rene yazar profili

rene kapak fotoğrafı
rene profil fotoğrafı
rozet
rene (editör)
karma: 19884 tanım: 1193 başlık: 221 apolet: 6 takipçi: 91
They told me all of my cages were mental, so I got wasted like all my potential.

son tanımları | başucu eserleri


cowboy like me

taylor swift communitysi içinde bile değeri bilinmeyen bu şarkıyı yazmak istedim.
taylor swift'in 9. stüdyo albümü evermore'un 11. şarkısı cowboy like me.
şarkının altyapısını ya da inşaasını anlatacak/eleştirecek kadar bilgim yok ama sözleri konusunda kendime güveniyorum.

bu şarkı bana swift dinlerken çokça hissettiğim film izliyormuş hissini en çok veren şarkılardan biri ve bayılıyorum buna.

birbirine romantik anlamda bağlı iki karakterimiz var ve şarkı bu iki kişinin tanışmasıyla başlıyor.


and the tennis court was covered up
with some tent-like thing
and you asked me to dance
but i said, "dancing is a dangerous game"
oh, i thought
this is gonna be one of those things


tenis kortunun çadır gibi bir şeyle kaplı olup altında dans edilmesi bana bir okul balosunu hatırlatıyor ama karakterlerin yetişkin olduğunu sonraki sözden anlıyoruz ki kadın (kadın ve erkek olduklarını düşünmemin sebebini sonraki sözlerde anlatacağım.) karakterimiz ilişkilerde tecrübeli ve dans teklif edildiğinde ne tarz bir şey çıkacağını bildiğini düşünüyor. bu kısmı şimdiye dönerek bitiriyoruz:


now i know
i'm never gonna love again.


o arada neler yaşandığını bu kadar güzel özetleyemezdi gerçekten. tanışmaktan şimdiye kadarki zamanda neler olduğunu bilmiyoruz ama aslında çokkk iyi biliyoruz bu söz sayesinde...


i've got some tricks up my sleeve
takes one to know one
you're a cowboy like me
never wanted love
just a fancy car
now i'm waiting by the phone
like i'm sitting in an airport bar
you had some tricks up your sleeve
takes one to know one


bazen romantik ilişkilerin başında karşınızdaki kişiyi sanki yıllardır tanıyormuş gibi hissedersiniz ya hani, işte o his bence ortak travmalardan kaynaklanır. burada da bu anlatılıyor diye yorumluyorum. "takes one to know one" deyimi türkçe'ye "kişi kendinden bilir işi." olarak çevirilebilir. kadın karşısındakinin de kendi gibi aslında aşkı değil zenginliği arayarak ilişkiler kurduğunu anlıyor ve belki de "bile bile lades" çünkü şimdi telefonun başında uçağını bekler gibi aramasını bekliyor adamın. telefonun başında beklemeyi "by the phone" sözcüklerini kullanarak anlatması da önemli bir ayrıntı ki bize bu olayın 80'ler 90'lar gibi bir zaman diliminde geçtiğini anlatıyor. zaten şarkının genel havası da o vintage aurayı destekler nitelikte.


you're a cowboy like me
perched in the dark
telling all the rich folks anything they wanna hear
like it could be love
i could be the way forward
only if they pay for it

you're a bandit like me
eyes full of stars
hustling for the good life
never thought i'd meet you here
ıt could be love
we could be the way forward
and i know ı'll pay for it


olayların ne olduğunu, bu kişilerin kim olduğunu tam olarak anladığımız kısma geldik. bu karakterlerin ikisi de aslında conman/conwoman denilen dolandırıcılar. hayatlarını zengin insanlarla ilişki kurup onları sömürerek geçiriyorlar. buradaki "cowboy" kelime seçimini irdelemek de önemli. tarihi olarak baktığımızda cowboylar aslen zengin çiftlik sahiplerinin yanında onların her işini gören kişilerdir. sadece inek gibi büyükbaş hayvanlara değil atlara da bakarlar, çiftlikteki diğer işlere de koştururlar. yani burada direkt conman demek yerine kendilerini bir çeşit duygusal cowboy olarak gördüklerini anlıyoruz, zenginlerin duygusal ihtiyaçlarını hallederek geçiniyorlar ki "i could be the way forward only if they pay for it" sözüyle de bu savım destekleniyor.

lakin nakaratın ikinci kısmına geldiğimizde bu görüş biraz düşüyor zira burada "bandit" ve "hustle" gibi illegal işlerin ipucunu veren kelimeler kullanılmış. yine kelime seçimleri dikkat çekiyor. bandit genellikle bir çetenin üyesi anlamında kullanılır. yani tek başına illegal işler yapan biri değil de bir grubun üyesi. iki karakter arasındaki bağı temsil ettiğini düşünüyorum bu kelimenin.


and the skeletons in both our closets
plotted hard to fuck this up
and the old men that i've swindled
really did believe i was the one
and the ladies lunching have their stories about
when you passed through town
but that was all before i locked it down


ve bridge! taylor swift dinleyenler bilir ki onun şarkılarında tüm fırtına şarkının köprü kısmında kopar. burada da böyle. tüm bu dolandırıcılıkların geçmişte kaldığını anlıyoruz. "skeletons" geçmişteki beraber oldukları insanları ya da genel olarak toplumu temsil ediyor olabilir. bu iskeletler karakterlerimiz arasındaki ilişkiyi bozmak için planlar yapmış. kadının dolandırdıkları gerçekten onun hayatının aşkı olduğuna inanmış, adamın dolandırdıklarının hepsinin onunla ilgili bir hikayesi var. "ama bunların hepsi ben onu kilitleyip kapatmadan önceydi." köprünün son kısmına geçmeden önce dramatik bir değişim oluyor burada hem sözlerde hem müzikte. bu sözde de "them" değil de "it" demesi düşündürücü. önceki bahsettikleri çoğul olarak bahsedilebilecek bir şeyken tekil bir zamir kullanıyor. çok emin olamamakla birlikte bence burada "it" direkt önceki hayatını temsil ettiği için böyle söylüyor.


now you hang from my lips
like the gardens of babylon
with your boots beneath my bed
forever is the sweetest con


ve şarkının son kısmı. beni hep ağlatan yer. hem söyleyiş şekli hem de sözler çok etkileyici. bu dörtlükte dikkat çeken şeylerden biri tabii ki "gardens of babylon" yani babil'in bahçeleri. bu bahçelerin neyi temsil ettiğini herkes az çok biliyor zaten: bolluk, bereket, ferahlık ve zenginlik. yıllarca dolandırıcılıkla aradıkları maddi zenginliği sonunda birbirlerine duydukları aşkta manevi olarak buluyorlar. "botların yatağımın altında" yani beraberler, birbirlerinin hayatındalar.
ama yine ve yeniden son dizede olaylar değişiyor. "sonsuzluk en tatlı kandırmacadır." burada "con" kelimesi tabii ki bilerek seçilmiş, şarkının tüm temasına uygun. kalbime hançer gibi saplanan bu söz kadının kim olduklarını unutmadıklarını hatırlatıyor. tamam buldular birbirlerini ama ne kadar sürecek? sonsuza dek mi? sonsuzluk en tatlı kandırmacadır.
devamını gör...

demet ablam hoş geldin

anlık feminist atak geçirten şarkı sözü. demet akalın'ın minnoş sesinden sonra adamın biri bir anda keko ağzıyla bu sözle girince bayılacak gibi oluyorum.
devamını gör...

hayatın anlamını arama sorunsalı

(bkz: yok ki)

kosssssskoca evrende bir kül parçasının atomlarındaki gibi miniminiminnacık bir şeyleriz en nihayetinde. çok bir anlam beklememek gerek.
devamını gör...

ot gibi yaşadığı halde günlük tutan birey

4 sene önce yazmışım: #387701
hala aynı düşünüyorum. eski günlüklerime bakmak da mental olarak zorlayıcı olsa da hoşuma gidiyor. nerelerden geldin be kızım sen dedirtiyor.

bence herkesin günlüğü, kişisel bir arşivi olmalı. illa oturup defter kalemle yazmaya gerek yok, telefonun not uygulamasına bile yazsan bir şeydir. ot gibi yaşamak bu düzenin bize zorla yaptırdığı bir şey. eminim buradaki yazarların %90'ı işten eve evden işe bir hayat yaşamak zorunda. yazmak bu otluğun aslında içinizden gelmediğini, dışarıdan bir baskı olduğunu hatırlatıcısı. aynı hayatları başka kafalarla yaşıyoruz. sabah işe giderken şahit olduğun bir tartışmanın sana ifade ettiğiyle bana ifade ettiği bambaşka. bireyselliğimizi, benliğimizi koruyalım çünkü sen buna değersin.*
devamını gör...

aşkım solucan olsaydım yine de beni sever miydin sorusu

"peki beni diğer solucanlardan nasıl ayırt ederdin?" diye devam sorusu olan sorudur.

bayılırım sevdiğim insanları böyle saçma sorularla darlamayı. son zamanlardaki favori sorum da "bir böcek olsaydın hangi böcek olurdun?" önce kafamdan bu kişi şunu der diye tahmin yapıyorum ama pek tutmuyor.
devamını gör...

kırmızı buğday

ahmet büke ilk kez okuduğum bir yazar oldu fakat bu kitabı son okuduğum olmayacak buna eminim.

kısaca kitaptan bahsetmem gerekirse: 1915-1922 yılları arasındaki ege bölgesini anlatıyor. bundan öncesinde akhisar'ın geçmişiyle ilgili birkaç bölüm okuyoruz, ana karakterimiz arap ali'yi anlamak için elzem bu bölümler de.

kitabı gerçekten çok sevdim. bu vatanın ne zorluklarla var olabildiğini bir kez daha hatırlattı. yazar o kadar yetenekli ki arap ali, yüzbaşı cemil, gani dayı gibi insanların acısı ne kadar hadsafhada olsa da bir an bile ajitasyon yapılmış gibi hissetmedim. aksine ben de onlarla acıyı yaşadım, düzeni sorguladım, kaybettim ve kazandım.

adnan bey, kahya mihail gibi adamların varlığı da bir kez daha cumhuriyet'e şükrettirdi.

genel olarak kitabın başlarında "ne oluyor, bunlar kim?" gibi bir alışma süresi yaşamış olsam da biraz içine girdikten sonra akıp gitti. olayların işlenişi, araya yedirilmiş masallar, geçmişe gidip gelişler hepsi çok özenli yapılmış ve kitabın dünyasına girmeyi kolaylaştırmış.

kitabın bittiği andan sonrasını çok merak etmeme rağmen yazarın bunu anlatmayışı hoşuma gitti. biraz tarih okuması yapmaya bile teşvik etti ki ben pek sevmem normalde.

ahmet büke'nin kalemiyle tanıştığım için mutluyum, ayrıca bu kitabı özellikle egelilere ve tarihe ilgi duyanlara şiddetle tavsiye ederim.
devamını gör...

bir üstteki yazar hakkında düşünülenler

bir baba olduğunu biliyorum. muhabbetimiz yok. evlatlara sağlık sıhhat kendisine sabır diliyorum.
devamını gör...

04.00 normal sözlük sigara zirvesi

mışıl mışıl uyurken midem kötü oldu uyandım. sebebi de lanet olası şehirde içine acı koymadan normal bir yemek yapamamaları. karbonatlı su içtim, minik küfürler eşliğinde sigara içiyorum şimdi de. şans eseri denk geldik zirveye...
devamını gör...

eurovision 2026

viyana'da yapılacağı duyurulan etkinlik.
birkaç gün önce duyurdukları yeni logo ile de eurovision takipçileri arasında ufak bir infial yarattı. gerçekten çok kötü yeni logo. yapay zekaya yaptırmışlar herhalde.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

the life of a showgirl

albüm çıkış tarihi 03.10.2025 olarak duyuruldu. önceki tanımda dediğim gibi max martin ve shellback ile çalışmış bu albümde. sevgilisi travis kelce'nin dediğine göre "banger" bir albüm olacakmış. full hareketli dans ettirecek şarkılar bekleniyor. albümün genel teması bir showgirl'ün sahne arkasında yaşadıkları üzerineymiş. şarkı listesinde açıklanan 12 parçadan başka parça olmayacağını söyledi taylor swift. (önceki albümünde 2 albüm yayınlamıştı 31 parça ile.)

şarkı listesi şu şekilde:


1. "the fate of ophelia"
2. "elizabeth taylor"
3. "opalite"
4. "father figure"
5. "eldest daughter"
6. "ruin the friendship"
7. "actually romantic"
8. "wi$h li$t"
9. "wood"
10. "cancelled!"
11. "honey"
12. "the life of a showgirl" (featuring sabrina carpenter)


albüm görsellerinden birkaç tane eklemeye geldim aslında. bu kadın kalbime iyi gelmiyor çuk fenayım.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

the life of a showgirl

taylor swift'in 12 ağustos 12:12'de* duyurduğu 12. albümü.
yeni albümün tema renkleri turuncu ve mint yeşili.
albüm kapağı henüz yayınlanmadı, türkiye saati ile perşembe günü gece 02:00'de yayınlanacak olan new heights isimli travis ve jason kelce kardeşlerin podcastinde açıklanacak. albüm çıkış tarihi de muhtemelen eylül sonu ekim başı olacak.
önceki 4 albümünün aksine dibine kadar pop bir albüm geleceği düşünülüyor. bahsettiğim önceki albümlerde jack antonoff ile çalışmıştı bu albümde red ve 1989'da da çalıştığı max martin ile çalıştığı söyleniyor.
1989 albümünün yarattığı etkiyi yaratacağını düşünüyorum. önümüzdeki 2 sene boyunca her yerde bu albümün şarkılarını duymaya şimdiden hazırlanın arkadaşlar.
hayranlarına hayırlı olsun diyelim.*
devamını gör...

bir kediye verilebilecek en güzel isim

benim bir kedimin adı isot. gerçek bir urfa beyefendisi olduğu için bu ismi kazandı ama o an aklıma balcan* gelmediği için bir miktar üzüldüm sonradan.
diğer kedimin adı momo. hava bükücü avatar'daki momo isimli lemurun gözleriyle aynı gözlere sahip bir hamfendi olduğu için o da bu ismi kazanmıştı.
yani bence kedinin özelliklerine göre seçilmiş isim en güzel isimdir.
devamını gör...

armysuzy

bitanecik baş editörüm, canım dostum, iyi ki doğdun ve bu pis dünyaya bir güzellik kattın. yeni yaşın fena bir yaş ama sen her şeyin üstesinden gelirsin. çok mutlu ve sağlıklı olduğun bir yaş olsun. seni çok seviyorum.

sen olmasaydın n'aaaapardıkkkk??
devamını gör...

ne malım var kadıya yedirecek ne dinim var şeytana verecek

bir iran atasözü.

ne mal dârem ki dîvân behored, ne din dârem ki şeytan bebered.

sadık hidayet'in kör baykuş kitabında geçiyor. çevirisini behçet necatigil yapmış.

hoşuma gitti bu laf. birçoğumuzu anlatıyor sanki.
devamını gör...

aziz bey hadisesi

bu kitabın bende iki özel yeri var:
1. hayatımda ilk kez gittiğim kitap mezatından ilk aldığım kitap.
2. ayfer tunç'un çok iyi bir yazar olduğuna karar verdiğim kitap.

tüm bunlara rağmen kitabı beğenmeseydim kötü olurdu. gerçi beğenmeseydim ikinci madde var olmazdı zaten, neyse.

kitabın iki farklı basımı var anladığım kadarıyla, ilk basımda aziz bey hadisesi ile birlikte başka hikayeler de mevcut ama benim de okuduğum olan ikinci basımda sadece kitaba adını veren öykü var. aziz bey'in yaşamını ve ölümünü okuyoruz hikayede, basit bir adam değil tanburi aziz bey. aşkı için izini dilini bilmediği beyrut'a gidecek kadar gözü kara ama eline tamburunu alıp da işte ben bunu yapacağım diyemeyecek kadar da korkak. dedesi ve babasından da bahsediyor hikaye, oradan anlıyorsunuz neden böyle olduğunu biraz da.

aslında hikaye diyor ki kimse basit değildir. herkes zamanla eksilir ve eskir. ayfer tunç'un böyle bir yazar olduğunu da diğer kitaplarını da okudukça anladım zaten. bambaşka birini, çok şahsına münhasır birini anlatırken aslında herkesi anlatıyor. aynı zamanda toplumun geçirdiği dönüşümlere bir selam çakıyor.

hem gülümseten hem iç burkan, yalnızlığı, sevmeyi, hesaplaşmayı, çözümler bulmayı anlatan bir kitaptı. tavsiye edilir.
devamını gör...

güne bir erkek yalanı bırak

"ailem takip ediyor fotoğrafımızı paylaşamam."
ayyynen kardeşim ailendir kesin, yedik.
devamını gör...

yazarların müzik zevkini en çok belirleyen şarkı

sene 2009, muhtemelen bir dini bayram çünkü halamın evindeyiz. ve onların interneti var. o zamanlar yalvarmama rağmen babam eve internet bağlatmıyordu ve tüm arkadaşlarım facebook'ta pet society falan oynayıp okulda onları konuşuyorlardı. ben de her bulduğum internetli bilgisayarda facebook'a giriyordum o yüzden. içerde büyükler konuşurken fırsattan istifade girdim facebook'a ve karşıma çıkan ilk şey bu oldu:



allah'ım, nasıl bir büyülenme yaşadım anlatamam. ingilizceye merak salmışım, yarım buçuk bir ingilizcem var ama zaten şarkının sözleri öyle zor da değil, biraz anlıyorum, ama klip bile başlı başına yeter. "pick-me-girl" eramdayım. herkesten farklıyım, kızların hoşlandığı şeylerden hoşlanmam, asla pembe giymem.* klip tüm benliğimin vücut bulmuş haliydi yani. ve böylece taylor swift hayatımın bir sürekliliği haline geldi.

eve internet bağlatıldığında tüm şarkılarını indirmiştim, 15 yaşındayken a place in this world'ü ağlayarak ezberleyene kadar dinlediğim ve sonra tahta kalemiyle (silinebilir kalem çünkü annem beni öldürür shshs) gardıropumun üstüne sözlerini yazdığım gün hala aklımda.


i don't know what i want, so don't ask me, 'cause i'm still trying to figure it out...


aslında belli bir müzik tarzım yok her tarzdan sevdiğim şarkılar vardır ama dinlediğim şarkıların %85'ini taylor swift tarzı pop oluşturuyor.

normal şartlarda başka bir şarkıcı hayatımda bu kadar yer etmezdi ama taylor swift ile beraber büyüdüm, ben 18 olup evden ayrıldığımda o never grow up'ı çoktan yazmıştı, ben 22 olduğumda o 22 isimli şarkısını çoktan çıkarmıştı, vs. vs. bu kadar uzun süreler bu kadar çok dinlenmesi ve 20 senelik hayranlarının olması da bu yüzden muhtemelen.
devamını gör...

yazarların en sevdiği film türü

zaten sıkılmadan izleyebildiğim tek film türü var. o da animasyon filmler. teknik olarak tür sayılıyor mu bilmiyorum, çocuk filmi gibi bir şey de olabilir tür olarak ismi, bir çoğu çocuk filminden daha fazlası ama emin olun.
devamını gör...

yazarların favori roman türü

edit: dahlvier tek tür seçin demiş yaaa o yüzden fantastik diyorum ben de ama ilk yazdıklarım da kalsın.*

bu aralar favorim fantasy romance (fantastik romantik). sarah j. maas ve rebecca yarros sağ olsun ikisi beni acayip bağladı.
genel anlamda favorim de fantastik olabilir ama bilim-kurgu ve polisiye de çok severim. özellikle reading slump denilen okuyamama hastalığına tutulduğumda gizemli bir polisiye patlatırım keyfim yerine gelir.
zaten lise zamanlarımda bana okuma alışkanlığı kazandıran kitaplar da sherlock holmes ve miss marple romanları olmuştur. gönül bağım var.
tam türünü çıkaramayacağım bir tarz roman daha var. az önce @insan olun biraz abimle istişare ile bu türe toplumsal gerçekçi romantik demeye karar verdik. şükran yiğit, melisa kesmez, ayfer tunç gibi yazarların kitaplarını içeriyor bu tür. bu romanlar da favorilerimden.

kesin filozof tayfadan linç yerim ama en sevmediğim tür de felsefe. daral geliyor, bunalıyorum, asla okumak istemiyorum felsefe kitapları. buna tek istisnam wilhelm schmid oldu, dili akıcı olduğu için o da.
devamını gör...

yazarların vay anasını dediği canlı performanslar

belirli bir performans değil ama taylor swift - eras tour sahnesinin tamamı. üç buçuk saat boyunca hem dans edip hem şarkı söylemek, üstelik bunları neredeyse hatasız yapmak her yiğidin harcı değildir diye düşünüyorum. respect queen.

şuraya da birkaç video bırakayım.







bunların hepsi aynı konser!
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim