kuzeyin teyze kızı sıla yazar profili

kuzeyin teyze kızı sıla kapak fotoğrafı
kuzeyin teyze kızı sıla profil fotoğrafı
rozet
karma: 383 tanım: 31 başlık: 0 takipçi: 2

son tanımları


28 ocak 2021 bill gates'ten komplo teorilerine yanıt

pazar gününe yetiştirmem gereken bir derleme makalesi var.
bu yüzden ne kadar erken kalkarsam, o kadar yol alırım diye düşünüyorum.
devamını gör...

kızların espri yapmayı becerememesi

"kadınların" espri yapamadığını beyan eden bir başlık.
ne yalan söyleyeyim, ben de espri yapamam. becemediğinden değil, içimden gelmediğinden. hem, espri yapmak mecburi bir şey mi? espri yapamayan bir insan, iletişimi kurmayı beceremeyen bir insan mıdır? aslolan doğallık ve samimilik değil mi? neden illa espriden giriyor herkes?

ne espri yaparım, ne de her espriye gülerim.
ama akıllıca yapılmış, içinde küfür, hakaret, belaltı konular geçmeyen esprilere gülerim. pek çok kez söylendi zaten, esprinin zeka işi olduğu.

ben, zekamı başka şeylere yorduğum için belki espri yapmıyorumdur. daha ciddi konulara...


işin cinsiyet kavramına girmek istemiyorum. çünkü girdik mi, çıkamayız. alışkınım zaten cinsiyetler üzerinden ayrıştırıcı başlıkların açılmasına, herhangi bir cinsiyetin yetersizliğinin vurgulanmasına. burada da bu başlıklar açılıyor maalesef.
devamını gör...

kar yağdığı zaman sokağa çıkan tipler

yasağı falan umursamadan kar keyfi yapan insanlardır.

bakın anlıyorum, hepimiz kara hasret kaldık. gerçekten sevindirici bir doğa olayı. ben de karı çok severim. karla çocuklar gibi oynamasam da kar altında yürümeyi severim.

ama hatırlatırım ki hala sokağa çıkma yasağı var. sadece camdan bakarak keyif yapamaz mıydınız? bu büyüleyici görüntü sizi gerçeklerden uzaklaştırmasın. bu ülkede tedbirlere uyulmadığı için yasak kondu, burada yasağa uymayanlara laf söylüyoruz. böylesi bir dönemde karda oynayanların ondan ne farkı kaldı? akşamın bir vakti vara yoğa bağırışmaları da cabası.

yasak olmasaydı, gerçekten bu beni rahatsız etmezdi. bırakın insanlar karın tadını çıkarsın derdim. cenaze konusuna girmiyorum.
devamını gör...

the sims 4

çıkarılan modlar ve cc'ler (custom content) olmasa hiçbir şeye benzemeyen bir oyundur.
şu sıralar pek oynamıyorum bu yüzden yeni gelişmeler hakkında bilgi sahibi değilim.

sadece iş yapmış olmak için pek çok gereksiz paket çıkartıyorlar. sims 3' te yapabildiğim pek çok şeyi sims 4' te yapamıyorum. kendi evimden komşumun evine gideceğim, yükleme ekranı çıkıyor. kıyafetleri çeşitlilikten uzak. cats and dogs paketi var, bir an çok sevindim buna. sonra bir oynadım, evcil hayvanlar resmen süs olarak konmuş gibi. sadece kedi ve köpek besleyebiliyoruz. eskiden at bile besleyebiliyorduk. bu mudur yani?

asla sims 3'ün yerini tutamayacak bir oyun. ilk çıktığında ne toddlers vardı ne de havuz özelliği. bunları da sonradan çıkardılar. beğenmedim bu oyunu.
devamını gör...

en sevilen ressam ve eseri

leonardo da vinci'nin kakımlı kadın tablosu benim en sevdiğim tablodur. çünkü bana çok ilginç gelir o tablo.

aslında benim en sevdiğim ressam johannes vermeer'dir. onun da sevdiğim pek çok tablosu olduğu için karar vermekte zorlandım.
devamını gör...

sözlükte yaşlılara saygının kalmamış olması

yaşlı olduğu için kendini tanrı statüsüne koyup önüne gelenden saygı dilenen güruhun savunduğu bir görüş.

saygı hak edilen bir davranıştır. kimse kimseye sırf yaşından dolayı saygı göstermek zorunda değil. kaldı ki saygı, sadece büyüklere gösterilmesi gereken bir şey değil. hepiniz ergenlere, gençlere fütursuzca saldırıyorsunuz. yok saygı, yok terbiye yine aynı terane. hep sizden sonraki nesile laf söylüyorsunuz? onları et beyinli ilan ediyorsunuz? her türlü hakareti ediyorsunuz? bu mudur saygı?

bir de utanmadan saygı bekliyorsunuz. çok beklersiniz! sizin saygı anlayışınızı da iyi biliyorum ben, size boyun eğmemizi, susup oturmamızı, kafamızı sizin gibi kuma gömmemizi bekliyorsunuz değil mi? sizin saygı anlayışınız bu. siz git deyince biz gideceğiz; gel deyince geleceğiz. siz bize her türlü lafı söyleyeceksiniz, biz sesimizi çıkarmayacağız.sürekli sizden korkarak geçireceğiz hayatımızı. size itaat edeceğiz. neden? çünkü siz büyüksünüz, siz yaşlısınız değil mi? ne yapsanız yeridir.

her yerde saygı dinlenmeyi bırakın da saygıyı hak etmek için çaba gösterin. her fırsatta yeni nesili kötülemeyin. biraz gençlerin halinden anlayın.

buraya da dadandınız sonunda ya, kendimizi özgürce ifade etmeye çalıştığımız bu yere de dadandınız, helal olsun!

not: bu gönderi, her fırsatta sözlükte ya da diğer mecralarda yeni nesile tü kaka muamelesi yapan insanlara hitaben yazılmıştır.
devamını gör...

sinirlenip yemek yemek

benim de yaptığım bir eylem.
aslında sadece sinirlenince yapmam bunu. gergin bir ruh halinde olduğumda, üzgün olduğumda da yapıyorum bunu. pişman da değilim.
insanların yargılayıcı laflarını işitmektense yemek yemeyi tercih ederim bu anlarda. en azından kendimi daha iyi hissettiriyor. aldığım kilolar umurumda değil. umurumda olan şey iyi hissetmek.
devamını gör...

yazarların uykudan uyanmasına sebep olan en kötü şey

uykudan uyandıran rahatsız edici, korkutucu şeylerdir.

bunların başını tabii ki kabuslar çekiyor. ben o kadar fazla kabus gören bir insan değilim ama kabus gördüğüm zaman da sağlam görürüm. dişlerimi sıkarak kalkarım uykumdan. genel anlamda yüksekten düştüğümü görürüm.

ikinci olarak gecenin bir saatinde skype üzerinden bağıra çağıra sohbet eden üst komşu. uykunun en tatlı yerine denk gelir nedense. çok mu acildi acaba gecenin bir vaktinde sohbet muhabbet etmen? haydi ediyorsun, kulaklık diye bir şey var. bağırmana gerek yok. senin seviyesiz sohbetini dinlemek zorunda mıyım?

üçüncü olarak bağıran çocuk sesi, ağlayan bebek sesi. kimse bana çocuktur ağlar demesin. uslu duranlar da, bağırmayanlar da çocuk. ebeveynler ne halt ediyorlar acaba çocuklar kulak zarımı delerken? hiç mi ortak alanlarda yaşama kurallarını öğretmiyorsunuz bunlara? nice ebeveynler var, çocuklarına küçük yaştan itibaren bu bilinci kazandırmışlar. şu evlatlarımıza nerede duracağını öğretin. ilgilenin şu çocuklarınızla!

son olarak, her ne kadar şu şartlarda pek rastlamasam da susturucusu olmayan, gürültülü bir motor sesi çıkararak geçen arabalar. hayır böyle yaparak havalı gözüktüğünüzü mü düşünüyorsunuz? insanların kişisel alanına saygısı olmayan görgüsüz bir varoş gibi görünüyorsunuz. şuna bir susturucu takın gözünüzü seveyim!

yani gördüğünüz gibi biri dışında tamamen dışsal etmenlerden dolayı uykum bölünüyor. insanlar başka insanların yaşam alanına, özel alanına saygılı olmuyor. her yer kendisinin malı gibi davranıyor. sonra da bizden onun özgürlüğüne saygılı olmamız gerektiğini söylüyorlar. ama benim de sessizlik içinde uyumak gibi bir özgürlüğüm var onu ne yapacağız? uyarmaya kalksak ya saldırıya uğruyoruz ya da öldürülüyoruz. kaba bir üslupta üste çıkmaya çalışıyorlar.

ne yapsan zararlı çıkan sen oluyorsun. bu yüzden bu insanlara böyle şeylerin zor yoldan öğretilmesi gerekiyor bence.
devamını gör...

kitap okuma aşkını kazandıran kitabın ismi

insana okuma sevgisi kazandıran ve ileride kitap okumayı seven birisi olmasına vesile olan kitabın ismidir.

açıkçası beni kitap okumaya teşvik eden belirli bir kitap olmadı. ben ilkokuldan önce okumayı söktüm.

kitap okumamı daha zevkli hale getiren kitaplar elbette oldu.

bunlardan biri prenses okulu serisi olmuştur. tabii o yaşlarda prenses tripleri olan bir çocuktum. bir de annem benim ilkokul öğretmenim olunca... kendimi o kitaptaki prenseslere özdeşleştiriyordum. içimden "benim ait olduğum yer orası, ben de prensesim " derdim. ne kadar salakmışım...

biraz daha büyüyünce ansiklopedilere merak sardım. beni en çok cezbeden, ansiklopedideki resim ve fotoğraflar oldu.

sonra atlasları incelemeye başladım. bu yüzden çoğu ülke nerede onu bilirdim.

ondan sonra gülten dayıoğlu, ipek ongun romanlarını sevmeye ve okumaya başladım.

gülten dayıoğlu romanlarından ölümsüz ece, gökyüzündeki mor bulutlar; ipek ongun'un bir genç kızın gizli defteri serisi. benim okumayı çok sevmeme vesile oldu.

orta birdeyken türkçe öğretmenim bana şeker portakalı romanını önermişti. ben de önerisini dikkate aldım. okudum, çok beğendim. sonra bu hikayenin devamı olduğunu öğrendim ve sonraki iki kitabını da okudum. ama açıkçası bu iki roman, ilki kadar etkilemedi beni. sonra ölü ozanlar derneği'nin kitabını okudum. hatta neil'ın babasına çok sinirlenmiştim. o dönem lise sınavlarına hazırlanıyordum ve onu kendi babamla özdeşleştirmiştim. henüz filmini izlememiştim.
ansiklopedi okumaktan hiç vazgeçmedim.

liseye geçtim. orada çalıkuşu'yla tanıştım. feride'ye hayran kalmıştım. onun dışında aşırı derecede sevdiğim bir kitap olmadı.

lise ikinin birinci döneminin sonuna doğru, uğur özakıncı'nın siyah kitabını okudum. 16 yaşında ergen triplerinde olan benim açımdan duygularıma tercüman olmuştu her cümlesiyle. içinde biraz argo ve küfür vardı ama sevmeme engel olmadı bu durum.

lise üçüncü sınıfta franz kafka'nın dönüşüm kitabını okudum. ilk başları haricinde çok beğendim. yine oradaki gregor samsa'yı kendimle özdeşleştirmiştim. bu lisede okuduğum iki kitabın (siyah ile dönüşüm) etkisinde kalarak bir manzum şiir yazmıştım. büyük bir hevesle edebiyat hocama göstermiştim, edebiyat hocam fazla karamsar buldu. ben de ona hiçbir yazdığım şeyi göstermedim.

üniversiteye geçince okuduğum kitaplar şekil değiştirdi. alanımla ilgisi olan kitaplar okumaya başladım. bu kitaplar, alana daha çok ilgi duymama ve bilgi edinmemi daha zevkli hale getirmeye vesile oldu.

işte böyle... bu okuduğum kitaplar, şu anda benim yazım dilime, kurduğum olay örgülerini yansıtma biçimine şekil veren kitaplar oldu. küçükken okuduğum kitaplar sadece gönül eğlendirmek için okuduğum kitaplardı. ortaokuldan itibaren kitaplar beni tamamen tesiri altına aldı.
devamını gör...

emeğiniz emanetimizdir

ösym'nin sınavlarda eşantiyon olarak verilen kurşun kalemlerinin üstünde yazılan slogandır.
neden bilmiyorum ama bu sloganı her gördüğümde gülüyorum. hayatımda gördüğüm ve duyduğum en komik espri çünkü.
devamını gör...

yazarların uyumama sebepleri

sabahın köründe dersim var çünkü. bunun dışında güne daha dinç başlamak için kalkarım. geç saatlerde kalkınca aşırı derecede yorgun oluyorum.
devamını gör...

çocuk sahibi olmak

insanın başına gelebilecek en büyük kötülük. aynı zamanda doğacak çocuğun da başına gelebilecek en büyük kötülük. hem de bu devirde.

bir çocuğun ebeveyni olmak için fazla bencilim. ben öyle fedakar, cefakar, yemeyip yediren giymeyip giydiren bir insan değilim. olmayı da düşünmüyorum. hem olsak bile bize ne faydası var? sadece bir yük, ömrünün geri kalanında taşımaya mahkum olduğun bir yük.

kendini doğru dürüst düşünemezsin. hep kendinden başka düşünmen gereken bir varlık olacak. gezip tozamazsın, eğlenemezsin, sadece ev ile iş arasında mekik dokursun. arkadaşlarınla bir yerlerde oturup kahve içmeye kalksan, aklın fikrin hep çocuğunda olacak. ben böyle bir hayat yaşamak istemiyorum.

hem bebek ağlamasına bile tahammül edemiyorum. yüksek sesler beni tedirgin ediyor.

"anne baba olunca anlarsın." diyorlar, bunun ne kadar müthiş bir şey olduğunu anlatıyorlar. belli oluyor! kafanızı dışarı çıkaramıyorsunuz. hep arkasından koşturup duruyorsunuz. onun için saçınızı süpürge ettiğinizi, ama onun kadir kıymet bilmeyen bir evlat olduğunu söylüyorsunuz. onun için kendinizi mahvediyorsunuz, kendinize ayıracak vaktiniz kalmamış hala onun için değdiğini söylüyorsunuz. aynen, anne baba olmak harika bir şey(!) kendinizi unutmuşsunuz, ne iyisi?

bir de anne babalığın, sadece çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılamaktan ibaret görenleriniz de var. karnı tok, sırtı pek. kıyafeti düzgün. her hafta düzenli olarak harçlık alıyor. en iyi şartlarda okul okuyor. eee? iyi anne babalık bununla mı sınırlı? hayvanlar bile temel ihtiyaçlarının karşılanmasını yeterli görmezler.

çocuğunuza emir verir gibi konuşursanız, çocuğunuzla olan muhabbetimiz kısıtlarsanız, çocuk sizin istemediğiniz şeyler söylediğinde susturmaya ve bastırmaya kalkarsanız tabii ki çocuğunuz memnuniyetsiz olacaktır. her halükarda onun annesi/babası olduğunu vurgularsanız, bunun için çocuğunuza duygu sömürüsü yaparsanız, kendinizi otorite figürü olarak gösterirseniz, her ağzınızı açtığınızda çocuğunuzu azarlarsanız, sürekli şikayet ederseniz, sevginizi belli etmezseniz çocuk tabii ki sizin gibi anne/babayı beğenmeyecek ve sizden bıkacaktır. ne bekliyorsunuz yani?

kendisini anlayan, kendisine destek olan, sırdaşı ve yoldaşı olan arkadaşlarını, dostlarını, sevgilisini size tercih edecektir. bazıları bunların hiçbirine sahip değildir, kendilerine sarılırlar. ama hayatları boyunca anne ve babalığa karşı mesafeli olacaklar.

annelik de, babalık da kutsal falan değil. kendinize gerçeküstü anlamlar yüklemeyi bırakın. sadece bilinçli ebeveynler olun. kutsal olmasanız da, cenneti ayaklarınızın altında taşımasanız da olur. anne/baba olmakla vasıf sahibi olunmuyor.
devamını gör...

kadınların büyümelerine rağmen ergen gibi davranması

cinsiyetten tamamen bağımsız olarak, fiziksel açıdan gelişimini tamamlamış olan bir insanın, ruhsal açıdan ergenlik döneminde takılıp kalmasıdır.

genellikle ergenlik zamanlarında ergenliğini yaşamasına izin verilmediği için ileriki yaşlarda böyle davranma eğiliminde olurlar. ya yaşının üstünde bir olgunluk beklenmiştir, ya da ergenlik çağında olmasına rağmen hala küçük bir çocuk muamelesinde bulunmuşlardır.

tabii ki en sağlıklı olan, kişinin yaşına göre davranmasıdır. yaşının gerektirdiğini yapmasıdır. ama eğer zamanında bu olanak bu kişiye tanınmadıysa, yetişkin olmasına rağmen ergence davrananlara, küçük bir çocuk gibi davrananlara rastlamak kadar doğal bir şey yoktur.

aynı zamanda bu durumun tam tersine de rastlamak mümkündür. yani çocuk olduğu halde yaşının üstünde bir olgunluk sergileyenler, cıvıl cıvıl ve hayat dolu bir genç olması gerekirken yaşlı bireyler gibi davrananlar da vardır.bu da son derece içler acısıdır.
devamını gör...

ortaokulda alınan hotmail hesabı

benim de adımsoyadı[email protected] idi. öyle ilginç, yaratıcı şeyler yazmak aklıma gelmemişti.

sonra gmail geldi, dedim ki zamanında ben millet gibi mail hesabıma yaratıcı şeyler yazamadım, bari bu sefer bu şansımı kullanayım.

ilk gmail hesabım, küçükken sevdiğim çizgi filmin en sevdiğim karakterinin soyadı, sonra rastgele üç tane rakamdan oluşuyordu. artık yetişkin bir birey olduğum için beni ziyadesiyle utandırıyor. bu yüzden o hesabı artık kullanmıyorum. normal bir mail hesabım var artık.

hatırladıkça insanı zaman zaman utandıran, aynı zamanda "ne günlerdi be!" dedirten mail hesaplarıdır ortaokul mail hesapları.
devamını gör...

yarınlar yokmuşçasına yemek yiyen insan

benim yaptığım eylem. pişman değilim.
yediğim içtiğim şeyler kadar bile beni mutlu edemeyen insanlar var. ne aldığım kilolar, ne de çirkinleşiyor olmam(!) umurumda. bir şeyler yemek beni inanılmaz mutlu ediyor.

yemek yeme eylemini sadece fiziksel ihtiyacını karşılamak için yapanları anlayamıyorum bazen. bence insan mutlu olmak için de, keyiflenmek için de yemeli.
devamını gör...

günümüz insanının evlenmeme sebepleri

çünkü ölmeden mezara gömülmek istemiyorum.

evlendiğin zaman pek çok şeyin kısıtlanıyor. senin karşı cinsten arkadaşının olması bile sorun oluyor. çalışan biri dahi olsan bütün ev işi sana kalıyor. bir de çocuk olunca daha da çekilmez oluyor. çocuk sahibi olmak büyük bir yük. tekdüze, sıkıcı, vasat bir hayatın oluyor.

iki taraftan biri diğerini mutlaka bir şekilde yıpratıyor. biri ilgi manyağı oluyor, diğeri sadece hayvani içgüdülerini tatmin etme derdinde. bir süre sonra evlendiğin insanın ufak tefek kusurları bile batıyor. bu da yetmiyor, her iki tarafın da aileleri gereksiz bir şekilde olaya müdahil oluyor.

evlendiğin kişinin ailesi seni durmadan yargılıyor. arkandan dedikodu yapıyor.

zaten bu ülkede evlilik resmen işkenceye dönüşüyor. yok kına, yok söz/nişan, yok iğrenç bir düğün salonunda yapılan iğrenç düğünler, ultra her şey dahil bir otelde bir haftalık balayı tatili... gereksiz masraf. insanlar birbirine caka satma derdinde.

bu yüzden ben almayayım diyorum.
devamını gör...

yalnız yaşamak

deneyimlemeyi inanılmaz istediğim şey.
ev içinde bana karışan gestapolara yer olmayacak. ev arkadaşı almak zaten hiç yapmayacağım bir şey. eğer olur da yalnızlıktan sıkılırsam dışarı çıkar, bir iki insan yüzü görürüm ya da evcil hayvan sahiplenirim.

yemek yapmayı öyle ya da böyle öğrenirim zaten. temizlik işlerinden nefret ettiğim için canım ne zaman isterse o zaman temizlik yaparım. tabii ki çöp eve dönüştürmeyeceğim evimi. normalde de o kadar pasaklı biri değilimdir zaten. ama öyle her yer bal dök yala olsun diye bir kaygım da yok.

eşyalar kullanılabilir olsun yeter. öyle çok cafcaflı şeylere gerek yok. çok fazla eşyaya da gerek yok. eğer olur da evimi süslemek istersem de her şeyi kendim yaparım. dışarıda satılan zamazingolardan daha ucuza olacağı kesin.

eve misafir gelmez zaten. misafir sevmeyen bir insanım. sadece çok yakın arkadaşım ya da sevgilim gelir.

belki aile evini özlerim. orada hayat daha kolay ve rahat çünkü. kardeşimi çok özlerim. ailede çok sevdiğim tek insan o. bir odayı da kardeşim için ayırırım.

gürültücü bir insan değilim. gürültülü bir ortam beni tedirgin eder zaten. müzik dinlersem kulaklıktan dinlerim. bir şeyler izlersem sesi açmam. komşular rahatsız olmasın.


kocaman bir kütüphanem mutlaka olacak. kütüphanesiz ev olmaz.

işte, hayallerim böyle. her şey hayallerdeki gibi değil biliyorum. ama en azından hayalime yakın bir hayatım olması için elimden geleni yapacağım.
devamını gör...

anneni mi çok seviyorsun babanı mı sorunsalı

6 yaşındaki ben:
x: en çok anneni mi seviyorsun yoksa babanı mı?
s: ikisini de çok seviyorum.
x: ama en çok kimi seviyorsun?
s: ... ikisini de seviyorum.
x: ama mutlaka birinden birini daha çok seviyorsundur. en çok kimi seviyorsun anneni mi, babanı mı?
s: (küçük beynim mavi ekran verir.)

tabii o zamanlar babam henüz bir canavara dönüşmediği için rahatlıkla ikisini de sevdiğimi söyleyebiliyordum.

ama şimdi bana bu soruyu sorsalar "hiçbirini." diye cevap verirdim. aslında annemi sevmiyor değilim, ama onun hakkında bir şey hissetmiyorum sadece. ama babamdan nefret ediyorum. nedenini zaten açıklamıştım.
devamını gör...

eğitim hayatı boyunca en çok zorlanılan ders

fiziği sadece 9.sınıfta gördüm. 10.sınıfta alanlara ayrıldık. ben eşit ağırlığa geçtiğim için bir daha fizik, kimya ve biyoloji derslerini görmedim. bu yüzden fizik, kimya ve biyoloji için bir yorum yapamam.

ama matematik... ilkokuldan beri korkulu rüyam oldu. ilkokul ve ortaokulda matematik dersinde başarılı sayılırdım. ama başarılı olmama rağmen silah zoruyla o derse çalışırdım. sağolsunlar ilkokulda bir matematik sorusunu yapamadığımda ya da yanlış yaptığımda neler olacağını çok güzel gösterdiler. hiçbir zaman bu derse hevesle çalışmadım.

liseden sonra bende ipler koptu.
matematiği hem yapamadım, hem yapmak istemedim. işler zorlaştı, matematikten nefret etmeye başladım.

işin ilginç tarafı, bana yapılan her testte sayısalcı çıkıyordum. ama ben kendimi hep sözel tarafa yakın hissediyordum. hem yapabiliyordum, hem de büyük bir şevkle çalışıyordum. pek çok insanın sevmediği tarihe çocukluğumdan beri bir ilgim var. 10 yaşımdan beri ansiklopedi okuyordum. başka ülkelerin tarihi ilgimi çekerdi. oradaki resimler ve fotoğraflar bende merak uyandırıyordu. şimdi ansiklopedi diye bir şey kalmadı.

sayısal bilimlerle alakası olmayan bir meslek edinmek isteseniz bile matematiği yapabilmeniz bekleniyor sizden. tabii ki matematiğin temel konularını bilmek gerekiyor. ama ileri matematik çözmek neden beklenir? şu an bana bir matematik sorusu verseler, yapabildiğim bir konu bile olsa yapmam. çünkü istemiyorum. bünyem, matematik ile ilgili olan her şeyi reddetme eğiliminde. bu yüzden üniversitede sözel bir bölüme girdim. gayet de mutluyum.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının en büyük fobisi

hangi birini saysam bilemedim.

en temel olanı yükseklik. kendimi bildim bileli üst geçitlerde yürüyemiyorum. yüksek bir yere tırmanacak olsam kalp krizi geçirecek raddeye geliyorum. çoğu zevkli aktiviteyi yapamıyorum bu yüzden.

boğularak ölmek ya da öldürülmek. bir şeyin boğazıma, boynuma temas etmesi bile benim aşırı derecede korku tepkisi vermeme neden olur. pandemi sürecinde de bu fobim kılık değiştirmiş oldu. corona da solunum yolları ile ilgili bir hastalık olduğu için corona'ya yakalanmaktan korkuyorum artık. nefessiz kalma fikri tüylerimi diken diken ediyor.

sınıfta hoca ile baş başa kalmak. ilkokul 4. sınıfta yaşadığım talihsiz bir olay yüzünden bu fobim oluşmaya başladı.

kalabalık. tıklım tıkış olan otobüs, minibüs gibi toplu taşıma araçlarına binemem. bekleyeceğim varsa beklerim. eve geç gitme pahasına binmem o kalabalık otobüslere. ben otobüsteyken de fazla insanın bindiğini görünce nefessiz kalır gibi olurum. minibüse zaten binmeyi bırakalı çok oldu. ölsem de binmem hiçbir minibüse.

anne karnındaki bebeğin görüntüsü. hele de henüz embriyo halindeykenki hali. kanım çekilir görünce. iştahım kaçar. bana tiksinç gelir o görüntü. biliyorum, bir zamanlar ben de öyleydim ama elimde değil. sadece insanın değil, memeli olan hayvanların da anne karnındaki görüntüleri tiksindirir ve korkutur beni.

yalnız ölmek. öldüğümün ancak uzun bir zaman geçtikten sonra fark edilmesi. dünyada hiçbir etkim olmadan ölmek, arkamdan beni anacak insanların olmaması. kimsesizlik bir nevi...
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim