muharrem ince ve seçmen kitlesi beni son zamanlarda o kadar yoruyor ki. birçoğu daha ilk defa oy kullanacak gençlere laf anlatmak, realiteye çekmek çok zor. fakat ince gibi deneyimli bir siyasetçinin gözünü bu kadar ego ve hırs bürümesi, arkasına aldığı yalancı rüzgarı bu kadar gerçek sanması çok komik. umarım en kısa zamanda yalova'daki kendi küçük ütopyasına geri döner ve bizi rahat bırakır.
iki haftadır durup durup "bıraktığın gibi burdayım, yalnız değilsin canındayım" diye yükselerek gezdiğimden gece gece melike şahin perilerim gelmiştir. önceleri usul usul dinleyip kimseciklere söylemeden kendime sakladığım, sadece kendim dinliyorum sanarken birden yükselen şarkıcıdır. sesine ayrı şarkı sözlerine ayrı düşmekteyim. umarım bir gün canlı dinleme şansım da olur canımız diva bebeyi. ne de olsa; hak ediyorum her milimini bu dik gülüşün.
koskoca dünyada sadece biz türklerin paylaştığı senede bir kez olan küçücük bir an. bizim acımız, bizim saygımız, bizim minnetimiz, bizim özlemimiz... buna bile burun kıvırmak için apayrı bir nankörlük seviyesi gerekli gerçekten. hele ki her geçen gün ona ne kadar çok şey borçlu olduğumuzu görürken.
dün deli gibi youtube canlı yayını o kesilince de instagramda izmirli aradığım konser. sadece tarkan değil bütün organizasyon çok güzel hazırlanmış görünüyordu. 1,5 günde nasıl tekrardan hazırlandığına şaşırdım şahsen. tarkansa... tarkan işte ya, her zaman müthiş bir tip bence. bu yaşımda tarkan fanı oldum vallahi. harbiye konseri falan verse de alnıma tarkan yazılı bant takıp oynaya zıplaya coşsam.
ilk kim salladı acaba bunun sakinleştirip yatıştırdığını. ben sinirlendiğimde bırak çayı inek gibi yerden geviş getire getire çiğ papatya yesem yine kâr etmez.
herkes çok katı bir yerden bakmış olaya. minnet eylememek, başı eğmemek gibi. fakat insanız. her şeyi tek başına yapamayabiliriz, altından kalkamayabiliriz, destek görmek, bir eli sırtımızda hissetmek isteyebiliriz. bundan daha doğal bir şey olamaz. çoğu psikolojik sorunun da bu her şeyi ben hallederimci tavırdan kaynaklandığını düşünüyorum. kendi işini her zaman kendin halledememek sizi minnet eyleyen, baş eğen biri yapmaz. sadece insan yapar.
bugün istanbul sözleşmesi'nin iptaline ilişkin açılan davaların bir kısmının duruşması danıştay'da yapıldı. duruşmaya türkiye'nin dört bir yanından gelen kadın avukatlar katıldı. hatta o kadar kalabalıklardı ki danıştay tarihinde bir ilk olarak duruşma 1.000 avukatla konferans salonunda görüldü. yapılan savunmaların ardından danıştay savcısı türkiye’nin istanbul sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin cumhurbaşkanı kararnamesiyle alınan çekilme kararının hukuka aykırı olduğunu açıkladı ve kararın iptali yönünde görüş bildirdi. danıştay 10. dairesi önümüzdeki günlerde davayı esastan karara bağlayacak ve karar gerekçeli olarak ilan edilecek. sözleşmenin feshine dair cumhurbaşkanı kararı iptal edilirse istanbul sözleşmesi uygulanmaya devam edecek. ret kararı verilirse sözleşmeden feshine dair süreç tamamlanmış olacak.
benimde fotoğrafları gördükçe, videoları izledikçe, savunmaları okudukça gözlerim doldu. kazanılmış haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. bir kez daha yüksek sesle; "istanbul sözleşmesi yaşatır!"
hep mesafeli olandır. keşke kendisi benimle ilişkisinde annemi araya duvar olarak koymak yerine doğrudan benimle iletişim kursa. sanırım herkes istese de istemese de kendi anne babasından gördüğü ebeveynlik şeklinin izlerini içinde barındırıyor. bu saatten sonra değişir mi bilmem ama kendisiyle daha çok şey konuşmak daha çok şey paylaşmak ve aramızdaki o görünmez duvarı tamamen kaldıramasam bile bir pencere açmak isterim...
bu aralar her şeye aşırı duyar söz konusu. herkes çok sinirli çok gergin buluttan nem kapıyor. velev ki çok yararlı çok şifalı ben yine bunu eleştirebilirim, yöntemi sorgulayabilirim. her şeyi dava edip, dilekçe verip yıldırmaya mı çalışacağız? nerede kaldı ifade özgürlüğü.
biraz da celal kadri kınoğlu'nu abartabilir miyiz lütfen. kendisini flu tv'de izleyene kadar benim için acemi cadı dizisindeki müdürden ibaret olan ama videolarda tanıştıktan sonra hayranı olduğum bey. işine, tiyatroya, oyunculuğa bu kadar tutkuyla bağlı olması müthiş bir seyir zevki veriyor insana. senelerdir bu işi yapmasına, öğretmesine rağmen bir şeyler anlatırken bu kadar cıvıldayarak konuşması o kadar güzel ki. sabaha kadar konuşsa dinlerim kendisini. öğrencileri kesinlikle çok şanslı.
edit: kendisini "seneye bugün" oyununda izleme şansını yakaladım ve bir kez daha hayranı oldum. sanki rol yapmıyor da hayatı olağan akışında yaşıyor gibi bir oyunculuk. müthiş bir yetenek, müthiş mimikler, müthiş ses tonu. keşke çok daha önce radarıma girseydi de daha çok izleseydim dediğim biri oldu.
son bölümünde gözlerimi dolduran dizidir. 6-7 eylül olayları evet çok yüzeysel anlatılmış ama özeleştiri bakımından güzel olduğunu düşünüyorum. hele ki ilk yayınladığı zaman sosyal medyada türk yahudilerinin o buruk sevinci beni çok üzmüştü. hatırlanmak, var sayılmak, kendi dillerini, dinlerini görmek, cemaatlerinden insanların beyoğlu sokaklarında gezdiğini görmek, büyüklerinden dinledikleri o acıları somut olarak izlemek... çok üzgünüm beraber huzurlu bir şekilde yaşamayı başaramadığımız, insanları evinden yurdundan ettiğimiz, sadece azınlık olduklarından dolayı vergiye mahkum ettiğimiz için. umarım bir gün barışla, huzurla, güvende yaşayacağınızı bilerek tekrar renklerine kavuştururuz bu ülkeyi.
merhaba sözlük, organ bağışı haftasına girmişken başlığı tekrar hatırlatmak isterim. temmuz 2021 verilerine göre ülkemizde 25.190 hasta nakil beklemekte. siz de organlarınızı herhangi bir sağlık kuruluşuna gitmeden e-nabız üzerinden bağışlayabilirsiniz.
organ bağışı hayat kurtarır.
hepimizin 29 ekim cumhuriyet bayramı kutlu olsun canım sözlük.
eskiden ne güzel sokaklarda ellerinde okullarının pankartlarıyla, marşlarla şarkılarla öğrenciler geçerdi. stadlarda harika gösteriler yapılırdı. milli bayramlar adlarına yakışır şekilde coşkuyla kutlanırdı. şimdi bir gün önceden iki şiir okunup, kimsenin dinlemediği konuşmanın ardından sözde törenlerle geçiştiriliyor. bütün anlam ve önemini yitirerek çocukların gözünde sadece tatil olarak görülüyor bu günler. ben "nerede o eski bayramlar" yakınmasını en çok milli bayramlarda yaşıyorum... çocukluğumun eski, coşkulu, heyecanını yüreğimde hissettiğim, haftasonuna denk gelse bile sabahtan hazırlanıp okulumdaki törene koşa koşa gittiğim, gününde kutlanan milli bayramlarını geri istiyorum. umarım ülke en kısa zamanda fabrika ayarlarına geri döner de hepimiz sokaklarda, meydanlarda, stadlarda eski coşku ve heyecanla kutlarız bu günleri.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.