dolar kurunun yanında yanan yas yazar profili

ortaokulda wattpad kitapları keşfedilmeden önce okunan son kitaplardan birisi. en azından benim zamanımda öyleydi. anılarım canlandı resmen tekrar 11 yaşıma döndüm.
bir diğeri için (bkz: ballı çörek kafeteryası)

ben direkt erkek parfümü ya da okyanus kolonyası kullanıyorum. erkek değilim ama kokusu hoş.

görünce duygulandım, sınavdan sonra bir tur daha izleyeceğim.

ankara rüzgarı- ozan ünlü

beni daha çok şaşırtan bu iddianın yeni ortaya atılmış veya çıkmış olması. zira ben bunu taa 2016 yılında duyduğuma eminim. hatta çocuk aklıyla hiçbir şey anlamayıp " ne saçmalıyor la bunlar." diyip oyunuma devam etmiştim.

dışı seni, içi beni yakar.
gerçi dışı beni de yakıyor olabilir, özellikle yazın.

o bana öğüt versin, bir de kalkıp ben mi vereceğim.

top atılsa uyanmayacak bir insan olan beni uyandırabilen ağrıdır.

dünyanın en harika yazarı
şaka şaka

geçen gün yüzüme çarpan gerçektir, hoş en son ne zaman kitaplar çok pahalı diye düşünmediğimi hatırlamıyorum. aklıma ortaokul zamanlarım geldi, benim sınava girdiğim yılın önceki yaz brunson krizi yaşanmıştı ve o dönem doların artması ile kağıt ve dolayısı ile test kitabı fiyatları artmıştı ve ben de sınava hazırlanan bir öğrenci bu duruma çok yakından şahit olmuştum. şimdi ise daha fena, resmen o dönemdeki fiyatları özledim.

lise 1'de sınav için okumuştum. ilk başta kaçınsam da sonradan bitirmeyi başardım. beni en çok üzen kısmı muazzez'in ölümü oldu, edebî eserler neden böylesine hüzün doludur ki? ha bu arada, sınav ne oldu derseniz yaptım soruyu. ancak kitabı okumayıp internetten baksam bu kadar zorlanmazdım. yine de pişman değilim.

edit: şahinde'yi hâlâ sevmiyorum.

öteki taraf diye bir şey varsa umarım beni orada affedersin sir, zira bu dünyada sana sağlam sövüyorum.

her ne kadar kötü denilse de aslında harika bir uygulamadır. şaşırdınız değil mi? belki ergen bir kız olduğumu düşündünüz. tamam, gerçekten ergen bir kızım ama konumuz bu değil. şimdi size neden böyle dediğimi açıklayayım. eğer benim gibi yazmayı seviyor ve paylaşmak istiyorsanız wattpad gibi bu amaçla oluşturulmuş uygulamalar harikadır. kullanım arayüzü kolaydır ve çok zorlanmadan kendi kitlenizi elde edersiniz. tecrübe kazanmak için iyi bir ortamdır, okuyucuların yorumları size epey yardımcı olur. özgür bir yer olması da belli bir yerde avantajdır. anon biçimde yazar geçersiniz. gelgelelim kötü yanına, kolay kullanılması bir avantaj olsa da aynı zamanda bir dezavantajdır. küçücük bir çocuğun bile kullanabilmesi ve sınırının olmaması ortamdaki kötü hikaye sayısını arttırıyor, uygulamanın niteliğini düşürüyor. zaten bu yüzden uygulamayı açınca " jungkook üstüme atladı" veya " aşiret gelini" gibi hikayelerle karşılaşıyorsunuz. özetle, kendisi güzel kitlesi sıkıntılı projelerden biridir wattpad bana kalırsa. etliye sütlüye karışmayıp yazdıklarınızı paylaşırsanız epey keyif alabilirsiniz.

açıkçası son kısmında beni hayal kırıklığına uğratmadı değil. talat ve fitnat'ın ölüp ali bey'in aklını kaybetmesindense bu iki gencin evlenip ali bey'in yanında güzel bir yaşam sürmesini isterdim şahsen. ancak onun dışında epey beğendim diyebilirim. hele o muska olayı ile gerçekler ortaya çıktığı anda içimin yağları eridi âdeta. orijinal halini okumak zor olabilir ama sadeleştirilmiş hali akıp gidiyor.

bu grupla under a violet moon şarkısı sayesinde tanıştım. ilk dinleyişimde bile beni kendisine aşık edebilen bir şarkı idi. daha sonraları başka şarkılarını da keşfettim. keşfettiğim bütün şarkıları harika, öyle ki şarkılarından bir tanesine denk geldim mi defalarca dinlemek istiyorum. nature's light albümü de efsane olmuş. resmen bir müzik grubunu, hayran sayfası açmış gibi övüyorum. dinlemenizi tavsiye ederim.

olduğunu düşünmüyorum açıkçası. müslüman sayısı artıyor olabilir ancak ateist veya agnostik sayısı da artıyor. yaşadığımız çağ ile beraber insanlar ana babalarından gördüğü dine inanmak yerine araştırıyor ve kendisine en uygun dine inanıyor. islam kültürüne daha yakın olduğumuz için de diğer inançlardan islam'a geçen insanlar daha çok dikkatimizi çekiyor. algıda seçicilik de diyebiliriz. tabii ki şahsi fikrim bu benim, doğru olduğunu söylemiyorum.

birkaç aydır yaptığım eylem. âdeta bir ruh hastası ile yaşıyoruz. öyle ki şu an ölmemiş olmamızın tek sebebi otçul olmaları. otçul demişken, kağıt yemeye bayılıyorlar (içinde selüloz olduğu için herhalde). yani talaşının altına kağıt sermeyin derim. serecekseniz de düz kağıt olsun. mürekkebi midesine gitmesin.
bir diğer tavsiyem (daha önce biraz bahsedilmiş olsa da) sakın tavşanınızı sabunla yıkamayın. sıcak bir günde bebek olmayan tavşanınıza su değdirebilirsiniz ancak sakın sabun değdirmeyin. biz bir gaflete düştük, minnoşta yaralar çıktı.
ilk aylar özellikle kakalarını pek tutamıyorlar. (merak etmeyin, temizlemesi zor değil.) ancak sabırlı olursanız biraz büyüdüklerinde (çok korkmadıkları sürece ) talaşı haricinde bir yere yapmazlar. ( gıcık olursa yapabilir de, bizimkisi benden nefret ettiği günlerde yatağıma işerdi.)
tavşan bakan veteriner bulmak zor ama bulabilirseniz aşılarını ihmal etmeyin. bu hem onun hem de sizin sağlığınız için önemli zira uzuk kulaklı bebeğinizin sizi ısırma ihtimali epey yüksek.
evinizde bitki yetiştiriyorsanız ulaşamayacağı yere koyun ya da o bitkiyi gözden çıkartın. (annemin lavantasından ne istedin ruh hastası tavşan!)
kısaca benim şimdilik tavsiye edebileceklerim bu kadar. aklıma geldikçe güncellerim. minik dostunuz (ya da ruh hastanız) ile keyifli günler.