salix babylonica - tüm tanımları (1. sayfa)

gevende - şeker
buyrunuz

önemli olanın eylem olduğunu düşündüğüm sorunsal.
şayet bu zamana dek "iyi" niyetli ve nüfuzlu insanlar bu niyetlerini eyleme geçirebilselerdi; "kötü" olaylar karşısında yaptıkları şey kuru kuru "kınama"nın ötesinde "eylem"ler olabilseydi, belki bizler bu durumda olmazdık.
eylem önemlidir efendim.

az evvel babam için yasin suresi okudum. sonra türkçe anlamını okumaya başladım.
sonra dedim ki "günahlarımız ya da hatalarımız için bağışlanma dilediğimiz yaratıcı gerçekten bu kadar zalimce ayetler mi göndermiş yani?" ilk 8 ayetin sonunda "umarım meali yazan kişinin anlatım dilidir bu" diyerek okumayı bıraktım.
inancımı kaybeder miyim bilmiyorum ama okumaya devam etmekten ve sarsılacağından korktuğum kesin.

az sonra, babamın yıllar önce bugün acil servisine kaldırıldığı ve ertesi gün vefat ettiği hastanede hiçbir şey olmamış gibi çalışmaya devam edeceğim çoğu lanet gün olduğu gibi...
gün pek aydın değil benim için sözlük.

kesinlikle (bkz: hannibal (dizi))
ne de güzeldi...

kesinlikle (bkz: the silence of the lambs)

1968 model vw beetle'dır.
gerçi, gerçeğini henüz yaşayamadım ama olsundu. bekliyorum.

sait faik'in yapıkredi yayınları'ndan çıkan tüm eserleri (delta baskı) kitabı şu an en az 1500 tl. çünkü baskısı yok!
tanrım bazen fakir olduğum için çok üzülüyorum*

"her şey yeterli olsun, yavrum!..
senin yaşama sevdalanmana yetecek kadar güzelliklerle dolu bir hayat sürmeni diliyorum.
açık seçik bir bakış açısına sahip olmana yetecek kadar güneş diliyorum.
güneşi, aydınlığı daha çok sevmene yetecek kadar karanlık diliyorum.
ruhunu canlı tutmaya yetecek kadar neşe diliyorum.
hayatındaki en küçük zevkleri bile daha büyükmüş gibi kavramana yetecek kadar acı diliyorum.
gereksinimlerini karşılamaya yetecek kadar kazanç diliyorum.
sahip olduklarının kıymetini anlamana yetecek kadar kayıp diliyorum.
ve 'son elveda'yı söyleyip giderken, insanlık için güzel şeyler bırakmanı istiyorum."

(bkz: hasan dönmez) (bkz: güneşin kızı nunnajina (kitap))

100 üzerinden 0. uyuyakaldığım için vize sınavına girememiştim zira. gerçi finalde 100 alınca geçtim ama olsun, bu da böyle bir anımdır *)

kesinlikle (bkz: brokoli çorbası) olurdu :)

bence şayet mümkünse, dışarı çıkıp biraz yürümek en güzelidir.

küfürden ziyade yeni bir soluk için geldim. iyi ki de gelmişim, güzel buralar ya :)

he bu arada size bir sır vereyim; zaman zaman ben de küfür edebiliyorum her ne kadar buraya yazmasam da *

iletişimin hangi yolla yapıldığı bu konuda bana göre önem teşkil etmekte.
birine sadece yazarak o anki ruh halinizi, duygularınızı aktarmanız oldukça güç ve yanlış anlaşılmaya oldukça müsait bir durum. oysa ki, iletişim kurduğunuz kişinin sesinizi duyması, mimiklerinizi görmesi kendinizi daha sağlıklı ifade edebilmenizi sağlar. ve fakat yine de mevlânâ'nın o meşhur cümlesinin bahsini etmeden geçemeyeceğim; ne kadar bilirsen bil, anlatabildiklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır.

başlığı görünce "neydi ya o gün*" diye bi düşündüm.

not: kadın birey.

dün gecenin bir vakti aklıma düşen, en güzelini iskenderun'da yiyebileceğiniz ama etlisinin makbul olduğu şahane bir dürüm çeşididir.
diğer illerde tabelalarında koca koca "hatay usulü dürüm" gibi şeyler yazan dürümcümsülere de lütfen itibar etmeyiniz.

eskiden cumartesi günleri kanal d de yayınlanırdı. 9-10 yaşlarındaydım, abim kötü etkiler diye izlememi istemezdi. ben de uyuma numarası yapar ve cenin pozisyonunu alarak televizyonu görecek şekilde yatardım :) tabi sonra uyu uyuyabilirsen :)

he bir de su yatağını ilk defa gördüğüm ve "laaaan çok güzelmiş keşge bizde de olsaaa, zengin oliiim bak kesin alıcam" şeklinde hayal kurduran filmdir :)

not: 32 yaşındayım ve hala su yatağı alamadım :)

başlığı görünce tatlı hayat dizisini aklıma getirmiştir. ah ne güzeldi.

(bkz: ahbap) ve (bkz: lösev)

gerçekten bu ülkede yaşayıp akıl sağlığını korumak mümkün değil.
duygularımı tarif edecek küfürsüz tek cümle yukarıdaki gibi olduğu için daha fazlasını yazamayacağım.