cahit sıtkı'nın yolun yarısından daha büyüğüm. küçüklüğüm dün gibi. ne ara gelip geçti bu kadar zaman ve neden bu kadar hızlı geçti, ne hayata yetişebildim ne de planladıklarıma. gördüğümden geri koymazsa yaradan beni, ihtirasım yok gibi. olmayan olmasın gayrı, can sağolsun yeter.
herkesin bildiği bir öykünün doğrusunu yazacağım, hem yarımdır hem de yanlıştır çünkü bilinen.
yazın en sıcak günlerinden fakat son demine gelen zamanlarından birine denk gelen bir ağustos sabahı, hayattan zevk almayı seven ağustos böceği, yerin üstündeki kısacık ömründe hem saz çalar hem eğlenirmiş, zira ömrü yerin altında larva olarak geçen 17 yılın ardına zaten birkaç hafta yaşar sonra yumurtalarını bırakır ve ebediyete intikal edermiş. kalan ömrümü zevki sefa içinde yaşarım diyerekten.
yine kendisi gibi kısa bir ömür yaşayan karınca ise o sıcak yaz gününde ölmeyecekmişcesine eşek gibi çalışır. ne hayattan zevk alır ne de etrafındakilere gün yüzü gösterirmiş,
allah yüzlerine bakmış, bu sefer uzun yaşayacakları tutmuş, kış ayı gelmiş çatmış.
zaten yarın bir gün emr-i hakkın tecelli edeceğini bilerek çalışmayarak sefa süren ve aç kalan ağustos böceği karıncanın kapısını çalmış.
karınca kardeş ikimizde faniyiz, yarın göçüp gideceğiz, sana her ne kadar bunu defalarca anlattıysam da sen beni dinlemedin, ihtiyacından fazlaca çalıştın ve yiyemeyeceğin kadar erzak topladın. ben ise yedim içtim ve bundan da pişman değilim demiş. topladıkların sana da yeter bana da yeter, gel infak et (paylaş) hem sevap kazan hem de ikimizde huzur içinde ebediyete irtihal edelim demiş.
karınca pis, kısmık, hasis, varyemez, nekes.
paylaşır mı hiç.
yazın gölge hoş kışın çuval boş diye bir de üstenci bir bakışla aşağılamış ağustos böceğini.
ağustos böceği aslında bir vuruşta devirirmiş g.tten bacak karıncayı ama sabrediyormuş. karınca daha bir çok özdeyiş ve üstenci tavırla eziklemeye devam etmiş ağustos böceğini. artık bunu hazmedemeyen ağustos böceği seni de, yapacağın işi de, senin hayatını da ... diyerek şamarı patlatınca karınca kalan ömrünü de tüketmiş oracıkta. devamında kalan ömrünü zevk-i sefa içerisinde sürmüş ağustos böceği, çalışmamış ama yemiş, içmiş, eğlenmiş, göçüp gitmiş. ikisi de toprak olmuşlar. ne dünya karıncaya kalmış, ne süleymana, ne de ağustos böceğine.
netice-i kelam, velhasıl ya da hasılı; baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş.
buna fani dünya derler, durmayıp daim döner, ademoğlu bir fenerdir, elbet o da bir gün söner.
yiyiniz, içiniz ama israf etmeyiniz.
zira pamuk herkes içindir, teneşir de paklar bir gün.
tanrı aslında sana inanıyor ki tanrının varlığını bu sebeple kabullenmiş oluyorsun, ya da tanrı bana inanmıyor diyebiliyorsun. sözlerinde tanrıya inanmıyorum derken var olan bir varlığa inanmıyorum demiş gibi oluyorsun aslında. tezat oluyor kendinle çelişiyorsun.
aslında öğretilere inanmıyorsun sen ya da ben. ya da öbürü ( ben inanıyorum halbuki).
kurallara muhalifsin, onları kabullenmiyorsun.
dara düşünce, zora gelince, çaresiz kalınca inanıyorsun belki de. ya da ister inan, ister inanma zaten beni de ilgilendirmez aslında.
ama kötü alışkanlıkları olmayanı neden tasniflemek gerekiyor onu anlamadım, inanan iyi alışkanlık sahibi olacak ta, inanmayan mı kötü alışkanlık sahibi olacak. e o zaman da kaza ve kader kavramını sorgulatırsınız inanana.
iyilik iyidir.
iyilik inananın da babasının malı değildir hani.
ahlak, ilke kavramı alışkanlık kavramından önce gelmelidir kanaatimce.
inayet erdemdir, enaniyet değil.
diyeceklerim bu kadar,
ezcümle: herkesin hayatına kimse karışamaz, ha nasıl karısamaz? ben bu şekil geyinirim, bu bayan şo sekil giyinir, şo sekil giyinir. ha hiç kimse, hiç kimse karışmaya bir hakkı yok. özgürlüğü bidir. ha başörtü kurban olduğum yaresulallahtan gelebilir ama lakin ki öyle degildir.
e-yorlamam bu kadar diyen dillerini yerim senin.
zamanla alakalı kişi eylemidir, tat duygusu yaş alınca eksilen bir histir zira.
evvelden çizgi film seyrederken hoşnut olan bir kimse, bir yaştan sonra haber bültenlerini izlemeye başlamaktadır.
her yaş bir eşiktir kişiye göre.
30 yaşında ergenliğe giren bir kişi olarak söylüyorum bunu.
35 yaşında gerçeklerin farkına vardığımı zannederken, 40 yaşımda o farkındalığın alakasız bir düşünce olduğuna inanan birisiyim, 45 yaş eski 35 yaş gibi yolun yarısı ediyor belki de.
noktalama işaretlerine bile dikkat ediyorum artık.
devrik cümleleri kuruyorum inadına,
"bugüne kadar düzenli yaşadım da ne oldu sanki" dercesine.
evgeny grinko dinlemeden yazamıyorum asla.
"asla evgeny grinko dinlemeden yazamıyorum" demem gerektiğini bilmeme rağmen.
tadım da kalmadı tuzum da artık.her gelen bohçasıyla geliyor ama bende bırakıyor bohçasını,
her gelen mi dedim. gelen 3 tü zaten ömrümde, giderken kaç kişiydiler onları bile hesaplayamıyorum.
3 ü de ben belirledim kendimce, belki 1 di aslında.
kalmadı tadım tuzum. eski tadı da kalmadı zaten. ne işin ne gücün. hatta hiçbir şeyin.
varın siz düşünün, herşeyden memnun olan ben bunu söylüyorken.
hisarlarda yayından çıkan okların sesiyle duyulan ürperti gibiydi yürüyüşüm,
edanın güzelikten öte geçen önceliğini kabullenmişti ruhum,
ankara'nın gök gürültüsünden korkanların denize olan hasreti neredeydi yüreğimde,
aziz amcanın kızı selvi, senin gibisi yok zannederken vardı senden emsalsizi bilememişim. zaten hiç tanımadın ki beni, memur çocuğuydum ben, bakmazdın o babanın kızıyken.
günahın hüznünü, pişmanlığını hissedemedim ki bir defa, " öyle birisi değil desinler" diye.
korkakmışım oysa kendimi cesur zannederken, sözlerimi esirgediğimde anladım.
ahlaksız insana bile hatalarını haykırmadığım için pişmanım.
keşkelerim yoksa da, oysa ki lerim vardı ne değişti bilemedim.
söylediklerimi ben mi anlıyorum acaba sadece.
yumuşacıktın aslında sen, hiç bir kırgınlığım yok sana, kızımdın sen benim, kuzumdun.
bakma söyleyemediklerime, benim söylemediğimi dinlediğim şarkılar söylerdi aslında yüzüne yüzüne.
hiç küskünlüğüm olmadı kimseye, belki yediremedim kendime, belki küsmeye cesaret edemedim. yalnız bilseydin, hiç kötü olmadığımı, hiç kötü olmadığını bildiğim gibi.
devir hızla boomer olmayı kabul eden nesille doldu, ben y kuşağı olmama rağmen ben de boomer ım sanırım. artık herşey garip geliyor bana da. sürekli cümlelerin sonuna takılan küfür takısı, ya lı, yu lu, be li konuşmalar, farklı espriler .
boomer olmanın en büyük avantajları:
yakın tarihi okuyabilmek,
insanları doğru anlayabilmek,
daha kaliteli espriler yapmak,
yapılan esprileri anlamak,
sadece anlamak....
tabi bunlar boomer olan bana göre, sevgiler
12 öfkeli
jürinin karara bağlaması gereken konu şehrin yoksul bölgesinde yaşayan bir çocuk zanlının babasını öldürüp öldürmediğine karar vermektir. jüri ayrıca sanığın suçlu bulunması halinde uygulanacak cezanın idam olacağı (elektrikli sandalye) konusunda bilgilendirilir.
...
noktayı koyayım, sırası geçmesin öyle yazayım devamını. (artık her üstteki tanıma böyle yapıyorum)
evetttt sevgili yazarımız: seshayvani
millet hayvan gibi ses çıkarırken kendisi ise, tenor, bariton, bas ta olsa sesleri ehilleştireceğine kanaat getirmiş zanaatkâr kişi.
6 aylık yazar 1611 tanım yazmış. kardeşim sesi mi ehilleştiriyorsun, sözlüğü mü anlamadım.
iflah olmaz gizli bir melankolik aslında. bakmayın şatafatlı sakallarına, diko’dan 18 yaş küçük,
koray avcı modelli.
temaları tanımdan ziyade gündelik konuları içeriyor ki bu da “ya ben sizin saçmalıklılarınızla uğraşamam az kafa dağıtmaya geldim buraya, sıkılırsam çeker giderim” modunda.
haliyle başı kalabalık ünlülerle de çalışıyor.
ayaklara dikkat, bırak bu ayakları, ayak yapma bize fetiş zannederler mami.
dekupaj testere de kullanır baofeng uv-82 de
a sınıfı 1. bölge papa alfa november 73’s bu arada
ozdemirmt
biraz daha ilgilenmen lazım işten fırsat bulursan, dmr id de alsan iyi olur.
cw ye de ağarlık ver, ger bir anteni parka bahçeye bir ağaç dalına, seslen tüm dünyaya havada hayvan gibi ses var.
kısa entry adamı.
abi siz şimdi ne iş yapıyorsunuz. diye sorulan adam.
bedelli nefer. askerliği nerede yaptın? çamlıca ziraat bankası şubesi 10 nolu gişe.
bu kadar yeter, fazlası özele girer t li muhammet bey
ben ertelemiyorum ki hayatı, hayat benim planlarımı erteliyor.
azadi kaya kardeşimizin (gebeş kaplumbağa diyen kardeş) dediği gibi hayat mı? ne hayatı?
bahanelerimi arz edeyim efendim.
- yüksek cc li, yüksek beygirli bir motosikletle ülkemize komşu ülkeleri gezmek isterdim. ufkum dar olduğundan değil, motosikletle çetin coğrafyaları gezmenin heyecanını yaşamak için. arkamda da hayalleri hayallerime, kalbi kalbime paralel atan sevdiğimle. ne o motosiklete o parayı ayıracak kaynağa sahip oldum, ne de benimle irana, nahçıvana, gürcistana gelecek kalbi kalbime paralel yaren. emekli olunca alırım artık motosikletimi, kalbime paralel tek sevda da defibrilatör olur yaşlanınca
- marangoz olmak istedim hep; hayat telaşından, aslanın ağzında bulamadığım ekmeği, midesinde aramak zorunda olduğum için mesleğimi bile seçemedim, emekliliğe erteledim marangozluğu.
- şehir hayatından nefret ettiğim halde, yalnız bırakamadıklarımın inatlarından dolayı kırsala yerleşemedim, yaşlılığa erteledim kırsalı.
haliyle hayatı ben ertelemiyorum, yetişemiyorum sadece.
mukadderat,
kabullenmesi çok zor olan eylem.
her canlının mutlaka tadacağı, ilahi adaletin olduğu, kimseye ayrıcalık tanınmayan tek hakikattir ölüm.
inanmayanlar için bir gün gerçekleşecek, geciktirilebilmesi türlü sebeblerle mümkün bir süreç, inananlar için ise ne zaman gerçekleşeceği, allah tarafından bilinen, ne bir gün eksik ne bir gün fazla yaşanılacak hakikattir.
ölüm allahın emri ayrılık olmasaydı.......
ölümün tarafı olmaz, sağı olmaz, solu olmaz, zengini fakiri olmaz, ölüm adalettir. geç te olsa adalet tesis edecektir. tek ve yegane gerçekliktir.
doğum, üreme senin elindeyken ölüm halâ bilimez ve bilinmeyecek bir gerçekliktir.
not: bu yazıyı yazarken bir ara vermem gerekti ve çay almak için ayrıldığımda başka iş kolunda görevli arkadaşımı gördüm, tesadüf müdür, tevafuk mudur bilemem ama bana: "abi çok kızgınım az önce biri bana amel ne demek diye sordu dedi, ben de kendisine iş dedim" dedi. ölünce orada da, burada ne iş yapıyorsak onu yapacağız dedim, ne kadar saçma bu insanlar da bir garip, hiç birşey bilmiyorlar" dedi.
ben de kendisine o ne demek yani, şimdi sen burada temizlik görevlisiysen ahirette de temizlik görevlisi mi olacaksın dedim.
"evet" dedi.
çok şaşkınım gerçekten de . buna inanmış ya da inandırılmış. hatta aksini söyleyene kızabilecek kadar da kabullenmiş bu durumu.dünyada hiçbir ümidi kalmamış galiba, ölünce de umutsuzluğu devam edecek garibimin.
...
noktayı koyayım, sırası geçmesin öyle yazayım devamını. (artık her üstteki tanıma böyle yapıyorum)
evetttt sevgili yazarımız: delavy
12.10.2025 tarihli analizim itibariyle 4 gün sonra sözlükteki 1 yılını dolduracak 2. nesil yazarlarımızdandır. 1 sene bile dolmamışken bugün itibariyle 2390 adet tanım sahibi, “yalnız”, 8 başlıklı, 52 takipçili, 8 madalyalı, 17 öne çıkan tanımlı yazarımızdır. acaba bu kadar kısa sürede bu kadar çok tanım yapmasının sebebi ve bereketi yalnızlıktan mı geliyor dedirtmiştir.
delavy kimdir deseler; "la promesse d'un vampire" adlı romanıyla tanınan asıl ismi kevin olan bir yazardır. vampir temalı bir fantastik kurgu kitabının yazarıdır. derim kitap, gizemli atmosferi ve derin karakter analizleriyle dikkat çeker. (kevin’ benzettim kendimi bir an. o da analiz yapıyormuş bakar mısınız.)
boğa burcu erkeği
veysel aga nın memleketindenler. bulgar göçmeni. razgradlı. deliorman ve civarı severiz sağlam dostlarımız da var, refik abi gibi
bıkkın “al pacino” cu delavy kendisinin oyun nick i dir bu arada
kafa 80 lerin çocuğu ama doksanların bebesi , laminat parkeli değil kara betona ayağını basanlardan.
sigara kullanmaz ama ilgisini çeker. birden fazla konu ile ilgili madalya hakkedecek yazıları vardır, seni gidi illimünatici, sigara içmiyorsun ama yazılarını yazıyorsun.
ukdesizdir.
hayat gailesinin içinde olduğundadır sanırım yazılarının büyük kısmının istatistiğini çıkardığımda hep hava karardıktan sonra yazmış,
voleybolsever. tüm yazılarını okuyunca anlayacağız neden voleybolu sevdiğini aşağıya da yazacağım.
ingilizcesi iyi, şimdi şu anda çalışmadan yds ya da toefl a girse barajı aşar yds den de 73 alır.
yüz yüze iletişime geçmeyi sevemeyen, uzaktan uzağa iletişim adamı iletişimci arkadaşımız.
kavgadan hırdan gürden hoşlanmayan, kalabalık ve kaos gördüğünde üzerine sıçramasını istemediğinden diğer kaldırımdan yürüyen bulgar göçmeni ailenin finlandiya kökenli yalnız kalbi.
sosyalliği, kendi güvenli alanında yaşayınca konfor olarak değerlendiriyor kanımca. parti ortamlarında göremezsiniz kendisini, huzurlu hissetmez bir kere, yanında yırtık bir tip olacak ki o iteleyecek o ortamlara, ona rağmen efendiliğini bozmadan çevresini izleyecek yalnızca. kopmasını beklemeyin. güvenli liman onun için eski dostları (liseden). muhabbeti sever ama muhabbet kuşuynan. pardon muhabbet kuşu ile.
şahsım gibi o da hitap kelimelerini sevmiyor örnek: “kral”.
hatıralara da değer veriyor japon mucizesi automatic seiko 5 saaate verdiği değer gibi. saati de doğru 11 ocak 2025 saat 23.11, fotoğrafı 4 dakika sonra atmış. gerçekten de kullanıyor bu saati, öyle süs felan değil. 19 ocakta kedi severken de kolunda.
toksik insanlardan nefret ediyor. “behzat ç de sevilmeyen karakterler” başlığı altına yazdığı isimlerin hepsi problemli, kontrolsüz, asabi, problemli kişiler. kim antisosyal, kimi okb li, kimi narsit, kimi şiddete meyilli.
selahattin paşalı ile fizyolojik olarak aynı ağız yapısına sahip yazarımızdır. onunda ağzı hep kapalıdır. o da konuşmak hariç ağzını kapalı tutar.
yağmurda yürümeyi sever,yağmurlu havayı da. erteleme hastalığı var, bir de saman alevi gibi de sinirlenir, 4 kardeşi gösterir valla kızarsa.
küçücük bilgisayar masasında oturan büyük beyinli çocuk.
yalıngız paylaşımlarındaki tesniye ( birden fazla atıfta bulunma, ikileme) göze çarpıyor. sınırlarını aç azıcık abisi. yazı çok ama konu sınırlı, merak etme sen izin vermedikçe kimse senin sınırlarını ihlal etmez. mejanın yayınlarını ilgiyle takip ediyorsun anladık, kemal sunal'ı çok seviyorsun,
voleybol vazgeçilmezin, lennie ile ilgili de yazmışsın, muhabbet kuşu da var, eşrefoğlu süleyman bey de, ama spesifik konulara da açık ol lütfen.
daha fazla yazmayacağım, bu kadar yeter.
efendi adam, üzmeyin, kırmayın ki uzun soluklu yazsın burada.
iyi adam.
selamlar.
-küçük hesapların peşinde koşan insanların ...ne giren kazık büyük olur.
-bk alırım, bk satarım, bk oğlu bka muhtaç olmam.
-eksik olsun zilletle elde ettiğin yemek, tenceren kaynıyor şerefin devrilmiş.
ve atamızla final yaparak bitireyim.
-büyüklük odur ki, hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için gerçek ülkü neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. herkes senin aleyhin de bulunacaktır. herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. işte sen bunda karşı koyuşları yok eden olacaksın. önüne sayılamayacak güçlükler yığacaklardır. kendini büyük değil küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu güçlükleri aşacaksın. ondan sonra sana büyüksün derlerse, bunu diyenlere de güleceksin.
ne için soğuduğunu asla bilemeyeceksin.
dönse de bilemeyeceksin. dönmese de
dönerse de senin değildir bence artık. özgürlüğünü ilan etmiştir bir kere.
sen; her ne kadar dönerse :
"servi gibi umutlar döndü birer iğdeye, geçti borun pazarı sür eşeğini niğdeye"
diyeceğim diye kendini kabartır, şişirir, doldururusan da, kursağında bırakacaktır hevesini.
dedirtmez sana soğuyan kadın, o beylik özdeyişi.
ama halâ sende o soğukluğa karşı gem vuramadığın duygular olacaktır, kendini haksız görmeler gibi, bunun sebebi onun sana karşı soğumasıdır çünkü,
gönül kaçanı kovalar ya, ondan işte
eğer sen soğusaydın aynı düşüncelere sen de sahip olacaktın. bu öncelik sırası galiba, kim erken soğursa o daha bir galip gibi bu savaşta.
sokuk bir sendromdur.
onlar iyi dedikçe iyi olmayı amaç edinen insan haline getirilmişsindir.
gelmemişsindir, getirilmişsindir.
ne için iyi ,kimin için iyi olacaksın ki. öyle değil mi özünde.
ne senin misyonun iyi olmak, ne de senden iyi insan olmanı bekleyenlerin gerçek derdi.
iki tarafta kullanmak istiyor aslında iyi adamlığı.
sen iyi adam denilmesi maksadıyla emellerine ulaşmayı, onlarda seni şekillendirmeyi.
bir şeyin olumsuzunu söylemek sadece bir yorum olmamalı. bir konuya antitez sunmak tez sayılmamalı gibi yani.
yani amacın ne, ne istiyorsun, islam dininin saptırılması derken?
inanıyordun, itikatlıydın, gereklerini yerine getiriyordun da mı sonradan farkettin saptırıldığını.
yoksa islam dinine, anlamadığın, sebebini bilmediğin bir şekilde mi sallıyorsun.
bak ben emevinin, diyanetin onun bunun saptırması, saptırmaması hususunda konuşmuyorum. inanırken birilerinin saptırmasına tepki olarak mı kızıyorsun, yoksa salt eleştiri ya da karşı olduğun bir değer olduğu için mi? bilemiyorum. şayet inanan bir insansan sorgulaman anlamlı tabi, yalıngız hem inanmayıp hem de ahkam kesmek te ayıp yani.
örnek vererek daha da bir izah edeyim kendimi.
çiftçisindir. tarlanda tarım ilacı kullanamazsın, birisi kimyevi gübre ve ilaçlar kullanır, senden daha fazla mahsül alır, ama işte o bir senede fazla aldığı mahsül toprağını diğer seneler için verimsiz kılar buna itiraz edersin, bu adamlar yanlış yapıyor toprağımızı da öldürüyor insanları da zehirliyor dersin. anlarım.
ama çiftçilikten tarımdan anlamazsın,salon bebesisindir "ülkenin %90 ı boş arazi buraya kenevir ekelim zengin olalım, hem ülkece borçlarımızı öderiz hem de bireysel olarak zengin oluruz" dersen adamı s......
yani uzun lafın kısası,
mesele ne herhangi bir din. ne herhangi bir kitap, ne de herhangi bir inanç.
mesele s a y g ı.
bir şeyden dolayı erken kalkma zorunluluğu vardır mutlaka.
başlıkta da öyle yazıyor ya zorunda olmak, bir şeyin karşılığı yani
kimi hastaneden randevu aldıysa ona gecikmemek için, kimi evladını okula yetiştirmek için, kimi işine yetişmek için, kimi başka bir mücbir sebepten.
kalkma saatini belirleyebilecek niteliklere sahip olamayacağım hiçbir zaman, modern köleyim çünkü, evladım evde eğitim alamayacak, istediğim zaman değil randevu alabildiğim zaman hastaneye gidebileceğim. aman çocuklar açsın dükkanı öğlene doğru gider bi bakarım diyeceğim bir işim olmayacak.
kendi kendime sosyal sınıflardan bahsedeceğim, sınıf mücadelesinden, hard kapitalizmden. sahip olsam hemen göz ardı edebilirdim bunları belki de .
bak ona bile emin olamıyorum sahip olamayacağıma emin olduğumdan dolayı.
kendimi avutayım ben, sabah kalkmak iyidir, erken kalkan yol alır, sabahın bereketi başkadır, sağlıklı bir yaşam için erken kalkın.
...
noktayı koyayım, sırası geçmesin öyle yazayım devamını. (artık her üstteki tanıma böyle yapıyorum)
evetttt sevgili yazarımız: bulunduramadım.
bekleyiniz...
edit:
evet analiz tarihinde 1 madalyalı, 1 öne çıkan tanımı ile birlikte 1040 tanım ve 24 başlık açmış, 14 takipçili dostumuz “bulunduramadım” merhaba.
kişimiz gezgin seyyah, göçebe, evliya çelebi’yi örnek alan bir yazarımız, onun ataları anadolulu olmasalar da sonradan anadolu’ya yerleşmişlerse de o “aman canimmm benim aynı yerde huzurum yok kuzum” diyerek, dua ederken “şefaat ya resulullah” diye başlayacağına, “seyahat ya allah” diye başlamış tebdil-i mekan arayan kişi…
sert söylemli, iğneleyici. ama bunun sebepleri var. profil resmindeki bayrak rusyanın, haliyle o ve çevre bölgenin soğuk iklimi, coğrafyadaki sertlik ve sadece soğuğun vermiş olduğu yüz katılığı. ama soydan da geliyor babaannesi çok sinirli, dünyanın en sinirli insanı. soyu şair nef’i nin öldürülmesinde rol açan, siham-ı kaza isimli divanında ….. hınzırı isimli taşlamasındaki halkın isminden geliyor.
benim gibi sayfalar dolusu tanımları da var, iki satırlık ta. toplumsal değerlendirmeleri çok sert, aykırı, anarşik, radikal duruşunu rahatlıkla sezebiliyoruz.
yürürken bazen tökezliyor, ayağı ağrıyor sanırım. ama bu “aura”sından bir şey eksiltmiyor
daskapitali sen yazmadın reis.
adam пантеїзм (panteist). kendi diliyle (rusça) yazayım istedim. semavi’ler işine baksın diyor.
biz malazgirtle kapılarını açtığımız topraklardayız ama müellifin ataları anadolu’lu değil. bunu da birden fazla dile getirmiş, benim de yukarıda belirttiğim gibi.
sözlüğü amacına uygun kullanıyor, gerçekten de tanım yapıyor, edebiyatı da kuvvetli, felsefi tarafı da, yalıngız fazla realist, sözünü esirgemiyor.
yazıları-tanımları daha çok sözlük ortamındaki genç-orta yaş demografisindeki okurlara hitap ediyor.
devam etmeyeceğim, edemeyeceğim, tüm tanımlarını okudum. ama birden dur geldi.
benden bu kadar.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.