perubacilari yazar profili

sürekli sevildiğini duymak.

sınav haftasındayım, dersin başından yarım saatte bir kalkıp evdekilere "beni seviyor musunuz" diye sorup tekrar oturuyorum.

neden bozulacak? hiç bozulmuyor hatta maşallah çekiyorum görünce. aynı şekilde üstünde bir şey beğendiysem nereden aldığını sorup güzel gözüktüğünü söylüyorum.

ilk sene kimseyi tanımadan etmeden sınıftan biriyle sevgili olmaya kalkmayın, tüm okul hayatınızı zehir edersiniz. çevrenizdekilere pek güvenmeyin öyle olur olmadık her şeyinizi anlatmayın. insanoğlu 20 yaşında da 50 yaşında da nankördür. o oluşturduğunuz 10 kişilik gruplarınız eninde sonunda dağılacak bana güvenin.

kafası bir dönem çok karışmış ve çokça alan değiştirmiş biri olarak bölümünüzü sevmiyorsanız vakit kaybetmeden okulun imkanlarına göre neler yapabileceğinize nasıl değiştirebileceğinize bakın. sevmediğiniz bölümlerde kendinizi yıpratmayın. okuduğunuz bölümü severseniz kendinizi çok kasmadan ortalamanızı da yüksek getireceksinizdir zaten.

farklı kültürlerden gelmiş insanlarla bir arada olacaksınız. saygı duymayı öğrenin. rica ederim.

aynı şeyi ifade eden kavramlar birlikte kullanılmaz.

örneğin “geri iade etmek” diye bir şey yoktur. iade zaten geri verme anlamını taşır.

“sıfırın altında -2” diye bir kullanım da yoktur. -2 dendiğinde sıfırın altında olduğu anlaşılır.

ellerinin kaşındığına ve para geleceğine delalet etmektedir.

sadece sol kolumda küçük bi' ütü izi var. evet 14 yaşında babasının gömleğini ütülerken kendini yakan bir sakardım...

açılımı "değiştirilmiş erken çocukluk otizm tarama ölçeği"dir.
8-30/36 aylık çocuklarda otizmin belirtilerini tespit etmek amacıyla geliştirilmiştir. toplam 23 maddeden oluşmaktadır ve uygulaması yaklaşık 10-15 dakika sürmektedir. sadece çocukta otizm şüphesi olup olmadığını gösterir.

yalnızca "tarama" testi olduğundan "tanı" yerine asla geçemez.

ben bi' yürek, sen sarı sevdasın
ben sana söylemem, sen beni anlarsın.

#787901

size söylenenleri unutsanız da birinin size hissettirdiklerini unutamazsınız. bir yerde okumuştum ve yaşamıştım bunu, bir sabah durduk yere bana nasıl baktığın geldi aklıma ve gülümsedim diye. işte bunu yaşatan bile eninde sonunda üzüp kendisini bitirmeyi başarıyor güvensizliğimizin sebebi de bu.

ama siz yine de içten olun. inanılan olmak, sevilmek ve güvenilmek için söylediğiniz şeylerin çoğu unutulacak ama hissettirdikleriniz, belki de bakışlarınız kalacaktır.

hiç unutmadığım, faruk nafiz çamlıbel’in şu dizeleri sanırım. kıskançlık duygusunu bu kadar yoğun hissettiren çok az şeye rastladım.

sakın bir söz söyleme, yüzüme bakma sakın
sesini duyan olur, sana göz koyan olur
düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın
anan bile okşasa benim bağrım kan olur.

dilerim tanrı’dan ki, sana açık kucaklar
bir daha kapanmadan, kara toprakla dolsun.
kan tükürsün adını candan anan dudaklar,
sana benim gözümle bakan gözler kör olsun.

bütün hayatımı, evdeki tüm günümü yarasa gibi karanlıkta geçirmeme sebep olan hastalıktır. hem sesten hem de ışıktan nefret etmenize sebep olur. tüm işlerinizi gece lambasının en kısık ayarıyla halledersiniz.

migren örgütünün saldırılarına karşı korunmasız olan bireyler, her türlü ağrı kesiciye bağışıklık kazanmıştır. duygu durum değişikliğine sebep olduğuna, sinir yaptığı kısma girmiyorum bile.
doktora ne zaman geçer diye sorduğumda "menopoza girince" cevabını aldığım hastalık türüdür ayrıca.*

grisi yoktur bu hayatın ya siyahtır ya da beyaz...

ben geçen yıl öğretmenler gününde söyledim aslında. yıllar önce daha 4. sınıfta okuyan bir kız çocuğuna çarpım tablosundan bir şeyi bilemedi diye attığı tokadın nasıl bir travma yarattığını, bunu sınıftaki herkese yaptığını ve ne kadar adi bir adam olduğunu facebooktan bulup ilettim kendisine.

şu an eğitim fakültesinde okuyorum ve sayenizde nasıl öğretmen olunmaz bunu da biliyorum diye de ekledim. güzel histi *

başınıza gelirse (bkz: ne eveti aslı?) nikah kıymıyoruz aslı ne eveti?
şeklinde karşılık vermeniz gereken durumdur.

open.spotify.com/track/3gQn...

yalan (yalan), sana yalan söyledim.
ben
aslında
samsun'lu
değilim.

genelde engelli aileleri hayatta türlü türlü zorluklarla karşılaştıklarından (çocuğun eğitiminde, sosyal hayatta) psikolojileri pek iyi olmayabilir. bu düpedüz kansızlık ama.

bu “istemek” değil.
fiziksel anlamda insanlar kendisinde olmayanı başkasında gördüğünde ilgisini çekiyor. bu yüzden türlü türlü yerlerde “uzun erkeklerin minyon kadın tercihi”, “minyon kadınların uzun erkek tutkusu” “aman sabahlar olmasın” gibi şeyleri okuyor ve görüyoruz.

yukarıda yazarlardan birinin bahsettiği gibi bu tamamen cinsel içgüdüyle alakalıdır. nasıl ki erkekler bilinçaltında büyük memeli kadınların daha rahat üreyebileceğine ve doğurganlıklarının daha fazla olduğuna inanıyor, nasıl ki yine üreme potansiyeli daha yüksek olduğundan kendisinden daha genç olmasını istiyor, bu da tam olarak öyle bir şeydir.

ayrıca çevrenizde örnekleri vardır, kısa boylu kadınların hatları genelde daha yuvarlak olur. sürekli bir yerlere uzanmak, daha fazla hareket etmek zorunda kaldıklarından her alanda da daha aktiftirler. yatak dahil. kısa kadınlardaki uzun boylu erkek tercihi ise yine doğurganlık sağlığına olumlu etki eder. ben söylemiyorum bu kısmı bilim söylüyor. *

gökhan töre’nin iki golüyle beşiktaş’ın kazandığı maç olmuştur. *