1998 yapımı coen kardeşler filmi. kendisine bay lebowski yerine "the dude" (ahbap) denilmesini isteyen anti-kahramanımız kaygısız bir hayat sürmektedir. bir gün basit bir isim karışıklığı nedeniyle borçlarını ödemeyen kendisiyle aynı ada sahip zengin bir adam yerine ahbap'ın değer verdiği halısına zarar verilir. o da halının parasını istemek için zengin kişinin kapısına dayanır.
yönetmenler: joel coen, ethan coen
oyuncular: jeff bridges, john goodman, julianne moore, steve buscemi, philip seymour hoffman, john turturro
oyuncular: jeff bridges, john goodman, julianne moore, steve buscemi, philip seymour hoffman, john turturro
1998 rus film eleştirmenleri derneği - en iyi yabancı film
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "mırmır" tarafından 23.11.2020 15:08 tarihinde açılmıştır.
1.
hollywood 'un en değerli aktörlerinden, jeff bridges, john goodman, steve buscemi ve john turturro 'yu bir araya getiren enfes film.
kabul edelim dude abimiz hepimizin imrendiği bir karakterdir. ayrıca, film içinde unutulmaz onlarca sahne olmasına rağmen, en sevdiğim sahne, dude karakterinin walkmanden bowling maçı kayıtlarını 'dinleme' sahnesidir. aklımda geldikçe sebepsiz gülerim..
kabul edelim dude abimiz hepimizin imrendiği bir karakterdir. ayrıca, film içinde unutulmaz onlarca sahne olmasına rağmen, en sevdiğim sahne, dude karakterinin walkmanden bowling maçı kayıtlarını 'dinleme' sahnesidir. aklımda geldikçe sebepsiz gülerim..
devamını gör...
2.
dil okulunda tanıştığım iranlı bir arkadaş vardı. adı mutlu anlamına gelen rozbe'ydi. bu herif evlenerek almanya'ya gelmiş aylağın tekiydi. ödev yapmaz, esrar içip tüm gün boş takılırdı. işe gir derdim, benim param var dükkan açacam derdi. ulan işçi olmadan, işi öğrenmeden patron nasıl olucan batarsın dedim, dinletemedim. sonra boş bir adam olduğu ve aylaklık dışında hiç bir şey yapmadığı için karısı kıçına tekmeyi koyup, köyüne yolladı.
bu arkadaşı niye anlattım? çünkü bu arkadaş bana hayatımda izlediğim en iyi film diye, the big lebowski'yi tavsiye etti. keyifçi biri olduğu için dur bir izleyeyim dedim.
tabi film hakkındaki yorumlara falan baktım üff müthiş. bu gazla gidip oda arkadaşıma, akşama iyi bir film buldum izliyoruz dedim ve projeksiyonu kurdurdum. cips kola artık ne abur cubur bulduysak alıp geçtik karşısına ve izledik.
bak sıfır şaka, berbat bir film. o iranlı kadar bomboş bir filmdi. iranlının bomboş bir adam olmasını neden anlattım? işte film de o kadar boştu. öyle boştu ki içinde karadelik oluşmuş, vakumluyordu. o kadar kötü bir film ki, beğenenlerin para aldığını düşünüyorum. şakaları hiç komik değil. gülmeyi bırak, espri yapıldıkça ağladım. içim kan ağladı yeminle, acı çektim bu filmi izlerken. bu tanım kadar boş bir film, daha ne diyeyim? senaristi hasta oldu da üzülmesin diye mi öyle diyorsunuz? söyleyin bende bileyim.
bu arkadaşı niye anlattım? çünkü bu arkadaş bana hayatımda izlediğim en iyi film diye, the big lebowski'yi tavsiye etti. keyifçi biri olduğu için dur bir izleyeyim dedim.
tabi film hakkındaki yorumlara falan baktım üff müthiş. bu gazla gidip oda arkadaşıma, akşama iyi bir film buldum izliyoruz dedim ve projeksiyonu kurdurdum. cips kola artık ne abur cubur bulduysak alıp geçtik karşısına ve izledik.
bak sıfır şaka, berbat bir film. o iranlı kadar bomboş bir filmdi. iranlının bomboş bir adam olmasını neden anlattım? işte film de o kadar boştu. öyle boştu ki içinde karadelik oluşmuş, vakumluyordu. o kadar kötü bir film ki, beğenenlerin para aldığını düşünüyorum. şakaları hiç komik değil. gülmeyi bırak, espri yapıldıkça ağladım. içim kan ağladı yeminle, acı çektim bu filmi izlerken. bu tanım kadar boş bir film, daha ne diyeyim? senaristi hasta oldu da üzülmesin diye mi öyle diyorsunuz? söyleyin bende bileyim.
devamını gör...
3.
coen kardeşlerin yönettiği 1998 yapımı kült diyebileceğimiz bir film. aslında konusuna göz attığımızda basit bir konu gibi. bir isim karışıklığı, arkasından yaşanan olaylar silsilesi. ancak öyle mükemmel oyunculuklar vardır, konuyu öyle bir işlemiştir ki yönetmenler karşımıza yıllarca unutulmayacak bir hikaye çıkmıştır.
film bir çok açıdan değerlendirilebilir ancak ben varoluşçuluk açısından değerlendirmek istiyorum ve sizlerin de bu bakış açısıyla yeniden izlemenizi isterim. varoluşçu felsefenin önemli kavramları olan otantik yaşam ve konformist yaşam filmde çok açık bir şekilde işlenmiş. ve tabi ki hayatım anlamı veya anlamsızlığı (burada tabi albert camus'ye göndermeler yapılmış) yine filmde çok bariz bir şekilde işleniyor.
kahramanızmız (gerçi filmin başında lebowski tanıtılırken "bir adam vardır, buna kahraman demeyeceğim, zaten kahraman nedir ki" deniliyor) lebowski hayatı ciddiye almayan, toplumsal normları reddeden, otantik yaşamaya çalışan bir kişilik. elalem ne der başkaları nasıl yaşar diye düşünmeyen, aslında çok zeki ve iş bilir bir adam olmasına rağmen "boş beleş" yaşayan biridir. onun dışındaki herkes kendisini "bir şey" olarak gösterir veya görür. diğer lebowski zengin olarak tanıtır kendini oysa ki karsıdır zengin olan ve kızının vakıfından gelen parayla geçinir. lebowski'nin kankası walter film boyunca şabat gününden bahseder (yahudilikte kutsal günlerden biri) ancak anlarız ki yahudi bile değildir. yine film boyunca yaşamın ve ölümün anlamsızlığı absürdlüğü gözümüze sokulur.
the big lebowski sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri olarak tarihe geçmiştir.
film bir çok açıdan değerlendirilebilir ancak ben varoluşçuluk açısından değerlendirmek istiyorum ve sizlerin de bu bakış açısıyla yeniden izlemenizi isterim. varoluşçu felsefenin önemli kavramları olan otantik yaşam ve konformist yaşam filmde çok açık bir şekilde işlenmiş. ve tabi ki hayatım anlamı veya anlamsızlığı (burada tabi albert camus'ye göndermeler yapılmış) yine filmde çok bariz bir şekilde işleniyor.
kahramanızmız (gerçi filmin başında lebowski tanıtılırken "bir adam vardır, buna kahraman demeyeceğim, zaten kahraman nedir ki" deniliyor) lebowski hayatı ciddiye almayan, toplumsal normları reddeden, otantik yaşamaya çalışan bir kişilik. elalem ne der başkaları nasıl yaşar diye düşünmeyen, aslında çok zeki ve iş bilir bir adam olmasına rağmen "boş beleş" yaşayan biridir. onun dışındaki herkes kendisini "bir şey" olarak gösterir veya görür. diğer lebowski zengin olarak tanıtır kendini oysa ki karsıdır zengin olan ve kızının vakıfından gelen parayla geçinir. lebowski'nin kankası walter film boyunca şabat gününden bahseder (yahudilikte kutsal günlerden biri) ancak anlarız ki yahudi bile değildir. yine film boyunca yaşamın ve ölümün anlamsızlığı absürdlüğü gözümüze sokulur.
the big lebowski sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri olarak tarihe geçmiştir.
devamını gör...
4.
filmin en büyük esprisi acayip karmaşık senaryosunun film açısından hiçbir önem taşımamasıdır. her sahnesi müthiş komik olan bu filmde senaryoya odaklanıp olayı çözmeye çalışırsanız bir nevi filmi bok ediyorsunuz. önemli olan son değil sona giden hikaye meselesi.
devamını gör...
5.
bu filmi izlememiş olan biriyle hiçbir sorunum olamaz...
izleyip beğenmiş biriyle de.
fakat biri çıkıp ''komedi filmi diye izledik, hiç gülmedik'' derse.. izlediği halde derse bir de bunu...
ne bileyim ya...
sözlük rozetini alabilmek için gün sayıyorum ben bu filmin, o derece severim.
izleyip beğenmiş biriyle de.
fakat biri çıkıp ''komedi filmi diye izledik, hiç gülmedik'' derse.. izlediği halde derse bir de bunu...
ne bileyim ya...
sözlük rozetini alabilmek için gün sayıyorum ben bu filmin, o derece severim.
devamını gör...
6.
en sevdiğim film sorulduğunda verdiğim cevap. ilk türkçe dublajlı izlemiştim. dublajda (amatör işlerden bahsetmiyorum) zaten ülke olarak iyiyiz ama bu filmin türkçesi başka güzeldi.
ahbap'ın (bkz: the dude) askerleriyiz. taş devri'nin (bkz: the flintstones) çocukken verdiği keyfi, bu film yetişkinlikte verir.
hem komik olan hem de saçma olmayan, süper eğlenceli bir filmdir. genelde komedi filmi olarak geçer ama aslında çoğu komedi filminden farklıdır. güldürme taktikleri kullanılmaz yapıtta ama filmdeki kimi olaylar yerlere yatma sebebidir.
the dude'ın dostum olmasını istediğim bir dönemim bile olmuştu eskiden. abd, hiç gidip de yaşamak istediğim bir yer olmamıştır ama ahbap'ın yaşadığı hayat cidden de cazip. ha, kendisi olmak, walter ile dost olmak istemezdim ama onun bir dostu olmak isteyebilirdim. hehe. o hisler geçti artık elbette.
yani bu filmdekinden daha ideal bir kasting olabilir mi böyle bir film için, bilemiyorum. her karakter hem çok renkli hem de çok inandırıcı. sinematik bağlamda the big lebowski'nin, coen kardeşlerin en iyi filmi olmadığı söylenebilir belki lakin yapımın herhangi bir falsosunu da göremiyorum ben şahsen.
filmin diğer parladığı yönü de müzik kullanımı ve buradaki müziklerle harika giden sahneler. veya sahnelerle giden müzikler diyelim. ki burada gece ve gündüz, elmas bir yüzük ve bir teneke parçası kadar farklı sahnelerden ve buralarda kullanılan müziklerden bahsediyorum. muazzam bir başarı yakalanmış bence bu bakımdan, filmde.
bowling'in, temel aktivite olarak seçilmesi de çok iyi olmuş burada bence. belki de filmi böyle alışıp sevdiğimdendir ama mesela bir beyzbolu, basketbolu, bilardoyu falan düşünemiyorum onun yerine. bowling hiç oynamadım ama filmde iyi ki karakterler bowling oynuyorlar diyorum. haha.
filmin sayısız süper sahnesini şöyle bir gözlerimin önüne getiriyorum... başlarda ahbap'ın kafasının klozete sokulup, "para nerde lebowski?" denmesi ve baktı bu tekrar ediliyor ve böyle giderse boğulacak, adamın "burada bir yerlerde." demesi efsaneydi bence. adamın hiç parası yok ve öyle demek zorunda kalıyor. yani normal şartlarda paranın olmaması esas avantajlı durumdur ama yırtabilmek için zengin "büyük" lebowski olduğunu söylemiş oluyor the dude, bir bakıma. hahaha. zaten donny'nin küllerinin savrulma sahnesinden herkes bahsediyor. o da müthiş bir sahne gerçekten. hahaha!
büyük lebowski, hak ettiği değeri de gördü ve görüyor bence. helal olsun diyorum coen kardeşlere ve filmde emeği geçen herkese.
ahbap'ın (bkz: the dude) askerleriyiz. taş devri'nin (bkz: the flintstones) çocukken verdiği keyfi, bu film yetişkinlikte verir.
hem komik olan hem de saçma olmayan, süper eğlenceli bir filmdir. genelde komedi filmi olarak geçer ama aslında çoğu komedi filminden farklıdır. güldürme taktikleri kullanılmaz yapıtta ama filmdeki kimi olaylar yerlere yatma sebebidir.
the dude'ın dostum olmasını istediğim bir dönemim bile olmuştu eskiden. abd, hiç gidip de yaşamak istediğim bir yer olmamıştır ama ahbap'ın yaşadığı hayat cidden de cazip. ha, kendisi olmak, walter ile dost olmak istemezdim ama onun bir dostu olmak isteyebilirdim. hehe. o hisler geçti artık elbette.
yani bu filmdekinden daha ideal bir kasting olabilir mi böyle bir film için, bilemiyorum. her karakter hem çok renkli hem de çok inandırıcı. sinematik bağlamda the big lebowski'nin, coen kardeşlerin en iyi filmi olmadığı söylenebilir belki lakin yapımın herhangi bir falsosunu da göremiyorum ben şahsen.
filmin diğer parladığı yönü de müzik kullanımı ve buradaki müziklerle harika giden sahneler. veya sahnelerle giden müzikler diyelim. ki burada gece ve gündüz, elmas bir yüzük ve bir teneke parçası kadar farklı sahnelerden ve buralarda kullanılan müziklerden bahsediyorum. muazzam bir başarı yakalanmış bence bu bakımdan, filmde.
bowling'in, temel aktivite olarak seçilmesi de çok iyi olmuş burada bence. belki de filmi böyle alışıp sevdiğimdendir ama mesela bir beyzbolu, basketbolu, bilardoyu falan düşünemiyorum onun yerine. bowling hiç oynamadım ama filmde iyi ki karakterler bowling oynuyorlar diyorum. haha.
filmin sayısız süper sahnesini şöyle bir gözlerimin önüne getiriyorum... başlarda ahbap'ın kafasının klozete sokulup, "para nerde lebowski?" denmesi ve baktı bu tekrar ediliyor ve böyle giderse boğulacak, adamın "burada bir yerlerde." demesi efsaneydi bence. adamın hiç parası yok ve öyle demek zorunda kalıyor. yani normal şartlarda paranın olmaması esas avantajlı durumdur ama yırtabilmek için zengin "büyük" lebowski olduğunu söylemiş oluyor the dude, bir bakıma. hahaha. zaten donny'nin küllerinin savrulma sahnesinden herkes bahsediyor. o da müthiş bir sahne gerçekten. hahaha!
büyük lebowski, hak ettiği değeri de gördü ve görüyor bence. helal olsun diyorum coen kardeşlere ve filmde emeği geçen herkese.
devamını gör...
7.
coen kardeşlerin çektiği müthiş bir film. beğenen beğenmeyen vardır, beni ilgilendirmez.
the dude kendi halinde top yuvarlayıp giderken halısına işenmesiyle başlıyor her şey. ama halı önemli. that carpet really tied the room together
zaten diğer girilerde filmin diğer özelliklerinden bahsedilmiş, ben de şöyle bir ekleme yapayım.
steve buscemi'nin donny karakteri tam anlamıyla izleyicinin alegorisi. ne dude ne walter kadar absürt bir karakter, tek yaptığı top yuvarlamak adamın. diğer ikisi bunu pek iplemiyorlar zaten, olan biten her şeyi kendi aralarında konuşurlarken öğreniyor ve soru soruyor, yine iplenmiyor. üstüne bir de azar işitiyor. biz de aynı onun gibi ağzımız açıp ekrana bakıp olaylara anlam vermeye çalışıyoruz. olay buraya kadar nasıl geldi yahu? her yerden bir şey çıkıyor, halı gitti, para gitti, bunny ortada yok, maude bir şeyler peşinde, pornocular nihilistler falan var, "the big" lebowski aslında o kadar da big değilmiş. garibim donny de etrafında dönüp duran bu dünyaya, saçma sapan olaylara anlam vermeye çalışıp üzerine bir de sürekli azar işitirken hiç alakasının olmadığı bir kavgada hiç sebep yokken ölüp gidiyor. kavganın nihilistlerle olması da işin ironisi. size de tanıdık gelir belki donny'nin hayatı.
the dude kendi halinde top yuvarlayıp giderken halısına işenmesiyle başlıyor her şey. ama halı önemli. that carpet really tied the room together
zaten diğer girilerde filmin diğer özelliklerinden bahsedilmiş, ben de şöyle bir ekleme yapayım.
steve buscemi'nin donny karakteri tam anlamıyla izleyicinin alegorisi. ne dude ne walter kadar absürt bir karakter, tek yaptığı top yuvarlamak adamın. diğer ikisi bunu pek iplemiyorlar zaten, olan biten her şeyi kendi aralarında konuşurlarken öğreniyor ve soru soruyor, yine iplenmiyor. üstüne bir de azar işitiyor. biz de aynı onun gibi ağzımız açıp ekrana bakıp olaylara anlam vermeye çalışıyoruz. olay buraya kadar nasıl geldi yahu? her yerden bir şey çıkıyor, halı gitti, para gitti, bunny ortada yok, maude bir şeyler peşinde, pornocular nihilistler falan var, "the big" lebowski aslında o kadar da big değilmiş. garibim donny de etrafında dönüp duran bu dünyaya, saçma sapan olaylara anlam vermeye çalışıp üzerine bir de sürekli azar işitirken hiç alakasının olmadığı bir kavgada hiç sebep yokken ölüp gidiyor. kavganın nihilistlerle olması da işin ironisi. size de tanıdık gelir belki donny'nin hayatı.
devamını gör...
8.
zaman kaybı filmdir. uzun uzun ne kadar kötü olduğunu yazacak gücüm bile yok o kadar kötü yani. ben beğenmedim. bir arkadaşım var o da beğenmemiş.*
devamını gör...
9.
başrolde jeff bridges'in olduğu 1998 yapımı komedi/suç filmidir. konusu kısaca: isim karışıklığından dolayı ana karakterimiz "dude"un halısına işenmesi ve bunun sonucunda ardı ardına gelişen olaylar çerçevesinde ilerleyen bir gizem çözümüdür. her ne kadar gizem çözümü desem bile filmdeki evren, karakterler ve diyaloglar sizi olayların akışından yer yer soyutlasa bile, hiçbir zaman ana hikayeden koparmadan kendine has büyük oradanki komedisiyle harmanlıyor. jeff " the dude" lebowski'nin genel olarak birlikte vaktini geçirdiği yan karakterlerde, walter'i oynayan john goodman ve donny'i oynayan steve buscemi bulunur. diyalog temelli bir komedisi vardır ve fikrimce çok da başarılıdır. ingilizce seviyeniz iyiyse dublajsız izlemenizi öneririm ki diyaloglardaki komediyi daha iyi sindireyin. vietnam eski kurdu walter'ın agresifliği ve her şeyi vietnamla bağdaştırması, donny'in tüm film boyunca "shut the fuck donny" denip susturulması ve dude'un karakteri ve tavırları sizi çok eğlendirecek spesifik şeyler arasında.
"it's like lenin said, you look for the person who will benefit. and uh,uh,you know, uh... ...you know... you'll, uh, uh, you know what i'm trying to say." -v.i lenin
"it's like lenin said, you look for the person who will benefit. and uh,uh,you know, uh... ...you know... you'll, uh, uh, you know what i'm trying to say." -v.i lenin
devamını gör...
10.
hayattan bezmiş bitirim bir adamın başına gelen bir birinden dangalak şeyler.
aslında hayatta böyledir en koptuğunda binbir türlü bela başına gelir.
sen niye ayaklarını yukarı dikip sallıyosun.
çünki ayağa kalkınca hepsi dışarıya akıyor. hamile kalmayı garantilemeye çalışıyorum.
aslında hayatta böyledir en koptuğunda binbir türlü bela başına gelir.
sen niye ayaklarını yukarı dikip sallıyosun.
çünki ayağa kalkınca hepsi dışarıya akıyor. hamile kalmayı garantilemeye çalışıyorum.
devamını gör...
11.
filme komik değil diyenler gidip mr. bean , jim carey veya kemal sunal filmi beklentisiyle izleyenler galiba. çünkü derdi komedi yapmak olmayan ama komik bir film big lebowski.
filmde karakterler espri yapmıyorlar ki yaşamlarındaki kesitler zaten asıl komedi olan. onlar tüm umursamazlıkla doğallarını yaşarlarken, olduğu gibi bize aktarılmış tiplemeler aslında.
örneğin şu sahne. walter, elinde arkadaşı donny' nin külleriyle şaka yapmıyor ki. sadece boş yapıyor ve her şeyi berbat ediyor işte.
film aylaklık ve arkadaşlık üzerine, aynı zamanda duygusal dokunuşlar da yapan iyi ve eğlenceli bir iş gerçekte.
filmde karakterler espri yapmıyorlar ki yaşamlarındaki kesitler zaten asıl komedi olan. onlar tüm umursamazlıkla doğallarını yaşarlarken, olduğu gibi bize aktarılmış tiplemeler aslında.
örneğin şu sahne. walter, elinde arkadaşı donny' nin külleriyle şaka yapmıyor ki. sadece boş yapıyor ve her şeyi berbat ediyor işte.
film aylaklık ve arkadaşlık üzerine, aynı zamanda duygusal dokunuşlar da yapan iyi ve eğlenceli bir iş gerçekte.
devamını gör...