reallifetedmosby yazar profili

reallifetedmosby kapak fotoğrafı
reallifetedmosby profil fotoğrafı
rozet
karma: 433 tanım: 65 başlık: 2 takipçi: 13

son tanımları


normal sözlük

'normal is boring' diye haykırmak istediğim değişim. olmamış bu. kafamızı geri verin.
devamını gör...

en iyi ikililer

assos ve ben
devamını gör...

bir ateistin iyilik yapmasının nedeni

iyiliği bir neden için yapmazsın ki zaten. karşılık olmadığı zaman iyilik olur onun adı. bu yüzden neye inandığının, yapılan iyiliğe en ufak etkisi olmadığı gibi, inancın gereği, yaratıcı rızası ya da sevap kazanmak için yapılan iyiliğe iyilik denemez asıl. menfaatin olduğu yerde iyilik olmaz. iyilik yaptığın yerde menfaat arayamazsın. denklem çok basit.
devamını gör...

farklı din ve inançta olan vatandaşlarımızın bayramlarının olduğu günlerde resmi tatil getirilmesi

erken seçimin habercisi açıklamalar
devamını gör...

yazarların telefon zil sesi melodileri

asla telefonun kendi sesini kullanmayan biri olarak şu aralar kygo - firestone.
devamını gör...

zeplin (kitap)

"...bu augusta'nın şiddetle ürpermesine neden oldu. zaman tiksindirici bir şeydi, insani bir şey. buraya ait değildi. eti çürüten, rüyaları dolduran güçtü o. augusta oğlana şunları söyledi:
'zaman burada geçmez. böyle olmaz. bizim için olmaz.'
oğlan madalyonun yanındaki küçük düğmeyi çevirdi ve uzun ibre yeniden hareket etmeye başladı.
'ama bakın, ibreler şimdi hareket ediyor. zaman şimdi geçiyor'
'peki bu zamanın nasıl geçtiğini biliyor mu? zamanı ölçüyor mu yoksa sadece ilerleyip buna da zaman mı diyor?'
peri çocuk yine gözlerini dikip ona baktı.
'zaman zamandır'..."
(bkz: zeplin)
devamını gör...

odin

marvel evreninde bahsedildiği gibi loki şerefsizi, odin reyizin oğlu değilmiş. loki de odin gibi devler ve tanrıların çocuğuymuş ve odin'le kan kardeşlermiş.
zaten belliydi, odin mimir'in kuyusundan suyu içip bilgeliği kazandığında her şeyi görüyor, ragnarok'u bile görüyor ve orada kendi sonunun dev kurt fenrir'den olacağını da görüyor. ki bu kurt loki'nin kurdu.
devamını gör...

okuduğu kitabın içeriğini unutmak

bu artık öyle canımı sıkmaya başladı ki, en sonunda dayanamayıp güzel bi defter aldım. kritik yerleri not alıyorum. belki görsel hafızaya etki eder umuduyla.
devamını gör...

dinozorlar

'şimdiki hayvanların atalarıdır' biraz yanlış bir önerme olmuş. günümüzdeki hayvanların büyük çoğunluğu (tabii böcekleri bunun dışında tutarsak.), dünyaya çarptığı düşünülen ve dinazorların da sonunu getiren göktaşından kurtulabilen memelilerden gelmekte.
günümüzde dinazorların en yakın akrabaları kuşlar.
devamını gör...

herkes mahlasına yakışanı yapsın

just be cool lady, daaaamn
devamını gör...

albert camus

linç yemeyeceksem; okunması hayli zor yazar
devamını gör...

geceye az bilinen bir şarkı bırak

devamını gör...

15 ocak 2021 istanbul kar yağışı

tabii ki işe yolun bi kısmı yürüyerek gelindi, o şarkıdaki gibi değil senede bi kaç gün buluşsak keşke. daha çok yağ diyeceğim ama küssün bu şehre biliyorum. olsun. yine gel. canım kar. canım kış.
devamını gör...

dinlemekten bıkmayacağınız şarkılar

matt simons - catch & release

open.spotify.com/track/29Mw...
devamını gör...

din istismarını önlemenin yolları

insanların, nasıl dindarlar değil de nasıl insanlar olduğuyla ilgilenirseniz, sorununuz çözülmüş olur
devamını gör...

sade soda

sıralama şu şekildedir;
1-kınık
2-beypazarı
3-diğerleri
devamını gör...

erdoğan'ın dünyada ekonomisi en hızlı büyüyen ülke olduk demesi

:))
devamını gör...

paryoşa

buyrun, niye hala açılmamış dediğim bir başlık daha.

murat yılmazyıldırım'ın inanılmaz keyifli ve bir o kadar da hüzünlü şarkısı. bir rivayete göre murat yılmazyıldırım çocukken, henüz konuşamazken söylediklerini annesi not almış ve bu şarkının sözleri onlarmış (evet çok saçma)

ayrıca ekşi'de muraşka ile paryoşa'nın hikayesi ile ilgili şöyle bir yazı mevcut. onu da alıntı olarak bırakayım.

'paryoşa; bilinmeyen renklerin ıtırlarının 4 mevsim açtığı,koruların ortasında bir ülkede yaşarmış. hünerli,beyaz elleriyle hayatı resmeden,gamzeleriyle insana hayat veren,kocaman bal rengi gözleriyle umutları dirilten,ama aklının bir köşesinde kimsenin bilmediği bir yerde kendini arayan biriymiş.

muraşka ise eline yüreğini alıp kürek yapmış,altına sandalını alıp insanlığa yol çizmiş,gezip yeni ülkeleri keşfeden bir gezginmiş.muraşka kömür gözleriyle karanlıklara dalar,dudaklarındaki gülümsemenin bir an kaçıp hayatını terk etmesinden korkarmış. bunun için gezdiği ülkeye bir daha kürek çekmezmiş hiç.

birgün muraşka'nın sandalı su almaya başlamış korkularından, muraşka artık umudunu yitirmiş ve sessizce sandalın batışını,yüzme bilmediği içinde boğuluşunu beklemiş.
tam o sırada paryoşa nehrin sesini duymuş:
"aradığın benlik nehrin kıyısında, koş ona!"
bu sesi yüzyıllardır tanıdığını hisseden paryoşa şaşkınlık içerisinde koşmuş, eteğindeki güzel çiçekleri ardında bırakarak nehir kıyısında sandalı artık batmak üzere olan muraşka'ya. muraşka hala öyle suya bakıp duruyormuş çabalamadan, paryoşa başlamış suya girmeye bir kaç kulaçla akıntıya göğüs germiş aslında var olmayan nehirde.
muraşka'ya seslenmiş, bağırmış ama muraşka duymuyormuş ki onu, orda hala boğulmayı bekliyormuş. paryoşa zor bela muraşka'yı çıkarmış sudan.oturmuş muraşka'nın yanına, susmuş bu garip yabancıya.
muraşka bir kaç dakika sonra dile gelmiş ve "neden?" demiş. paryoşa anlam verememiş, muraşka "neden beni kurtardın?"demiş.
paryoşa içindeki sesi anlatmış ona ama muraşka inanmamış, gülmüş. sonra paryoşa'nın o yaşam veren göz pınarları acıyla yaş dökmeye başlamış. paryoşa o güne kadar hiç ağlamamış...
muraşka'nın o sırada içinden bir ses "bak suya!"demiş ve suda paryoşa'nın ağlayan yüzünü görmüş. paniklemiş ve dönmüş paryoşa'ya, aslında muraşka içinde inanılmaz bir sevgi biriktirmiş yıllar yılı ama bu sevgiyi bir türlü vuramamış dünyasına. paryoşa'nın ağlayan gözleri muraşka'nın buz kalbini eritivermiş.
"dur"demiş muraşka .
paryoşa içindeki sese kızgın, yutkunarak "efendim?!" demiş ve ay suya düşene kadar başlamış muraşka macera dolu hayatını anlatmaya. paryoşa'nın yüzüne gene gülücükler konmuş. sonra paryoşa, muraşka'yı gizli yerine götürmüş ellerinden tutarak. muraşka daha adımını atar atmaz, salıvermiş benliğini zaten yaşamamın anlamı yoktu, bir de o alsın götürsün istediği yere ne kaybederim ki diye. ama kazanacaklarını aklının ucuna bile getirememiş.
daha paryoşa'nın mabedine girer girmez içinde yeniden canlanan duyguları hissetmeye başlamış, huzur ve mutluluk uzaktan belirivermiş yüreğine. muraşka ilk defa gülümsemiş. gece iyice bastırmış ve muraşka paryoşa'nın tedirginliğini sezmiş.
tekrar dönmüş ona ve "neden?"demiş.
paryoşa artık muraşka'nın sözcüklerini daha o dile getirmeden anlıyormuş, sanki asırlardır birin içindelermiş gibi.
ve paryoşa karanlıktan ne kadar korktuğunu anlatmış muraşka'ya. muraşka gülmüş, karanlık benim hayatım, sen benim yanımdaysan karanlığa gireceksin demiş.sonra içinde birden bir ateş yer edivermiş ve titreyen paryoşa'ya sarılmış. ikiside senelerdir aradıkları bütün soruların cevaplarını yeni sorulara gebe kalarak bulmuşlar bir anda,şaşırmışlar.
muraşka öyküler anlatırken paryoşa güven duygusuyla sızıp kalmış oracıkta. muraşka'nın gözüne uykucuk melekleri düşmemiş o gece. paryoşa'sı kollarındayken, düşünüp durmuş bu garip tesadüfü. "tesadüf müydü?"diye.

paryoşa'nın beyaz ellerini, huzurlu yüzünü ve sevimli gülümseyişini seyretmiş bütün gece ta ki sabahın ilk ışıkları mabede vurup yol alması gerekene kadar. ayağa kalkmış paryoşa'yı seyreden muraşka. paryoşa uyanmış...
muraşka "gitmem gerek, artık vakit geldi." demiş.
paryoşa'nın içine bir diken oturmuş o anda. kanının donduğunu,ruhunun ağladığını hissetmiş.
bu sefer paryoşa, muraşka gibi konuşmuş ve "neden?!"demiş.
muraşka ilk defa onu anlayan biri olduğunu fark etmiş ama o kadar körmüş kü hayata ve aşka eş ruhunu görmezlikten gelmekteymiş.
"bu benim hayatım...ben karanlığm, sen çok aydınlıksın olamayız beraber. canım yanar seninle.." demiş.
paryoşa yalvarmış, göz pınarları kuruyana kadar ağlamış, muraşka dinlememiş onu ve aslında içi buruk olarak acımasızca başlamış gene kürek çekmeye. her kürek darbesinde muraşka anlam veremediği bir sesle, acıyla irkilmiş. yeni ülkeler görmüş, yeni heyecanlar yaşamış aynı aşkın olmasını bekleyerek içinde ama aklında hep paryoşa'nın beyaz elleri, gülen gözleri, melek sesi varmış.

birgün dayanamamış muraşka paryoşa'nın sesinin çağırışlarına ve ilk defa aynı ülkeye dönmek için kürek çekmeye başlamış. muraşka bu oluş hali içinde bir türlü yolu bulamıyormuş, akıntı ters yöndeymiş artık.
keşke diyormuş hep"keşke gitmeseydim!..."
paryoşa kendini yollara vurmuş birgün yeniden nehir kıyısında muraşka'yı bulmak için. yıllar geçmiş paryoşa hala içinde umutla, gözünde yaşla, yüreğinde aşkla muraşka'yı aramış nehir kenarında.
muraşka artık birgün akıntıya daha fazla göğüs gerememiş bu kez paryoşası için dalgalardan gelecek ölümü beklemiş sandalında.
paryoşa yıllar sonra gene aynı sesi duymuş "aradığın benlik nehrin kıyısında, koş ona!."
paryoşa bütün gücüyle koşmuş, anlamış ki muraşkası gene nehrin kıyısında. ne kadar hızlı koşarsa koşsun, bağırırsa bağırsın; muraşka kendini aşka o kadar kaptırmış ki, gerçek aşkını göremiyormuş. paryoşa suya atılmış gene yüzme bilmediğini unutarak...akıntıların arasında güçlükle birleşmiş elleri. paryoşa yukarı çıkmaya çabaladıkça muraşka aşağı batıyormuş.bir anda gözgöze gelmişler ve sözcüksüz konuşmaya dalarak bedenlerini teslim edip ölümsüzleşmişler.
son sözlerinde muraşka "yeniden bul beni paryoşa, bu defa gitmeyeceğim başka diyarlara!"demiş.
paryoşa son kez iri gözleriyle ışık saçmış, yüreğinde sevgiyle "ellerini bir daha bulacağım muraşka ve bu kez ait oldukları yerde kalacaklar!"demiş.
teslim etmişler kendilerini yeni bir hayata ve bu kez gene uzak iki şehrin insanları olmuşlar aynı duygulara aynı özelliklere sahip olarak.
ama bu defa o en eskilerin muraşka'sı ve paryoşa'sı direnmeyi asla kesmemiş, tutuşmuşlar elele, bambaşka bir grinin içine dalmışlar. ne muraşka ışığın parlaklığına erimiş ne paryoşa karanlığın korkusuna yenilmiş.
eş-ruhlar artık ayrılmamak üzere yeniden buluşmuşlar...'






devamını gör...

insanın neden yaratıldığı sorunsalı

güzel başlık. inanıyorsan tek bi cevabı var aslında, yukarıda bi arkadaş da yazmış, 'allah'a iman edip, sadece tekbir allahı yüceltip ona ibadet etmesi için yaratılmış' şeklinde. inanan herkes bu cevapta hemfikir zaten. lakin bu sefer de şöyle bir soru ortaya çıkıyor; 'tanrının insan gibi aciz bi varlık tarafından inanılmaya, tapılmaya, tekbir edilip yüceltilmesine ihtiyacı mı var?' ve konu burada kilitleniyor.
buradan sonra ya inananların bi çoğu gibi (asla yadırgamıyorum, çünkü cevabı yok) ortaya çıkan bu soruya kutsala hakaret muamelesi yapıp konuyu kapatacağız ya da insanın, diğer tüm canlılar gibi, evrimin bi aşaması olduğunu, yaratılmadığını, dolayısıyla yaratılma amacının olmadığını kabul edeceğiz.
bunun dışında verilen bütün cevaplar yersiz olacaktır. çünkü diğer bir yazar arkadaşın da dediği gibi çöldeki toz tanelerinin bile bi amacı, diğer canlılara,varlıklara bi faydası var. insanın bu konudaki durumunu söylemeye gerek yok sanırım.
devamını gör...

tanım istilası

bu iş gerçekten çığrından çıktı. sadece tanım girmiş olmak için bi kaç kelimeden oluşan, hiçbir bilgi taneciği bile içermeyen girdiler. buna bir önlem alınmalı. aksi halde çekilmez bir yer olacak burası. aksi, nalet.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim