ilkciranta yazar profili

ilkciranta kapak fotoğrafı
ilkciranta profil fotoğrafı
rozet
karma: 3207 tanım: 353 başlık: 26 takipçi: 104

son tanımları


suşehri

ilk kez belediye başkanlığı yarışı kıran kırana geçiyor. bu küçük ilçede adaylar kendi kapasitelerini ve başarılı olabileceklerini halkın gözünde yeniden inşa etmek istiyorlar. geçmiş dönem belediye başkan adayı ve mevcut belediye başkanı adayı da bu yarışta. ikisi için de halk memnun olmadıklarını dile getirseler de öngörüm yine mevcut başkanın devam edeceğidir. nihayet pazar günü sonucu görüp, hepimiz ses ve görüntü kirliliği olmadan sokaklarda zaman geçirebileceğiz.
devamını gör...

kendime not

bundan sonra kendime daha özenli davranacağım ve planlı.
yarın yeni planımı uygulamaya başlıyorum. eski ben geri dönüyor. bu kadar dağılmışlık yeter!
devamını gör...

an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı sorusu

yakın eğitim adli hakimlik dersi dinliyorum.
devamını gör...

hastası olunan filmler

bir zamanlar anadolu'da
özellikle doktorun gecenin bir vakti yer gösterme sırasında söylediği "şairin dediği gibi gene yıllar geçecek ve geride benden bir iz kalmayacak. yorgun ruhumu karanlık ve soğuk kuşatacak."
devamını gör...

bir şarkıda geçen en acı söz

yolladım
varmadı mektubum ona
geçerim hayat çölünden
buna kendinden sürgün denir
doğmadı
doğmadı bir güneş daha

aşkım gülüm
devamını gör...

şu an seni ne mutlu eder sorusuna cevap verememek

niye sana yazmıyorum ki diye düşündüm. cevabını da vermem çok uzun sürmedi. yazdım zaten! hahhaha... durup durup "yine ben, gitmedim hâlâ burdayım!" dedim.

bu ara aklımda zamanında okuduğum bir paragraf dönüyor. nermin yıldırım'ın ev kitabından. sırf burdan biri kalkıp da "aoo oylo bo şoy yok uydurma" demesin diye doğru yazabilmek için kalktım ne kadar işaretlediğim yer varsa okudum. sonunda buldum. kimse bilmez ama ben sabırlı insanımdır, yine sabrettim ve muradıma erdim! neyse dur bak yazıyorum; " eskiden hikâyemi garipsemez, sağından solundan fışkıran garabeti teşhis edemezdim. insan, içine serpildiği hakikati, başkaları için ne kadar tuhaf olursa olsun tabii sanıyor. ben de sudan çıkmış balık, denizde doğmuş köstebektim ve bütün köstebeklerin suda, bütün balıkların karada yaşadığında inanıyordum; nefesim kesildiğinde, herkesin nefesi kesilir, solumanın tabiatı böyledir zannediyordum. " aklımda daha farklı kalmış ama kolay buldum. sen hiç nermin yıldırım okumadın. okusaydın da hiç sevmezdin. sen o sıkıcı kitaplarını okuyabilirsin. tabii gerçekten okuyorsan! çünkü hâlâ inanamıyorum senin okuduğuna.

nermin yıldırım okumaya ben unutma dersleri ile başladım. adı çok havalı geldi. terk edilen biri için bence çok doğru bir kitap ismiydi. kitaba başladım ve doğal olarak vuruldum. seninle tanıştığımda da elimde bir kitap vardı. ordan sana uzuuuun uzuuun okumalar yaptım. karakterlerden birinin adı da senin diğer adındı. hitap edilmesini istemediğin adın. bu tesadüf beni kitaba bağladı ve seninle sohbetlerimiz de zevke dönüştü. zevk diyince bir gülme geldi.

ben aslında bu ara yazmaktan da çok sıkılıyorum . anlaşılmaz cümleler konuşurken hoş karşılanıyorum da yazarken çok güzel olmuyor. hızlı hızlı gülerek, sesleri yuttuğumu, cümlenin sonuna geldiğimde de sesim kısılarak konuştuğumu kimseye anlatamıyorum böyle. kimseye de bir şey anlattığım yok aslında. şimdi de kendimi sabote ediyorum. ne diyorsam bir sonraki cümleyle çelişkiler oluşturup kendimi gömüyorum.
neyse başa dönmek istiyorum.

bu yazıyı da tüm gelgitlerimle bu şekilde bırakıcam kime ne? uzun uzun (bana göre) yazmam illa bir şeyler anlatmak zorunda olduğum anlamına mı gelir? başlarken duygusal olur sandım ama yine olmadı. zaten ben üzüldüğü zamanlar duygusal olabilen biri olmadım. bir an hariç. neyse çok yakın bir arkadaşım var sadece üzgün zamanlarımızda bir araya geliyoruz. ve hep dertlerimizle dalga geçip kahkahalar atıyoruz. bizi dışarıdan biri görse delirdiğimizi düşünür. bizim de üzülme şeklimiz bu. orta okuldan beri aynı sınıftayız. ikimiz de hep çalışkan öğrenciler olduk. o yüzden yaptığımız her şeye müsamaha gösterildi. bir gün beden eğitimi dersinde takla atanlarla dalga geçtik. dalga geçtik dediğim sınıfın ortasında insanların takla atmasına kahkahalarla gülmekti bizi sorarsan biz hiç takla atmadık. hoca kudurana kadar "aaa ben hazır değilim" diyip sırayı bizden sonrakine verip kahkalarla yerlere yatmaya devam ettik. o gün o derste hoca bize sinirden kızaran gözleriyle "adam gibi takla atıyorsanız atın yoksa sizi bırakıcam" dedi. ben şımarık bi insan olduğumdan umursamadım. beni bırakmadı da. hatta o zaman notuma 5 vermişti. ama arkadaşımın notu 4 oldu. sanırım tüm ülkede beden eğitimi dersinden not yükseltme sınavına giren tek kendisidir. yine 5 olmadı notu. işte o zaman kıyameti koparmıştı okulda ama sonra yine okul bahçesinde takla atanları hatırlayıp kahkahalarla gülmüştük. hala çok gülüyorum. bugün o güne dönmeyi çok isterdim. bir de senin bana mesaj yazdığın tarihe. o zaman sana 38 yaşında olduğunu biliyorum derdim.

her zamanki gibi boş boş konuşmayı, konuşmanın hiçbir ana fikrinin olmamasını çok seviyorum.
sen de uyumayı seviyorsun. iyi uykular.
devamını gör...

yaşamak için yapmamız gerekenler

umudu hiçbir zaman kaybetmemek (umutsuz yaşanmıyor) ve hayaller kurup hedefler belirlemek.
devamını gör...

tanrıya en çok sorulmak istenen soru

bebeklerin ölmesine, öldürülmesine engel olsan olmaz mıydı?
devamını gör...

yazarların şu an dinledikleri şarkı

bir aşk şarkısına benzese de aslında peygamberimize ithaf edildiğini söyler melek hiç hanım.

bir kızıl goncaya benzer dudağın
devamını gör...

kitap okumayan insan

sağlığa zararlı insandır.
devamını gör...

yazarların aktif olamama sebepleri

bıkkınlık
her şeyden bıktığım bir zamandayım.
devamını gör...

sma hastası aydem'e destek ol

merhabalar sözlük arkadaşlarım

aydem sma tip 2 hastası. artık hepimiz biliyoruz ülkemizde uygulanan tedavi malesef kalıcı değil. ülkemizde sağlık bakanlığınca zolgensma tedavisinin kabul görmemesi nedeniyle aydem'in zolgensma tedavisinin uygulandığı ülkede tedaviye ihtiyacı var.

aydem'in az zamanı kaldı. kampanyasında henüz %5'e ulaşamadık. gerilerdeyiz. burada birçok duyarlı, yardımsever arkadaşım var. yardımlarınızı ve desteklerinizi esirgemeyeceğini biliyorum. maddi destek sağlayamayacak olan arkadaşlarımdan tek isteğim sosyal medyalarında kampanyamızı paylaşmaları...

unutmayın her desteğiniz aydem'in hayatta kalması için atılmış bir adım.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

instagram linki

haber başlığı
devamını gör...

bu hikaye senden uzun osman


"sana bir daha yazmayacağıma söz vermiştim ancak vaziyet gördüğün gibi osman. kendimi bildim bileli her gece kendime çeşit çeşit konularda, çeşit çeşit sözler veriyorum. sabah kalktığımda bunların onda birini gerçekleştirebilirsem şükrediyorum. bence kim olduğumuzu tuttuğumuz değil, tutmadığımız sözler belirliyor, artık bununla savaşmıyorum. deriiiiin derin nefes alırken kendime şefkat duyuyor ve her şeyi bağışlayıp sevgiyle kucaklıyorum diyemeyeceğim, ne kadar uğraşırsam uğraşayım kendimle o şekilde muhatap olamıyorum. ama galiba artık hiçbir şeyi eskisi gibi takmıyorum. sonuçta tövbemi bozup yeniden yazıyor muyum, yazıyorum. arthur conan doyle'a ölmüş sherlock'u dirilttiren hayat, sana bana ne yapmaz osman.
sanki bir arıza çıktı da beynimin sağ lobuyla sol lobu arasındaki bağlantı kesildi. kabloları ne kadar sürttürürsem sürttüreyim katiyen temas kuramıyorum. bir tarafımda olan şeyi diğer tarafıma iletemiyorum, bu ara kendime sözümü dinletemiyorum osman.
her şeyi unutuyorum. yalancılık düzeyinde inkar ediyorum yaşadıklarımı. halbuki niyetim bu değil, gerçekten unutuyorum. o kişiyle bir yerde tanıştığımızı, şurada bir öğle yemeği yediğimi, o filmi izlediğimi.... inanır mısın, hiç hatırlamıyorum. hafızam pamuk ipliğine bağlı bazı şeyleri güç bela tutuyorum. yine de seni unutmuyorum ama seni unutmuyorum osman. "
devamını gör...

ölüyordum geçerken uğradım

yakın zamanda çok sevdiğim canım arkadaşımın önerisi ile can gürses'in okuduğum ve çok beğendiğim kitabı. kitabı doğal olarak çok beğendim. tabii bunda öneren kişinin çok katkısı var:) önceden ben önerip "influence" ediyordum. ama osman'dan sonra işler değişti. artık o öneriyor ben okuyorum. onun önerileri dışında da okuduklarım var ama onun önerdikleri nedense daha çok ilgimi çekiyor :) doğru listelerden doğru kitaplar koyuyor önüme, beğendiklerine bakarak zevkine güveniyorum :) demek ki benden daha iyi bir okur...

kitabı okurken dilini çok beğendim. yazarın diğer kitaplarını da aldım ancak henüz başlamadım eminim onda da güzel cümlelerle kurulmuş iyi hikayeler vardır. ancak yazarın bir röportajını dinledikten sonra kitaplarına karşı heyecanım yok oldu. uzun uzun düşünerek kelime kelime kurduğu cümleleri uzun aralıklarla söylemeye başlayınca cümlenin sonunu ve başını kaçtı haliyle. röportajı ısrarla dinlemek istesem de içime hafakanlar bastı. bu etki kaybolduğunda tabii yine okumak isterim.

birkaç alıntısı da şu şekilde

aşk politiktir. çünkü bir insanı bekleyen bir insan, bu dünyadan umudunu kesmemiştir. bir insanı beklemek, sosyalizmden hatta anarşizmden bile ütopiktir. iki âşığın buluşması, tüm ütopyaların ümididir.
devamını gör...

kitap okuma aşkını kazandıran kitabın ismi

ayşe kulin köprü kitabı
ben kendimi bildim bileli okurum ama kitaplara sıkı sıkı sarılmamı bu kitap sağladı.
ayşe kulin yeni başlayanlar için her zaman iyi bir seçim olmuştur.
devamını gör...

geceye bir şarkı bırak

söyle bana ahın göklere vardı mı
söyle bana yittim mi yoksa kaldım mı
söyle bana tutuldukların aldı mı yerimi

buradan
devamını gör...

kitap alıntıları

oysa bir hayatı hayat diye, sorgusuz sualsiz yaşayanlar için akşam saatlerinde böyle bir felaket ve sıkıntı karışımı bir duygu olamazdı. hayatı hep aynı biçimde ve mutlu yaşayanlar; mutfaklarını ve odalarını hep derli toplu tutarlardı. her şeyi yerli yerine koymaya özen gösterirlerdi, kolay olan hayatlarını, daha da kolaylaştırmak için. yalnız mutfakta değil, başka odalarda da abajurların ya da avizelerin kırıp yumuşattıkları ışıklar; böyle insanlara kendilerini göstermezlerdi. onları kırar, eğer, büker ve onlar tatlı ışıkların yarattığı kendilerini; mutlu, neşeli, sevecen bulurlardı. bence yaşayıp giden insanlar çiğ ve keskin ışıklardan nefret ediyor, kendilerini bu sarsıcı ışığın altında görmeye dayanamıyor olmalıydılar.

(bkz: ayfer tunç)
(bkz: mağara arkadaşları)
(bkz: ses tutsağı)
devamını gör...

hiç kimseyi dövemeden ölmek

şiddet hiçbir şeyin çözüm değil. bu yüzden hiçkimseyi dövmeden ölmek şiddetten uzak kalmak ve aslında güçsüz ve yalnızca kas gücüne güvenen insanlar gibi olmamaktır.
devamını gör...

storytel

sesli kitap uygulaması. ben hem okuyup hem dinlemeyi seviyorum. o yüzden çokça kullandığım uygulama.

bu yıl başında (bkz: mehmet atay) sesinden baba the godfather dinledim. muhteşem bir dinlemeydi. keşke bitmese dedim. herkese dinlemesini tavsiye ederim.
devamını gör...

yazarların iç döküntüsü

uzun süredir tükenmişlik hissi içindeyim. bugün artık toparlanmak için düşünmeye ve yazma kararı aldım. ne yazarım bilmiyorum ama bir iç dökme olacak.

2022 yılı mayıs ayında evlendim. hemen hamile kaldım. ben bağımsız çalışan bir avukatım. doğuma son iki gün kala çalışmaya ara verdim. yani son ana kadar çalıştım diyebilirim. herkes benim hamile olduğum için artık çalışmayacağımı düşündü. ama evde oturmak ve hayatımı durdurmak bana göre olmadığından kendimi iyi hissedene kadar çalışmaya karar verdim. bu da doğuma kadar sürdü.

06/02/2023 günü yani büyük depremlerin olduğu gün doğum yaptım. doğumdan çıktıktan sonra henüz yürümeye bile başlamamışken birden hastane odasında sallanmaya başladık. yanımda daha birkaç saat önce dünyaya gözlerini açmış bebeğim ve ne yapacağını bilmeyen eşim ile çaresizliği daha o gün yaşadık. hastaneden eve dönmemiz 2 gün sürdü. o sürede sürekli sallandık, özel bir hastane olmasına rağmen hemşireler odada biz varken odalarda olan çatlakları fotoğrafladı ve kapıyı kapatıp gittiler. eve gelince her şeyden kurtuldum sandım.

eve geldikten sonra duruşmalarımın hepsine doğum yaptığıma dair sağlık raporu sundum. ve bilin bakalım ne oldu. mahkeme hakimi bana bir hafta içerisinde yerine getirmem gerektiğine dair ihtaratlı tebligatlar yaptı. ben bunun şaka olduğunu sandım. ama bütün dosyalara ihtaratlar sunulmuş hem de mesela para yatırılan dosyalara para hiç yatırılmamış gibi zapta geçerek. yani kötüniyetin daniskasını görerek lohusalığıma başladım. sonraki hafta yine ihtaratlar geldi. hakim beni görene kadar ihtar yollamaya devam etti. adliyeye gidip kendisini görünce ihtar yollamayı bıraktı. inanır mısınız doğum yaptığım halde doğurup ertesi gün işe koşmamı bekledi. bütün lohusalık dönemimi iş stresi ile kapladığı için ona hakkımı asla helal etmiyorum.

30 gün sonra yani daha kırkım çıkmadan iş stresi yüzünden işe dönmek zorunda kaldım. gören herkes beni ayıpladı. kimse " geldiyse zorunda kalmıştır" demedi. herkes bana paragöz, çocuğunu düşünmeyen bir anne olarak tanımladı. işe döndükten sonra baktım ki insanlar hem senden iş yapmanı bekliyor hem de çalışmamanı istiyor. hem seni bakımlı görmek istiyor hem de yeni doğum yaptın diye üst baş dağınık gezmeni. yani insanlar sadece istiyor ve hep eleştiriyor. bir kere dışarı çıkınca devam ettim çalışmaya. ama ilk başlarda yalnızca duruşmalara gittim. tüm görüşmelerimi telefon ile hallettim. duruşmalarda ne zaman uzun beyanda bulunsam hakimler bana açık açık "avukat hanım siz burda ne yapıyorsunuz gidip çocuğunuza baksanıza" diyerek anneliğim hakkında bana not verdiler. bu konuşanların hepsi de erkekti. beni her gördüklerinde gözlerini kocaman kocaman açarak "çocuğunuz nerde avukat hanım" diye sordular. evet ben onlar için çok kötü bir anneydim.

arkadaş ortamlarında olabildiğince bulunmamaya çalıştım. çünkü herkes bana bir şey söylüyordu-ki hâlâ söylüyorlar- çok bunalıyordum. ama kaçınılmaz olan arkadaş oturmaları da var. mesela çocuk görme. arkadaşlarım bana hangi saatlerde işte olduğumu sorduğunda ben onlara 9:00-11:30 arası ile 13:30-15:30 arası olduğunu söylüyordum. ancak bu saatlerde bebeğimi yalnız bıraktığımdan bebeğimi hiç görmediğimi hatta beni tanımayacağını iddia edenler de oldu.

ben ne yaptım biliyor musunuz? sustum. içimde ne kıyametler koptu ama. sürekli kendimi kötü anne olarak tanımladım. bakın bu çaresiz ve kafası karışık insanlar için bir cehennem ve insanlar beni bu cehennemin içine bile isteye çektiler. şimdi özgüvenim yerle bir. kendimi hiçbir konuda yeterli görmüyorum. kendimi sevmiyorum. çocuğuma kötülük yapmışım gibi hissediyorum.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim