ayrı vurur insanı. sadece lethe' sini dinlemekle yetinenler vardır, neden öyle yaparlar hiç anlamam, çok kızarım. zaten öyleleri istisna bir yerde, üstünüze alınmayınız. asla tek şarkılık gruplardan olmamıştır.
onu anlatmak için yeterli kelime bulamıyorum aslında. sanat güneşi, türkçeyi en iyi kullanan sanatçı.
şarkıları ile gönüllerde taht kurmuştur. cinsel kimliği yüzünden de hep aşağılanmıştır ne yazık ki..
icra ettiği deneysel müzik vasıtasıyla dinleyicinin imgeleminde her renk duygunun sentezlendiği bir gökkuşağı yaratan 1970 doğumlu dahi çocuk. amelie ve goodbye lenin soundtracklerinin yanı sıra rue des cascades albümü de, tiersen'in sahip olduğu üstün yeteneği gözler önüne serdiği çalışmaları arasındadır.
hayatını anlatan la vie en rose ( la mome) diye bir filmi de çekilmiş fransa'nın minik serçesi, kaldırım serçesi. filmde gördüklerimin tümü doğruysa ki çoğu doğruymuş "yuh benimki de hayat mı ..." dedirten, genelevlerden, kaldırımlardan geçen bir hayatı olmuş, delinin teki bir kadınmış. bu sebeplerden çok sevilmesi de normaldir.
filmde kendisini oynayan kadın da oyunculuğun dibine vurup kanımca yeryüzündeki tüm en iyi kadın oyuncu ödüllerini hak etmiştir...
bence bitebiliyor olması.
her kötü sürecin muhakkak bir sonu oluyor.
psikolojimiz uzun bir süredir kötü olabilir ama bu ileride iyi olmayacak anlamı taşımıyor.
zaman her şeyi iyileştiriyor.
uzun bir süre duman'ın bas giratistliğini yapmış müzisyen, epey uzun boyludur bak bak bitmez.
yahudi kökenlidir.
istanbul üniversitesi devlet konservatuarı çıkışlıdır.
son yıllarda kendi bestelediği parçaları hayata geçirmektedir.
anlamı "aman tanrım!" olan, (yidiş kökenli bir ünlem) ingiliz bir müzik grubudur. ingiltere, londra'da kurulan, 1990'ların sonlarında şekillenen,muazzam güzellikte ve sakinlikte müzikler yapan harika bir gruptur.
müziklerinde hem aşkenaz hem de sefarad yahudilerinin müziklerinin etkisinin yanı sıra klezmer ve yahudi ispanyolcası, doğu avrupa, özellikle bulgar halk müzikleri ve çağdaş elektronik müziğin etkileri görülür.
insanı farklı bir keyif seviyesine çekebilecek sakinlikte, neredeyse dinlediğim tüm parçaları aynı kalitede ve dinlenebilirlikte olan nadir gruplardan biridir ayrıca.
en sevdiğim iki parçası ;
bir de refugee parçasının bu canlı performansını mutlaka dinlemelisiniz.
sanıyorum yaklaşık 5 senedir adı bile aklıma gelmemiştir. hayatımın bir döneminde tango ile hem dans hem müzikal anlamda ilgili olduğum zamanlar, hem de trip-hop'u fazlasıyla içselleştirip efsane muamelesi yaptığım dönemlerdi. bu ikisi bu sebeple birbirini fazlasıyla çağrıştırmaktadır. insan bilincinin altı, çok katlı... hiçbir şeyi unutmuyor açıkçası.
muhteşem sesli, çılgın kadın. performansları sırasında kafası daima dumanlı olmasına rağmen yüzde yüz performans sergileyerek kendisine bin birinci kez daha hayran bırakmıştır.
varlığından (bkz: gad) sayesinde haberdar olduğum yunanlı plak şirketi. merkezleri atina'daymış. şirket bünyesinde özellikle gelenekselden uzak ancak kopuk olmayan yunanlı müzik grupları ve dj'ler bulunmakta.
guardians of the galaxy adlı izlemediğim filmin belirli aralıklarla (bu ara her gün) dinlediğim über keyifli soundtarck albümü.
70'lere asılmış herifler. soundtrack dediğin böyle olur:
1. “hooked on a feeling” performed by blue swede
2. “go all the way” performed by raspberries
3. “spirit in the sky”* performed by norman greenbaum
4. “moonage daydream” performed by david bowie
5. “fooled around and fell in love” performed by elvin bishop
6. “ı’m not in love” performed by 10cc
7. “ı want you back” performed by jackson 5
8. “come and get your love” performed by redbone
9. “cherry bomb” performed by the runaways
10. “escape (the piña colada song)” performed by rupert holmes
11. “o-o-h child” performed by the five stairsteps
12. “ain’t no mountain high enough” performed by marvin gaye and tammi terrell
irlandalı müzisyen, şarkıcı, söz yazarı. melek sesli adam. ses tonu olarak bon iver'a benzetsem de james abimizin yeri başka. neden? çünkü chris isaak'ten beri wicked game'i bu derece başarılı cover'layan adam çıkmamıştı.
albüm kapakları oldukça orijinal olan, 2011 yılında kurulmuş montrealli post metal grubu. the baltic sea, shelter ep, the black sea ismiyle oluşturulmuş ep'leri, 2 tane de çok güzel albümleri var. ayrıca post-rock'ın kanayan yarası tremolo sevdası ile uzaktan yakından akrabalıkları bulunmuyor. pek iyi diyor takibe alıyoruz.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.