bazen, olmamak anlamındayken; bazen, varlıktan kaybolmak anlamına gelen edim.
devamını gör...
maddesel evrende maddeyi oluşturan atomların ayrışarak farklı şeyleri oluşturmasıdır. bu da her yok oluşun bir var oluşun öncüsü olduğunu gösterir.
devamını gör...
diğer bir çeşit oluştur.

yok olmak dahi olmayı gerektirir. var olmaktan, yok olmaya geçiş ise varlık halinin değişiminden başka bir şey değildir. her ikisi de belli bir hareket ve belli miktarda bir enerji gerektirir. bazı çevrelere göre birinden diğerine geçiş arasındaki sürece 'hayat' deniyor. ancak bu ontolojiyi ne açıdan algıladığınıza ve anlamlandırdığınıza bağlı biraz da. var olmak demek yaşamak demekse ve yaşamı noktalayan şey yok olmaksa ve bunun diğer bir algılanış biçimi ölüm ise varlık'ı sadece ömür süresi ile sınırlı tutmuş sayılıyoruz. bu anlamda, bu yaklaşımın materyalist bir yaklaşım olduğunu mu söyleriz, yoksa buna yalnızca sığ mı diyebiliriz?

''ol dedi ve oldu'' mudur yoksa? bir ciklet ne kadar süre çiğnenebilir? ya da dondurma tüm sağlıklı(?) hava koşullarına rağmen ne kadar süre erimeden kalabilir? hımm... sanıyorum bu dondurmanın bulunduğu koordinatlarla ilgili, bizimle değil.


daha önce de belirtmiş olduğum gibi; ontoloji öldürmez sakat bırakır.
devamını gör...
yok olmak, allah'ın kudretiyle olabilecek bir olgudur. var etmek, yok etmek ona mahsustur. ınsanoğlu kendi iradesiyle var olan bir şeyin formunu değiştirebilir. yeşili siyaha boyamak yeşili yok etmez. yeşilin görüntüsünü değiştirir. :)
devamını gör...
varlığın öyle bir özü var, hiç olmakla ilgilenmiyoruz, yok olmak olabildiğince uygun geliyor. o yüzden bu kolay olan, benlik hiçi tatmış olmuyor çünkü ne de olsa o olmayan diyara(ki yok olmak demek ve hiç de hiç değil) ayak basmadı. bilinmeyenden korkulmak zorunda ama hiç denilen şey, bilinmeyenin bilinmeyeni olması sebebiyle kendini sıfırında dışında tutabilmek zorundadır, onu tanımsız diye söküp atamayız; bu yüzden yok olmak hiçten büyük bir problem değildir zira hiç bir problem değildir bu da onu sorunlu hale getiren şeydir.

tabi, elimizde bir ölüm var, nabokov'un deyişiyle varlık denilen şey iki sonsuz karanlık arasında çakan bir kısa süreli ışıktan başka bir şey olamaz. ölüm de o karanlığa tekrardan kavuşmanın yollarından biridir, buradaki tesadüfi deneyim şansımız sonladığı andan itibaren o karanlığın kollarına tekrardan düşeceğiz ve hiçbir şey bilmeme halinin yanında bir kez daha uykuya dalabileceğiz ve bu sefer uykumuzu kaçıran o korkunç kabuslarda olmayacak. tabi, bu bir ölüm güzellemesi değil, öyle olmayı hiçbir zaman denemedi yalnızca yok olmaya bir tanım getirebilmeyi amaçlıyor öyle değil mi? deneyelim,

gojira'nın art of dying adlı şahaserinde gördüğümüz şey de bu değil mi? uzun süredir kapatılmayan gözler, kapandıktan sonra görülenlerle birlikte kendinden geçer, deneyimlemediği her şey için kendini suçlu hisseder ve yaşam-ölüm aralığındaki değeri anlamanın yoluna varır. bu da bir ölüm güzellemesi olmaktan uzaktır, yalnızca, burada gerçekleştirilen şeyin önemine yapılan bir vurgudur, çünkü gözler kapatıldığında görülen şey, yani gerçekten kapatıldığında, öyle kendimizden geçmemizi sağlayan düşler değildir, bir şeyin görülmemesi büyüleyicidir çünkü yaşam hareketi bir kez olsun durmaz ve görüntüler hiçbir zaman kendini hareketsiz kılmaz. ne duvar ne de onun çatlağı. bu sebeple de fark edilir ya, ölüm bir anlama anı olarak karşımıza çıkar yani yaşamın kutsallığını kendi varlığıyla kanıtlar ve onu değerli kılan şey budur. ölümün varlığının tek haklı gerekçesi olarak bu gösterilir, diğer türlü yaşam mümkün olmazdı.

yok olmakta, var olmanın karşısına çıkardığımız en güçlü hatırlatıcı. çünkü yok olabileceğimizi bilerek varlığı tadıyoruz(hayır, sartre'dan güçlü bir şekilde nefret ediyorum).

yani, ben bunu tanımlamaya çalışırken korkunç bir şey gibi söz etmek istemiyorum, yalnızca onun hareket durduran yapısına dikkat çekmek isteyip, hiçbir şey görmemenin değerini göstermek istiyorum. o da, bir şeyler görebilmenin değeridir. tıpkı yaşam-ölüm oyununda yapıldığı gibi.

"ben varım" diyebilirsiniz, hala buradayken ve gözlerinizi kapamamışken ama tam olarak nasıl "varım" diyebileceğinizi merak ediyorum doğrusu, çünkü bir an gelecek ve onu demiş olmayacaksınız.
devamını gör...
enerjinin korunumu yasasına göre imkansızdır.
devamını gör...
hiç bir hatırada yer almamak.
devamını gör...
aslında, yok olmak açısından, bilincini, kişiliğini kaybetmekle, maddesel olarak bütünlüğü bozulmak arasında bir fark yoktur.

ve bazı insanlar istemeden de olsa yaşarken yok olabilir.
devamını gör...
varlığından eser kalmayan şeydir. genelde bir şey aranırken bulunamadığında o şeyin sanki yok olduğu söylenir.
devamını gör...
10.
seni tanıyan son insan da öldüğünde bu dünyada yok olacaksın.
devamını gör...
birgün başıma gelecek olan olay...
hoş bugün de var olmak adına bir kanıtımız yok ya...
devamını gör...
hiç bir şeyin aslında yok olmadığı mecazi bir cümle.
devamını gör...
fenomenal bilincin sonlanmasıdır efendim.
devamını gör...
yeni bir başlangıcın başlangıcıdır.
devamını gör...
tam olarak istediğim şey.hayatımdaki herkes beni silse hafızasından,eşyalarım,kıyafetlerim hepsi kaybolsa.benden geriye hiçbir şey kalmasa keşke.
devamını gör...
sadece insan denilen “bilinçli” varlıkların üzerinde kafa yorduğu bir durumdur.
ölümsüz bir hayatı deneyimlememiş, oradan gelmemiş ve bu ölümlü bir hayat modeli içerisinde gözlerini açan, gözlemlediği tek olgunun “doğmak ve ölmek” olduğunu gören insanoğlu neden bunu kabullenemez?
özümüzde, ölümle arası iyi olmayan anlamlandıramadığımız bir “şey” var.
bu evrimsel değil, içgüdüsel değil.
çünkü evrimsel süreçte zaten soyumuzu yaşlanana kadar devam ettirme olanakları elde ediyor ve içgüdüsel olarak hayatta kalmak için her çabayı son ana kadar gösteriyoruz ama bu “yok olmaya ve ölüme” olan takıntı bunların çok ötesinde.
bir “yadırgamak” söz konusu
her insan çocukluğundan beri çok kez yadırgamıştır benliğini, bedenini, hayatını, evreni...
aynada gördüğü et parçasından daha fazlasını taşıdığını “sezmiştir” bazen.
çünkü her insanın sezgisel gücü bazen gerçeğe en yakın olan alandır.
en güvendiğimiz matematik bile her zaman 2+2=4 şeklinde çalışmaz çünkü.
milyonlarca yıldır neden alışamadık bu gezegene, bu kısa hayata, bu evrene, bu bedenlerimize?
belki de basit bir kompleksten ziyade doğduğumuzdan beri içine “hapsedildiğimiz” bir beden vardır.
yanlış yolları seçtiğimizde bize uyarı veren “vicdan” denilen bir sistem tasarlanmıştır.
belki de buraya ait olmadığımız içindir tüm bu hissettiğimiz huzursuzluklar, anlam arama çabası,
ölümle veya yoklukla olan bu kavgamız...
devamını gör...
yok olmak diye bir şey yoktur. algılayamamak vardır.

yağmur yağar, denize karışır artık yağmur yoktur diyebilir miyiz ? - diyemeyiz. yağmur vardır ama ilk hâli gibi değildir.
sadece biçim olarak değişikliğe uğradı ve küçük su kütleleri büyük bir su kütlesine karıştı.
sonra güneşin etkisi ile su buharlaşır.**artık sadece biçim değil halde değiştirmiştir ama yok olmamıştır.
su döngüsü dediğimiz olay gerçekleşmekte. buharlaşan su havada yoğunlaşır, damlacıkları oluşturur.
yine hal değiştirmiştir. gaz haldeyken sıvı hale geçiş yaptı ama yok olmadı.
damlacıklar da toplanarak bulutları oluşturur. artık bulut oluşmuştur ve içindeki
damlacıklar büyüyüp birleştikçe yağmur damlalarını oluşturur. burada da sadece biçim değişir.
tekrar yeryüzüne yağmur olarak döner ve olay tekrarlanır. bu olaydan sonuçla aklıma enerjinin korunumu yasası geliyor:
enerji, yoktan var edilemez; var olan enerji de yok edilemez; sadece bir şekilden diğerine dönüşür.

insan ölür toprağa gömülür beden diğer canlılar tarafından ayrıştırılıp bir besin görevi görür. aslında
bedende yok olmaz. şunu düşünün bir yiyecek yiyorsunuz ve bunu yediniz. midenizde artık.
peki yok mu oldu? – hayır ama çıplak gözle göremiyoruz. o yiyecekten yararlı olan kısmı vücutta kalır
enerji görevi görür, yararsız veya vücut için fazla kısmı ise terleme, idrar, dışkılama yoluyla vücuttan
atılır.

sonuçla, besinler de yok olmaz. var olan enerji biçim ya da hal ya da her iki değişikliğe de uğrar.
biz göremediğimiz için de yok olduğu kanısına varırız. yine enerjinin korunumu yasasını görürüz.
aslında her şeyin yapı taşı atom olduğu için ve her şey bir enerji barındırdığı için aklımıza ne gelirse
yok olmadığını sadece zaman içinde çeşitli formlar alarak başkalaşım geçirdiğini düşünebiliriz.
zaman içinde her şeyin değişikliğe uğramasının sebebi de iç ve dış etkenler.

peki insan bedenden mi ibarettir? ruh diye tabir ettiğimiz görünmeyen, soyut olan, bedene canlılık
katan şey gerçekte var mı? var ise yok mu oldu? eğer ruh var ise enerjinin korunumu yasasına göre
yok olmadı sadece form veya hal değiştirdi ya da her ikisi. peki biz bunu niye göremiyoruz? belki de
insanın algılayamadığı form veya hal çeşitleri vardır biz bu bedendeyken sadece bu bakış açısından
görebiliyoruzdur hayatı. kaldı ki ruh var ise ilk halini ve biçimini de bilmiyoruz. şu zamana kadar
yapılan araştırmalar ile ruhun varlığına dair bir sonuç yok. zaten ruh olsa hangi görevi yapacaktı ki
sevgi mi ? nefret mi ? düşünmek mi ? her şey beyinde gerçekleşiyor zaten. hormonların kontrolü
altındayız aslında. düşünün serotonin seviyeniz yüksekse mutlu, melatonin seviyeniz yüksekse
hüzünlüsünüzdür. daha birçok örnek var hormonlar ile ilgili*neyse.
belki de ruhun olmasını istiyoruz yok olmak istemeyişimizden* ama yok olmak diye bir şey de yok.
dönüşüm var. peki ölümden sonra alacağımız formdan hayatı algılayabilecek miyiz? bu da büyük bir merak konusu.

aklıma i origins filmindeki şu diyalog geliyor:
”-sofi ben kanıtlara inanırım. üstümüzde, yukarıda yaşayan, görünmez bir tür sihirli ruhani varlığın kanıtı yok.
-solucanların kaç duyusu var?
-2 tane. koklamak ve hissetmek. neden?
-yani, görmeden ya da ışığın ne demek olduğunu bile bilmeden yaşayabiliyorlar değil mi? ışık kavramı onlar için düşünülemez.
-evet.
-ama biz insanlar ışığın varlığını biliyoruz. ama onlar ışık tam üstlerinde bile olsa bunu bilemiyorlar. ama küçücük bir mutasyonla bunu başarabiliyorlar değil mi?
-doğru.
-pekala, doktor göz, belki de bazı insanlar, çok nadir insanlar, başka bir duyu için mutasyon geçirmişlerdir.”
*

replik muhtemelen astrofizikçi neil tyson’ın şu sözü üzerine kurulmuş:
"yolda bir solucan var. yanından geçip gidiyorsun. solucan senin kendini akıllı olarak değerlendirdiğini biliyor mu? solucan, senin aklın hakkında herhangi bir fikre sahip değil. çünkü sen, solucandan çok daha akıllısın. bu sebeple de, solucan, kendisinden daha akıllı bir şeyin yanından geçtiğinin farkında değil. bu da beni aynı konseptte düşünmeye itiyor, acaba bizim yanımızdan da üstün varlıklar geçip gidiyor olabilir mi diye. belki de onlar da bizimle ilgilenmiyor, çünkü biz onlara göre iletişime geçmeyi düşünmek için çok aptalız. solucanın yanına gidip "of, acaba solucan şu anda ne düşünüyordur?" demiyoruz. demeyiz. böyle bir şey aklına bile gelmez. sonuç olarak, dünya dışı varlıkların veya metafizik ögelerin bizi neden hala ziyaret etmediğine dair en iyi kanıt; onların aslında bizi izlediği ve dünyada zeki bir yaşam olmadığına karar vermeleri olması gerekir."

bunlardan da sonuç olarak ister istemez şu çıkarıma varıyorum: yok olmuyor dönüşüyoruz. peki dönüştükten sonra ne olacak? dönüşümden sonra yaşam algılanabilecek mi? yaşamda ise belki de ruhani şeyleri algılayacak duyumuz yoktur. bizden üstün varlıklar var ise tıpkı belli tip bir solucanın insanı göremediği, görme duyusu olmadığı gibi bizde bizden üstün bir canlıyı algılayabilecek bir duyuya sahip değilizdir. yani bulunduğumuz beden burası ile sınırlı. üstün bir varlık ya da ruhu algılayacak duyu insan bedeninde yok diyebiliriz. bu ise sadece varsayım.
devamını gör...
tam ikinci entrydeki gibi bir şey yazacaktım yazılmış. teknik olarak yok olmak diye bir şey yoktur. sen zaten büyük patlamadan beri gelen bir sürecin parçasısın. bu süreç buraya kadar geldi oradan biraz karbon oradan biraz hidrojen derken seni oluşturdu. ölüm dediğin şey olduğunda da parçalarına ayrılıp büyük patlamadan beri gelen süreci devam ettireceksin. teknik olarak sen var olacaksın ama var olduğunu bilmeyeceksin.
devamını gör...
yok olmak
olmamak,var olmamak. kimi zaman istenen bir duygu. normal kabul edilebilecek bir istek çünkü çoğumuz istemişizdir bunu. peki ya sürekli,her an bunun olmasını istemek. normal dışılık mıdır,bu normal dışılık nedir? ben bunu istiyorsam bu benim en doğal hakkım ve benim için en doğal-normal şey değil midir? neyse konudan sapmayayım daha fazla. yok olmak hayatım boyunca en çok istediğim şeylerden biri oldu belki de ilk istediğim şey bu oldu. ama acizlikten mi korkudan mı bilmiyorum ölerek yok olunmayacağını düşünüyorum sanki öldüğümde bu dünyanın daha bir fazla parçası olacaktım,ölümü seçmedim. bir şeyi fark ettim ne kadar bu hayatın içinde,ne kadar insanlara yakın olursanız o kadar bu hayatta yoksunuz. o zaman yok olmayı hissediyorsunuz işte. ne siz kendinizin farkında oluyorsunuz zaten çevrenizdekiler sizin farkınızda olmuyor. ama bunu yaparken insanları sevmeyeceksiniz,yoklukta dolaşacaksınız. yan etkilerinden biri ise hayata bağlanmak oluyor. bazen öyle insanlar çıkıyor ki karşınıza var olmayı seçmeniz gerektiğini düşündürtüyor. bunu engellemek içinse gerçek arkadaşlar edinmeyin. sadece mutlu anlarda,paranız olduğunda,eğlenmek için arkadaş edinin. sakın dostluk kurmayın. hele sakın ha sakın birini sevmeyin ve birinin sizi sevmesine izin vermeyin. yoksa yok olamazsınız. hatta sizden çok bu dünyada var olan kimse olmaz. ve yalnız kaldığınız anlar uyku ve tuvalete gitmekle sınırlı olsun. yalnız kaldığınız anlar sizin kendinizi düşündüğünüz anın doruk noktaya ulaştığı ve engel olamadığınız vakitlerdir. kalabalıkta,sürekli meşguliyette geçen ve yok olduğunuz an kendinizi rahat,yaşamıyor gibi hissedeceksiniz yaşamla sabittir, tecrübe edilmiştir. hem kolaydır yok olmak hayat bu yönde inanılmaz yardımcıdır size. sanki var olmak için değil yok olmak,yok olduğunuzu hissetmeniz için yaşıyorsunuz
devamını gör...
yok ve olmak, bir arada olması ilginç bir kelime grubu. yok bile olmak zorunda yani insan için.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yok olmak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim