makinist ile son istasyon radyo yayınında kullanılacak başlıktır.
cumartesiyi pazara bağlayan gece saat 00:00 da sözlük radyosunda. blog.kafasozluk.com/

arkadaşlarımız, ailemiz, tanıdıklarımız ve tanıdığımızı sandıklarımız.

izleriz onları, güveniriz, sahip çıkarız, paylaşırız onlar ile, onlardan kaçar, onlara sığınırız.

bazen ise bekleriz veya isteriz onlardan değişmelerini.

bazen ise sadece merak ederiz acaba değişebilirler mi?

kimi zaman ise inanırız, inanmak isteriz, değiştiklerine veya değişebileceklerine.

"zamanla her şey değişir" deriz belki kendimize.

belki insanlar bile.
devamını gör...
asıl değişmezse sorun başlar diyeceğim başlık. çünkü sosyal bir ortamda yaşayan insan etkileşim aldıkça değişir, değişmeli de. değişmeyenler, hiçbir şey yapmayanlardır. tabi bu değişimin negatif veya pozitif yönlü olması yine insanın elinde.
devamını gör...
değişir. tanıdıklarımız, tanıyamadıklarımız olur bir anda. belki de biz değişiriz. düşüncelerimiz, duygularımız. yani evet, değişiriz.
devamını gör...
insan 7sinde neyse ,70inde de odur der atalarımız.
çok doğru bir söz , buzdağının arkasında saklanan bir gerçek var o gerçek hiç değişmez, (iyiler için söylemiyorum genel konuşuyorum )
devamını gör...
değişir. önce bakışını alır insanlar sonra gülüşünü ve sonra insana bakış açısını. sonra boş gözlerle bakarsın hayata.
devamını gör...
değişenlere karşı değişiyorum ben. karşılıklı bir şey sanırım.
devamını gör...
değişir elbet. bazıları sever, bazıları sevmez bu değişikliği. önemli olan sizin sevip sevmemenizdir.
devamını gör...
değişmez. istediğiniz kadar fedakarlık yapın istediğiniz kadar onun sizin için önemini anlatın yine de değişmezler. kısa süreli olsa bile asla ama asla uzun vadeli bir şey umut etmeyin. yaşamak için insanların değişmesini beklemeyin insanları değiştirin.
devamını gör...
öncelikle iyi yayınlar kardeşim. soru cümlesi ile açıldığı için, bayılıyorum senin başlıklarına. silinmiyor ya, ayrıca hoşuma gidiyor.

neyse, konuya gelirsem insan değişir kardeşim. değişmez diyen gelsin beriye. zaman çok acımasızdır. kimisi için hayaller, gelecek, planlar yok oldukça kişi de ister istemez değişir.
kendim buna örnek biriyim. örnek olacak bir çok kişi de gösterebilirim.
saygılarımla...
devamını gör...
tabi ki değişir. önemli olan değişimlere uyum sağlayabilmekte.
devamını gör...
kendin bile ne kadar değiştiğine inanamayacaksın. huysuz ihtiyar yakıştırması yersiz degıl çünkü başta sabrın bitiyor
devamını gör...
değişir elbet, öyle bir hale gelirler ki kendileri de şaşar.
devamını gör...
cok değişir, değişmelidir de.
devamını gör...
fikren, fiziken veya duygusal olarak birçok değişimden geçiyoruz.

5 yıl önceki düşüncelerinizle şu anki düşünceleriniz bire bir aynı mı? eğer aynıysa sıkıntı var demektir. siz de değişirsiniz, sevdikleriniz de değişir. değişmek deyince sadece olumsuz algılamamak gerekiyor. iki türlü de değişim sağlarız. önemli olan değişimden sonra bile birbirini sevebilmek, farklılıklardaki uyumu yakalayabilmekte.
devamını gör...
evet.
devamını gör...
demode soru.

sen hayatında neyin değişmesini istiyorsun?

ben senin ne tarafının değişmesi gerektiğini düşünüyorum?

siz insanların değişmesi gerektiğine inanıyor musunuz?

biz insanların değişmesi için ne yapmalıyız?
devamını gör...
zaman senden çok şey alıp götürebilir.
ama sen de ona çok şey verebilirsin...
devamını gör...
değişir tabi ki de
zaman ilerlemesiyle insanın menfaatleri de değişmeye başlıyor
menfaati ne gerektiriyorsa onun uğruna ilerlerliyor insan
menfaatlerine göre insan şekilleniyor .
devamını gör...
cevabı belli olan sorudur. üzerine konuşulmaya değer olan şey ise insanların ‘neden ve nasıl’ değiştiğidir.

17 yaşında bir gencin gözlerinde, çevremizde olup bitenlere, yaşanılan ya da yaşanılmış dramlara kayıtsız kaldığımız o masum ilk gençlik dönemimizin bir yansımasını görürüz. önümüzde apaçık bir değişimin tablosu duruyordur. “biz de yıllar önce böyleydik” deriz. “bizim de gözlerimiz, baktığınızda arkasını görebileceğiniz kadar saydamdı, masumdu.” işte bu sahne, bir yaşamın üzerinizde nasıl zorbalaştığını ve bunu zamana yayarak size nasıl kanıksattığını en iyi şekilde gösterir. bir ona, ondaki masumiyete; olaylara yaklaşımındaki saflık ve temizliğe bakarsınız; bir de kendi gözlerinizdeki matlığa, yıllar içinde yaşamın size çirkin yüzüyle öğrettiği, güzel bir şeyin gölgesine saklanmış olan kötülüğü arayışınıza bakarsınız.

o masumiyeti kaybedişinize bakarsınız. o, eskisi gibi kolayca aldanmayışınıza bakarsınız. şöyle veya böyle diye süsleyerek çevremize sattığımız tecrübenin, kalbimizde bir zamanlar tohumu atılmış ve büyümüş karanlık bir ur olduğunu anlarsınız.

tecrübeye inanır ve güveniriz çünkü bizi hata yapmaktan alıkoyan, bizi gizli bir pelerin gibi saran bir koruyucudur. yaşamımın her döneminde tecrübeye inanmış, deneyimini akıttığını gören insanın dibinde bitmişimdir. lakin tecrübe dediğimiz şey, bizi korurken yaşamımızı da bütünüyle karartmaya başlar. “şu, acıtır.” “bu, yakar.” “onu yapmak insanı içten içe öldürür.” diye diye yaşamın tüm renklerini soldururuz. deneyimliyizdir neticede; birine güvenmek pişmanlıktır; birine aşık olmak çatıdan atlamak gibidir. tecrübeliyizdir artık, dibini görmediğimiz suya dalmayız; ayaklarımızı batırır çıkarız. boğulmak korkusuyla serinlemekten olacağımızı bilemeyiz.

elbette tecrübeyi, yaşamın üzerimizde yarattığı değişimi her zaman olumsuzmuş gibi anlatamayız. bu, başta kendimize haksızlık olur. insan değişir, olumlu anlamda da değişir. zamanla, eğer doğru hamleleri oynadıysa, yaşamı, etrafında olup bitenleri okuyabildiyse, ebleh bir kayıtsızlığa saplanmadıysa çok güçlü bir karakter geliştirir. bu, insana hangi olay karşısında hangi noktada durması gerektiğini öğretir. yaşamın rengini kaybederken, belirli bir yaşın artık kaldıramayacağı bazı kötü olaylardan korur kendini. burası önemlidir işte; deneyimin boyadığı siyahı, maviden, toz pembeden güzel kılan tarafıdır.

acı, keder, mutluluk, sevinç. tüm duygular yaşamın bir rengidir. lakin yıllar geçtikçe, bir duygunun üzerinizde yaratacağı tahribat çok büyük olabilir. eskiden, sadece bir günümüzden sorumlu olduğumuz zamanlarda dilediğimiz gibi duyguların saldırısına göğüs gerebiliyorduk. bir aşk acısının arkasından günlerce yorganın altında ağlayacak zamanımız, bir olayın içimizde uyandırdığı hiçliğe düşüp başıboş gezecek, günlerimizi avare bir şekilde harcayacak lüksümüz vardı. yıllar geçtikçe, üstad celine’in de dediği gibi insan daha iyi anlamaya başlıyor. hayat, iyi kötü 37 derecede hayatta kalabilmek için bile zalimlik, gaddarlık olarak neler talep edebileceğini açıkça ortaya koyduğunda anlıyor zamanın değerini. şiirimizi tüketiyoruz; güçsüzlüğün getireceği yıkıcılığın farkındayız. ayaklarımız zemine daha sağlam basıyor. artık sorumluluklarımız var ve bizi yıllar öncesine döndürecek, bir hiçliğin içine fırlatıp oraya gömecek olan olayların ne olduğunu, hangi duygular olduğunu iyi biliyoruz.

daha kayıtsız olduğumuz zamanlarda, bir olayın ya da içimizde büyük bir şevkle besleyip büyüttüğümüz duygularımızın gücünü, iş işten geçtiği zaman anlardık. şimdiyse bir olayın yaratacağı tahribatın, başıboş kalmış bir duygunun getireceği yıkımın, üzerimizde kuracağı tahakkümün ayak seslerini duyabiliyoruz. eskiden bir tohum yüreğimize düştüğünde, daha da yeşillensin diye coşkuyla sularken; şimdi solup gittiğinde kalbimizi de nasıl çürüteceğini anımsadığımız için daha en başından korkup güneşe perdeyi çekiyoruz. kaldıramayız çünkü anlarız bunu. bir yüreğe dokunmaktan korkuveririz. böyledir işte, bir yaşamın özeti budur; insan şiirini böyle tüketir. yavaş yavaş, korka korka, vazgeçerek düzleşir insan. yaşamın istediği o tekdüze forma dönüşür. rengini, tutkularını bastırabildiği kadar yaşının getirdiği sorumluluklara yetişebilir. böyledir, sistemin dışına çıkamadıysanız, bütünüyle bu döngüye kafa tutmadıysanız sonunuz budur.

yıllar bize ağır sorumluluklar getirir. o sorumluluklarla mücadele edebilmek için gereken bedeli de renklerimizden, hislerimizden, yaşayabileceklerimizden ödeyerek harcarız. insan değişir işte, yıllar geçtikçe, şöyle bir arkasına baktığında rahatça görür. yarını değil de birkaç ay sonrasını; yıllar veya on yıllar sonrasını planlamaya başladığını gördüğünde daha da somutlaşır bu değişim. hata yapma lüksü kalmadığını gördüğünde, domino taşlarından birine bile dokunsa her şeyin yıkılabileceği korkusunu yaşadığında anlar değiştiğini. emile ajar’ın müthiş bir alıntısıyla entrymi sonlandırıyorum:

“bambaşka şeylerle dolup taşan çok uzak bir yere gitmek isterdim. bunu düşlemeye bile çalışmıyorum, berbat etmeyeyim diye. güneşi, palyaçoları ve köpekleri de alırdık, onlardan iyisi olmaz. ama gerisini özellikle hiç takmayacaktık peşimize. sanıyorum, sonunda orası da yine eski tas eski hamam olurdu. her şey nasıl bu denli yerinde sayar, hayret.”
devamını gör...
değişmez efenim uğraşamayın hayatınızı sömürürler.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"insanların zamanla değişmesi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim