mementomori yazar profili

mementomori kapak fotoğrafı
mementomori profil fotoğrafı
rozet
kafa izninde
karma: 4582 tanım: 457 başlık: 28 takipçi: 65
hey there i am using whatsapp

son tanımları


yok olmak

yok olmak diye bir şey yoktur. algılayamamak vardır.

yağmur yağar, denize karışır artık yağmur yoktur diyebilir miyiz ? - diyemeyiz. yağmur vardır ama ilk hâli gibi değildir.
sadece biçim olarak değişikliğe uğradı ve küçük su kütleleri büyük bir su kütlesine karıştı.
sonra güneşin etkisi ile su buharlaşır.**artık sadece biçim değil halde değiştirmiştir ama yok olmamıştır.
su döngüsü dediğimiz olay gerçekleşmekte. buharlaşan su havada yoğunlaşır, damlacıkları oluşturur.
yine hal değiştirmiştir. gaz haldeyken sıvı hale geçiş yaptı ama yok olmadı.
damlacıklar da toplanarak bulutları oluşturur. artık bulut oluşmuştur ve içindeki
damlacıklar büyüyüp birleştikçe yağmur damlalarını oluşturur. burada da sadece biçim değişir.
tekrar yeryüzüne yağmur olarak döner ve olay tekrarlanır. bu olaydan sonuçla aklıma enerjinin korunumu yasası geliyor:
enerji, yoktan var edilemez; var olan enerji de yok edilemez; sadece bir şekilden diğerine dönüşür.

insan ölür toprağa gömülür beden diğer canlılar tarafından ayrıştırılıp bir besin görevi görür. aslında
bedende yok olmaz. şunu düşünün bir yiyecek yiyorsunuz ve bunu yediniz. midenizde artık.
peki yok mu oldu? – hayır ama çıplak gözle göremiyoruz. o yiyecekten yararlı olan kısmı vücutta kalır
enerji görevi görür, yararsız veya vücut için fazla kısmı ise terleme, idrar, dışkılama yoluyla vücuttan
atılır.

sonuçla, besinler de yok olmaz. var olan enerji biçim ya da hal ya da her iki değişikliğe de uğrar.
biz göremediğimiz için de yok olduğu kanısına varırız. yine enerjinin korunumu yasasını görürüz.
aslında her şeyin yapı taşı atom olduğu için ve her şey bir enerji barındırdığı için aklımıza ne gelirse
yok olmadığını sadece zaman içinde çeşitli formlar alarak başkalaşım geçirdiğini düşünebiliriz.
zaman içinde her şeyin değişikliğe uğramasının sebebi de iç ve dış etkenler.

peki insan bedenden mi ibarettir? ruh diye tabir ettiğimiz görünmeyen, soyut olan, bedene canlılık
katan şey gerçekte var mı? var ise yok mu oldu? eğer ruh var ise enerjinin korunumu yasasına göre
yok olmadı sadece form veya hal değiştirdi ya da her ikisi. peki biz bunu niye göremiyoruz? belki de
insanın algılayamadığı form veya hal çeşitleri vardır biz bu bedendeyken sadece bu bakış açısından
görebiliyoruzdur hayatı. kaldı ki ruh var ise ilk halini ve biçimini de bilmiyoruz. şu zamana kadar
yapılan araştırmalar ile ruhun varlığına dair bir sonuç yok. zaten ruh olsa hangi görevi yapacaktı ki
sevgi mi ? nefret mi ? düşünmek mi ? her şey beyinde gerçekleşiyor zaten. hormonların kontrolü
altındayız aslında. düşünün serotonin seviyeniz yüksekse mutlu, melatonin seviyeniz yüksekse
hüzünlüsünüzdür. daha birçok örnek var hormonlar ile ilgili*neyse.
belki de ruhun olmasını istiyoruz yok olmak istemeyişimizden* ama yok olmak diye bir şey de yok.
dönüşüm var. peki ölümden sonra alacağımız formdan hayatı algılayabilecek miyiz? bu da büyük bir merak konusu.

aklıma i origins filmindeki şu diyalog geliyor:
”-sofi ben kanıtlara inanırım. üstümüzde, yukarıda yaşayan, görünmez bir tür sihirli ruhani varlığın kanıtı yok.
-solucanların kaç duyusu var?
-2 tane. koklamak ve hissetmek. neden?
-yani, görmeden ya da ışığın ne demek olduğunu bile bilmeden yaşayabiliyorlar değil mi? ışık kavramı onlar için düşünülemez.
-evet.
-ama biz insanlar ışığın varlığını biliyoruz. ama onlar ışık tam üstlerinde bile olsa bunu bilemiyorlar. ama küçücük bir mutasyonla bunu başarabiliyorlar değil mi?
-doğru.
-pekala, doktor göz, belki de bazı insanlar, çok nadir insanlar, başka bir duyu için mutasyon geçirmişlerdir.”
*

replik muhtemelen astrofizikçi neil tyson’ın şu sözü üzerine kurulmuş:
"yolda bir solucan var. yanından geçip gidiyorsun. solucan senin kendini akıllı olarak değerlendirdiğini biliyor mu? solucan, senin aklın hakkında herhangi bir fikre sahip değil. çünkü sen, solucandan çok daha akıllısın. bu sebeple de, solucan, kendisinden daha akıllı bir şeyin yanından geçtiğinin farkında değil. bu da beni aynı konseptte düşünmeye itiyor, acaba bizim yanımızdan da üstün varlıklar geçip gidiyor olabilir mi diye. belki de onlar da bizimle ilgilenmiyor, çünkü biz onlara göre iletişime geçmeyi düşünmek için çok aptalız. solucanın yanına gidip "of, acaba solucan şu anda ne düşünüyordur?" demiyoruz. demeyiz. böyle bir şey aklına bile gelmez. sonuç olarak, dünya dışı varlıkların veya metafizik ögelerin bizi neden hala ziyaret etmediğine dair en iyi kanıt; onların aslında bizi izlediği ve dünyada zeki bir yaşam olmadığına karar vermeleri olması gerekir."

bunlardan da sonuç olarak ister istemez şu çıkarıma varıyorum: yok olmuyor dönüşüyoruz. peki dönüştükten sonra ne olacak? dönüşümden sonra yaşam algılanabilecek mi? yaşamda ise belki de ruhani şeyleri algılayacak duyumuz yoktur. bizden üstün varlıklar var ise tıpkı belli tip bir solucanın insanı göremediği, görme duyusu olmadığı gibi bizde bizden üstün bir canlıyı algılayabilecek bir duyuya sahip değilizdir. yani bulunduğumuz beden burası ile sınırlı. üstün bir varlık ya da ruhu algılayacak duyu insan bedeninde yok diyebiliriz. bu ise sadece varsayım.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

sıksa da canımı bazı şeyler ben gülerim.
üzse de beni bazı şeyler ben yine gülerim.
ağlatsa da bazı şeyler ağlarken de gülerim.
çünkü bilirim, gülmek en büyük devrim.

“kahkahasız geçen bir gün, boşa geçmiş bir gündür.” - charlie chaplin *
devamını gör...

insanların zamanla değişmesi

“çok zaman geçmeden hiçbir yerde bir hiç olacaksın, ne şimdi gördüğün herhangi bir şey olacak , ne de şimdi yaşayan herhangi birisi. çünkü doğanın uygun gördüğü üzere , her şey değişmek, dönüşmek ve yok olmak zorundadır. şu an bulunduğun yerde sırası gelince bir başkası var olacak.” - kendime düşünceler, marcus aurelius
devamını gör...

bağışlamak

tdk'ye göre dört farklı anlamı var. ilk anlamı: bir yere ya da bir kişiye karşılıksız olarak bir şey vermek.
dikkat çekmek istediğim ise ikinci anlamı: kötü bir şey yapan kişiyi affetmek.

ikinci anlamına dikkat çekme nedenim ise bir sözden kaynaklanıyor. üzerine düşünülecek bir sözden.*

"hiç kimsenin senin ahlaki değerlerine erişemeyeceğinden o kadar çok eminsin ki herkesi bağışlıyorsun. bundan daha kibir dolu bir davranış olamaz. başkalarını affetmek için bulduğun bahaneleri kendin için asla kullanmazsın. merhametli olmalısın ama bunun belli bir ölçütü olmalı.” - dogville
devamını gör...

insanı yıpratan şeyler

insan.

kendi türüne ve kendisine hem psikolojik hem fizyolojik bu denli zarar veren başka bir canlı var mıdır ? bilemiyorum.
bilinçli olmanın kötü yanı da bu olsa gerek. dünya, bilincini bilinçsiz kullanan insanlar ile dolu.
devamını gör...

nuvole bianche

italyan piyanist ludovico einaudi'nin en sevdiğim eseridir. nuvole bianche, beyaz bulutlar manasına gelir.

beni çok* farklı diyarlara alıp götürür. hüzünlüyken, hüznüme daha da hüzün katar.
güzel anıları hatırlarken onları daha da güzelleştirir. bulunduğum duygu haline göre etkileri farklı olan büyülü bir eserdir benim için.
einaudi'nin buna neden beyaz bulutlar ismini verdiğini düşündüm. kendimce bir anlam buldum.
bulutlar geçip giderler. kaybolurlar. oluşurlar. tıpkı insan gibi diyebilir miyiz ?**
peki neden beyaz ?* bebekken saftır insan. beyaz da saflığı temsil eder.*
her bulut gökyüzünde izlediği yol boyunca belirli şekiller alır. ta ki içindekileri boşaltıp kaybolana kadar.
o son şekli ile veda eder gökyüzüne bulut. bunu insana benzetirsek eğer hayat boyunca ilerlediğimizde
herkesin kendi çapında yaşadığı badireler ile bir karakteri olur. bu karakter her gün, her saat, her dakika değişir.
bir düşünceyle, bir olayla ve bilmediğimiz bir gün son halimiz ile göçüp gideceğiz buradan.
belki de ludovico tüm hayatı sığdırdı bu esere. tüm yaşanmışlıkları, geçip giden ömrü.
belki de bu nedenledir eserin bende hayatı gözden geçirme etkisi bırakması.** tabi bilemeyiz ama nedense böyle düşündüm.**
devamını gör...

aken

çileklerin üzerinde noktalar halinde olarak gördüğümüz, tek tohumlu kuru meyvedir.
bir çilekte yaklaşık 200 aken bulunurmuş. çatlamazlar. olgunlaştıktan sonra kendiliğinden açılırlar.
sakın çileğin çekirdeğini akenler olarak düşünmeyin. çekirdekler, akenlerin içindeki tohumdurlar.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

akenler açıldıktan sonra çileğin hali:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


*
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının şiirleri

kör bir vakit, saat bilmem.
haybeye geçen günlerden
tarihte unutulmuş.
uyandım gecenin sabahına
vakit mi ? kör bir vakit.

karanlığın içerisinde kulaç attım.
sanki bir hiçlikte boşluktayım.
kapladı zihnimi ve bedenimi yokluk hissi
içimde korkudan ziyade bir huzur.
dans ediyorum karanlığın içerisinde.

boşluktayım, yüzüyorum.
ne bir çırpınış ne de bir boğulma.
kendimi karanlığın sularına bırakıyorum.
ne bir yabancılık ne bir aidiyetsizlik
kendimi ilk defa evimde hissediyorum.
evim mi ? boşluktayım.
devamını gör...

exsanguination

latince kökenli bir kelimedir. ex, out of olarak kullanılmış ve dışında manasına gelmekte.
sangui ise kan manasına gelmekte. ortaya dışarda ya da dışında kan gibi bir anlam çıkıyor.
türkçe yazılışı eksanguinasyon olan bir canlının kanını boşaltma işlemidir.
aynı zamanda kan kaybı manasına gelir. aşırı kan kaybından ölme olarak da bilinir.
hayvan kesimlerinde çokça uygulanan bir yöntemdir. insanda yaklaşık 4-6 litre kadar kan bulunur.
kişi bunun üçte birini kaybettiğinde dâhi ölebilir.
devamını gör...

calisthenics

calisthenics yunanca kökenli bir kelimedir. güzellik anlamına gelen kalos ve güç anlamına gelen sthenos kelimelerinden türemiştir.
jimnastik ile büyük oranda benzerliği vardır. tamamen vücut ağırlığı ile yapılan bir spor türüdür. dayanıklılığınızı ve vücut hareketliliğinizi güçlendirmeyi sağlar. uygun bir alan var ise her yerde yapılabilir. bazı kişiler kas geliştirmediğini düşünse de onların o önyargılı düşüncelerinden öpüyorum. aynı zamanda egzersiz ve hareket skalası geniş bir spor türüdür. başlangıç hareketleri tamamlanıp belli bir süre atladıktan ve istikrar sağlandıktan sonra biraz daha ileri harekelere de geçilebilir. ileri seviye hareketleri, başlangıç hareketlerini yapmadan ve onlarda ustalaşamadan yapmak mümkün değildir.

peki calisthenics kişiye ne sağlar ?

- kendi vücut ağırlığınızı kullandığınızdan herhangi bir ekipmana ihtiyaç duymuyorsunuz. bu spor salonuna veya belirli bir yere gitmeniz gerekmediği anlamına gelir; herhangi bir güçlük çekmeden her yerde yapılabilir.

- bu sporda sadece vücudun bir kısmı değil tüm vücut hedef alınır. başlangıç, orta, zor ve daha zor diye ayrıştırılabilecek hareketler barındırdığından kendinizi ilerletebilir ve hep aynı hareketleri yapmanın monotonluğuna uğramazsınız.

-belirli bir süre sonra gözle görünür bir şekilde fazla kilolarınız azalmış ve vücut duruşunuz daha düzgün bir hale gelmiş olur. gerçekten fit bir görünüm elde etmek mümkün.

bu sporda 4 temel egzersiz vardır:

- pull up
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

- push up
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

- dips
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

- squat
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

4 temel hareket nasıl doğru yapılır:
www.youtube.com/playlist?li...

bu sporun doğada yapılabilirliği hakkında bir antrenman videosu:


chris heria'nın kurduğu thenx uygulamasından calisthenics programı ve antrenmanlar:
thenx.com/programs
uygulama play store ve app store'da da mevcut.

bu sporun yakın zamanda bilinen öncülerinden olan frank medrano'dan başlangıç çalışması:


30 dakikalık full vücut çalışması:


yine başka bir youtube kanalından başlangıç çalışmaları:


ve yine bir başlangıç çalışmaları daha:


bu sporun sokakta yapılması (ukrayna'da baya popüler):


mesela parklarda bu tip yerler görürüz:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
işte bu yerler calisthenics alanlarıdır.

durmayın spor yapın.
sağlıklı, zinde kalın ve hoşça kalın.*
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

bir gece yarısı
gündüz kendini saklayan çocuk
çıktı dışarı.
bir parka gitti ve salıncakların yanına geldi.
gökyüzüne baktı, gökyüzü çıplaktı.
bulutsuz ve yıldızlar görünüyordu.
bir hayli memnun oldu.
oturdu salıncağa,
yere sürttü ayaklarını ve ittirdi kendini.
geriye doğru salındı, biraz da hızlandı.
gözleri kapalı ve başı göğe dönük vaziyetteydi.
sonra gözlerini açtı. yıldızlar hemen üzerindeydi
biraz daha yükseğe çıksa sanki yetişecekti.
sallandı, sallandı, sallandı.
anın büyüsüne kapılıp hayallere daldı.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kişinin kendine sorduğu sorular

istediklerimi gerçekten ne kadar istiyorum ? yoksa her şey bir heves mi ?
peki ben gerçekten bir şey istiyor muyum ?
umursamazlığımın ve boş vermişliğimin hayatı çokta önemsemeyişimin sebebi ne ? ya da olmasa da olur düşüncem ?
hayat kandırmacadan mı ibaret ?
gerçekten yaşamak istiyor muyum ?
çoğu şey hormonlar etkisinde gerçekleşiyor o zaman ben ne kadar özgürüm ?
insan neden sever ? sevgi karşılıksız olur mu ? yoksa bir ihtiyaç mı ?
sevgi bir ihtiyaç ise gerçekten buna ihtiyaç duyuyor muyum ?
birinin beni sevmesi o halde kendi ihtiyacını gidermesi mi ? aynı durumda bende varım.
peki bu ne kadar karşılıksız ? bir bencillik yok mu ?
bir hedefim var mı ? var ise neden var ? zaman geçirmek için mi ?
zaman geçirmek için ise bu bir boşlukta iken kendini oyalamak değil midir ?
neden bazen yürürken yürümeyi unutacakmış gibi hissediyorum ?
halbuki kilometrelerce yürürüm ben.
bir başka bedende de gelebilirdim dünyaya o halde bedenlere canlılık katan bir şey var peki ne bu ?
insan neden kendi seçmedikleri şeyler üzerine kavga eder ? mesela din mesela ülke mesela cinsiyet
bunların hepsi dünyaya geldiğimizde bize dayatılan şeyler.
ve insanların bunlar üzerine fanatikliğinin sebebi ne yine bunları seçmemişken ?
beynimizde hayvanlarda da bulunan bölge var sadece işlevi yemek-içmek ve cinsellik olan
peki ben ne kadar insanım ? sahi her şey bedende gerçekleşiyorsa ben neyim ki ? ne işe yarıyorum ?
neden ihtiyaç duyarız ? sevgi için ? mutluluk için ? huzur için ?
beden için temel yaşam gereksinimleri bir kenara bırakıldığında hormonâl olarak ihtiyaç duyulan şeyler beynimizin bir oyunu mu yoksa ?
insan buna karşı çıkabilir mi ? gökyüzünde sevdiğim bir atmosfer olmasa neden üzülürüm ? mutluluğum dışa mı bağlı olması gerekir ?
hormonlar niye hep bir şeyi bir şeye atfeder ? yoksa bunu ben mi yaparım ? insan öylesine mutlu olamaz mı ? öylesine mutlu olmakta bir kandırmaca mı yoksa ?
insan neden hep elde etmek ister bir gün tüm elindekiler gidecekken ? sahi elde ettiklerimiz ne kadar elimizde ?
bir evin olsun mesela bir deprem yeter ona.
artık birini sevmeyi ya da sevmemeyi
mutlu olmayı ya da olmamayı
üzülmeyi ya da üzülmemeyi
vb.
önemsemiyorsam ne için yaşıyorum ? haybeye yaşıyormuşum gibi geliyor. kendimi önemsemesem de bazı insanları önemsiyorum.
peki neden ? yoksa ben onları seviyor muyum ? onlardan bir beklentim de yok. o halde sevgi karşılıksız olabilir mi ?
kendim için yaşamıyorsam niye başkaları için yaşıyorum ? onlar bensiz yaşayamaz mı ? yaşarlar.
neden ölümü merak ediyorum ? ve neden hep aklımın bir köşesinde ve ara ara ringin ortasına geliyor ?
hayatta yaşamaya değer şeyler yok mu ? aslında yaşamaya değer gördüğüm çok şey var o halde niye hep ölüm fikri aklıma geliyor ?
insan yaşarken ölümü çok düşünürse yaşamını kısıtlamış olmaz mı ? sonuçta bir şeyi hakkıyla yapmak için ona odaklanmak gerek.

bu arada çok düşünmeyecektim demiştim: #1060008 neden böyle oldu ?* neyse artık yine de olumsuzluğa kapılmıyorum.
bence olumsuzluk diye bir şey de yok neyse şimdi bunu açarsam bu da sayfalar sürer*
bunlar gayet normal geliyor artık. bir şey düşünüyorsun sonra farklı farklı kollara ayrılıyor süperrr*

"düşünüyorum, öyleyse varım." - rene descartes

"sorgulanmayan hayat yaşanmaya değmez." - socrates
devamını gör...

duyunca mutlu olunan sesler

50 dakika kadar önce evimizin yanındaki erik ağacının karşısında oturuyordum. 20 metre ilerde de boyları 30-40 metre kadar olan yaprakları da geniş 3 tane aynı türden ağaçlar var. bugün hava çok sıcaktı ama akşam biraz serinlemişti. gece de rüzgar biraz daha hissettiriyordu kendini ama az sonra eseceği gibi hiç esmemişti tabi.

ve işte o an: tenimi ürperten bir esinti. tenime değişinden ve kulağıma gelen uğultusundan hissediyorum rüzgarın canlılığını.

ve hemen sonra rüzgarın etkisi ile duyulan, 20 metre ilerde ki bahsettiğim ağaçların birbirlerine çarpan yapraklarının sesi. kapatıyorum gözlerimi ne bir insan ne de bir araç sesi. sadece rüzgarın uğultusu ve ağaçların birbirlerine çarpan yapraklarının sesi. mest ediyorlar beni. sanki ağaç bir enstrüman ve gökyüzü üflemiş nefesi olan rüzgarı ve çalıyor gecenin bestesini.*
devamını gör...

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

bir boşluk var sanki içimde. doldurmam gereken bir boşluk ve ben vakit kaybediyormuşum gibi geliyor. çalışmak, hayat vb. üzerine bazen bir şeyler söylüyorum peki ben bunları ne kadar hayatıma yansıtabiliyorum ? sanki ne söylersem hepsi laf. hani nerede eylem memento ?

"kelimeler fikirdir gerçek değil. tek gerçek eylemdir." - marcus aurelius bu sözü hatırlatıyorum kendime. bazen sadece yapmak gerek onu anlıyorum hani şu bir markanın mottosu olan* just do it. belki de az laf çok iş lafı buradan geliyor.*

ve kendimi bu zamana kadar o kadar çok düşüncesel olarak kısıtladım ki artık bu olsun istemiyorum ama kırdım zincirleri*
artık her şeyi detayına kadar irdelemek de yok.

o düşünceler beni mahvetti sözlük. insan düşüne düşüne kendini harap eder mi ? edermiş sözlük.
geçenlerde kuzenim bunu atmıştı bana:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
paris'te bulunan çok düşünmek insanı öldürür adlı bir heykelmiş. biliyor benim nasıl biri olduğumu yüzüme vuruyor teneke*
ki haklıda.

neyse sözlük artık çok düşünmek, kafa tabiri ile kafaya takmak yok.* ve az laf çok iş.
devamını gör...

sevdiğini tanımla

içi kıyma dolu. üzerinde yoğurdu ve salçalı, tereyağlı, naneli sosu ile beni benden alan biriciğim.
ne diyor ya bu ? dediğinizi duyar gibiyim.*benim bir itirafım var. benim deli gibi sevdiğim şey...
evet mantı. anlıyor musunuz beni ? mantı!!!* deli gibi seviyorum seni mantı*

şuna baksanıza. nasıl sevmeyeyim ben seni ? yerim ben seni yerim.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

zade

farsça kökenli bir kelime. oğul anlamına gelir. örnek olarak: şehzade.
şehzade de aslında şahzadedir dilimize alıntılanırken şehzade olmuş.
şehzade de farsça kökenli bir kelimedir. şeh yani şah, hükümdar demektir. şeh-zade de hükümdarın oğlu oluyor.

bir dakika... hâlâ isminizi bilmiyorum?
“raif.”
“raif mi? bu kadarcık mı?”
“hatip zade raif!”
“aa, imkânı yok... ne aklımda tutabilirim, ne de söyleyebilirim! sadece raif desem olmaz mı?”
“daha memnun olurum!”
- kürk mantolu madonna, sabahattin ali
devamını gör...

by the sea

eternity and a day filminde ve albümünde yer alan, eleni karaindrou'nun en sevdiğim eseri.

devamını gör...

sevgiyi belli etme yöntemleri

kişi bunu soruyorsa eğer karşı taraf için duyguları net değil demektir. kendinden şüphe duyuyordur.
çünkü gerçek bir sevgi olsa bundan şüphe duymaz. kendiliğinden belli olur zaten. bir bakıştan bir dokunuştan bir sözden...

duygular varsa vardır; yoksa da yoktur.
var olduklarını kanıtlamak için başka şeylere gereksinim duymaz onlar.
sevginin ispata ihtiyacı var mı?
- kayıp şeyler dükkanı
devamını gör...

dereyi görmeden paçaları sıvamak

bir deyim. gerçekleşeceği belli olmayan bir şey için önceden hazırlık yapmak manasına gelir.
örnek olarak aklıma 2009-2010 süper lig şampiyonluğu yarışı geldi.
fenerbahçelilerin kendilerini şampiyon zannedip işin aslı ortaya çıkınca perişan olmaları ve bazı kişilerin stadı yakması.***
devamını gör...

mimik çizgileri

gerçek ve samimi bir gülüşün göstergesidir. (bkz: kaz ayağı)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
aklıma şu güzel şarkı geldi:
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim