new york çıkışlı orta doğulu hard rock grubu. 60'ların sonunda baya ünlü olmuşlar ancak popülerlikleri altmışlarda israil ve arap ülkeleri arasında çıkan altı gün savaşlarında israil'e yanlayan abd'nin arap kültürünü sempatik gösteren her şeyi sansürlemesiyle underrated kalmış. neyse ki erkin koray abimiz kimselerin duymamasından istifade bir iki aranjlamış.
sadece erkin koray değil milenyumun sonunda efsaneleşen çamur grubunun halim öyle'si de burdan aranjdır.
seine nehri üzerindeki bir köprüde başlayıp, galata köprüsünde biten güzel, dramı tadında bir hikaye. filmin müzikleri harika.
son gösterisinde attığı bıçakla bir kez daha bir asistanını yaraladığı için kariyerinin bittiğini düşünen sirk şovmen'i gabor, bir köprüde hayattaki başarısızlıklarla tükenmiş intihar etmek üzere olan adele ile karşılaşır. sicili bozuk, yeteneksiz bıçak fırlatıcısı gabor için zaten hayatından vazgeçmiş adele'den daha iyi bir asistan adayı olamaz ve olaylar gelişir...
2007 yapımı yerli bir film. safa önal yazmış, yönetmiş.
2007 yapımı olmasına rağmen görüntüsü o kadar kalitesiz ve berbat bir film ki sanki 80'lerde çekilmiş, dijitale aktarılan versiyon da sanki tv'den handycam ile çekilmiş gibi. linç yemeyeceksem safa önal türk sineması için özel bir isim, ah güzel istanbul, vesikalı yarim, tatar ramazan gibi bir çok şahesere imza atmış ama bu film için senaryosu 15 yaşında biri tarafından yazılmış gibi. üstüne saçma sapan oyuncuların çok kötü oyunculuklarıyla önemli rollerde oynayıp, çok büyük ustaların çok kötü tasalanmış karakterler için küçük rollerde görünüp kaybolduğu bir film. bu kadar iyi kadro ile nasıl bu kadar kötü bir film yapılmış olabilir diyeceğimiz bir film.
uluslararası enerji ajansı, enerjiye erişimin bir temel hak olduğu ancak belirli bir maliyetle üretilerek elde edilmesi nedeni ile ücretsiz olmayan bir temel hakka erişim yöntemi üzerinde uzlaşır. bunu "enerji arzı güvenliği" kavramı ile tanımlar. bu tanıma göre tüm devletler hatta bm çatısı altında devletler arası bir ittifak "enerji kaynaklarının satın alınabilir bir fiyattan kesintisiz bir şekilde ulaşılabilirliğini" sağlamak için düzenleme yapmak zorundadır.
türkiye'de bu epdk ile sağlanır.
örnek olarak bu kurumun yaptığı düzenlemeler sayesinde farklı kaynaklardan tedarik edilip, farklı özel dağıtım şirketleri ile tüketiciye ulaştırılmasına rağmen konut için elektriğin kilowatt/saat fiyatı, doğalgazın metreküp fiyatı, benzin, mazot fiyatları çok küçük regülasyonlar dışında neredeyse aynıdır. tedarikçinin birim miktar doğal gaz, elektrik, akaryakıttan elde edeceği kar net rakamlarla sınırlandırılmıştır.
bu sayede deprem, pandemi gibi milletin zıvanadan çıktığı dinlenme tesislerinde 500 liraya bisküvi satıldığı kriz anlarında bile elektrik, benzin/mazot belirlenen fiyattan yukarı çık(a)madı.
kırım, ukrayna bölgesinden başlar özbekistan, türkmenistan, kazakistan'a kadar devam eden bir coğrafyaya yayılır.
eski sovyet filmlerine baktığınızda bile sovyet toplumu içinde türk kültürünün ne kadar baskın olduğunu görebilirsiniz. çok uzak bir geçmişte değil, o günden bu zamana yaşanan değişim bile çok açık.
ayna diye bir müzik grubu vardı, belki hala vardır. oldlar iyi bilir. klipleri kısa film tadındaydı. kısa film derken baya klişe arabesk yeşilçam filmlerinin kısa versiyonu gibi. oğlum 7-8 yaşındayım ben annem yaramazlık yapmayayım diye kral tv'yi açmış otutturmuş televizyonun önüne. niye benim psikolojimi bozuyorsunuz.
ayna-gelincik.
bol spoiler. olay gecekondu bir mahallede geçer. esas oğlan kıza aşık, kız tekstil atölyesinde çalışıyor. düğün hazırlıkları filan yapıyorlar. kızın patronu çayına ilaç koyup, tecavüz ediyor. kız kötü yola düşüyor. oğlan bunu genelevde buluyor. yüzüğü suratına atıyor. kız intihar.
ayna- sapasağlam
oğlan kıza aşık. kızın saplantılı bir aşığı var. saplantılı kızı tehdit edip, esas oğlanı öldüreceğini söyler. kız esas oğlanı korumak için sanki onu sevmiyormuş gibi yapar. saplantılı kızla beraber olur. bir süre sonra kızı döver, kötü davranır. kız intihar eder. esas durumu öğrenir, saplantılıyı öldürür, çatışmada o da ölür.
ayna-sen unutma beni
tamirci vokal erhan abiyle, esas kız aşkı bu sefer. kız, tamirci yavuklusunu gördüğü bir akşam eve dönerken bir inşaatın önünden geçer. inşaatta barzolar kızı yakalayıp tecavüz eder. tamirci erhan abi ve diğer vokal tamirci cemil reis 17-18 anahtarı kapıp yetişir. barzoları öldürüp kızı kurtarırlar. ikisi de hapise. bizimkiler maphusluk çekerken kızın ailesi de kızı zorla başkasıyla evlendirir. film biter.
illa hikayeli klip yapacaksanız şöyle azıcık fırıl fırıl olsun.
(bkz: gazapizm)-(bkz: bu dünya)
haftada üç kez özel mesajdan analı, bacılı küfür etme, 5 kez müstehcen görselli tanım girme, bir kere de iban'a para istemek suretiyle dolandırıcılığa teşebbüs hakkı veriliyor bana. ama sadece bana veriyorlar bu hakkı. çünkü torpilliyim ben.
çoook eskilerden bir şifreydi. kendine ezoterik bir görüntü vermeye çalışan tüm türkiye genelinde bir grup genç narocular adında bir klan oluşturmuştu. nuri alço revival organization... gülmeyin arkadaşlar sosyal medyanın olmadığı zamanlarda sosyal kulüpler böyle oluşturuluyordu ve insanlar böyle eğleniyordu. klana dahil olabilmek için herhangi bir şehirde işlek bir noktaya sprey boya ile nuri alço ya da naro yazıp fotoğraflamanız gerekiyordu. bir ara öyle bir salgına dönüştü ki, bu duvar yazıları bir underground külte dönüştü ve naroculuk ülke sınırları dışına çıktı.
şans kapıyı kırınca adlı filmde dünyanın öbür ucunda, istanbuldan uçakla 1,5 gün mesafede, okyanus ortasında barboonia adasında bir yarışmadan tatil kazanan kuddusi yurdum ve ailesi, adada caddelerden birinde bu yazıyla karşılaşır.
gerçi klan amacına ulaşmış denebilir. yeşilçam yıllarından sonra tam gözden kaybolan, unutulmuş terkedilmiş bir yeşilçam ünlüsü dramı olacakken nuri alço yeniden gündeme gelmiş, önce ufak tefek diziler, filmler, sonrasında tekrar hatırlanmıştır.
seri daha ilk film çekilmeden önce üçleme olarak tasarlanmıştır.
gelin filmi, özellikle daha sonra restore edilen versiyonu ile birlikte çekildiği yıl olan 1973 yılı istanbul'a dair muhteşem manzaralar içerir.
dönemine göre güçlü bir oyuncu kadrosu vardır. başrolde gelin meryem'i hülya koçyiğit canlandırmıştır. ali şen alışık olduğumuz rollerinin dışında bir drama oyuncusu olarak, meryem'in zalim kayınpederi ilyas ağadır. benim için underrated durumlardan biri filmin çocuk oyunculardan kahraman kıral'ın oynadığı osman karakteri. kahraman kıral aynı yıl(1973) canım kardeşim filminde de kahraman rolüyle muhteşem bir oyunculuk göstermiştir.
filmde yozgat'tan istanbul'a göç etmiş bir geniş ailenin istanbul'a tutunma serüveni anlatılır. baba hacı ilyas, eşi, oğulları, gelinleri ve torunlarıyla istanbul'a göç etmişlerdir. hacı ilyas bakkallık yapmaktadır. oğulları ise ellerindeki tüm imkanlarıyla işleri büyütmek için çabalamaktadırlar. bu sırada hacı ilyas'ın torunu osman hastalanır. ancak osman'ın babası veli de dahil olmak üzere kimse durumu çok ciddiye almaz. osman'ın annesi meryem ise oğlu için yanıp tutuşmaktadır. hastahaneye götürür ve hastalığının tedavisinin pahalı bir ameliyattan geçtiğini öğrenir. ancak hacı ilyas ve ailenin geri kalanı bu durumu önemsemez ve sürekli erteler. çünkü o sırada sürekli dükkanı ve işleri büyütmekle meşguldürler ve tüm para işlere akar. meryem ise evladı için çırpınmaktadır.
filmle ilgili lütfü akad'ın sinematografisine hayran olmamı sağlayan anlardan biri ;
kurban bayramı arifesinde kurbanlık koç eve getirildiğinde osman, dedesi ilyas ağaya kurban ne demek diye sorar. dedesi ilyas ağa çocuğa hz.ibrahim ve ismail kıssasını anlatır. ibrahim oğlunu kurban edeceği sırada elinde bıçakla beklerken, gökten ibrahim'e bir koç gelmiştir ve ismail kurban olmaktan kurtulmuştur.
filmde ise kurban bayramı sabahı osman'ın hastalığı nükseder ve ölür. bunun üzerine gelin meryem çılgına döner. osman'ın tabutu evden çıkarken, tabutun peşinden perişan ilerleyen anne meryem, arife günü alınmış ve kapıda kurban olmak için bağlı bekleyen koçu görür. koşup kurbanın yanında duran bıçağı alır, koç'un bağlı olduğu ipi keserek onu serbest bırakır ve oğlunun tedavisini sürekli işleri büyütmek için erteleyen dede hacı ilyas'a dönüp elinde bıçakla kurban bayramın mübarek olsun hacı ilyas, allah kurbanını kabul etsin diye bağırır.
kıssada koç kurban edilip oğul kurtulurken, filmde bu defa oğlan kurban olmuş ve koç kurtulmuştur.
tiyatro oyunları ile ne kadar güçlü bir kalemi olduğuna aşina olduğumuz ferhan şensoy'un kitaplarından biri.
şans kapıyı kırınca filmi süreci ile başlayan küba seyahatini ve izlenimlerini aktarıyor. hem bir filmin çekim sürecindeki arkaplanı, hem bir gezi yazısı tadında, başarılı bir iş bence.
kitaba dair izlenimlerim ve aklımda kalanlar;
şans kapıyı kırınca filminin kübaya turlar düzenleyen bir şirket tarafından finanse edilmiş olması. sanat genelde böyle işler. siz ekranda/perdede oynayan şeye bakarken, onu finanse eden kişinin istediği şöyle bir küba seyahati fikri zihninizde yeşermeye başlamıştır bile.
zeki alasya'nın mason olması. gerçi masonlukla ilgili ezoterik hikayelerle filan büyüdüğümüz için hep garip karanlık bir şey gibi gelmiştir bana. hep böyle ünlüler ile ilgili söylentiler filan... belki o yüzden aklımda kalmış böyle direk birinci ağızdan ve yalanlanmayan bir hatıratta yer alması aklımda kalmış nedense. zeki alasya'nın kübaya gider gitmez oradaki mason locasını ziyaret etmesi, hediyeler götürmesi, hediyeler alması ...
ferhan şensoy'un tam da zihnimde şekillenen entelektüel karakterle örtüştüğünü görmek... bir şehre gittiğinde oranın sahaflarını, sanat galerilerini, sokak meyhanelerini gezip, hikayeler devşiren, tiyatrolarını gezen, oradan dönerken bavuluna tablolar doldurarak dönen bir adam. neden bir efsane olduğunu bir kez daha anlıyorum.
bence mükemmel bir seslendirme sanatçısı. sadece ses tonu değil, tiyatrodan gelen act yeteneği ile kitaptaki diyaloglarda duygunun karşı tarafa geçmesi için allah vergisi bir yeteneği var.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.