hiramaru yazar profili

hiramaru kapak fotoğrafı
hiramaru profil fotoğrafı
rozet
karma: 1353 tanım: 177 başlık: 12 takipçi: 10

son tanımları


30 ağustos hatıraları

kolektiften çıkan bir eser.

birçok kişinin 30 ağustos gününde yaşadıklarını, hissettiklerini anlattıkları, yaşadıklarıyla oluşturulmuş bir eser.

dil konusunda özellikle türkçe-edebiyat mezunu değilseniz atamın anlattıklarını anlamak imkansız. bana dil devrimini iyi ki yapmış dedirtti. diğer kişilerinse anlattıklarını okumak oldukça kolaydı.

saldırının başladığı 26 ağustos tarihinden itibaren 30 ağustos zaferine kadar olan sürede olanlar anlatılıyor. zor olsa da okumak güzeldi.
devamını gör...

büyük yazarların gizli hayatları

robert schnakenberg eseridir.

birçok yazarımızın hayatlarını ve bilinmeyen yönlerini eğlenceli şekilde yer yer karikatüristik olarak yer yer de notlarla anlatan muhteşem bir eser.

bu eser birçok yazar hakkındaki bakışınızı değiştirecek ciddi şekilde. meğerse yazarların arka bahçeleri nelerle doluymuş.

özellikle yazmıyorum bilgileri. gidin okuyun.
devamını gör...

moby dick

herman melville eseridir.

hala nasıl elimde kaldığını anlamadığım kitaptır. bana kalırsa kaptan ahab bir antikahraman olarak karşımıza çıkıyor ve intikam hırsının yolculuğunu izlerken avcılığın doğasını anlatıyor. sadece bir macera değil felsefe kitabı olarak nitelendirilebilir bence.

özellikle beyaz renge özel bölümün yazılması bile kitabın gücünü ortaya koyuyor. ben her ne kadar avcılığa övgü kısımlarını atlamış olsam da kaptan ahab gibi bir karakterin intikam hırsıyla aslında insanın bazı şeylere karşı tutumunu değiştirmesi gerektiğini anlıyorsunuz.

bu kitap macera dışında felsefi yönleriyle tartışılması gereken bir eser. mesela bir insan intikam duygusuyla hareket etmeli midir?

hırslarımız gerçekten ne işe yarıyor? hırslarımız bizi kör edebilir mi?

daha da önemlisi gerçekten doğaya karşı zafer elde edebilir miyiz? onun efendiliğine soyunan insan köle olduğunu fark edebilir mi?

bir amaç kötü de olsa peşinden koşmalı mıyız?
devamını gör...

blacksad

klasik ölüm olayının baş karakterimizin sevgilisi ve onun en yakın koruması olan bir başka insanın başına gelmesi ile başladı bu ciltte olaylar. türkçe okumadım ben ingilizce okudum. bu sebeple elbette biraz zorlandım bilmediğim kelimeler ve yapılardan ötürü ancak polisiye seviyorsanız ve hayvanlarla ilgili bir çizgi roman istiyorsanız ikisi birarada bir çizgi roman bu.

dedektif katili arar ve anıları aklına gelirken başına çeşitli olaylar gelir. en azından ilk ciltte bir polisiye klişe yumağı tamamen kurulmuş. diğer serilerini de okudukça anlatırım ancak başlamak istiyorsanız bence ilk kitap iyiydi şimdilik.

roman özellikle fransız çizgi romancılığında çok önemli bir yere sahiptir. her sayfa suluboya ile yapılmış bir şaheserdir.
devamını gör...

konuşmanın imkansızlığı üzerine bir diyalog

ne zaman okuduğumu bile hatırlamadığım bir kitap. her sayfanın sadece yarısı doluydu. ben okurken o boşlukların yazar tarafından özellikle bırakıldığını ve bizim de onları doldurmamızı istediği için bir çeşit etkileşim yaratmaya çalıştığını düşündüm.

kitap aslında kısa ve bir saat falan sürüyor okuması ama okuduktan sonra aynı kişi olmuyorsunuz. iki insanın birbirini asla anlayamayacağı üzerine iki kişinin tartışması olarak başlıyor ve bitiyor. sizin de kafanızda bir soru bırakıyor.

gerçekten iki insanın birbirini anlaması mümkün mü? bu soruyla düşünüp çeşitli yollara çıkıyorsunuz.
devamını gör...

kaptan singleton

daniel defoe kitabı.

talihsizliklerle başlayabiliriz hayata ve muhtemelen hepimizin başına gelecek birçok şey var bu hayatta. iyi ya da kötü bu hayatı yaşıyoruz. yetim ve öksüz olan bob singleton'ın hayatına ve kaptan oluşuna kadar geçen serüvenine konuk oluyoruz bu kitapta. önsözde belirtildiği gibi
korsanlar kralı kaptan avery'nin cesaret dolu maceraları'ndan esinlenme çokça var ki onu da aynı yazar yazmıştır ama kitabımızda singleton bulunduğu kıyıda biriyle tanışır ve onunla çalışmaya başlar ve daha sonra bir sebeple gemiden atılır arkadaşlarıyla. bu süreçte de hayatta kalmayı ve insanlarla anlaşmaya çalışıp kendini geliştirir. bunu da korsanlık yoluyla yapar ve doğada gerek avlanarak gerekse yardım alarak ilerlerler. bu ilerlemeler sırasında çeşitli yerlilerle yeri gelir anlaşır yeri gelir anlaşamaz ancak bir süre sonra ülkesine dönüp tekrar yollara çıkar.

karada başladığı maceraları bu sefer denize devam birinin yardımıyla. gerektiğinde akıllı mantıklı hareket etmek önemlidir. bu sebeple yanınızda bulunan insanları dinlemek ve yapacaklarını görmek gerekir. bob'da bunu buluyor ve dostuyla devam ediyor hayatına.

kısacası gidecek yeri olmayan insanların hayatta kalmak uğruna yapmadıklarının kalmadığı bir dünya bu kitap ve sonunda... özellikle ara verilmeden yani bölüm bölüm yazılmamasından dolayı kaldığım yerlerde zorlandığımı itiraf etmeliyim. roman çok mükemmel bir roman olmasa da ve beni özellikle çokça sıksa da yine de belli şeyleri görmek için güzel bir romandı. genelde eleştirilmiş olsa da edebiyatı etkilediği bir gerçek. siz kaptanımızla bir tanışın ve hikayesini dinleyin. bazen bir dost kaderinizi değiştirebilir.
devamını gör...

güvercin (kitap)

korkular sizin düşüncelerinizi ele geçirerek hayatınızı ele alan yegane katillerdir. size adrenalin sağlayarak ya kaçmanızı ya da mücadele etmenizi sağlar. genelde kaçmanıza önayak olurlar tabi. korkuların düşünceleri nasıl esir edip bizi düşünce dehlizlerinde kıyıdan kıyıya sürükleyerek her şeyi görüş biçimimizi etkilediğini anlatan bir romandır.

bir korku binbir düşünceyi üreterek en kötüsünü düşünmemizi ve başımıza türlü aksiliklerin gelmesini sağlayabilir. düşüncelerimiz her zaman en kötüsüne meyilli olduğundan olayları çok abartırız ama biraz geçince görürüz ki aslında o kadar da abartılacak bir olay değilmiş.

bugün odama giren bir güvercini atmıştım arkadaşlara. hiç de kaçmadı. sanki arkadaşımmış gibi selam vermeye gelmişti. sonra bu roman okumamı söyledi bir arkadaşım. başlayınca böyle bir şey olacağını beklemiyordum ama roman kahramanımızın aksine ben azılı hayvanseverlerdenim. güvercini ürkütmemek için uğraşarak videosunu çektim hatta balkona çıktığımda da selamlaştık. sevmeyi çok istedim ama ürkekti çok olmasa da.

güzel romandı. size göre kötü olan bir olayı abartıp sürekli tasarlarsanız kafanızda hayatınızı mahvedersiniz. bunu unutmayın. neyseki jonathan noel'in eziyeti bir gün sürdü ama o bir günde birçok şey yaşandı aksilikler üzerine.

kısa bir roman ve yer yer de güldürdü. ilk okuduğum patrick süskind romanıdır. sanırım devamı da gelir.
devamını gör...

dahiler ve deliler

mehmed niyazi kitabıdır.

kahvehanelere neden kıraathane deniliyor ki sanki? eskiden kıraathanelerin bilgi ve kültür yuvası olduğunu öğrenince çok şaşırmıştım. kıraathane sadece kötü bir kahveyi, dedeleri ve orada olan olayları düşününce de pek de bilgi ve kültür yuvaları halinde düşünemiyorduk tabi.

bu roman da bu eski kültürün son izlerini taşıyan marmara kıraathanesinin hikayelerini anlatıyor. bu kıraathanenin çok ünlü ziyaretçileri var. necip fazıl kısakürek, hüseyin nihal atsız, sezai karakoç, hilmi oflaz gibi marmaratörlerin ziyaret ettiği kıraathaneyi roman şekline getirmiş yazar.

bana kalırsa alın okuyun ve oraya gelen herkesin neler konuştuğunu, öğrencilerin neler öğrendiğini öğrenin.

bundan önce salâh birsel ustadan kahveler kitabı bence iyi gider. ne yazık ki ben okuyamadım ama siz okuyun.
devamını gör...

ruh adam

konusu hepinizin malumudur. atsız otobiyografisinden yola çıkarak kendini yazmış. ben bana hissettirdiklerini anlatmak istiyorum. bu kitap beni dağıttı ama önce şunu söyleyeyim. bu kitap tutunamayanlar ile aynı yıl yayınlanmış ve 20 yıl bekletilmiş bir roman. görüşlerinden dolayı da türk edebiyatı bu romanın kıymetini bilmiyor. psikolojinin sembolizmle harmanlandığı muhteşem bir romandır.

ben ki bir kitaptan korkmuş, o kitabı bir daha her görüşümde kalbim sıkışmış biriyim. uzun süre devam etti bu etki.

kısacası atsız tarafından yazılmış ancak yaşadıklarından devamını yazamamış olsa da bu romanıyla türk edebiyatının hakkını veren bir roman yazmış.

okuyun, okutturun. mümkünse ilk roman bu olmasın ama.

evet gelelim bana hissettirdiklerine. çok basit anlatısı olan bir roman gibi başladı benim için. ilerledikçe içindeki katmanlarla büyülenmeye başlamıştım ancak işin garip yanı kitabı okumuyor artık yaşıyordum. şimdi spoiler vermemek için uğraşacağım ama spoiler da olabilir emin değilim.

o yüzden spoiler.

bak spoiler dedim hala okuyorsan bende değil suç.


efendim romanda şeref karakterinin ölümüyle bir kırılma yaşanıyor. bu şeref karakterinin ölümü aslında sembolik bir anlamla yüklü. atsız kendi şerefinin ölümünü böyle ifade etmiş durumda. o andan itibaren olaylar tam anlamıyla başlayarak ilerlerken ben romanda kendimi bulmuştum. selim pusat olmuş karakterin her yaşadığını yaşıyordum ancak beni bitiren sahne mahkeme sahnesi oldu.

bu sahnede bildiğiniz gibi bir mahkeme kurulmaz. yargıç tanrı, melekler savcı rolündeydi sanırım ve tarihteki ünlü kişilikler de bu mahkemede var olmuştu. mahkeme sonucunu söylemesem de selim mahkemeden sonra yargılandı ve bir düello yaparak kaybetmişti. 5 kişiyleydi bu düello ve bunlardan biri de şeref idi. bu sahneden sonra selim hastalanarak yataklara düşüyordu ve sonunda başlangıçtaki hikaye gerçekleşiyordu.

o anki tüm sahnelerde kitabı okuduktan sonra bende etkisi devam etti ve uzun bir süre elime kitap sürmedim. sonrasında okuduğum tüm kitaplara haksızlık oldu bu.
devamını gör...

künefe

bu gidişle yaptıracaksınız anasını satayım. hatay künefesinin tadı peynir helvasına benziyor. en azından ilk yediğimde ona benzettim. umarım bulunduğum şehirde vardır yapan bir künefeci. ben bir araştırayım.
devamını gör...

ferhan şensoy

anlamayanlar anlamadığı için üzülmesin çünkü ince zeka gerektirir. bu sizde yoksa yoktur. bu yön güçlendirilebilir mi emin değilim ama üzerine çalışabilirsiniz biraz.

ferhan şensoy tiyatrosu, mizahı belli bir okurluk, görüş, zeka seviyesi gerektiren bir şey. biraz kültürünüz olmalı anlamak için. bakın bunları geliştirebilirsiniz işte.

kötü demek için sıralanacağınıza kendinizde arayın hatayı.

muhteşem bir zeka kendisi. anlamak için zeka gerektiriyor haliyle. adamın yaptığı mizah bugün bile etkili. sadece mizah da değil üstelik.
devamını gör...

şahları da vururlar

iran devrimini zekice eleştirerek araya ömer hayyam kişiliğini katarak güldürerek yerden yere vuran oyundur, kitaptır. ne yazık ki herhangi bir kaydı yok ve izleyemiyoruz. bu oyun sadece bir oyun değil bir dil zevki, bir isyan metnidir.

okuyun okutun arkadaşlar. muhteşem bir oyun.
devamını gör...

kitap okuma aşkını kazandıran kitabın ismi

hiçbir fikrim yok.

bebekken önüme kitap atıyorlarmış. hangi kitapla başladım okumaya hiç bilmiyorum. çizgi romanlar olduğunu düşünüyorum. bence bu tutku genetik olarak geçen bir şey olsa da önüme koyulmasıyla katlanmış bir durum.

evet kitap okumaya başlatan kitabını söyleyebilenleri kıskanıyorum ne yalan söyleyeyim.
devamını gör...

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

bu günlerde fazlasıyla düşünüyorum ve sadece bir şey yapmıyorum bu kadar. şu sıralar mesleğimi düşünüyorum da geçmişe götürüyor beni. öyle bir geçmiş değil hayır, üni zamanlarını değil de çocukluğumu düşünüyorum. geriye baktığımda gördüğüm tek şey şu: ben mesleğimi seçmedim, o beni seçti.

bu nasıl mı oluyor? anlatayım.

sene milenyumun hemen öncesinde yaşanan 10 sene. o 10 sene mesleğimde belli devrimlerin olduğu ve artık gizemleri çözmenin yanında da klonlama devrinin başladığı yıl. koyun dolly ismini hepimiz duymuşuzdur. ben tabi o zamanlar daha dünyanın farkında olmayan bir çocuğum ancak anne babamın hala şaşırdığım bir şey yapmaları benim daha 5 yaşımdayken belli şeyleri sorgulamama ve farkına varmama sebep oluyordu. yüksek ihtimalle ya haberlerde ya da gazetelerde -babamın dediğine göre 5 yaşımdan önce okuyormuşum- görmüş olduğum ama hatırlamadığım bu haber bir şekilde kulağımdayken o dönemler başka bir furya dünyayı kasıp kavuruyordu.

pokemon... benim için dünyanın hala en iyi animesi ama ilk film olan mewtwo strikes back filmiyle genetik klonlama hikayesiyle bu nasıl oluyor ki diye düşünürken o senelerden sonra karşımda her zaman izlediğim bir varmış bir yokmuş serisinin yaşam ve biyoloji bölümü de içime düşen tohumu filizlendirdi ve bir süre sonra insan genom projesi patlak verdi.

2005 yılından sonra birçok olay oldu ama hatırlıyorum da o küçük çocuk aynı yıla tekabül eden senede bilim adamı olacağını söylemişti. o zamandan bu zamana çok zaman geçti.

o küçük çocuk hayallerinden asla vazgeçmedi. oldu da... istediği bölümü istemediği üniversitede olsa da okudu. istediği şehre gitti. hayatını mahveden şeyin ne olduğunu sonradan anlayacak ve daha da kötüleşeceğini bilmeden içinde bulunduğu duruma da anlam veremezken aklına gelmeyen bir şey oldu.

her şeye rağmen kendini küçümsese de istediği ortalamayı yapamamış olsa da mesleğini yapamıyor olsa da hala orada duruyor. bu sefer daha zayıf ve geç kalmış olduğunu düşünüyor ama yapacak bir şeyi yok artık. bazı şeyleri anlamış oldu ki belki de parlama zamanı daha gelmemiştir onun.

belki de hayallerimizin gerçekleşmesi her şey değildir. yine de savaşan minik yürek durmuyor. sadece artık bir şey hissetmiyor. çok yorgun olsa da savaşıyor. ne demişler:

her şey bir adımla başlar. başlıyor da.

not: anlatacak kimse yok hissettiklerimi buraya yazayım dedim.
devamını gör...

şampiyon galatasaray

marşımız dinlenerek kutlanacak olan şampiyonluktur.

5. yıldızımız kutlu ve mutlu olsun.
devamını gör...

galatasaray

bu kadar berbat futbola 25. şampiyonluk ve 5. yıldız geldi hee...

bir süre oynamayalım bence beşiktaş şampiyon olsun da 4. yıldızı taksın.

feneri söylemiyorum çünkü onu beklersek kupa meselesine döner olay. alex'in ahını almayacaktınız.

neyse efenim kutlu olsun. umarım formaları düzgün yapabilirler.
devamını gör...

insan olun biraz (yazar)

sosyal medya aramda okuduğu kitabı görmemle şoka uğratan ve benim gibileri de görünce rahatladığım insan. kendisine yaşattığı ve attırdığı kahkaha için teşekkür ediyor hadi lan oradan diyerek şaşkınlığımı gizlemiyorum.

sözlükte düzgün yazarları okuyan da varmış. ne diyeyim bu şok uzun süre devam edecek.
devamını gör...

bir delinin sayıklamaları

yıllar önce bugün ölüme yürümüştüm. tam 9 sene olmuş. her sene en azından denize bir gül atacağım derdim, yapmadım. aklımdan çıkmış bile pandemiden sonra. hep mayıs ayından nefret ettim. aslında hep bu ayda başıma kötü şeyler geldi ilginç şekilde.

dün gece tarihe baktığımda nereden geldiyse aklıma çıkmış yine. az önce tekrar hatırladım. hem zaman ne kadar da çabuk geçmiş. koca 9 yıl... değişen çok şey olsa da bazı şeyler aynı kaldı.

odam değişti, dünyaya bakışım değişti, ben değiştim, bilgi arttı, hayatımsa daha beter hale geldi. komik gerçekten çünkü hayatın daha iyi olacağına dair umudum varmış o zamanlar. hep acı çekiyordum. şimdiyse his denen şey yok. tamamen hiçlikte dolaşıyorum.

o zamandan bu yana depresyonu yendim ama önümde yenemeyeceğim bir rahatsızlığın olduğunu fark ettim. bununla yaşamak mı yoksa depresyon mu deseler düşünmeden depresyonu tercih ederim. hiç değilse zor da olsa yenebilmiştim.

şimdiyse o depresyonun çok farklı bir yönü var hayatımda. tekrar yakalandım depresyona. bu seferki belli olmuyor pek çünkü bir şeyler yapıyorum. aslında bir şeyler yapmak da yenmemi sağlamıyor. çok uğraşmıştım bunun için ama değmedi. yine de ikincide kolayca kapılmıyorum her şeye. en azından bu iyi yön.

hayatımı düşünüyorum da hiçbir şeye değmemiş. değmeyen şeyler için de savaşa girmek aptallık oluyor. en çok korktuğum durumun içine düştüm. yine de küçük kaçış noktalarıyla kendimi kandırmaya çalışıyorum. bu yaz inanılmaz güzel şeyler öğreneceğim. belki bu bana para kazandıracak. eylüle kadar iş bulursam tamam yoksa aramayı bırakıp iş kurarım artık. tabi bunun için çalışmak gerekiyor ama ben yapıyor muyum? işte mesele bu.

neyse en azından kendimi sınırlandırmayı öğrendim. bu da bir şeydir. sonuçta uymasam da en azından daha iyi plan yapıyorum. harekete yine geçemiyorum ama beni heyecanlandıran her şeyi yapmaya çalışıyorum. tek istediğim sene sonunda bakıp aferin diyebilmek kendime.

bir şey çıkmasa da bazı şeyler hazır olsun istiyorum. hayatın nereye sürükleyeceği belli değil malum.

şu anda da umutla bakmıyorum hayata. daha karamsar ve kötümserim hatta geçmişe göre ama belki de bunun olması gerekiyordu. bazı insanların parlaması için bazı şeyleri anlaması gerek. bende onlardan biriyim. bu da son entrym olsun. sosyal medyayı yok etmek en iyisi olacak gibi. bir faydası yok ne de olsa.
devamını gör...

mesleğinizi söyleyince aldığınız tepkiler

öğretmenlik mi? işin kötü yanı bunu üniversiteli gençler de diyor.
devamını gör...

yaşından küçük göstermek

zannedildiği gibi pek de iyi bir şey değil benden söylemesi. çocuk yerine koyulmak ve küçümsenmek hiç de iyi bir şey değil.

aklı sıra birçok kişi size akıl vermeye kalkıyor ama kendilerinde o akıl pek olmuyor. bazen de zevkli oluyor tabi.

sosyal medyada da bu aynı. kimle konuşsam ergen ya da 20 yaşlarımın başında sanıyorlar. umut dolu gözüküyorum sadece bu kadar. gerçi umutlu falan değilim oldukça karamsarım ancak artık anlatmak istemediğimden ne sanılıyorsa sanılsın diyerek bırakıyorum.

neyse efendim siz yine de çok küçük görmeyin kimseyi.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim