pastirmalicorek yazar profili

sizin gözünüze sokuyorlar çünkü her yerde görünmek gibi bir bahaneleri yok. çünkü toplumda bir insandan ziyade lgbtq üyeleri negatif bir biçimde görülüyorlar ve homofobiye maruz kalıyorlar. ondan gözümüze soksunlar. soksunlar ki onların bizden farkının olmadığını görelim.

pihea trail waimea canyon kauai hawaii

günün şiirini portakal yerine troll olmak isteyenlere armağan ediyorum.

çörekten ve sözlükteki biriciği merdumu girizinden sözlüğe dev hizmet: 80 günlük dünya turunu 80 dakikaya indirdik. evet yanlış duymadınız? sizden tek istediğimiz 80 dakikacığınız.

öncelikle neden böyle bir radyo programı diyebilirsiniz. yanıtı çünkü. kaç zamandır bir radyomuz olsun hayalimiz vardı ama birimiz tembel birimiz aşçı olunca yıldızlar bir türlü kavuşmadı. ama gelin görün ki artık sözlükte metrekare başına radyo programı var. bizde neyimiz eksik dedik ve karşınıza yepyeni olmasa da keyifli bir konseptle geldik.

konseptimiz şöyle. her hafta sizin için bir ülke seçeceğiz ve buranın müziklerinden efsane olacağını düşündüğümüz bir seçki sunacağız. yetmedi araya girip sanatçılar hakkında az biraz bilgi de vereceğiz ve yanında geyik yapacağız. böyle böyle bir 40-50 dakikanızı yiyeceğiz. kısacası beni mikonun programında nasıl gördüyseniz az bilgi çok zevzeklik şeklinde bir işleyişimiz olacak.

e o zaman kalkışa hazır mıyız? gideceğimiz ilk ülke iran olacak. neden iran? yanıtı yine çünkü. rotamızda coğrafi uzaklıkların bir önemi yok. bir yakına bir uzağa her yere gideceğiz. ülkeler biterse de bölgelerden ya da belirli bir konseptten ilerleyeceğiz. sonuçta programımız devamlı olacak.

şimdi geldik dikkatli arkadaşlarımızın gözden kaçırmadığı o noktaya. ben ne dedim 40-50 dakika ama program 80 dakika. e bu kalan 30 dakikada ne olacak? söylüyorum. radyonun devamı programın bu esnasında da 15 dakika bir konuğumuz ve 15 dakika da bir sonraki haftanın konuğunun seçtiği müzikler olacak. anlayacağınız konuğumuz kinder süpriz gibi olacak. müzikler ve sohbet kısmı tamamen konuk ne isterse şeklinde olacak.

gelelim programın ilk detaylarına. yayın günümüz ve saatimiz kesinleşmemekle beraber 7 şubat haftasında sizlerle olacağımızı pırtlatayım. ilk haftanın müzikleri seçildi konuğu bilgilendirildi. ancak 7 şubat haftasında konuğumuzun sesini değil müziğini dinliyor olacaksınız. onun dışında da görselde kullanılacak renk tonlarımız intro müziğimiz vs her türlü detayımız hazır. neden 7 şubat derseniz cevabını biliyorsunuz: çünküüğ *. şaka bir yana haftaya ben müsait değilim e programın kaydedilmesi gününün netleştirilmesi ve ekibin istediğimiz görseli hazırlaması derken bu haftayı ilk haftamız tercih ettik. ama sanmayın ki hazır değiliz. hiç olmadığımız kadar hazırız.

sizlerle buluşacağımız için çok heyecanlıyız bir sözlük radyosu fenomeni olmanın bir tık uzağındayız diyor let the zevzeklik begin diyerek başlığı program başlamadan 15 sayfalı bir başlık haline getirme hedefimizi gerçekleştiriyoruz.

kısa bir süre içerisinde görüşmek dileğiyle.

puan tablosu ne ki dünyayı ben yöneteceğim *



şaka bir yana ben çok yazmayı seviyorum siz de yazdıklarımı seviyorsunuz. beni seveni ben de seviyorum böyle bir döngü işte. bütün büyüyü bozdum iyi mi! bu arada evet kafa sözlük ekibine de katılmak istiyorum o ayrı. yetkililere bin beş yüzüncü defa çığırıyorum.

uyarı: hürrem sultan fotoğrafını koydum ama ben erkeğim arkadaşlar. inanmıyorsunuz ama evet öyleyim.

evet sevgili kafa sözlüğün kadim üyeleri. phalaenopsis migrosta, ıkeada karşılaştığınız; işe girdiğinizde masasınıza hediye olarak gelen orkide olarak bildiğiniz arkadaşın ismidir. onu havadar bir ortamda, neme doyurarak, şeffaf bir plastik saksıda tutun ve on günde bir sulayın. olduğu yer aydınlık olacak ama güneş direkt vurmayacak. bunları gerçekleştirirseniz öldüremezsiniz. çünkü orkideler ölmez. ortalarından çıkan yapraklar zamanla zamanla bitkinin alt tabakası olur. yani bir nevi kendini klonlar phalaenopsis. ayrıca phalaenopsis bir bağımlılıktır. türkiye’de olan orkidelerin (ziya soner ve belki birkaç isim dışında) tamamı no identification anlamına gelen noid orkide sınıfındadırlar. e diğerleri ne diyecek olursanız tek anlamlı farkı çiçeklerin türlerini bilmenizden gelir.dolayısıyla o çiçeğe ait daha fazla bilgiye hakim olur ve phalaenopsis e (ana türler ve doğada bulunanları dışında) emek veren insanların bitki sanatını incelemiş olursunuz. almanyadaki insanları bu konu için schwerter orchideenzucht olacak oraya transfer ediyorum. biz türkiyede olan arkadaşlar için zor ve uzun bir yol biliyorum. biz şimdilik migroslardaki phalaenopsisleri kurtaralım o da yeter. ben noidları da seviyorum çünkü o ayrı konu. ama bu konu ilginizi çektiyse ve pastirmalicorek bende para çok harcamak istiyorum diyorsanız bigleaforchids ve lousiana orchids connection unu inceleyebilirsiniz. louisiana’daki yeri bizzat gördüm ve emeklerine şait oldum. bigleaforchids ve schwerter den de alışveriş yaptım. bigleafs in forumu var çok güzeldir (rv orchidworkste güzeldir ama ben bigleaf inkini daha çok severim) ondan kafa sözlüğün duygu özaraslanı (kendisine bir garezimde yok) influencer ı olma gibi bir amacım yoktur.

yemeğin salçalısı yazarın pastırmalısı.

çünkü kızlar yoldaşımıza bakamktan kazak çorap öremez olmuşlar ve elleri hemen klavyeye gitmiş bir yazma şevki bir yazma şevki aman allahım. yoldaşımız bir ukde vermiş e doldurması bana nasip oldu.

pastirmali cörek pastanesi
portakaldan beri sınır tanımayan hizmet kaybedilmeyen lezzet

ağaölar.net hala türkiye'deki en aktif ve kapsamlı bitki sitesidir. ama üzülerek belirtiyorum ki ilgi gittikçe azaldı. farklı türlere olan ilgi, bu türlere ait bilimselliğe olan ilgi ve özen az olduğundan muhabbet orkidem hediye geldi neden çiçek açmıyorun ötesine gidemiyor maalesef. bahçecilik bitki yetiştirme o kadar kapsamlı alanlar ki sürekli okumak farklı türlere bakmak gerekiyor. birleşik krallığın doğası belki buna daha az izin verir ama orada bahçe dergileri programları gırladır. tamam orada insanlar çoğunlukla evlerde yaşıyor diyelim ama londra gibi şehirde bile her markette illa bir bitki satışı olur bahar gelince çeşitler değişir artar. almanya'da mesela onlarca çeşit phalaenopsis birim fiyatı 20 diye düşünelim satıştadır. türkiye'deki fidanlıklar bu emeği göstermekten ziyade genelde en kolay yolu seçiyorlar. mesela ikea'nın bitki çeşitleri ilk açıldıkları 2000lerde hatta geçtiğimiz senelerde daha fazlaydı. ilk senelerde saydam frappucino bardaklarında su bitkileri satarlardı mesela. ama halk yapay bitki istiyor kaktüs sukulent istiyor kolayını istiyor kısaca. ondan kafa sözlük gibi sohbet etmek istesem de çok mümkün olmuyor. oradaki ismim charlaux gelin konuşalım oradan da sohbet edelim ilginiz varsa. ben oranında değerinin korunmasını isterim ama durum budur.

nacizane görüşüm bilimsel amaçlarla kullanılmıyorsa farklılık kelimesini konuşmalarımıza aşılayabilmek. çünkü o insanların en çok ihtiyaç duyduğu şey ayrıştırılmamak. görülmek ama ayrıştırılmamak. ve inanın bizim özürlü engelli gibi kelimeleri kullanmaya o kadar ihtiyacımız yok ki.

hayaller her zaman gerçekleşmesi için olmazlar, doğmamak için var olurlar bazen.

hayallerini gerçeğe çevir. ya da gerçekleri hayallerine.

o melekler ki yüce portakal tarafından lütfedildiler.

merhaba sevgili kafa sözlük ailesi,

soundtracklerin devamı gelmediğinden muhteşem yüzyıl ailesini kınamaya devam ediyorum ama sesli de olsa güzel müzikelrin olduğu sahneler var. bazıları varyant olduğu için paylaşılmadılar ama aralarında farklı olanlarda var. unuttuklarım varsa güncellerim.

ceng-i alinin daha elektro versiyonu


yine ayrı bir müzik daha






kesişen yollar


kösemden müzikler

cengi alinin bir versiyonu

savaşın ayrı bir versiyonu

hayat at gibi koşturduğumuz yolda bozulmasın diye pastırmalaştırdığımız anılardan ibaret değil midir?

birine yukarıdaki ya da doğa ana kullanabilmesi için akıl vermiş (hatta bu aklı o kadar iyi kullanmış ki kedileri kendine işi geliyor diye bağımlı kılmış ama baktı ki artık insan apartmana taşınabiliyor ve fareler kara vebaya felan yol açmıyor iyi o zaman deyip sokağa salmış) ve bu aklı kullanınca hem ülke hem kendisi adına doğru seçimler yapabiliyormuş biliyor musunuz?

ha birde yukarıdaki parantezde de belirttiğim gibi vakti zamanında kedi mamasını evdeki haşeratlardan koruyor diye ineği de süt verdiği için evcilleştirmemiz gibi evcilleştirmişiz. yani güzel arkadaşım hep olay bizde bitiyor.

siz çarşafı değil o sizi değiştirir.

hep sizin sağlığınızı düşündüklerinden.

dünyaya barış ve huzur getirmek.

endüljans ortaçağ dönemine ait olduğundan aklıma enflasyonla beraber cennette yer satın almanın günümüzdeki fiyatı ne olurdu sorusu geldi. eskiden bazı dini aksiyonlarla da endüljans sağlanabileceğinden günle hesaplanabiliyormuş (40 gün gibi mesela).


kaynak

burada 3 poundun günümüz ederi ve o zamanki alımgücüne dair göstergeler var. £1,560.07 tutuyormuş günümüz fiyatıyla. yani türk lirasına çevirince 18,592.55 liraya cennetten bir yer aldığınızı sanabilirsiniz.

globalleşen dünyada globalleşen deneyimlerle bence herkesin yaşayabileceği sıkıntır. ömrümün 7 yılı bir şekilde yurtdışında geçti. yine de oraya tam yakın olabilir miyim olamam; e peki buraya o da çok öyle olmuyor. ömrünüzü aynı ülkede geçirin yine ait hissetmeyebilirsiniz çünkü eskiden çok fazla kültürle etkileşimdeyiz. dolayısıyla bana doğal gelendir.

eminim burada önerilen kitapların hepsi çok güzeldir. ama ben bir kitabı önermek istiyorum çünkü arkadaşlarıma okutamadım bari siz okuyun sonra da pastırmalıçörek adın gibi anlamsız bir kitap ya da yaa çok güzel çörek gibi çok tatlı deyin. hem bu kitabı çokta bileninin olduğunu düşünmüyorum. aa tamam gevezeliği bırakıyorum. serhat çelikel - karlar altında körler ülkesi. bence herkes sever ama yine de bir konusuna bakın bir stefan zweig olabilir mi güçlü bir iddia çünkü. bunun dışında iş bankası kültür yayınlarından kader yıldızı pars’ta tarih bilim kurgu sevenler için önerebilirim (ama serinin devamı gelmedi bunu bilerek alın)

ötekileştirme kültürü üzerine temellendirilmiş güzel bir amazon prime gerilim korku dizisi.

ilk bölümünüden edindiğim izlenim rahatsızlığın ve ayrımcılığın çok güzel yansıtıldığı şeklinde. siyahilerin beyazların yani çoğunluğun yanında nasıl hissettikleri nasıl psikolojilerinin bozulduğu güzel portrelenmiş.1.sezonu hızlıca bitirebileceğimi sanmıyorum çünkü gün içinde gerilimden çok rahatlamaya ihtiyacım oluyor. ancak genel olarak başarılı buldum ve devamı olur mu bilmiyorum ama amerika'nın başka yerlerinde belki büyük göçten önceki ya da daha sonraki dönemlere farklı konseptlerle yoğunlaşabilirler.

ötekileştirme üzerine okuma yapmak istiyorsanız toni morrison bu anlamda özel bir isim.

bölüm bölüm hangi müziklerin çaldığına buradan ulaşabilirsiniz.

bugün kafa sözlük moda bülteni gibi gidiyorum ama hayırlısı. amerika'nın meşhur ve en yaşlı giyim markası. aynı zamanda başkanlar da tercih etmişler bu markayı (e peki bu bilgi ne işimize yarayacak bende bilmiyorum). kısaca kaliteli eskiden gelen bir marka. ben ayakkabılarını gömleklerini ve pantolonlarını kullandım. açıkçası kaliteli duruşu ve kalitesinden ötürü tercih ettim ama yine kurla beraber uçuyor. dolayısıyla ah sabah akşam buradan giyinirim kim kolay kolay diyebilir bilmiyorum. ama bütçenize göre bir iki parça tabii ki bulundurabilirsiniz.

kendilerini pars kader yıldızı - cilt 1 ile tanıdım. kendileri tarih ve bilim kurguyu öyle güzel harmanlamıştır ki özellikle gençler, kirke'yi sevenler bence okusun. eleştirebileceğiniz noktaları vardır ama tabii ki türk edebiyatı için bence önemli adımlardan sayılabilir özgünlüğüyle. ancak bir sebepten ötürü serinin ikinci cildi gelmemektedir. artık yazar mı yazmadı, yayıncı mı çıkarmıyor, okurlar mı okumuyor bilemeyeceğim ama bir hal çaresi bulunsun.

ya yağlı güreşte hangi yağ kullanıyor diye merak ettim ve google amcaya sordum. google amcanın dediğine göre olmazsa olmazı zeytinyağıymış ama mısır ve ayçiçek yağı da oluyormuş. anlayacağınız çok krem de la krem bir spor. yani kırkpınarda değil fransanın herhangi bir şehrinde çıksaydı marie antoinette'in oynayabileceği cinsten bir spor.

hem de kırkpınar'ı kazanamazsan aylık gelirin 700-800 liraymış yani yağ giderlerini anca karşılar. başpehlivanda 2000 lira kazanıyormuş hani e o da 2 stokluk yağını kurtardı. sebebi de influensırı sponsoru olmamasıymış. aynı anda da iki iş yapılamıyormuş çünkü başarı sağlanamıyormuş. yani bu spora sevdalandıysan yandın.

bir de vücuttan kolay çıkmadığı için yağ arkadaşı gerekiyormuş ki bu aslına bakılırsa hoş çünkü hep arkadaşlık kazanıyor*. bir de yağ kokusu vücuttan üç dört gün çıkmıyormuş yani evde zeytinyağlı yemek tadında takılıyorsunuz. koku konusunda şöyle bir kısmı alıntılıyorum.



yani bu noktaya kadar bu sporu yapanlar neden yapıyor diye insan bir sorgulamıyor değil.

işin bir ilginç boyutu da eşcinsellik ve yağlı güreş. yani eşcinseller de bu sporu yapsınlar mesele değil sonuçta ben insan ayırt etmiyorum. yine de bu durum işin beklemediğim bir kısmıydı.



en çok güreşçi antalya ve çanakkale’den çıkıyormuş. antalya'da belediye desteği sağlanıyormuş ki bu gerçekten güzel. çünkü güreşçilerin tek masrafı yağ olmuyormuş. yağlı güreşlerle ilgili bein iz tarafından 3 boyutlu bir belgesel de çekilmiş.

kaynak

st andrews londra priştina.

küçük bir çocuğun tarkan şımarığı doğru anlayabileceğini sanmıyorum çok fazla kendi içinde zorluk levelı var çünkü. hadi fındıkkırandaki fındığı bildi yılan gerçekten yılan ne? mutfaktaki ocağa mı düştü elaman derken el aman mı eleman mı? nereden baksanız zor.

hey hey
are you ready to play?
ıt's time to come and play with the tweenies
hey hey
what do you say?
come along and play with the tweenies
you can sing with us
play games with us
you can run about a jump and shout!
you can dance with us
take a chance with us
ıt's okay what do you say
everyday come and play!
ı'm bella!
ı'm milo!
and ı'm jake!
ı'm fizz!
everyday come and play!
ıt's time to come and play
why don't you come and play
ıt's time to come and play with the tweenies

(2000'li yıllarda çocuklar için hazırlanmış, türkçesi tweenieler olan bbc programı)

benim gibi disney severde bağımlılık yaratan bir ios,android oyunudur. efendim disney karakterleri burada tank, damage, control ve support olmak üzere 4 tane ana grupta toplanırlar ve sizde 5 kişilik bir takım oluşturarak diğerleriyle yarışırsınız.