seneca bu eserinde ‘tutkuların en kötüsü’ olarak nitelediği öfkenin kaynağını, türlerini ve çarelerini araştırıyor. insanların kötülüğe olan meylinin ancak mantık yoluyla dizginlenebileceğini savunan seneca, öfke kontrolünde de mantık yürütme sonucunda ortaya çıkması gereken yüce gönüllülüğü, hoşgörüyü ve telkinleri ön plana çıkarıyor. tüm insanlığı ilgilendiren bir sorun olan öfke üzerine yazdığı bu eser, evrensel çapta uygulanabilecek pek çok öğüdü de içermektedir.
duygular arasında dizginlemekte en çok zorlandığımız, iç güdülerden beslenip refleks ve mimiklerde kendini en fazla dışa vurabilen duygudur öfke. bu duyguyu tekrar tekrar yaşamaktan kurulmanın yolu onu tanımak yani aslında kendini tanımaktır.
seneca, öfkeyi çekirdekten alıp anlatıyor dersek yanılmayız. önce canlılar ve insan olan canlılar arasındaki iç güdüye bakar.
j. j. rousseau da duygu başlangıcını çocuk gelişiminde bebeklikten başlayan bir duygu olduğunu söyler. rousseau çocukların hareketlerinin kısıtlayan kundak olayının bedensel ve ruhsal bozuklukları içinde kızgınlık ve öfkeyi ele alır. konuşamayan çocuk hareket darlığına olan isyanını şiddetli ağlama ile ifade eder. ebeveyn farkında olmadan iyilik yerine kötülük eker. istediğini yapma ya da içinde bulunmak istemediği her şeyden öfke ile kurtuluş yolunu öğretmiş olabilir. ve bu sadece insanlar üzerinden varılabilecek bir sonuçtur. insandan başka hiçbir canlı küçük canlılara eğitim vermek ve korumak için türlü denemelere koymaz. tüm bunların yanında her canlıda açlık, başarısızlık sinir doğurur. öfke ortaya çıktığında azgın bir hınç ile en insani olmayan şekilde şiddetin her türüne başvurarak bir öç alma, cezalandırma, karşıdakine herhangi bir şekilde zarar verme arzusu hâkimdir. bu bağlamda öfke için kullanılan tabirler yerindedir. öfkeli birini tasvir ederken, delirdi, gözü dönmüştü, köpürüyordu, başımdan dumanlar çıkıyordu, gözlerinde ateş vardı... gibi bedende reaksiyon yaşayan bulgularla anlatılır. öfke içte dışa gizlenemeyen bir delilik halini alır.
toplumda küçük ilişkilerden arkadaş, kardeş, komşu... kavgalarından; ülkeler arası savaşlar kadar her şeyin kökeninde öfke kontrolsüzlüğü vardır. öfkeli insan, özgürlüğünü güdülerine vermiş insandır.
öfkeye karşı direnmek için önlemler alınabilir. seneca bunu doğa ve insan, ilişkiler ve insan, kendi ve insan olarak anlatır. en önemlisi ve merkeze alınacak şart, kendini tanımaktır. öfkemizin nelerde tetiklendiğini, bizdeki reflekslerini, yansıtma şeklimizi tanımalıyız. birkaç örnekle.
kendini tanı!
sabrının sınırlarını bil ve geliştir. sabır olduğunda öfke büyümek için uygun ortamı bulamaz.
öfkenin ilk işaretini görür görmez öfke yavaş yavaş büyür bu nedenle onun varlığını fark etmek için sürekli kendimizi gözlemlemeli ve öfke tohum aşamasındayken onu yok etmelisiniz. öfkenin ortaya çıkabileceği ortamlarda bulunmamak en kesin çözümdür. bu bizi eylemsiz yapar.
kendini törpüle.
“kibir ve cehalet bizi öfkelenmeye meyilli kılar” diyor seneca. haklı. kibir her zaman liderlik ve övgü ister bu mümkün değildir ama cahil bir kafa için olanaklıdır. aynı zamanda kibir ve cehalet narsizmi meydana getirir. büyük tehlike kendi kendini tehlikeye dönüştürmektedir.
bunun gibi kendi yaşamımıza katacağımız kişisel gelişim örnekleri yer alan br kitap. yazar yer yer kendi ile çelişse de bu olağandır. insan huylarını anlamak ve yorumlamak canlılarla farklılık gösteremektedir. kişisel gelişime en çok katkısı olan şeylerden biri felsefedir. felsefeyi anlamsız ve karmaşa ifade edecek düzeye nasıl getirmişler... kitabın dili yalın, zorlamadan bir okuma sağlıyor.
devamını gör...