katip yazar profili

eline iki beşlik verip bakkala göndersen birini düşürüp geri gelecek ergenin "boş" bulduğu ziyaretmiş.
haritada göster desen ukrayna'yı afrika'da arar. türkiye'nin oradaki nüfus üzerinde, bölge tarihinde, karadeniz'deki askeri bir varlığın potansiyel durumu üzerindeki rolünü bilmeyen diyeceğim ama...boşa gidecek.

müslümanların kıblesi kabe ile ilgili provokatif başlık açılmasını sırıtarak karşılayan işine gelmeyen başlıklara sabotaj gözüyle bakan politize ergenlerin söz sahibi olduğu bir istikrarsız mecra. bu şekilde geleceği yok.

sözlüğün tüm kural ve formatlarına uygun, hiçbir hakaret içermeyen tanımlar girmiş olmama rağmen sözlüü elinde tutan siyasal çizginin işine gelmeyen başlıklar açtığım için yapılan muamele. hiçbir neden yazmıyor çünkü yok. haklılığımın ve acizliklerinin açık bir delili. zaten böyle saygısız ve taraflı bir zeminde ne yazabilirsin ki. illa senin kavalın ötsün istiyorsan öyle devam et. nerden siliniyo bu hesap bakayım.

bir açıdan tuhaf sayılabilir.
aziz nesin 1944 yılında orduda subaylen yoksulluk ve açlıktan kendisinden dilenen vatandaşlara (halkımıza) ekmek dağıttığı için ordudan atılmış, fişlenmiştir. daha sonra sadece yazdığı toplumcu yazılardan ötürü 1946 ve 1948 yıllarında hapse atılmıştır.
tam çıkaramadım ama galiba o yıllarda başta akepe vardı.

roman okumayı seven insanlardır.
şunu da bilmeli ki orhan kemal 1938 yılında atatürk sağken ve chp yönetimi ülkede tek hakimken 5 yıl hapis cezasına çarptırılmış ve cezaevine atılmıştır. hemen gerekçesini de yazayım ki ahlaklı arkadaşlar darılmasın: maksim gorki ve nazım hikmet kitapları okumak.
evet. isteyen araştırsın, detayına kadar öğrensin. maksim gorki ve nazım hikmet okumak suçundan 5 yıl ceza alıp hapse atılan orhan kemal'i, suça konu nazım hikmet'i ve gorki'yi çok seven aydın chp'lilerimiz vardır.
tabi insan düşünmeden edemiyor aydınlarımıza göre bu yazarlar mı yanlış yaptı dönemin iktidarı mı? keşke cevap verebilselerdi...
neyse sizler okuyunuz. sağolsun gerici akepe hökümeti pek çok müteveffa aydına, sanatçıya iade i itibar yaptı. rahat rahat okunup yazılıyor. mesela ben lisedeyken ( 90lar) okulda nazım hikmet kitabı bulundurmak disiplin suçuydu. okul kütüphanelerine sokmak da yasaktı. gericiler bunu da serbest bıraktı.
ayem okey co.

ibb basın danışmanı murat ongun'un kayak tatili yaptığı tesis.
ben de tesisi chp'ye yakın gazeteci memduh bayraktaroğlu'ndan öğrendim. dünyanın (ülkenin değil, bildiğin dünyanın) en pahalı, en lüks kayak merkezlernden biriymiş. öyle böyle değil dünya zenginleri gidip tatil yapıyormuş.
adam günlerce tatil yapıyor orada. yol, konaklama, tesis harcamaları ve alışveriş kaç bin euro tuttu çok merak ediyorum.
ayem okey.

şaşırtıcıdır.
ezbere yaşarlar.
sabahattin ali sağlıpında hem atatürk'e hem inönü'ye hakaretten ceza almış, genel afla serbest kaldığında kendisini kayıran bazılarının akıl vermesiyle atatürk'ü öven bir "kaside" yazarak tekrar memur olma hakkı kendisine verilmiştir. (o zaman öyle oluyormuş demek ki)
takibatlar yine de sürmüş tek partili milli şef inönü döneminde yine hapsedilmiş, kendisine pasaport verilmediği için kaçak yoldan ülkeyi terketmeye çalışırken netameli görülen bir cinayetle can vermiştir.
ha ölümünden sonra bazı solcular kendisiyle ruhlar aleminde görüşüp onun "yanlış" düşüncelerinden döndüğüne dair ifadesini aldılarsa ona bir sözüm yok. çok ahlaklı insanlardır. bu şekilde yapmış olabilirler.
(not: daha neler var bende takip ederseniz abilerinizden ablalarınızdan görüp duyduklarınızın hepsini gözü kapalı kabul etmeyecek kadar özgür düşünceli ve aydın olabilirsiniz. bilgi bunlar sonuçta kişisel görüşüm değil.)

şaşırtıcıdır.
ya cahil ya gafildirler. çünkü derinden bağlı bulunduklarını söyledikleri mustafa kemal atatürk ve milli şefleri ismet inönü hayattayken nazım'a karşıydılar ve ona adeta gün yüzü göstermediler. nazım hikmet de tam anlamıyla "kemalizm düşmanı" idi. hatta bu kelimesi kelimesine kemalizme şiddetli düşmanlık tavrı yüzünden partisi tkp'den ihraç edildi ve troçkist damgası yedi.
kurtuluş savaşının en hızlı günlerinde 1922'de moskovo'ya kaçtı. cumhuriyet döneminde döndü ama ta 1950'ye kadar atatürk ve inönü dönemlerinde aralıksız olarak takibat, soruşturma, yargılanmalar yaşadı ve 1938'de hapsedilip aralıksız içeride tutularak 1950'de bırakıldı. askerlik yapmayı reddettiği için de tekrar yurt dışına kaçtı ve türk vatandaşlığından çıkarıldı. kitaplarının basımı da zaten yasaktı.
nihayet ta 2009' da "gerici" hükümet nazım hikmet'e iade i itibar vererek yasa ile yeniden türkiye cumhuriyeti vatandaşlığına aldı, eserleri üzerindeki tüm kısıtlar kaldırıldı.
bunların ayrıntıları ve daha fazlasını kaynaklarda bulursunuz.

şimdi... nazım usta diyen chp'li atatürk'ten inönü'den daha mı iyi biliyor yoksa onlara güvenmiyor mu? ben şahsen nazım seven chp'liye şaşırıyorum. sen istersen şaşırmazsın tabii.

açık kaynak kodlu (beleş) 3 boyutlu modelleme ve animasyon yazılımıdır.
tanımın girildiği tarihte 3.0.1 tam sürümü yayındadır. deneysel kullanmak isteyenler için de geliştirlmekte olan sürümleri indirip kullanmak mümkündür.
cinema 4d nin mograph modülü ile becerdiği motion graphics işlerini blender'da çok uğraşarak kastırarak yapabilirsiniz. cinema 4d'nin arayüzü ve kullanımı da doğal olarak blender'dan daha basittir. bunlar c4d'nin artıları. bakalım blender'in artıları neler?
birincisi ücretsizdir, açıktır.
modelleme konusunda c4d'den daha pratik ve ayrıntılı araçlar içerir, daha iyidir.
kendi içinde simülasyon modülleri vardır. yani sıvı ve gaz simülasyonlarını ek bir program vs olmadan blender içinde yaparsınız.bu özellik bir de maya'da var. c4d'de inatla ve ısrarla yoktur, parayla plugin satarlar.
blender açık kodlu olduğu için kaynak ve eklenti neredeyse sınırsızdır.
grease pencil özelliği ile 2d animasyon da yapılabilir.
cycles render motoru çok iyidir. c4d aynı kaliteyi yakalamak için kendi firmasına ait olan redshift'i bile parayla satar.
eğer 3d olayına merak saran genç bir bireyseniz blender öğrenmek akıllıca bir iştir.
şu an az da olsa dünya çapında iş yapan ve blender kullanan stüdyoların olduğunu da eklemek lazım.

açıklaması güneşin bilinen anlamda yanmıyor oluşudur.
güneşteki olay oksidasyon değildir. uzayda oksijenin olmadığı da tam doğru değil ama sonuçta kastedilen şeyi anladığımız için bildiğimiz ölçüde merakı giderecek olursak: güneşteki olay nükleer bir reaksiyon. hidrojen helyuma dönüşürken açığa çıkan devasa bir ısı ve ışık.
daha iyi bilenler daha güzel anlatacaktır.

ben, dedem, anam, babam, tanıdığım tüm çevrem onun iktidarı zamanında ilk kez uçağa bindik.
onun iktidarı döneminde ordunun dışarıda sessiz, içeride halka karşı het höt dediği, darbe tehdidi ile her daim siyaseti dizayn ettiği günleri geride bıraktık.
onun iktidarı döneminde bitmez bitemez hep sürer denen, pkk'nın erzurumda bile yol kesip kimlik kontrolü yaptığı, her gün onlarca ölüm haberinin tvde haber bültenlerinde sıradanlaştığı günler bitti. pkk tükendi.
onun iktidarı döneminde ilk kez engelli bir akrabamın ve tanıdıklarımın devletten sosyal yardım ve maaş aldığını gördüm.
okullarda serbest kıyafet, öğretmenlerde doktorlarda serbest saç sakal piercing bilmemne onun döneminde serbest oldu.
onun döneminde devletin en üst düzeyinden dersim mağdurları dillendirildi, nazım hikmet'e iade-i itibar resmi olarak verildi, kürtçe isim koymak, kürtçe konuşmak suç olmaktan çıkarıldı.
onun iktidarı döneminde namuslu muhaliflerin bile itiraf ettiği üzere üniversiteler araştırmaya bilime kapılarını daha çok açtı, kaliteli akademisyenler yetişti.
onun iktidarı döneminde ilk defa ülkemin milli tüfeğinden füzesine kadar kendi silah teknolojisini ürettiğini bu gözlerim gördü.
onun iktidarı döneminde zalım amerika'ya ve emperyal batıya rest çekildi, dik duruldu, nükleer enerji için adım atıldı, akdeniz ve karadeniz'de haklara sahip çıkıldı, fiili durum oluşturuldu, rusya ile farklı bir kapı açıldı, abd'nin kontrol edemediği savunma füze sistemleri kuruldu.
siz zengin bir sülalede yetiştiyseniz bilmem, ben bir memur çocuğu olarak ilk kez onun iktidarı döneminde tatil yapmaya gidip otelde kaldım, tanıdığım akraba ve çevrem de aynen öyle.
biz ilk kez onun döneminde namaz kıldı diye eşi örtülü diye polislikten, askerlikten atılmayan, üniversiteden sürülmeyen insanlar gördük.
ayasofya onun iktidarı döneminde açıldı.
türkiye tarihinin en düşük enflasyon oranlarını, en önemli sanayi atılımlarını onun iktidarında gördü. şu an öyle değil ama bazıları gezide "devrim yapmak" için ayaklandığında ekonomi zirvedeydi.
onun döneminde alınan malın iadesini, tüketici hakları diye bir kavram olduğunu gördük.
buğday ithal edip dışarıya un satmayı gelişmiş ülkelerin harcı zannederken kendi ülkemizin bunu yapabildiğine şahit olduk.
uzun lafın kısası onun iktidarı döneminde türkiye çok çok değişti, gelişti. şu anda bir ekonomik darlık var, hayat zor, pahaı, inkar edilmez. bunun da geçici olduğunu ümit ediyorum.
buraya sığmayan, yazıya üşendiğim, aklıma gelmeyen daha ne çok şey var... bu adama türkiye'nin düşmanı olan dev ülkeler, emperyalistler kin güdüyor, nefret ediyor. demek ki bu adam onların işini bozan bir çizgide gidiyor, istenmiyor. bu adama muhalefet eden malum medyanın yazıp çizdiklerinden yalan dolan olanları çıkartın, adama karşı çıkmak için saydığınız sebeplerden yarısı çöp olur.
hatası da var günahı da... ama ben 50 yaşıma yaklaşırken bu adamın iktidarını ve bu adamdan öncesini bizzat yaşayan biri olarak, o size hikaye gelen dalga geçerek tersinden küçültmeye çabalayanların oyuncağı olduğunuz hastane kuyruklarını vs bizzat yaşayan biri olarak elbette tercihimi rte'den yana kullanırım. ha siz katılmazsınız, muhalefet edersiniz hakkınızdır, hiç de gocunmam. nasıl olsa bu gemi tek. bugün abd ile ingiliz ile, alman ile gizli kapaklı hesaplar yapıp buluşanlar yarın iktidara gelecek olursa o zaman bu milletin, senin benim gerçekten iyiliğimizi mi istemişler, fayda mı getirecekler zarar mı, zenginlik mi getirecekler yoksulluk ve sömürü mü, cunta mı gelecek özgürlük mü, onların güdümündeki pkk yeniden kuduracak mı göreceğiz.
bir de bu iktidar döneminde yaşanan modernleşmeyi yazınca herkesi saf sanan bazı bilmişler diyor ki dünya zaten o yönde gelişiyordu, payımıza düştü. kardeşim o saydığımız sosyal hakları refah düzeyi avrupa ülkelerinde 50 yıldır var. bazı afrika ve güney amerika ülkelerinde halen yok.
dediğim gibi. senin sayıp sövmen, atarlanman giderlenmen, senin tercihindir. sonuçta senin savunduğun adam başa gelirse de millet onu tercih etmiş demektir, ömrümüz olursa hep beraber görürüz nasıl olacağını.
hani diyorlar ya 20 yıldır iktidar vs. yav yıl 2007 idi bu hükümetin aleyhine parti kapatma için iddianameler hazırlanıyordu, ordu muhtıra yayınlıyordu. 2010larda sivil iktidar yerleşmeye başladı, gezi çıktı, avrupa ve abd açıktan operasyona başladı. iki sene geçti 15 temmuz gibi savaştan beter bir tecrübe yaşandı. joe biden daha seçilmeden ne dedi, "önceden olduğu gibi erdoğan muhaliflerine destek olmalıyız." bu adam türkiye'yi çok seviyor seni beni düşündüğü için mi muhalifleri destekleyeceğini ifade ediyor? rte yönetimi hiçbir zaman tam huzur içinde, müdahalesiz, baskısız, aleyhte müdahale olmaksızın rahatça yönetmeye zaten fırsat bulamadı. hangi 20 yıl?

missouri zırhlısı nisan 1946'da türkiye'ye gelmiş olan türkiye - abd ilişkisinde önemli bir dönüm noktası sayılan geminin adıdır.
sağda solda rastladığım kendini solcu zanneden tiplerin adnan menderes'e çamur atmak için geveledikler anlaşılmaz cümlelerin aksine, abd'nin türkiye üzerindeki etkisi ve bu etkiye yerli otoritelerce kucak açılmasının sembol olayı missouri zırhlısıdır.
ilişkiler bundan önce başlamıştır ama bu ziyaret ayrıca bir dönüm noktası olmuştur. milli şefin tek sesle ülkeyi yönettiği dönemin gazeteleri ve politikleri abd'ye övgüler dizmiş, gemiden inecek olan amerikalılar için istanbul makyajlanmış, genelevler talimatla boyanıp hazırlanmıştır.
ayem okey.

kendisinin muhtemelen chp'den gönderilmesine neden olacak açıklamasıdır.
arabada giderken aracın sahibine küfretmek gibi birşey. kenarda indirirler.
aydinlik.com.tr/bolu-beledi...

ibb başkanı ekrem'in kendisini ziyaret eden abd büyükelçisinin kurduğu cümleleri boş bakışlarla dinledikten sonra verebildiği ingilizce yanıttır.
"okey ..heh heh..i'm okey."

ısrarla savunanları, devletin yönetildiği ve tüm dünyada saray olarak adlandırılan yapıyla kaset atamalı muhalefet partisi liderinin kaldığı otel odasını kıyaslayanları göstermiş bir ibretlik durumdur. hani musakka yiyecektik?
bunlar kemal'in eski dişçisinde telefonda pensilvanya'yla gizli görüşmeler yapmasını da savunur, ekrem'in noel yemeği verip portakallı ördek bilmemnesi ikram etmesini de sindirir. ingiliz diplomatlarla görüşmeyi de yutar, amerikan conisinin fonlama medyasını da dinler.
türkiye devletinin yönetildiği merkeze lüks var israf var diye çamur atan müptezeller bu olayı kaval sesi eşliğinde savunur, tek kelime edemezler. öyle bir samimiyet, öyle bir vizyon yok ki..
dünyanın her yanında muhalefet vardır ama fikirlere, partilere, idarelere muhaliftirler. bizim sözde muhalifler dıştan ittirmeli olduğu için doğrudan varlığa, ülkeye muhaliftirler.
ingiliz'in solcusu kendi ülkesinde denizdeki yunus balıklarının bile kraliçeye ait olduğunu, sarayın üstün varlığını kökten tartışmaz, olaylar üzerinden eleştirir. aynı ingiliz buradaki ibişi kulağından tutar, "söröyde ejder meyvesi yöyorlar" diye bağırtır, taksim meydanında fiti fiti koşturup belediye otobüsü filan yaktırır. elin alman'ı avusturyalısı belçikalısı taleplerde bulunur, eleştirir, konuşur, susar ama ülkesinin ordusu milli bir silah geliştirse bununla övünür, ülkesinin ürettiği otomobili futbol takımı tutar gibi tutar, sonra aynı belçikalı buraya gelip kullanışlı ibişleri kendi ülkesinde gelişen yerli teknolojiye karşı b.k atmaya kışkırtır, saldırtır, oturup gülerek seyreder.
bunlar muhalif filan değil, keşke bu ülkede bu hükümete haddini bildirecek hakiki bir muhalefet olsaydı. co baydın'ın ipiyle yol alan, muhalefet yerli bir muhalefet değildir. gerçek bir muhalefet değildir. millete fayda getirecek bir muhalefet değildir.
yıllarca bu ülkede "kahrolsun abd, abd boyunduruğundan kurtulup farklı temaslar kurulmalı" diye bağıran, çin ve rusya güzellemesi yapan tayyare solcular, abd'ye rest çekilip s-400 ler alındığında amerikan gazetelerinden daha çok zırlayıp buna karşı çıkmadı mı? demek ki bunların lafı sözü yalan. bunlar davalarında samimi değil. sırf karşı olmak, yıkmak için varlar. düzeltmek veya iyileştirmek için değil.

joe biden'in açık ve net olarak erdoğan'dan rahatsız olduğunu ve muhalefeti "önceden olduğu gibi" desteklemeye devam edeceğini söylediği, ana muhalefet müdürünün abd seçimleri resmi olarak sonuçlanmamışken bir yeri tutuşmuş gibi biden'a tebrik mesajı yayınladığı bir dünyada... türkiye'nin büyümesine karşı olduklarını her fırsatta ifade eden, selçuk bayraktar'ı mit'de okutmaktan pişman olduklarını söyleyecek kadar ilerlemeden rahatsız olan batılıların var olduğu... iç ayaklanma ve darbeler için ekonomik operasyonlar için avrupalı ajanların fink attığı coğrafyada... yunanla, almanla, ingilizle ha bre görüşüp duran kibirli bir burjuvanın kendine solcu diyen sürü tarafından nasıl körü körüne pazarlıksız savunulduğunu göze sokar gibi göstermiştir.
abd üniforması giyerken antiemperyalizm sloganı atan solcu, yerli askeri teknolojiye batı ile birlikte karşı çıkan solcu, nazım hikmet'e iade i itibar yapılmasından dersim olaylarına eleştri getirmeye, kürtçe isim koyma hakkına bile bu hükümet döneminde kavuşulmasına rağmen hala bir teşekkür etmeyen solcu, ingilizle almanla avusturyalıyla türkiye aleyhine görüşmeyi doğru bulan solcu... işte bu solcu bizim ülkemize mahsustur. dünyanın başka yerinde yoktur. çünkü bu ülkede adını koyamayacağı, insanın ifadeye dilinin varamayacağı zihniyetleri taşıyanlar kendini çakma bir sol tabelası altında ortaya çıkartır. zavallı gerçek sol.

kendileri diz boyu karda metrobüse bile binemeyip donarak yürümeye çalışırken, bir balık lokantasında ingiliz diplomat ile buluşup yediği yemeğe 48 bin lira ödeyen adamı sosyal demokrat, sorgulanamaz antiemperyalist kurtarıcı olarak görmeleridir. en azından bir kısmı bu şekilde...

ideolojik amigoların düşüncesizce hakaret ettiği baba beyanı.
biz de genç olduk, ailemizle ve çevremizle anlaşmazlıklarımız, uğradığımız baskılar oldu. kendimizden ibaret değiliz, etrafımuzda onlarca arkadaşımız eşimiz dostumuz oldu. bazen isyan ettik ana baba sözü takmadık, bazen okuldan yurttan kaçtık, bazen kavga ettik bazen güldük... bir şekilde gençlik enerjisiyle yanlış veya doğru seçimler yapıp yoldan çıkarak büyüdük.
bir insan , bir genç kaldığı yurtta stres yaşıyor diye intihar etmez. kişinin kendi psikolojik yapısı, çöküntüsü, motivasyonsuzluğu, iç dünyasındaki tükenmiş durumunu hiçe sayıp aradan cımbızla seçerek ideolojik taraflarına mal çıkarmaya kalkışanlar mezar soyuculardan farksız. o çocuk okuduğu bölümden de memnun değilmiş çok daralmış kendisi öyle belirtmiş. o halde bütün tıp fakülteleri kapatılsın. tıp fakülteleri insanı intihara sürüklüyor demek ki.
bu tarikat cemaat vs konuları her gündeme geldiğinde esip gürleyen amigolara şunu öğreteyim. bu yapıların görünen biçimleri dernek, vakıf, stk dır. yani sizin mabadınızdan seçtiğiniz dernek vakıf ve stk lara ayrı bir baskı olmaz. add nasıl denetleniyorsa bilmemne derneği de aynı denetlenir. falanca derneğe ne planlıyorsanız çydd ye de aynısını planlayacaksınız.
sizin dağa adam gönderip beynine kurşun yerleştiren derneğiniz özgürlükçü stk oluyor da içindeklerin namaz kıldığı dernek mi tukaka oluyor?
boş yapmayın. evladının ölüsünü ana babasından kaöırıp rap rap yapmaya çalışan örgüt mensupları gibi çocuğun cenazesi üzerinden babasına saydırmak gibi bir hadsizliğe de bence yeltenmeyin.

yaptıkları işi de hesap kitabı da bilmeyen ergen freelancerlardır.
şahsen benim düzenli ve tatminkar bir işim olduğu halde bir çeşit hobi veya ek gelir anlayışıyla zaman zaman freelancerlık dünyasına girmemle tanıştığım ve kendilerine kızmakla acımak arasında gidip geldiğim bu tipler kesinlikle yapamayacakları işlere akıl mantık kabul etmez küçük paralar önererek hem sektörü hem iş yapan ve yaptıran insanların zamanını ve emeğini baltalamaktadır.
adamın biri ilanına yazmış; "bana 3d bir animasyon yapılacak. tv'de yayınlanan niloya benzeri bir iş olacak, üç dört dakikalık, üç dört karakterli basit bir çizgi film çıkarılacak vs." bütçesi de 300 tl! ben bu ilana gülerken bakıyorum altında 15 teklif var. yani 15 insan evladı bu işe "he ben yaparım" demiş. yav arkadaşım o bahsedilen çizgi filmin bir bölümü için haydi seslendirmesini, müziğini, senaryosunu vs kenara ayır, 30 - 40 kişilik bir ekip çalışıyor. önlerinde en güncel yazılımlar ve paralı pluginlerle dolu bir araba fiyatına ekran kartları takılı makineler var. sen. evet sen hangi akılla şunu yapabileceğine inanıyorsun. 15-20 gün içinde üç dört tane yeni karakter çizeceksin, bunları tek tek vücutları elbiseleri vs modelleyeceksin, kaplamaları yapacaksın, iskeletleri hazırlayacaksın ve hareket edince g.tleri başları ayrı yere gitmesin diye saatlerce uğraşıp weight mappingleri düzenleyeceksin, sonra başlayacaksın bunları anime edip kaydetmeye... arka planların modellenmesi, kaplanması, ortam ışıklarının yerleştirilmesinden sonra hepsini kompozitleyip elindeki 32 gb ram 4 gb ekran kartlı "oyun canavarı" makinenle kare başına en az 20 dakika sürecek şekilde render almaya başlayacaksın. eğer sen bunu yapabiliyorsan zaten buralarda hiç harcanma. senin yerin pixarın yönetici koltuğudur, ben de gelip çaycılığını yapayım.
ulan mübarek adam, niye böyle saçma sapan şeyler yapıyorsun. biliyorum o 300 - 500 lira sana cazip geliyor, öyle bir yaşta veya durumdasın, mağdursun, "taş mı taşıyorum" diye düşünüyorsun. ama işin aslı öyle değil. inan ki o işi yapmaya debelenirken bilgisayarının ömründen kısalan zaman, yaktığın elektrik, yediğin püskevitler, senin güzel gözlerine beynine kan basıncına vuran bedensel yıpranma o "evet" dediğin paranın on katı maliyetle bile karşılanmıyor.
bak güzel kardeşim, bir gün çok sinirlendiğimde ne yapacağım biliyor musun? gireceğim o freelancer sitesine, yapabileceğim bütün işlerin altına 50 lira fiyat verip hepsini alacağım, iyi kötü kar zarar demeden yapmaya başlayacağım. o zaman göreceksin ebenin örekesini. yapacağım bunu bak!

serbest çalışanları (freelancerları) iş yaptırmak isteyenlerle buluşturan bir site.
şu an türkiye'de bu alanda tercih edilebilecek tek mecradır.
üye olup portföyünüzü yayınlarsınız. hem size uygun iş yaptığınız alanlardaki müşteri ilanlarını görüp yanıtlayabilirsiniz hem de müşteriler sitede gezinirken portföyünüze bakıp size ulaşabilirler. bu görüşmeler, teklifler, çalışma süreci için sizin cebinizden herhangi bir ücret çıkmaz. sadece işi yapıp paranız bionluk hesabınıza yattığında sistem sizden yüzde 20 aracılık payı keser.
yüzde 20 bence biraz fazla bir oran ama müşteri ile aracısız görüşseniz o parayı hiç alamama ihtimaliniz de var.
bence şimdilik olumlu tarafı olumsuz yanlarına ağır basan bir oluşum. ileride rakipleri çıkıp daha iyi şartlar sunana kadar tercih edilebilir.