samuel beckett - en beğenilen tanımları (1. sayfa)

iki yazarın kavga etmesi sonucu, içlerinden birinin dayanamayıp diğerine ettiği küfürcük.

bu şekilde ahlaksız olan her cemaat ve tarikat da iptal edilirse ülkede sorun kalmayacaktır.

öncelikle bu başlık benim için çok önemli belirtmek isterim.
adı üstünde "tarifi olmayan" ama ben tarif etmek için çırpınacağım.
bazı günler, genellikle akşam 6-8 arası içimi bir duygu kaplıyor ve her tarafımı bir huzur kaplıyor. bu duygu geldiğinde hava serin oluyor ama üşütmeyecek şekilde.
duygunun geçmiş ile bir bağlantısı olduğuna eminim ama düşününce hangisi olduğunu bulamıyorum ve yüzlerce anı canlandığı oluyor.
o duygu o kadar kuvvetli ve beni içine çekiyor ki o günüm ne kadar kötü geçerse geçsin, o an sadece o duygu kalıyor. hiç geçmesin istiyorum ve her seferinde belki rüyamda devam eder diye uyuyorum.
bu duygunun adını bilen yazar varsa bilgilendirsin lütfen.

arkadaşlar bu işin altına çok sığındıkları doğru ama 2011 yılında üniversite okurken, hâlâ başörtülü sınıfa almayan dingil, kendini elit zanneden hocalar gördü bu gözler.
"hocam sizin bu yaptığınız yanlış, sizin gibiler yüzünden atatürk'e ve laikliğe düşman şeriat isteyen insanlar yetişiyor. ileride bu insanlar örgütlenip şeriat getirir ve siz de zorla çarşafa girseniz hoşunuza gider mi" demiştim.

"bunlar mücadele etti ve kazandı o zaman da biz mücadele ederiz" demişti.
işte gördüğünüz üzere yobazlık tam olarak dinle alakalı değil. dinci insanlar allah tarafından emredilen şeylerin sorgulanamayacağını ve bu konunun aksini düşünemeyeceğini söylüyor. yani din onları bu yobazlık noktasına sürüklüyor.
peki siz laik, başörtüsü düşmanı, aptal ve yobaz akademisyenler siz neden takamayacaklarını söylüyorsunuz?
benim görüşüm: güzel ülkemizi bu noktaya getirme hususunda iki taraf da eşit derece suçlu.

arkadaşlar sizler sözlüğü nasıl kullanıyorsunuz, anlam veremiyorum.
ben daha bir kişinin profil fotoğrafına bakmadım, siz aşk yaşama seviyesine geçmişsiniz tebrikler.
biraz daha bu tür başlık görürsem, cimere: "normal sözlüğün adı tinder sözlük olsun" diye başvuru yapacağım.

lisede yatılı okuduğum için, unutamadığım tonlarca anım var ama ilk aklıma geleni söyleyeyim:
bizim lise, 2 katlı binanın ikinci katıydı ve yemek arası koşa koşa giderdik.
merdivenlerden inerken, atlayarak inerdik.
bir gün atlarken, zemin katta, merdivenin başladığı yerde tavanda bulunan, demir korumayı hesaba katamadım ve zıpladıktan sonra kafam, demire takılıp kalırken vücudum ve ayaklarım hareketi sürdürdü.
havada 2 saniye felan sırt üstü uçtuktan sonra kafası üstü yere çakıldım ve belli bir süre, hep bahsedilen o beyaz ışığı görmüştüm.

anı 2 : lisenin bize verdiği hareketlilik ve saçmalık ile 5 kişi birbirimize tebeşir atma savaşına girdik.
nişan alma yeteneği ile beni hayretler içerisinde bırakan bir arkadaşım, tebeşiri bana fırlattı.
tebeşirin tam gözümün içine doğru geldiğini hissettim.
tebeşir, en fazla 1 saniye içinde gözüme ulaşacakken, ben o anın 10 saniye sürdüğüne yemin edebilirim.
tebeşirin havada dönerken ki hareketlerini bile ayrıntısı ile görmüştüm ama kaçamadım.
zaman fiziksel olarak aynı kalsa da algısal olarak benim için yavaşlamıştı.
bu anım da kendi çapımda einstein'in görelilik kuramını ispatladığım anımdır.

edebiyatta "dostoyevski" ne ise dizi sektöründe "breaking bad" odur. yani bana deseniz ki tek bir kötü şey söyleyin; "bitmesi" dışında hiçbirşey söyleyemem.
oyunculuklar: 10/10
senaryo: 10/10
olay örgüsü: 10/10

kuran'da birçok bilimsel bilgi olabilir ama bizim insanımızın inanma şekli yanlış.
mesela: "kur'an dünyayı deve kuşu yumurtasına benzetmiş ve bu bilimsel olarak doğru" bunun gibi önermeler safsata ve zorlamadan ibarettir. en başta deve kuşu yumurtasına azıcık benzese de fazlaca yanılma payı var. kuran'da yanılma payı olduğunu mu düşünüyorsunuz.
diyelim ki, bu bilgiler yalan meğerse, dünya küp şeklinde.
bu durumda kur'an'ı mı reddedeceksiniz yoksa başka bir ayeti oraya çekip kuran demişti mi diyeceksiniz?
2. seçenek olduğuna o kadar eminim ki!

ben 12-19 yaşları arasındayken yapabildiğim ve bu durumdan çok mutlu olduğum bir olay ama gel gör ki:
20 - 25 yaşlarında gitgide azaldı şuan 29 yaşındayım artık ne rüyalarımı yönlendirebiliyorum ne de rüyalarımı hatırlıyorum ve bu durum beni çok üzüyor.
hayır geri kazanmam için ne yapmam gerek biri aydınlatsın bari.
not: ekmeği ve sigarayı bırakmam ve vegan olmam

toplumdaki ahlâk bekçiliği adı altında en ahlâksız insanlardır bunlar. bu bilgiyi vererek ne kızlarına ne de aileye bir faydaları olmaz. tamamen art niyetli bir davranıştır. şuan kızım oldu ve ileride birinin bunu demesini bekliyorum (buraya yazamayacağım şeyleri söylemek için).

nerede bir ruh hastası varsa geçmişte onunla sevgili oldum sonra evlendim 3 yıl geçti. eşim gayet normal bir insan ama ben hala altından bir pislik çıkacak zannediyorum.

yazarlara tavsiye: saygıdeğer mutluluğu hak eden yazarlar, sakın ama sakın guatr hastalığı olan ve bunu tedavi ettirmemiş insanları seçmeyin (özellikle kadın). hastalıktır yadırgamamak gerek diyordum ama 1 değil 2 değil nerede bir guatr hastalığı olan varsa ruh sağlığı bozuk.

insanı insan yapan çevre olduğu için asla öğrenemeyeceğimiz sorudur.
ama mesela doğuştan hayvani duygularımız olduğu kesin ve bu duyguları bizde var olan zeka ile harmanlayınca bu insanın kendi tercihi gibi gözükebilir ve ortaya özümüzde kötü olduğumuz sonucu çıkabilir.
size göre hayvanlar özünde kötü ise biz de özümüzde kötüyüz.

eğer amacınız devlet kadrosuna atanmak ise :
coğrafya öğretmenliği
tarih öğretmenliği
biyoloji öğretmenliği
gibi birçok bölümden uzak durunuz.
şunu da unutmayın ki : üniversitenin asıl amacı sizi devlet dairesine yerleştirmek değildir.
asıl amacınız kendinizi geliştirmek olmalı.
benim çok sıcak baktığım ve 3. üniversite olarak düşündüğüm bir bölüm bırakıyorum.

(bkz: sualtı teknolojisi)

sevgili sözlük,
öncelikle sana ilk kez dert yanıyorum, bunca zaman sayfalara, başka insanları şikayet ettim ama sana kendimi şikayet edeceğim.
benden adam olmaz sözlük. hep mutsuz eden insanlarla karşılaştığımı düşünüp onlara kızıyordum. hayatım normale dönüp monotonlaşınca anladım ki: ben özellikle mutsuz eden insanları arayıp buluyor, onlara içimi açıyor, onların bana içini açmasını sağlıyormuşum. bana mutluluk yaramıyormuş. daha bugün insanların geneline göre mutlu ve sıradan hayatımda devam ederken kendimi bilinmez bir mutsuzluğu arzularken buldum. bütün insanlar mutlu olacak diye birşey yok. demekki benim de mutsuz olmam gerekiyormuş.
beni dinlediğin için teşekkür ederim sözlük
seni çok seviyorum.

waiting for godot (godot'u beklerken) başyapıtıyla ünlü ingiliz edebiyatının en ünlü yazarlarından bir tanesidir
eserlerinde bol miktarda metafor bulunur.

aziz kedi ve feyyaz yiğit yapımı şu üretkenlikten uzak günlerde hayatımı bir nebze de olsa güzelleştiren exxen dizisi

kuki bölümü hayatta izlediğim en iyi şeylerden bir tanesidir.

hiç kimseye yapmadığım ve bana yapılırsa da delirdiğim durumdur. kardeşim müsait değilsen mesaja nasıl bakıyorsun. mesaja baktın ama müsait değilsin bunu yazacak kadar da mı müsait değilsin. cevap vermek istemiyorsan o zaman adam akıllı söyleyeceksin ki arkandan yedi sülalen rahmetle anılmasın.

not: görüldü atan insanlar hemen hemen aynı karakter özelliklerini barındırırlar, kendilerini bir halt sanarlar, ve hepsinin en ortak özelliği bir halt değillerdir.

selvi boylum al yazmalım filminde bana göre haklı olan cemşit değil ilyas'tır.

hiç kimse bana cemşit güzellemesi yapmasın. ilyas yanlış yapmış aldatmıştır ama asya da cemşit ile evlendiğinde halihazırda ilyas ile evliydi.
cemşit de evli olduğu hâlde asya'ya aşık oldu.
en azindan cemşit gibi sinsi değildi ilyas.
sevgi neydi ?
sevgi emekti.
eğer sevgi emekse bile ilyas haklı.
cemşit'in sabırla beklemesi ve sinsice sözde emek harcamasının tek sebebi ilyas'ın asya'yı bulamamış olmasıdır.
samet'in cemşit'e baba demesini " samet onu baba olarak seçmişti" olarak gören asya da cemşit kadar sinsidir.
2 yaşındaki çocuk kimi ne olarak seçmesi gerektiğini bilemez.
ayrıca cemşit denen ahlak yoksunu herif o kadar dürüst ve asya'nın sevgisine saygılıysaydı, sinsice yardım edip kendine kambur bıraktığı asya'yı böyle zor durumda bırakmaz defolup giderdi.
ahlaken ilyas'ın haklı olması yetmezmiş gibi kanunen de haklıdır.
meriç cemşit'in ve mağdur oynamayı seven asya'nın samet'i ilyas'ın elinden almaya hiç bir kanuni hakkı bulunmuyor.

ayrıca cemşit'in iyi niyetli gibi gözükerek ilyas ve asya'nın bilinçaltına yolladığı bütün (asya benimle kalmalı) mesajlarının farkındayım.
sonuç olarak ilyas haklıdır.