sadbutrue yazar profili

george 'un "take it easy" repliği favorimdir. bu repliği sıkça kullandığı bölümdeki coffee sahnesi de beni kahkahaya boğar.

istanbul alan kodluysa açmıyorum, dolandırıcı çıkıyorlar. haricinde bir akrabamın arıyor olması beni daha çok gerer.

sevgili yazar dostum, sizin kafa yapınıza ulaşabilen insan sayısı o kadar az ki... her çağda olduğu gibi bu çağda da insan değerinin makam, mevki, kazanılan para ile ölçüldüğü yanılgısı hakim. bunu ortadan kaldıracak olansa insanın ulaşacağı, zihniyet ve bilinç seviyesi. doğru yoldasınız, doğru yoldayız. umarım sayılarımız artar da bu yanılgının yerini bilgili, hoşgörülü, ahlaklı ve erdemli olmak alır.

çünkü ayıptır, yasaktır. kızın dizini kırıp, sus pus oturması, kendisine "hadi kızım çay koy, misafirlere kahve yap, yemek getir vs." denmediği sürece put olması makbuldür. gözü daima biten çay bardağında olmalıdır, bir milisaniye çay koymakta, servis yapmakta gecikirse vay haline; bu ne biçim kız olur. bu kafadaki aile yapılarının böylesine türemiş olması korkutucu, mide bulandırıcı. üzülüyorum, çok üzülüyorum...

selamını aldığı sürece sorun olmayan eylemdir. ben artık selamımı almayan insanlardan alışık olduğumdan bir karşılık da beklemiyorum. ağaç, böcek, kuş... hepsiyle selamlaşıyorum.

savaş suçluları tarafından kendisine kız kardeşi yedirilen gencin intikamı.

sanılanın aksine bağımlılık yaratmıyor (belki de maddi anlamda yeni dövmeleri karşılayamayacak olmamadan da kaynaklı olabilir). yaptırmadan önce ne üzerine öyle senelerce düşünmeye ne de yaptıracağınız dövmenin büyük anlamlar taşımasına gerek olduğunu düşünmüyorum. zaten vücudunuz iradeniz dışında oluşan yara izleriyle, doğum lekeleriyle, çatlaklarla vs. dolu. öleceğim ana kadar benimle birlikte olacak, tamamen benim isteğim doğrultusunda vücuduma kazınmış olan dövmelerimi taşımak hoşuma gidiyor. iyi ki de yaptırmışım, yaptıracağım.

staj dönemi. iddia ediyorum türkiye'de staj süreci böylesine berbat yürütülen bir meslek daha yoktur.

opt impressive parfüm. yıllar önce annem tarafından tarafıma hediye edilmişti. lanet olasıca koku daha sonradan üretimden kaldırıldı veya bir daha ithal edilmedi. yıllardır hayatım eksikmiş gibi hissediyorum. bu koku olmadan hep biraz eksiğim. hiçbir koku o değil.

yağmurda ıslanmanın romantizm olması sevdiğin kişiyle birlikte bu durum içinde kalmış olmaktan gelir. sevilenle yapılan her şey biraz romantizm barındırır içinde. onun dışında yağmurda ıslanmak, üstündeki giysilerle duş almayı deneyimlemek gibi bir şeydir. ıslak, yapış yapış ve rahatsız edici...

hukuk fakültesi.

önünde koca bir pasta vardır ancak aldığın her çatalda ağzında oluşan tat tarif olunmaz bir acıdır.

türkiye'de 17 yaşını tamamlamış olup medeni hali bekar olan herkesin girdiği kategoridir.

o

silence of lambs filminde ajan clarice starling ile hannibal lecter arasında geçen diyalogda sıkça kullandıkları "verilen bir şeye karşılık" anlamına gelen (hannibal'ın deyimiyle "ı taught you things, you tell me things") latince deyimdir. ajan starling yakalamaya çalıştıkları seri katil hakkında hannibal'dan yardım alırken, hannibal da ajan starling'in kendisi hakkında bilgiler alarak onun ruhsal analizini yapmaktadır. filmdeki en önemli diyalogdur. keza filmin adı bu diyalogda saklıdır.

bilginin artması insanda mutluluk yaratır. bilmenin verdiği haz bir noktada o kadar çekici hale gelir ki insan daha çok bilmek, daha çok anlamak ister. bilgi arttıkça bilgisizliğe olan tahammül azalmaya başlar. öyle bir azalma ki gerçek anlamda "bilgisiz" ile edilen sohbet artık zaman kaybı haline gelir. çünkü seninle aynı bilgi seviyesine ulaşamamış ya da ulaşmak konusunda herhangi bir istence sahip olmayan insandan alış-verişin sınırlı hale gelir. bu sınırlılık ile gelen düşünce ise "bilgi anlamında karşımdakinden bir şey alamıyorsam, karşımdakine de bir şey veremiyorsam diyalogda olmanın ne anlamı var ki" olur ve insan yavaş yavaş yalnızlaşmaya başlar. çevresinde artık çok az insan kalmıştır. o insanlarla da edeceği sohbetin kıymetini bilecektir. üzüntülü olmanın aksine bilgisini arttıran insan artık daha huzurludur.

kısa bir süre önce yapmayı (nihayet) bıraktığım eylemdir. kıyas, muadili olan şeyler arasında yapılır ancak herkes nevi şahsına münhasırdır. dünyada iki kişi yoktur ki tüm varoluşuyla birbirlerinin tıpatıp aynısı olsun.

bunu bir de bozucu şarta bağlayanlar var. "....... yaparsan/yapmazsan hakkımı helal etmem". örneğim babaannem, böyle bir bombayı sülalenin ortasına attı ve vefat etti. toprağı bol olsun.

zoru seçtiysen seçimlerine katlanacaksın, kolay yoldan bitirmek yakışık almaz.

her sabah öyle bir hayata uyanıyorum ama gün içinde kanser oluyorum.*