roman / türk klasikleri / edebiyat
10 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

o dönem anadolu da yaşanan zihniyeti gerçekçi bir dille anlatan, akıcı ve bir solukta okuyup bitireceğiniz sabahattin ali romanlarından biri.

sabahattin ali aşkı öyle derin yazıyor ki bu kitapta da tıpkı kürk mantolu madonna’da da olduğu gibi özenmemek elde değil.

kahramanları;
yusuf; ailesi eşkiyalar tarafından öldürülen yetim.
selahattin; yusuf’u evlatlık alan kaymakam.
muazzez; kaymakamın kızı.
şahinde; kaymakamın kötü kalpli karısı.
hilmi bey; kasabanın zenginlerinden.
şakir, hilmi’nin oğlu, kumarbaz, kötülüğün vücut bulmuş hali.
etem; şakir’in yancısı.
ali; bakkalın oğlu, yusuf’un arkadaşı.
kübra; hilmi ile şakir’in tecavüzüne uğramış genç bir kız.

okumadan bile kahramanlardan yola çıkarak konuyu tahmin edebilirsiniz.
devamını gör...
genel anlamda bit türk filmi havasında olan sabahattin ali romanı. açıkçası bu durumu fark ettiğimde biraz daha devam edeyim desem de bir türlü beni saramamıştır.
devamını gör...
bazı eserlere kolaylıkla inceleme yapamazsınız çünkü hem siz sindirememişsinizdir hem de ne söyleseniz, hangi kelimeleri seçseniz eksik kalacaktır. işte en sevdiğim yazar sabahattin ali'nin kuyucaklı yusuf'u tam olarak böyle bir eser.

bu kitabı ancak ikinci kez okuduğumda hakkında inceleme yapma haddini kendimde bulabilirim. sadece şunu söylemeliyim, selahattin bey yaptığı ve yapmadıklarıyla, düşündükleri ve düşünmedikleriyle nedense kalbime dokundu. çok tanıdık geldi bana fakat bir o kadar da uzak. onu tanıyorum sanıyorken bir de baktım ki hayır, istesem de tam manasıyla tanıyamam. aynı hissi kitabın sonundaki olay anlatılırken yusuf için de hissettim.

kitap kısaca ailesi öldürülen yusuf'un bir kaymakam tarafından evlatlık alınmasını ve insanların tüm yüzsüzlüğü ve işine geldiği gibi davranmalarına rağmen yusuf'un değişmeyen tavrını konu alıyor.


hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi! ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var...
devamını gör...
romanın yanı sıra romandan uyarlanmış kuyucaklı yusuf isminde bir film de mevcut. 1985 yapımı film kitabın olay akışına göre izleyicilere sunulmuş . kitabı okuduktan sonra ilerleyen zamanlarda filmi de izlemekte yarar var .
imbd link
filmin ve kitabın kısa özeti için kuyucaklı yusufun başına gelen hazin olaylar silsilesi denilebilir.
(bkz: kuyucaklı yusuf (film)).
devamını gör...
sabahattin ali'nin 1937 yılında yayımladığı ve osmanlı devleti dönemine ait birey-toplum çatışmasını işlediği, güçlü ve isyankar kuyucaklı yusuf ile bunu bize çok güzel aktardığı bir eser. ayrıca yazarın yayımlanan ilk romanı olma özelliğini de taşıyor.
anne ve babası eşkiyalar tarafından gözleri önünde öldürülen ve tek başına hayatta kimsesiz kalan küçücük bir kuyucaklı yusuf'un hikayesi. olay yerine inceleme için gelen kaymakamın onu çok sevmesi, evlat gibi görüp büyütüp yetiştirmesi ile olaylar gelişiyor. kaymakamın kızı muazzez ile kuyucaklı yusuf'un ilişkileri abi kardeş gibiyken aşka dönüşüne de tanıklık ediyoruz. sadece bu zorlu aşkı değil, kuyucaklı yusuf'un yalnızlığını,hiçbir yere ait hissedemeyişini, dik başlılığını, cesaretini de hissedebiliyoruz.
roman karakterlerinin duyguları eşliğinde toplumun çarpıklığını, hukuksuzluğu, zenginlerin kural tanımazlığını da yazar başarılı bir şekilde aktarmış. oldukça akıcı ve etkileyici olan bu eser daha sonra aynı isimle sinemaya da uyarlanmış.
devamını gör...
sabahattin ali'nin en sevdiğim eseri şimdilik kuyucaklı yusuf olarak belirlenmiştir. türk edebiyatı klasikleri içerisinde en önemli 100 eser arasında yer alıyor. bazı kitapları okurken ana karakterinizi o kadar benimsersiniz ki onunla birlikte sanki sizde içerisindesinizdir hikayenin. tam da öyle hissettim bu kitapta doğrusu.
kitapta, kuyucak'ta ailesini eşkıya baskını sonucunda kaybeden yusuf'u, salahattin bey evine evlatlık olarak götürür. salahattin bey, edremit'te kaymakamlık yapmaktadır. yusuf, kız kardeşi muazzez ile çok iyi anlaşır fakat zamanla bu ilişki kardeşlikten öte duyguları açığa çıkartmıştır. kuyucaklı yusuf'un edremit'te başına gelenleri ve edremit'i hiçbir zaman sevememesini anlatan bu kitap, aynı zamanda yüce bir aşkı da konu almaktadır.
betimlemesi gayet kıvamında, dili anlaşılır, konusu içimizden olan bir kitaptı.


"bir sabah "anne," dedi, "başım dönüyor, yataktan kalkamayacağım..." evlatcığızım açım dermanım yok demiyordu da başım dönüyor diyordu."

"sonra en mühimi: kendini hâlinden şikayet etmeye alıştırma! ömrünün sonuna kadar dövünsen bu hayatın cefası tüketmez; kendine etmiş olursun."
devamını gör...
yıllarca bilim-kurgu romanlarının orasından girip burasından çıkmış biri olarak klasik türk edebiyatı romanlarına karşı ön yargılıydım. ama kuyucaklı yusuf öyle güçlü bir kitaptır ki sürüklenir gidersiniz. mutlaka okunması gereken kitaplardandır.
devamını gör...
lise 1'de sınav için okumuştum. ilk başta kaçınsam da sonradan bitirmeyi başardım. beni en çok üzen kısmı muazzez'in ölümü oldu, edebî eserler neden böylesine hüzün doludur ki? ha bu arada, sınav ne oldu derseniz yaptım soruyu. ancak kitabı okumayıp internetten baksam bu kadar zorlanmazdım. yine de pişman değilim.

edit: şahinde'yi hâlâ sevmiyorum.
devamını gör...
haddim olmayarak yorumlarda bulunacağım kitaptır. öncelikle anlatımı ve betimlemeleri çok güçlü, ister istemez her şeyi gözünüzde canlanmış olarak buluyorsunuz.* yusuf karakteri güzel işlenmiş, muazzez de güzel fakat o aşk hissini pek yansıtmıyor bence. hatta aşk konusu girince "ne oldu şimdi, bu nerden çıktı" diyorsunuz. kitabın genelinde altını çizeceğiniz cümleler var . mesela yukarıda birkaç arkadaşın da belirttiği gibi kübra'nın kullandığı etkileyici cümleler oldu ve kendisi bir anda ortadan kalktı. ucu çok açık bir şekilde yok oldu ortadan. yani konuşmalardan dolayı bir yerde tekrar yusuf'un karşısına çıkacağını bekleyen bir ben olamam heralde. * en çok sempati duyduğum karakter kaymakamdı. genel olarak çok çaresizdi ve bu çaresizlik iyi işlenmişti. konu ilgi çekici evet, başarılı da denebilir ama sonlara doğru artık bitsin diyerek sonuca bağlanmış gibi. acaba benim gibi düşünen bir allah'ın kulu var mı diyerek girdim başlığa ama kimse yokmuş. umarım atsız linci yediğim gibi burda da linç edilmem.*kısacası çok abartıldığı gibi bir beklentiyle okumayın. beklentisiz okuyunca daha güzel gelebilir. şimdiden keyifli okumalar.
devamını gör...
kuyucaklı yusuf'u yazana kadar sabahattin ali öykü yazarıdır. ilk romanı olduğu için de eleştirilen toyluğunun (haddimiz olmayarak) nedeni budur.

roman, sabahattin ali okuma listelerinde, kürk mantolu madonna, içimizdeki şeytan gibi romanlarından sonra gelir. büyük beklentiyle okunma nedeni de budur.

fakat tüm eleştirilerin dışında, dışarıdan kaba görünen, iç dünyasında ise oldukça romantik olan yusuf, türk edebiyatının en hüzünlü karakterlerinden biridir. ayrıca roman, türk edebiyatında ve sinemasında sıklıkla kullanılan zengin, fakir ayrımının öncü örneklerindendir.
devamını gör...
hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler var. ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler var...


yusuf da muazzez'i ve yaşadıklarını asla unutmayacak. peki nasıl yaşayacak? akıbetini en çok
merak ettiğim roman karakterlerinden birisi yusuf. kitap bitti ama düşünmeden edemiyorum. kaybetmenin acısını, belki de pişmanlığı nasıl göğüsleyecek? muazzez yok. onunla sessizliğini kim paylaşacak artık? kübra ile yolları tekrar kesişecek mi? keşke planladığı gibi romanı bir üçleme olarak yazabilseydi sabahattin ali. yusuf'un hikayesi hep aklımın bir köşesinde tamamlanmayı bekleyecek. ama bazı şeyler yarımken de güzel. kuyucaklı yusuf benim için gökte parlak bir hilal gibi. dolunay olmasa da muazzam bir görünüşe sahip.

devamını gör...
" 1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede aydın'ın nazilli kazasına yakın kuyucak köyünü eşkıyalar bastılar ve bir karı kocayı öldürdüler. "

romanın açılış cümlesi, başlangıçta sürükleyici bir anlatımının olduğunu işaret ediyor.

kitaptaki karakterler şunlardır :

yusuf, küçük yaşta anne ve babasını eşkıya saldırısında yitirmiştir. sert ve cesur mizaca sahip, insanlara fazla güvenmeyen bir kişiliği vardır. muazzez'i çok sevmektedir.

muazzez, kaymakamın kızı ve yusuf'un eşidir. iyi niyetli, sade bir karakterdir.

kaymakam, ailesine düşkün, sevecen, şefkat dolu, merhametli bir karakterdir. muazzez'in babasıdır ve yusuf'u çocuk yaştayken himayesine almıştır.

şahende hanım, romanın en şeytani karakteri olup, kötülük, ahlaksızlık, nefret, vicdansızlık timsalidir.

şakir, kasabanın kabadayısı olup, her istediğini yaptıran, ahlaktan uzak külhani bir karakterdir.

roman, sabahattin ali'nin geçmişten bugüne en çok okunan, en çok bilinen, okumayan kişinin bile isminden tanıdığı kürk mantolu madonna eseri ile kıyaslanır ve genellikle beğenilmez, okuyucuyu genelde memnun bırakmadığı için de geri plana atılmıştır. o dönemdeki insan ilişkileri, feodal yapı ve batı anadolu'nun etnik havasını da anlatan gerçekçi ve hüzünlü hikayedir. sabahattin ali, bu eseri üç cilt olarak tasarlamış ama son ikisine ömrü yetmemiştir. ilk ciltte cinayetleri işleyen yusuf, ikinci ciltte eşkıya olacaktı, üçüncü ciltte de yörüklerin arasına katılıp maceraya devam edecekti. kuyucaklı yusuf bu özelliğiyle de ince memed türü eşkıya romanlarına öncülük etmiştir.
devamını gör...
sabahattin ali tarafından kale alınmış ilk kasaba romanıdır. kuyucaklı yusuf'un evini eşkiyalar basar ve yusuf'un annesi ile babasını öldürürler. yusuf'un en önemli özelliği ise sogukkanlı bir yapıda olmasıdır. annesi ve babası öldürülmüş, kendi parmağı da eşkiyalarla boğuşurken kopan bu çocuk, sanki bu olaylara alışıkmış gibi tepkisiz şekilde cesetleri izler. sonrasında kaymakam gelir ve bu çocuğu evlatlık edinir. ben kuyucaklı yusuf'u bastan sona anlatmayacagım (spoiler vermemek için) ben, sadece yusuf'un neden bu kadar bahtsız olduğuna deginecegim.

öncelikle romanda bazı semboller var bunlardan en dikkatimi çeken ceviz ve incir ağaçları. bu ağaçlar halk arasında uğursuzluk olarak bilinir. hatta "ceviz ağacının altında uyuma" derler. yine "incir ağacının yanına ev yapma, yılan, çıyan olur eve girer" derler. şimdi romanı dikkatli okuyanlar beni anlayacaktır. yusuf, üvey kız kardeşi olan muazzez'in "canım ne zaman isterse" lafını kafaya takar ve gider bir ceviz ve incir ağacının altında uyur. burası romanın kırılma noktasıdır. buradan sonra hicbir şey eskisi gibi olmayacaktır. yusuf, muazzez'i kaçırır ve imam nikahı kıyar. ardindan cok gecmeden kaymakam babaları ölür ve yusuf bir başına kalır. şimdi burada bir noktaya değinmek istiyorum; yusuf neden kendi uvey kardeşiyle evlenmiştir? korumak için mi? hayır... bence burada yusuf'un içgüdüsü ortaya çıkıyor. aynı evde büyüdüğü kızı kaçırıyor, ne annesinin (şahinde'nin) ne de babasının rızası alıyor. burada yine bir halk inanışı göze çarpıyor. bu halk inanışı ise: "ana, babanın razı olmadığı işten allah razı olmaz" mihvalindedir. yine bakalım, yusuf kızı kaçırıyor, kaymakam babaları ölüyor, mesleği olamayan yusuf, yeni gelen kaymakamın yusuf'u süvari tahsildarı olarak görevlendiriyor, yusuf 10 gün boyunca köylerde vergi toplarken baş düşmanları hilmi, şakir ve kaymakam muazzez'i kucaktan kucağa hoplatiyorlar! en sonunda yusuf, evi basıyor ve alayını kurşun manyagı yapıyor. tabii burada muazzez'e gelen bir kurşun ile muazzez ölüyor.
sonuç itibariyle yukarda bazı arkadaslar bu romanın asıl yazılış amacının ve verilej mesajın "mesleksiz kalma, bir baltaya sap ol" şeklinde değerlendirmiş. ama ben bu romanin asıl vermek istedigi mesajin bu olduğuna inanmiyorum.
bu romanda verilmek istenen mesajlardan biri "ana, babanın rızası dışında hareket edenin budur" olmalı. lafı uzatmaya gerek yok, güzel bir roman okuyun derim.
devamını gör...
sabahattin ali'nin güzel bir eseri.ailesini kaybeden yusuf’un olayı soruşturmaya gelen kaymakam tarafından evlat edinilmesiyle başlayan hikayesini anlatıyor. zarif bir aşk hikayesi içeren romanda olaylar, bu aşk etrafında ele alınıyor.
devamını gör...
bir sabahattin ali kitabıdır.

sabahattin ali benim için içimizdeki şeytan romanı ve ayran öyküsüdür. ama diğer kitaplarını da çok severim. kuyucaklı yusuf romanı da bazı eksiklerine rağmen bence çok çok iyi bir romandır.

yusuf, kuyucak'ta anne ve babası eşkiyalar tarafından gözleri önünde katledildikten sonra olay yerine gelen bir kaymakam tarafından evlat edinilir. bu kaymakam iyi bir insandır ve yusuf'u kendi kızı muazzez'den ayırmaz. sadece kaymakamın eşi fena bir kadındır ve bu köylü çocuğunu bir türlü sevemez.

yusuf delikanlı bir adamdır. ama bir yandan da içinde bir saflık da vardır. ayrıca önünde bir örnek olmadığı için de hayatı ile ne yapacağını tam olarak bilemez.

hayatı kaymakamın çöküşü, kaymakamın eşinin ahlaki çöküntüsü, küçük kasabadaki iktidar oyunları, insanların ahlaksızlığı ve muazzez'e olan sevgisi dekorunda allak bullak bir şekilde geçer.

kitaplarda, filmlerde sürekli anadolu köylüsünün, kasaba insanını ne kadar ilim irfan sahibi olduğu, ne büyük bir ahlak anlayışı ile yaşadığı, nasıl da yardımsever olduğu anlatılır. oysa biraz gerçekçi olmakta fayda var bence. ve bu kitap da bunu başarmış.
devamını gör...
insan ruhunu, güce ibadeti, aşkı, ölümü, kasaba yaşantısını muazzam aktaran türk edebiyatının en güçlü üç hikayesinden biridir. kitaptan bağımsız, önsözünde okuyup öğrendiğim ortadirek hikayesini de dimağıma kazandırmasıyla bile yeri ayrıdır. hem bir kitap bir insanın hemşehrisi olabilir mi? olabilir. hemşehrim kitap.
devamını gör...
sabahattin ali'nin her zamanki gibi bürokrasi ve toplumsal hayat eleştirisi yaptığı bir kitaptır. sabahattin ali kitaplarının bu kadar etkili olmasındaki sebep ise günlük hayatta bolca görebileceğimiz tiplemelere sahip olmasıdır. bu da sabahattin ali kitaplarının halk arasında bir karşılık bulmasına ve çok bilinen bir yazar olmasına neden olmaktadır. kitabın dili ise diğer toplumcu gerçekçi yazarların romanlarında kullandığı dil gibi sadedir.
devamını gör...
anadolu insanın içsel çatışmasını işlemiş gelenekleri de içinde barındıran aynı zamanda modern yaşamı anlatan kült bir romandır kendisi. roman bitince acaba ben olsam ne yapardım sorusunu sormamızı sağlıyor
devamını gör...
fark etmiş olduğum en güzel özellik, dil ne kadar eski de olsa güncel hayata aktarılabilecek kadar sivri söylemler kitapta yer edinmiş. benim kitaplarda en sevdiğim özellik dünyanın kötülüğünü, karanlığını sanki bir antidepresan etkisindeymiş gibi süsleyerek anlatılmaması. gerçeğin bize aktarılması ve yazarın sert üslubunu, şahit olduğunu veya hayal ettiğini bize sertçe anlatması benim tercihimdir. yer yer kuyucaklı yusuf'ta bu özelliği gördüm. onun dışında edebiyat öğretmenlerinin sürekli önerdiği klasik türk edebiyatı kitaplarının aksine bu eserden muazzam bir keyif aldım. okunması gereken çatışmalarla dolu güzel bir kitaptır.
devamını gör...
bir daha toplumcu gerçekçi okumam dedim ama yine tükürdüğümü yaladım. şunu fark ettim, toplumcu gerçekçi eserlerin verdiği ebedi zevk yazardan yazara değişiklik gösteriyor. örneğin sabahattin ali'nin toplumcu gerçekçi anlayışıyla yazdığı romandaki aldığım zevki orhan kemal'in aynı anlayışla yazdığı romandan alamadım. ikisindeki bu farkı yaratan noktanın sabahattin ali'nin yalnızca bir anlayışa bağlı olarak yazmamış olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. kitapta o kadar çok vurucu cümleler vardı ki, nerdeyse bütün kitabın altını çizecektim. betimlemeleri çok sevdim, özellikle de ruhsal betimlemeleri. selahattin bey'in ölümünden sonra muazzez, yusuf ve şahende'de meydana gelen değişimleri okurken yüreğim burkuldu, sevdiğin birinin selasını duymak çok da kolay olmasa gerek. ileri sayfalarda muazzez'in üzerinden gelişen olaylarda toplum ahlakının nasıl çöktüğünü görüyoruz. yusuf sevgisine sahip çıkmaya çalışıyordu ama o da farkındaydı muazzez'i bir gün ondan koparacaklarını fakat çok saf bir delikanlı olduğu için anlayamadı, geç kaldı. keşke yusuf ve muazzez'in aşkı mahşere kalmasaydı...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kuyucaklı yusuf (kitap)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim