iskenderiyeli hypatia yazar profili

kesinlikle önyargı.

popoyu biraz sıkıp üzerinde çalışmak gerekiyor. bizim halk ise her şeye kısa yoldan sahip olma derdinde. örneğin bir coğrafya dersi için birey kendi kelimeleri ile de sınav kağıdına yazabilir ama bu matematik için geçerli değildir. matematiğin kendine ait evrensel sembolik dilini bilmek lazım.

diğer konu alanlarına göre binişikliği, bitişikliği çok çook fazladır. yani önceki konuyu bilmeden sonraki konuyu öğrenebilmek imkansızdır. konuları birbiri üzerine yığılımlıdır.

yine coğrafya örneğinden gidersek, marmara bölgesini öğrenebilmek için, iç anadolunun önceliği yoktur ama kombinasyonu öğrenebilmek için permütasyonu, faktöriyeli, saymanın temel kurallarını bilmek gerekir. olasılığı öğrenebilmek için ise biraz öncekilerin hepsini bilmek lazım. bu yığılımlılık ve binişiklik başka hiçbir disiplinde yoktur ancak bir miktar bitişiklik olabilir bazı alanlarda.

bir de öğrenmeye niyetli olmak lazım, çünkü hiç kimse öğrenmek istemeyene bi şey öğretemez.
belki insanda da usb girişi olursa veri aktarımı ile bi şeyler kopyala yapıştır olabilir onun dışında cık, mümkün değil. istek ve azim.
yani matematiksel başarı için, ' baş arı' gibi çalışmalı, nokta.

akıldan çıkmayan sorulardan.
nedir insanın aradığı? kariyer mi, para kazanmak mı, aile kurup çocuk büyütmek mi, gezip yeni yerler görmek mi?

fizyolojik ihtiyaçlar tamamlandıktan sonra aradığı ne, yoksa sadece haz mı aradığı?

yeni şeyler öğrenmekten alınan haz mi, karşı cinsle alınan haz mı? ya da bütün bunları yaparken ki itici güç ne ise onu mu arar acep!

her şey yeni şeyler sorarak başlar dimi!

bazen hiçbir şey işe yaramıyor.

ne yürüyüş, ne müzik, ne kahve, ne alkol....

sadece düşünmemeyi başarabilmek gerekiyor sanırım, bazıları için kolay( onlar zaten her zaman mutlu ve her şeyi bilen kişilerdir) bazıları için çok zor olan eylem.

eğer kristof kolomb amerikayı keşfedip, kolonilşmeyi başlatmasaydı, patlıcan ve domates biz türklere kadar ulaşabilir miydi?

türk mutfağının vazgeçilmezlerinden patlıcan kebabı bizim bir kültürümüz olur muydu? ya da akdenizin vazgeçilmezlerinden domates salçası, o çukurovanın güneşinde kurutulmuş bol d vitaminli mis gibi kokan oo salça. ne zaman bizim bir kültürümüz oluverdi? hani biz orta asyadan göçüp gelen yürüyen türklerdik! hani konar göçerdik!

kültür mü doğaya el koyar! doğa mı kültüre? yoksa kültür bir uyarlama tarzı mıdır?

bazen doğru soruyu sorabilmek bir tanımdan daha ufuk açıcı olabilir. bu durumda cevaplar da tanım da soruların içinde olmuş olur.

erteleme davranışı, fazla mükemmeliyetçiliğin sonucudur.
birey hata yapmaktansa, olayı yapmamayı tercih edebilir. çocuklarından hep iyi davranışlar bekleyen ailerin çocuklarında daha çok görülebilir. herzaman erteleme davranışı göstermek çok yorucu olabilir. azı karar çoğu zarar diyelim.

pandemi denen bi şey var çok da kasmadan usuldan usuldan yapınız işlerinizi efenim. siz de insansınız hata yapabilirsiniz korkmayınız.

eşit davranmak eşitsiz bir durum.

üzerinde düşünülmesi gereken bir kavram.

mesela bir kadına, bir çocuğa ve bir erkeğe aynı ağırlığı kaldırma vb... konularda eşit davranamazsın çünkü hepsinin kas gücü farklı. o zaman nasıl eşit olunur? işte o düşünülmesi gereken bir konu. eşitlikten ziyade denkliğin peşinden koşmak belki çözümü bulmada yardımcı olabilir.

karakter

- o meslek miydi?

+ yoo, etik değerlere sahip insan.

- meslekle bir bağlantısı var mıydı ki?

+ yoo, tamamen huy, mizaç ve yeriştirilme şekli

olmayan çekiciliktir.

millet kafayı yemiş pandemide.

araç çekme araçları bile daha çekicidir.

bak parket aracını bir yaya geçidine, sonra gelsin trafikten çekici araç, çeksin senin aracını, sen de seyret çekiciyi.

en iyi kolonya markası net.

annemden bana geçen bir alışkanlık, evde mutlaka eyüp sabri tuncer markası 80° limon kolonyası bulundurmak.

diğer markalar parfüm gibi kokuyor, e.s.t. ise kolonya kokar.

canlıların yaşadıkları ortama yaptıkları uyarlamalar bütünüdür.

insanlar en soğuk kutup bölgesini tutun da en sıcak çöl bölgesini dahi yaptıkları uyarlamalarla kendilerine yurt haline getirmişler, bir de biyolojik olarak da uyarlanmışlar. sadece deri renkleri bile uyarlanmanın bir sonucudur.

önceden hazırlanmış soru listesidir.

çoktan seçmeli, eşleştirmeli ,essey ( klasik), boşluk doldurmalı...vb şekillerinden hepsini ya da bazılarını içinde barındırabilir.

eğer sınav için soru kağıdı ile karşı karşıya isek, insanda stres yaratabilir.

yok eğer bir araştırma için ise kişinin gerçek tutum ve davranışlarından ziyade olması gerekeni yansıtabilir.

ne için karşı karşıya olursak olalım zihindekini tam olarak ölçemese de, yine de en iyi bilgi alma yöntemidir.

diğer adıyla hermeneutik yöntemdir. wilhelm dilthey tarafından önerilmiştir.

bütün yaşam deneyimlerini en iyi nasıl anlaşılabileceğine dair anlamacı girişim, bir çeşit yöntemsel arayış.

alan araştırmasıyla, araştırılmak istenen topluluğun içinde yaşayarak, onları doğrudan gözleyerek, onların yorumuyla görme çabası, onları tanıyarak anlama çabası vardır.

batılı gözüyle doğuya bakma şeklidir.

ayrıca ilk antropolojiyi, oryantalizmle birlikte sömürgeciliğin bilimi olarak nitelendirenler olmuştur.

al yazmasını takıp köy çesmesinden güğümüne su doldurmaya mı gitseydi!

sen de gidiyorsun ki görüyorsun.

ya da sen köy çeşmesine git görmek istemiyorsan.
"tencere dibin kara, senin ki benden kara"

kadınları bu kadar eleştirmeyin artık, ya da insanları. herkes çuvaldızı önce kendine batırsın.

.

çünkü çamaşır makinasında yıkadığınız ayakkabıyı giyerseniz, kayıp düşebilirsiniz, bu ihtimali çok arttırıyor.

araçların lastiğini düşünün, lastik kabaklaştıkça yol tutuşu azalır ya onun gibi. yıkadığınız ayakkabının altındaki lastiğin yere tutuşunu resmen azaltıyor, ayakkabının altına yağ sürmüş gibi yapıyorsunuz resmen.

çamaşır makinasının hijyenini zaten sıkıntılı hale getirirken sizin benden sağlığınızı da olumsuz etkileyebilir.

keşke biraz erkekler de cinsel obje olabilseler, biskolata erkeği gibi dolansalar.

kadınların gözleri de göz dimi. güzele.., pardon yakışıklılara bakıp sevaplarını arttırabilseler.

yaşlandığımı hissediyorumla paralel bi duygu sanırım.

belki de eskisi kadar hızlı öğrenememekle ilgilidir.

zihin artık yorgun...hız sevmiyor.

gönlüme göre eskimeyendir.

mantık ne derse desin.

genelde, insanlardan uzaklaşanların uğraşıdır.