onistanbul yazar profili

en sevdiğim yiyecektir, ekmekleri kızartıp sonra yapmayı da yeni öğrendim öyle daha güzel oluyormuş, birde pişirdikten sonra içini açıp göbek eklerseniz arada çıtır çok güzel oluyor, nerdeyse bir tek çorbalısını yapmıyorum, üşenmiyorum da her gün yiyebilirim, dönem dönem içindeki malzeme değişiyor

kesinlikle dünyanın en iğrenç duygusudur
ne kadar bekleyeceğini biliyorsan ayrı, bilmiyorsan ayrı kötüdür, o yüzden kimseyi bekletmem, bekleten insanı ikinci saniyede filan silerim engellerim cancel iptal bütün tuşlara basarım evet aynen böyleyim

ilk aklıma gelen
"ayşegül aldinç - beni hatırla" dır

anlamak çözmeye yetmiyor...

bulent ortaçgil - sensiz olmaz

ya ben hem sabah, hem her üstümü değiştirdiğimde duş almadan temiz giyecek giyemiyorum, birkaç ev arkadaşım oldu sadece bir tanesi sabah işe giderken duş alıp giyinip gidiyordu, galiba yüzde 80 insanlarda temizlik kavramı tam doğru değil, birde akşam aldım yattım demiyorlarmı ona ayrı tutuluyorum, nereye gitti akşam aldığın duş, on saat yatmışsın, cildin yağlanmış, terlemişsın etmişsin, akşamki duşmu kalır, nasıl bir mantıkla ikna oluyorlar acaba, gerçekten merak ediyorum.

eylem görmeden söylemlerin doğru olduğuna inanmaktır net.
zaten kadın yada erkek çoğunlukla erkek kişisi o kendini anlattığı iddia ettiği şeylerle ilgili bir durum yaşandığında hiç de o anlattığı karakter gibi davranmaz, ilişkinin başında ne yapmak gerekir bilmiyorum, ben şahsen anlattığım gibi biriyimdir, çok hakim olmadığım hiçbir konuda süperim şahaneyim demem, genelde yapınca mesela yemek filan yapmayı da sevmem zaten ama, baya iyiymiş e sen baya biliyosun bu işi filan çok duyarım, benim söylediklerim ise, son zamanlarda sık yaşıyorum, e hani sen böyleydin, hani şunu yapıcaktın, erkekler yazık ya nasıl çaresiz, beyinleri öyle uyuşuyorki yuvarlak bişeyler gördüklerinde, ellerindeki donanım yetmeyince, ne var ne yok bildikleri hepsini kendi meziyetleri gibi anlatıyorlar, ve patlıyorlar, herkese de yalancı şüphesiyle de yaklaşılmiyor, hele benim için bir insanın yalan söylediğini düşünmek ayıp, bu aralar çalışmaya başladığım için çok sosyalleştim ve on yıldır da görece asosyaldim, büyük küçük herkes bir tuhaf, dürüst ve hanımefendi beyefendi insanlar yok yeni nesilde maalesef, artık böyle konuşmaya da başladığıma göre yaşlanmışız artık, emekli de olamadım, olaydım iyiydi...

candan erçetin - saçma dır

kulaklığım kırıldığı için evdeki antika cd caları açmak zorunda kaldım temizlik yaparken, candan erçetin in cd sini koymuş bulundum, aman o nasıl şarkı ya, bende hiç sevmem kendine iyi bak denmesini, çok samimiyetsiz gelir, kimseye de demem, ama bu şarkının müziği, candan erçetin de sözlerini tiyatro oyunu gibi nasıl o ruh haliyle orda o ayrılığı yaşarken söylüyor sanki, insana hayatı sorgulatıyor, zaten temizlik yapıyordum off iyice sinirimi bozdu, bana kendine iyi bak diyen sahtekârlar gözümün önünden bir film şeridi olarak geçti, birkaç kez dinlendim iyice kanırttım, bir süre sessiz takıldım öyle...

hamza yardımcıoğlu
levent gültekin

ikisi de dünyayı yönetse beş dakkada çözerler herşeyi...

benim kapsüller de yaşayanlar geliyordu, fakat bugün kendi tasarımlarımla ilgili birşey araştırırken gördüm 1 çin yuanı 2,66 tl miş, ürün hasır bir çanta ama 8 bin lira olması da imkansız, öğrendiğimden beri kafam çok karışık, çin deyince artık bu yani benim için, çözene kadar.

o güzel ses tonuyla ne söylediği de önemli olandır, bunun yanında temiz ve kendi imkanları dahilinde iyi yaşayan birisi ise heryere yakışır, olur yani doğru bir tespit

ayrıca başlık olarak bulamadım ama ses tonunun güzel olması bir kadını da çekici yapar bence, ve tabiiki düzgün bir diksiyonun yaratacağı etki her zaman olumludur

ses tonu güzel kadın diyince şenay gürler tabiiki, zuhal olcay tabiiki, gerçi bu kadınlarda hiç sesi olmasa da karizmaları yeter ama allah onu da vermiş birde, ne diyelim şans işte, başka birşeyle açıklanamaz, henüz estetikle ses değiştirilmiyor bildiğim kadarıyla

hazırlıksız sarımsak kokusuna maruz kalınca çok sinirleniyorum çok öyle böyle değil *

uzaktan sarımsakla yenilen birşeyi gördüysem, önlem alıp burnumu tıkıyorum, en fazla burnumdan nefes almıyorum, eğer evde yenmişse, o gece bir arkadaşıma gidiyordum eskiden 2-3 gün gelmiyordum, yine de o kokuyu duymak istemiyordum

şimdi ev arkadaşım var mesela birşey oluyor bazen eve gitmek istemiyorum, eskiden de evdekilere kızdığımda gider bir arkadaşımda komşuda filan kalırdım, ve gittikten sonra artık tekrar oradan çıkamayacağım bir ev mesela, söylesem ayıp olur, zaten akşam aramışım, hemen davet etmişler sağolsun eşim dostum
ama arkadaş nereye gitsem o akşam sarımsaklı birşeymi yenmiş olur, bu kadar olur yani, zaten daha fazla sinirlenmemek icin eve gitmiyorum, kaçtığım yerde de buram buram sarımsak kokusu... kaç defa geldi başıma şaka gibi...

bu kadar çok yeniyormu bu şey ya, bu kadar kötü korkmasına rağmen, nasıl seviyorlar böyle inanamıyorum...

bence en önemli özellik "görüntülenme" bilgisi, sözlüğe ilk girdiğim günlerde yazmıştım, kiminle konuştuğumu tam hatırlamıyorum ama ya yoldaşla ya ikoyla bu konuyla ilgili mesajlaşmıştım, ve cevap vermemişlerdi,

bir yazarın hakkını teslim edecek tek şey görüntülenme "okunma" sayısıdır, süresidir...

eğer bu yapılırsa, yazarlara hak ettikleri "değer" verilmiş olacaktır,

diğer özellikler teknik ama bu çok önemli, açıkçası ben bu beğenilere takiplere pek inanmıyorum, çünkü kendi yazdıklarımdan beğeni alanlardan gördüğüm ve mesajlaştığım yazarlardan da öğrendiğim kadarıyla, hem okuyup hem beğenmiyor çoğu kişi, beğendigi halde yapmıyor, zaten içerik ilgisini çekmese okumaya devam etmez, zaten okumuş gülmüş düşünmüş birde yorum yapıyor, bu çok iyi diyor bana, bende diyorumki beğenmediyseniz niye bu kadar meşgul ediyor sizi yazdıklarım, "ben her okuduğuma beğeni vermiyorum" diyor mesela, çünkü beğenirse değerlenecek...
bu şekilde 2-3 kişiyle tartıştım, yanlış anlaşılmasın ben okuduğunuz herşeye beğeni yapın demiyorum,

ama en azından"okunmaya değer" bir tanım ürettiyse bir yazar, kaç kişinin okuduğu kaç kişinin görüntülediği de bilinsin, beğenilmeyen ve çok okunan bir yazı da önemlidir, çoksa çok okunan bir yazar olduğunu herkes görsün lütfen,
yazarın hakkı bu...

instagramda bu değerlerle insanlar karşılığını alarak nasıl yeni fotoğraflar çekiyorsa, burada da karşılığını alarak yazı yazabilir, belki burada belki başka bir yerde,
hepimizin bildiği okan bayülgen in kedisi örneği var, ekşi de meşhur otisabi vardı, ben hala girip okuyorum, twitter da bi çocuk vardı en son senaryo yazmıştı film çekti,

burada da çok iyi yazan arkadaşlar var, ben şahsen kendim de dahil daha profesyonel yazılar yazmak, bunu iş olarak da yapmak istiyorum

normal sözlük de bunun önünü açsın,
belki bunun için buraya gelip yazmaya başlayan arkadaşlar olur,

bunu yaparsa yazarlara faydası olur buranın, yapmazsa şu an olduğu gibi
"sadece kendilerine" faydaları olacak...

tabiiki sadece bunun için değil, ben şahsen bir kazanç için yazmayı istemiyorum, isteyen de olabilir o da ayrı bir konu,
ama burada bir emek var ve talep edilen şey yazarların hak sahibi oldukları yazıları, bu bilgiyi de "sözlük için" ziyaretçi sayısı vb kullanılırken görüyoruz, sözlüğe ziyaretçi girişini sağlayan bu yazarlar neden buradaki payını öğrenemiyor,

diğer konuların nasıl olacağı teknik olarak belli, ama bu görüntülenme işi başından beri olabilirdi bence, çünkü diğer tüm mecralarda herkes bu veriye ulaşıyorsa burada da görebilirdik, yazarlar bunu bilirse daha verimli olacaklarını düşünüyorum, sözlük bunu yaparsa ne kaybedecek, bir zararı varmı, işte onu anlayamıyorum,

sözlükle ilgili başlık açmak, gördüğümde hiç hoşlanmadığım birşey olduğu için başlık açmamıştım, o yüzden buraya yazdım, umarım bu sefer bir cevap gelir

eşit : yine upuzun yazdım *

teşekkürler
onistanbul

evlen demek
işe gir demek
ter kokmak
sarımsak/sarımsaklı yiyecek yemek

suadiye
moda
teşvikiye
maçka
cihangir
nişantaşı

muhit olarak da isimleri gibi havalı yerler bence, suadiye en sevdiğim

sadece yiyip içseydiniz, ve doysaydınız.. bunda kimsenin gözüne batacak anormal bir durum olmazdı dedirten savunmadır..

ama normal bir insan normal bir mesaiyle maaşlı çalışıyorsa "bir" maaş alır, hadi kitabına uydurdun evirdin çevirdin takla attırdın ikinciyi de kaynattın, üçüncü nedir, dördüncu nedir... birde bunu savunmak, birde bunu sorgulayanlara çamur atmak nedir... pes diyorum başka birşey diyemiyorum...

bunu hakettiğine inanacak kadar ne yaptında kendini nasıl ikna ettin derler adama, o maaşlarla her ne yapıyorsan, senin için şu düştüğün duruma değiyor demekki...

akılla mantıkla fizikle matematikle hiçbirşeyle açıklanamaz bambaşka bir boyutta yaşıyorlar bunlar... boyutları batasıcalar...

kişisel kısım, yalnız kalmak, sonra istediğim zaman yalnız kalmak/özgürlük

fiziksel kısım, kutu kola-browni-bergamutlu çay olarak birbirinin önüne geçemeyecek kadar hayati bağımlılıklarım olarak özetleyebileceğim kısa listemdir.

gonca vuslateri ni tek geçerim,
sanırım kendi kimliğini tamamen unutuyor, yalan dünya daki eylem rolündeki o taş gibi duruşu müthiştir, tabi oynadığı karakterlerin iyi yazılmış olması da önemli burada, vasviye teyze de apayrı bir şovdu onun için,

fakat ben kendisini henüz popüler değilken bir komedi dizisinde izlemiştim ve orada bile oyunculuğu ile dikkat çekiyordu zaten,

kesinlikle çok yetenekli bir kadın, oynadığı rollere bu kadar konsantre olabilmesi tutkulu bir karakteri olduğunu düşündürüyor bana

zero kutu kola

hergün içiyorum, ve kutu kola içiyorum, günde birkaç tane içiyorum, seren serengil gibi asitli içecegimle geziyorum, birde pipet seviyorum daha da komik, resmen kola içmek için birşeyler yiyorum, bunu kim icad ettiyse aşkolsun ona *

kokoreç

eskiden yirmili yaşlarımızda arkadaşlarımızla kadıköyde buluşup kokoreç yerdik, sonra ben bunu moralimiz bozulunca genelde manitalarla arıza yaşayıp durum kritiği için yapılan buluşmalarda bir ritüele çevirmiştim, çünkü yiyince mutlu olduğumu farkettim, dedimki iyi geliyor, keyfimiz kaçınca buluşup kokoreç yiyelim, zamanla bu küçük bir gelenek olmuştu, sonra bir yerde okudum tabiiki nerde ne okuduğumu değil içeriğini hatırlıyorum her zamanki gibi, kokoreçin insan üzerinde mutluluk veren bir etkisi varmış gerçektende, bendeki duyarlılık da enteresan yani *

temmuz ayının ortasında ben yine onistanbul in kadıköy yes moda yes all right *