dediği ahlak felsefesi açısından bakarsak doğru çünkü bir ateist ahlak anlayışını kendi keyfinden başka hiçbir şeye dayandıramaz. ister yapar ister yapmaz, onu engelleyen bir şey yoktur. ama tabi bu sözler bir filozofun ağzından değil de bir akp'linin ağzından çıkınca niyetin çirkin olduğu belli, o biçim insanlarsınız demeye getiriyor.
semavi bakış açısıyla bakıldığı zaman böyle gözükebilir. kötülük probleminin kaynağı tanrıyı insan olarak hayal etmemizdir. türklerin tanrı anlayışı yani tengriyi esas alarak bakarsak, tanrı yaratıcı ve düzenleyicidir, başımıza kötülük veya iyilik vermez. tanrı sadece mümkünlüğü yaratır.
örneğin akan bir nehir bütün topluma su kaynağı olabileceği gibi, içine kapılan bir bebeğin ölümüne sebep olabilir. buna nehir kötüdür diye bir çıkarım yapmak hiç de sağduyuya hitap etmez. elektrik, bütün topluma faydalı ve iyi bir şeyken gidip dokunursan ölürsün. bazı insanlar bütün dünyaya fayda sağlayabilecek potansiyelleri vardır ama bazılarıysa sapkın seri katillere dönüşür gibi gibi örnekler verilebilir.
dinlerin dogmatik olması zaten insan aklına değer verilmediğini gösterir. kendisinin kural koyamayacak, nasıl yaşayacağını çözemeyecek kadar aptal olduğunu varsayar. oysa panteist yapıdaki inançlarda tanrının insana yaşamayı becermesi ve çözmesi için akıl verdiği konsept bunların üstündedir.
ölmek istemeyen bir insandır. ilgi çekmek veya anlaşılmak için yapılan son davranış olsa gerek. yaşadıklarının sonucu olarak bakın kendimi öldürecek kadar ileri gittim diye bir yakarış. başka bir nedeni olamaz diye düşünüyorum, çünkü bir insan kendini öldüremeyecek kadar beceriksiz olamaz.
dünyadaki bütün felaketlerin idealistlerin elinden çıktığını düşünürsek, idealist kelimesinin olumlu ve olması gereken bir şeymiş gibi anlatılması çok garip.
"1960'larda san francisco'nun en yoksul ve en işsiz nüfusu çinlilerken, en az suç işleyen grup yine çinlilermiş. 1965 yılında eyalet cezaevlerinde sadece 5 çinli varmış." zekanın ırktan ırka değişmesi gibi, davranışları da her ırkta farklılık gösteriyor.
alıntı: uhc
max stirner'in ürettiği spook yani hayalet kavramı, aslında var olmayan ama insanların hareketlerini yönlendiren şeylerdir.
bu hayaletler arasında tanrı, devlet, toplum, milliyet, insan hakları, vatan, ırk vs. gibi güçlü kavramlar yer alır.
tanrının buyruklarına uymak, toplumun istediği gibi bir birey olmak, vatanın için canını ortaya koymak gibi durumları ele alırsak bunların hepsi hayaletler dünyasında yaşayan bir bireyin davranışlarıdır.
“sen kaçıksın be adam! kafasında büyük şeyler ve tanrılar dünyası kuran ve kurduklarına da inanan sen, hayaletler ülkesi kurup kendini onlara karşı vazifelendiriyorsun, oysa o, sana el sallayan bir idealdir. senin saplantın var!”
metafiziksel ontolojiye, epistemoloji ve bilim temelli varlık ve insan anlayışlarına, geleneksel etiğe, tümdengelimsel, ussal ve soyut anlatımcı yönteme karşıdır.
varoluşçu felsefeciler bireyi tek tek inceler. o yüzden bireyin varoluşunu hiçbir zaman tümdengelimsel akıl yürütme yollarıyla yapmaz. çünkü tümdengelimsel akıl yürütmeler, rasyonel düşünmenin en soyut ve tümel akıl yürütme biçimi olarak varoluş deneyimlerini veremezler. yani bütün insanlar şöyledir böyledir gibi çıkarımlar bireyi görmezden gelir.
"-malı", "-meli" gibi gereklilik bildiren ve evrensellik iddiasında olan geleneksel etiğe karşı çıkar. çünkü bu tür ahlak öğretileri bütün insanları aynı yapıda gördükleri için bireyi görmezden gelir. buna karşın varoluşçu felsefe bireyin kendi varlığını açmasını vurgular. bu üzerine düşünülmesi gereken bir konu çünkü insan öldürmemelisin diye bir evrensel ahlak kuralı da söz konusu değildir.
evrensellik iddiasındaki tüm ontolojiler varlığı, kendi ilkeleri ile tümel ve soyut düşünsel ve fizik ötesi bir varlık alanda açıkladığı için, somut yaşayan bireyin deneyim ve yaşantılarını göz ardı etmektedir. dinler, insanlık, ahlaklılık veya farklı metafiziksel kurgular akla gelebilir. insanı bunlarla açıklamaya çalışmamalı.
şu kendi anlamını yaratabilirsin olgusu bana her ne kadar çocukça bir romantizm gibi gelse de sistemsel felsefe ve metafiziğe karşı olmasından benim için önemlidir varoluşçuluk.
isme bak, dikkat eksikliği. birisine bende dikkat eksikliği var dediğiniz zaman hemen aa bende de olabilir dersi dinleyemiyorum falan diye konuşmaya başlıyor. koyun abi boru gibi bir isim şöyle bipolar, borderline gibi herkes aa ben de öyleyim diye ötemesin. ayrıca dışarıdan bakıldığında dehb hastası çok normal bir insan gibi görünür, o yüzden normal davranışlar beklenir ama tabii ki öyle değil. bok gibi bir hastalık anlayacağınız kimse ne olduğunuzu bilmez, anlamaz.
“her şeyin ölçüsü insandır. her şey bana nasıl görünürse benim için öyledir. üşüyen için rüzgâr soğuk, üşümeyen için soğuk değildir. her şey için birbirine tümüyle karşıt iki söz söylenebilir”
-protagoras
her konu veya nesne hakkında tek tek bütün insanlar farklı şeyler düşünür. bütün insanların farklı kanaatleri ve düşünceleri vardır. şeylerin/nesnelerin gerçek yasası bilinemez o yüzden onlara dair bir yargıdan uzak durmamız gerekir. yüreğin hiçbir şey tarafından harekete geçirilmemesini, dünyaya karşı tamamen kayıtsız kalmayı öğreti eder.
büyük adam, severim. ama benim tanrıdan bile vazgeçmem 1 hafta sürmüşken sadece bir insanı bu kadar tabulaştırmanın anlamı nedir bilmiyorum. gerçi tabulaştırıldığı falan yok, atatürk'e(düşüncelerine) değer veren kimse kalmadı. atatürk artık sadece bir sözcük olarak siyasilerin şov mekanizmasıdır.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.