1.
normal sözlük yazarlarının şiirleri
ne kabahatim varmış bilmem.
ah-ı zar, mecnun yaratmış şu kulunu,
ne kaderim varmış bilmem.
artık yokmuş bize dönmek yolu.
yol ayrılır, iz silinir, el öpülür,
dilimde kalır yalnız onun umudu.
bir inat bellidir ki benim,
bir gönüldür ki, öyle çok sevdim.
ne kin tutar, ne nefret beslerim.
dünya gözüyle zâtî son niyetim,
bir defa görmektir seni,
serv-i revanımın o tatlı tesellilerini.
kuşluk vakti içtimasında bir asker,
gelmiş sırası olmanın niğahbanı,
var sende de benim gibi mukadderatsız bir kader,
kılınmış namazı, yeniden kıldırır ruhbanı.
ne bilsin eceliyle dost olmayan,
nasıl çekilir, yaşanır bu âlem kahrı?
bir uyandım, iki defa ölecek gibi oldum.
sen orada, ben burada,
geçecek ömrümüz işte izâyla.
dosta ters düşmek, yar ile hasret kalmak,
ne zormuş meğer.
taşıyacağım yükünü, lakin neye değer?
eğer tutamayacaksam bir daha ellerini,
söyle ya rabb, ne diye yaratmış beni?
gider de gelmez, yollarında toz oldum,
sonu gelmiş yolun, yüreğine iz oldum.
anamın derdine dert, dosta düşman oldum.
senin kararın yargısızdır,
beklesem itirazımı, bilirim idamım yakındır.
hal böyle meğer, boşunadır gece vakti görünmeden,
beklemek sâba makamını yeniden.
alıp infazımı nereye gideyim?
yüce rabbim beni mi bekler?
bir mum yanar başucumda,
belli ki ateşi daha henüz yeni titrer.
beni yalnız hasadı yanan bir garip köylü anlar,
kızı düşmüş yataklara, gurbet yolu bekler.
bir yol daha bulamadım yürüyecek, ne fayda?
yüreğim değse yüreğine, parmaklıklar arasından,
sırrı kaçıverse bakışların, karanlıklar arasından,
ellerine uzansam, avuç içinde yaralarına, ne ala,
bir ömür geçirsek, şakaklarının arasından,
ille de kavuşamayınca mı olacak? ne fena.
gidip de gelmemek, yakışacak mı apoletler kadar omuzlarına?
ah-ı zar, mecnun yaratmış şu kulunu,
ne kaderim varmış bilmem.
artık yokmuş bize dönmek yolu.
yol ayrılır, iz silinir, el öpülür,
dilimde kalır yalnız onun umudu.
bir inat bellidir ki benim,
bir gönüldür ki, öyle çok sevdim.
ne kin tutar, ne nefret beslerim.
dünya gözüyle zâtî son niyetim,
bir defa görmektir seni,
serv-i revanımın o tatlı tesellilerini.
kuşluk vakti içtimasında bir asker,
gelmiş sırası olmanın niğahbanı,
var sende de benim gibi mukadderatsız bir kader,
kılınmış namazı, yeniden kıldırır ruhbanı.
ne bilsin eceliyle dost olmayan,
nasıl çekilir, yaşanır bu âlem kahrı?
bir uyandım, iki defa ölecek gibi oldum.
sen orada, ben burada,
geçecek ömrümüz işte izâyla.
dosta ters düşmek, yar ile hasret kalmak,
ne zormuş meğer.
taşıyacağım yükünü, lakin neye değer?
eğer tutamayacaksam bir daha ellerini,
söyle ya rabb, ne diye yaratmış beni?
gider de gelmez, yollarında toz oldum,
sonu gelmiş yolun, yüreğine iz oldum.
anamın derdine dert, dosta düşman oldum.
senin kararın yargısızdır,
beklesem itirazımı, bilirim idamım yakındır.
hal böyle meğer, boşunadır gece vakti görünmeden,
beklemek sâba makamını yeniden.
alıp infazımı nereye gideyim?
yüce rabbim beni mi bekler?
bir mum yanar başucumda,
belli ki ateşi daha henüz yeni titrer.
beni yalnız hasadı yanan bir garip köylü anlar,
kızı düşmüş yataklara, gurbet yolu bekler.
bir yol daha bulamadım yürüyecek, ne fayda?
yüreğim değse yüreğine, parmaklıklar arasından,
sırrı kaçıverse bakışların, karanlıklar arasından,
ellerine uzansam, avuç içinde yaralarına, ne ala,
bir ömür geçirsek, şakaklarının arasından,
ille de kavuşamayınca mı olacak? ne fena.
gidip de gelmemek, yakışacak mı apoletler kadar omuzlarına?
devamını gör...