ölümcül bir hastalığa yakalanan hastaların, kendi ölümleriyle yüzleşirken geçirdikleri sürecin evrelerini tanımlamak için elisabeth kübler-ross tarafından geliştirilen model. aynı zamanda five stages of grief olarak da biliniyor.
bu evreler sırasıyla şöyle:
inkar: bireyler gerçeğin kendisiyle yüzleşmek yerine, konulan teşhisin yanlış olduğuna inanarak gerçeği tümüyle reddederler. aynı zamanda bilinç bulanıklığına bağlı olarak korku, endişe, sevinç gibi farklı tepkiler verebildikleri ve teşhisi reddettikleri için farklı doktora gittikleri de sıklıkla gözlemlenmiştir.
öfke: hasta her ne kadar gerçekle yüzleşmeyi kabullenmese de, gerçek olma ihtimalini düşünerek kendisine ve çevresindeki herkese, her şeye karşı öfke doludur. genellikle “neden ben? böyle bir şey başıma nasıl gelebilir? bu hiç adil değil.” gibi tepkiler gözlemlenir.
pazarlık: genellikle uzun bir yaşam için, müzakere, iyileştirilmiş bir yaşam tarzı karşılığında tanrıyla yapılır. “biraz daha yaşama fırsatım olsa her şeyi değiştirebilirim. daha iyi bir insan olabilirim.” gibi.
depresyon: bu evrede bireylerin, öleceğinin farkına varınca içe kapanma, umutsuzluk, hayata küsme, ziyaretçileri reddetme gibi tepkilerinin yanı sıra, zamanının çoğunu sessiz ve somurtarak geçirebildikleri gözlemlenmiştir.
kabullenme: hastanın, kendisini bekleyen sonu kabullendiği ve bunu değiştiremeyeceğini anladığı, kısacası ölümü kabul ettiği evre. bu noktadan sonra birey her şeyi olduğu gibi, daha sakin karşılar ve kalan günlerini daha aktif, hareketli ve verimli geçirmeye çabalar.
herhangi bir profesyonel fotoğrafı incelediğinizde, kullanıldığını mutlaka görebileceğiniz kural.
aynı zamanda fotoğrafçılıkta altın oran ya da 1/3 kuralı olarak da bilinir. fotoğraf çekmeyi kolaylaştırmanın yanı sıra, çektiğiniz fotoğrafın, fotoğrafa bakanlar tarafından daha iyi algılanmasına; yine aynı şekilde insanları fotoğrafınızda dikkat çekmesini istediğiniz noktaya yönlendirme amaçlı da kullanılır.
ayrıca bu kural ilk kez 1797 yılında kullanılmış ve ingilizce bilinen adı rule of thirds imiş. ben söylemiyorum, wiki söylüyor.*
#368052 numaralı girdiyi okuduktan sonra, bana tiyatro camiasını düşündüren habere konu olan oyuncu.
bir yanda pandemi sebebiyle geçim sıkıntısı yaşayan tiyatro emekçileri, diğer yanda bölüm başına 200 bin lira gibi astronomik bir ücretle sözleşme imzalayan oyuncular.
türkiye'nin özeti niteliğinde bir haber gerçekten.
meşhur olmak için değil; halktan insanların hayatını anlatmak için yazan şair. garip akımına öncülük etmesi ve halkın dilini şiirlerine yansıtması da bu yüzden.
sait faik, 7 gün mecmuaları’nda kendisinden şöyle bahsediyor:
“üzerinde en çok durulmuş, zaman zaman alaya alınmış, zaman zaman kendini kabul ettirmiş, tekrar inkar, tekrar kabul edilmiş; zamanında hem iyi hem kötü şöhrete ermiş bir şair vardır.
iki incecik bacak, kısaca bir trençkot, kanarya sarısı bir kaşkol, müselles bir yüz, şişirilmiş bir göğüse benzeyen sırt, ergenlik bozuğu bir yüz. işte görünüşte orhan veli.”
geç de olsa kendisini keşfettiğim için mutlu olduğum*, tam eşe dosta “oku” diye tavsiye etmelik yazar. zira profiline bir kez girip tanımlarını okuduktan sonra oradan çıkasınız gelmiyor. gerek fikrini belirttiği konulara dair hakimiyeti, gerekse de akıcı ve yine kendisine özgü yazım stiliyle, sizi kendisini okumaya bağımlı hale getirebilir. söylemedi demeyin.*
umarım kendisi hep buralarda olur ve heybesindeki şeyleri bizlerle paylaşmaya devam eder.
insanın ufkunu genişleten tanımlara sahip, okuyan, araştıran, düşünebilmeyi öğrenmiş ve kendisini yetiştirebilmiş canım yazar. öyle ki yazdıklarını okurken geçirdiğim zamanı uç uca eklesek yetişkin bir insanın ortalama ömrünü oluşturabiliriz sanıyorum. * tabii çok hoşsohbet olduğundan da bahsetmesem olmaz. daha ne olsun?
sözlüğe yaşattığı kültür şokunun devam etmesini diliyor ve gidiyorum. *
elinden gelenin en iyisini yaptığını bilen insan mutlu mesut yoluna devam ederken, mükemmeliyetçi birisi için aynı şeyi söylemek çok zor. bu duruma bağlı stres, başarı kaygısı ve onaylanma ihtiyacı insanın mutluluğunu azaltan çok önemli faktörler.
türkiye'de sürü psikolojisinin ne kadar etkili, kitleleri manipüle etmenin ne kadar kolay olduğunu gösteren olay.
bu kitle whatsapp'ı terk ettikçe o kadar mutlu oluyorum ki, uygulama arındı resmen. teşekkürler mark!*
ayrıca whatsapp'ın verileri facebook ve bağlı şirketleriyle paylaşması yeni bir haber değil. ilgili haber
içerisinde binlerce yıllık tarihi barındırıyor olması nedeniyle tamamını yürüyerek keşfetmek gibi bir hayalimin olduğu, türkiye’nin en önemli turizm değerlerinden birisi olduğunu düşündüğüm doğa harikası bir yürüyüş yolu.
fethiye’den başlayarak antalya sınırlarında sona eren, yaklaşık 535 km. uzunluğunda, yolun tamamının yürünmesi ortalama 29-30 gün süren ve türkiye’nin ilk uzun mesafeli yürüyüş yolu olarak kabul edilen yürüyüş rotası. likya yolu, aynı zamanda dünyanın en iyi 10 uzun mesafe yürüyüş rotalarından birisi olarak da kabul ediliyor.
yolu ülkemize kazandıran ve gönüllü ekibiyle birlikte parkurun tamamını ilk kez işaretleyen ingiliz asıllı türk vatandaşıkate clow* olmuştur.
(likya yolu’nun fethiye tarafından başlangıç noktası)
likya yolu'nu bu kadar önemli ve özel kılan şey yalnızca eşsiz deniz ve doğa manzaralarıyla dolu olması değil elbette. yol, 3 bin yıldan daha eski geçmişiyle, antik likya uygarlığı'nın hepsi birbirinden özel 23 antik şehrini ve dolayısı ile tarihi, kültürü ve geçmiş medeniyetleri de içinde barındırıyor.
yol üzerindeki en önemli antik kentlerden birisi, geçtiğimiz 2020 yılına da adını veren patara antik kenti. burası ayrıca dünyanın bilinen ilk meclis binasına da ev sahipliği yapıyor. gitmişken aynı bölgede yer alan xanthos ve letoon antik kentlerini de ziyaret edebilirsiniz.
(likya yolu haritası)
umarım bir gün hayalimi gerçeğe dönüştürür ve bu başlıkta kendime ait deneyimleri de paylaşabilirim.
**
edit: sadece likya yolu’nu değil, st. paul yolu gibi birçok yürüyüş parkurunu ülkemize kazandıran kate clow ile antalya kadın müzesi tarafından yapılan kısa söyleşinin linkini de, okumak isteyenler için buraya bırakıyorum.
erkek ya da kadın olarak dünyaya gelmenin bizim seçimimiz dahilinde olmadığını ve dolayısı ile bu durumun utanılacak ya da yüceltilecek bir şey olmadığını idrak edemeyen erkektir. üzücü.
faydalı olabileceğini düşündüğünüz pratik ve işlevsel uygulamarı yazarak katkıda bulunursanız, sonunda her kullanıcının faydalanmak isteyeceği güzel bir arşiv oluşturabiliriz. kullandığım bazı uygulamaları aşağıya bırakıyorum.
spark bütün mail hesaplarınızı tek bir uygulamada kontrol edebileceğiniz mail istemcisi. apple’ın yerleşik mail uygulamasından çok daha iyi.
search cam bu uygulamayı tıpkı bilgisayar üzerinde bir dosyada ya da bir web sitesi üzerinde ctrl+f kullanarak arama yapmak gibi düşünün. telefonunuzun kamerasını tarama yapmak istediğiniz metnin ya da ekranın üzerine tutun ve istediğiniz kelimeyi bulun.
touch retouch fotoğraflarınızda görmek istemediğiniz nesneleri yok etmek için daha kullanışlı bir uygulama bulamazsınız.
aposto: her sabah 07:30'da önemli gündem içeriklerinden derlenmiş 6-7 dakikalık bültenleri, kendi tercihinize göre mailinize ya da telefonunuza gönderiyorlar. farklı içerikleri var, tavsiye ederim.
remini düşük çözünürlüğe sahip fotoğraflarınızı eskisinden daha canlı hale getiren bir uygulama.
microsoft translator ilk bakışta klasik bir çeviri uygulaması gibi görünebilir ancak asıl olayı safari’de gezindiğiniz web sayfalarını çeviriyor olması. gün içerisinde sıkça kullanıyorum.
documents by readdle istediğiniz müzik, video, pdf vs. yükleyip çalıştırabileceğiniz mükemmel bir dosya yöneticisi.
lightroom mobile bilindiği fotoğraf işleme konusunda adobe en profesyonel sonuçları veren marka. hazır filtreler fotoğrafın yapısını ve doğallığını bozduğu için istenilen etkiyi tam olarak yaratamıyor. başlangıç için biraz karışık görünebilir fakat çok kısa sürede öğrenebilirsiniz. app store’da daha iyisi yok.
dailyart farklı sanat eserlerini her gün belirlediğiniz saatte hikayesiyle birlikte telefonunuza bildirim olarak gönderen şahane bir uygulama.
tamamına olmasa da ana fikrine katıldığım tespit. olaya biraz daha farklı açıdan yaklaşarak bir şeyler eklemek isterim.
geri kafalılık ya da saçmalık diyebilirsiniz fakat teknoloji ve sosyal medya araçları insanları bir yandan daha özgür ve yenilikçi fikirlere, daha geniş ufuklara teşvik ederken, diğer yandan da sığlaştırıyor ve tembelleştiriyor. nitekim başlığa yansıyan şikayetleri de, bu durumun kafa sözlük üzerindeki yansıması olarak görüyorum.
öncelikle kabul etmemiz gerekiyor; internete ve dolayısı ile bilgiye erişimin bu denli yaygınlaştığı bir dönemde, sözlükleri artık salt kutsal bilgi kaynağı olarak göremeyiz. her ne kadar “sözlük” fikrinin yıllar önceki ortaya çıkış amacı bu olsa da; günümüzde tamamen bu amaca hizmet etmediğini, sözlüğün bilgiye ulaşmak için tercih edilen son araçlardan biri olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz. açıkçası sözlük denilince akla gelen ilk mecra olan ekşisözlük’ün bugün geldiği noktayı da buna bağlıyorum. ancak böyle dahi olsa, sözlüğün var olma amacının dışına çıkarılarak şu anki duruma getirilmesini üzücü buluyorum.
elbette tüm bunlar sözlükte gün boyu siyaset konuşmayı, sürekli bilgi içerikli tanım girmeyi ya da geyik başlıklara yazmamayı gerektirmiyor. ancak ağırlıklı olarak görece boş ve içerik bakımından zayıf başlıklar gündemi işgal ediyorsa -ki ediyor- bu noktada oturup düşünmek gerekiyor. örneğin; yazdığı şeyleri son derece ilgi çekici bulduğum herhangi bir yazarın açtığı başlık ya da girdiği tanım, daha ben göremeden akış içerisinde kaybolup gidiyor. bu sebepten ötürü sözlüğe her girişimde gündemden önce takip sekmesi altından takibinde olduğum yazarların girdilerini okuyor; ilgimi çeken başlıklara ve hatta yazarlara da yine bu sayede erişebiliyorum.
evet sorun büyük fakat çözümsüz değil. burada sorunun çözümüne yönelik aksiyon almak yönetimin işi ancak yazarlar da bu durumun bir sorun olduğu gerçeğini kabul ederek çözüme bireysel anlamda katkı sağlayabilirler.
böyle bir hitap şekli olabilir mi ya? kimseyi kütüğünüze almak zorunda değilsiniz yani.
ayrıca #312458 numaralı tanımından sonra hürgeneraliye'nin ankara'da yaşadığına yemin edebilirim ama ispatlayamam. *
başkanım bütün ankara'yı kendisine aşık ettirmeyi kafasına koymuş.*
geçen seferki kar yağışına belediye ekipleri hazırlıksız yakalanmış ve bunun sonucunca çok sayıda kaza meydana gelmişti. belli ki bu sefer işi şansa bırakmamışlar.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.