polis

polis sözcüğü iki farklı anlam taşıyıp birinde antik yunan'da ve roma imparatorluğu'nda bir şehir tipidir; diğer anlamı ise emniyet birimi teşkilatı ve bu birimde görevli olan memur anlamındadır.

emniyeti ve güvenliği sağlar.

genel manada devletin kentlerde(kırsal alanlar değil) asayişi sağlamakla yükümlü gücüdür. teoride ve tabi her devlet temsilcisinin ve her polis teşkilatı üyesinin iddia edeceği üzere halkın huzurunu korumayı hedefler bu güç. ancak pratikte öyle olmaz maalesef.
polis teşkilatı mensubu devlet dediği soyut bir varlığı korumayı her zaman önceler. özellikle demokrasisi çürük ülkelerde polis iktidardaki gücün itiraz eden sesleri sindirmek için kullandığı bir sopadir.
işçi greve gider, yürüyüş yapar. devlet polisi gönderip onları bir temiz sopadan geçirir.
öğrenci sesini yükseltir, polis sopasıyla gelir.
memur(ki teoride polis de memurdur) hakları için yürüyüş yapar, hop polis tazyikli suyuyla oradadır.

şimdi benim gerçekten merak ettiğim teşkilat olarak degil de bu teşkilatın mensubu birayler kendi hakkında ne düşünüyor acaba. hadi tamam eğitimsizi, yahut vicdansızıni ayıklayalim. geriye yine de bir kısım olan bitene kafası basan polis illaki vardır. düşün bundan daha 30 sene önce kapısına gönderilip evine baskın yaptığın bir kesim var(dindarlar). bunlar "devlet" düşmanıydi o zaman. sonra bir şey oldu bunlar artık devlet düşmanı olmaktan çıktı. sen birey olarak hemen nasıl "tabi değiller olum ya" dedin. (dindarların devlet düşmanı oldugunu iddia etmiyorum. işleyişin çarpıkligini anlatmak için örnek veriyorum). sonra sana diyorlarki, şu askerler, şu akademisyenler ergenekon diye bir örgüt aslında git hepsini tutukla. gidip tutukluyorsun. sonra biraz zaman daha geçiyor, pardon ya aslında ergenekon değil senin amirin teröristmiş, git onlari tutkla diyorlar. tamam deyip bu sefer de onları, tutukluyorsun.

sonra işte, bu bireylerin nasıl bir nefret etme biçimi vardır ki, kendisine gösterilen her "düşmana", anında insanlik dışı bir tepki verebiliyorlar. nasıl, hemen öyle kinle saldırabiliyorlar.

misal o, akşam evine gidip çocuğunu seven insan, mesai saatlerinde işkence uygulayabiliyor. nasıl misal çıplak aramayi, gözaltına aldığı insana her fırsatta işkence yapmayı benimsiyor.
neden misal hukukun bozulduğu her ülkede ilk olarak polis yozlaşmış oluyor. neden hukuksuzluğa doğru koşuda polis gönüllü olarak başı çekiyor?

polis, sen neden hiç " yaw sanki bu işte bir yanlışlık var" demiyorsun?

sürekli beni çevirip kimlik sormalarından bunaltı gelen meslektir.

tamam at hırsızına benziyor olabilirim ama 50 kişilik otobüste de sadece beni indirip aramazsın be abi.

15 senedir geçtiği sürekli polis olan yolda çevrilmeyen kuzenim, benim yüzümden 3 kere çevrildi. polis silah çekti la bana arabadan indim diye. sicilimde tertemiz he.

başka ülkelerde nasıldır bilinmez ama ülkemizde uzak ara en çok intihar eden meslek grubu.
kolay değil tabi, onca psikopat, manyak, otçu, hapçı, alkolik ile uğraşmak zorunda kalmak.

ayrıca ''hayatım'', ''canım'', ''gülüm'' gibi kelimeleri en çok kullanan abilerdir.

''34 bb 111 devam et canım, ilerle kapatma trafiği.''

en yıpratıcı mesleklerden biridir.arkadaş işkence çıplak arama falan demişsiziniz de insan hakları falan demişsiniz ama afedersiniz seveyim öyle insanın hakkını.. mabadına uyuşturucu sokup çoluğunuzu çocuğunuzu zehirleyen yaratıkları tabiki de çıplak arayacaklar.. devlet düzenini bozmaya teşebbüs edenlere elbette ki işkence edecekler.. örneğin fetöcü albay general vs rğtbeli kişilerin ağzını burnunu kırmışlardı ya sorgularda onun gibi.. herşeyi gömmeye bahaneniz var. sapığı psikopatı torbacısı hırsızı bıçaklayanı canlı bombası.. her an yaralanma ya da ölüm riski bu kadar fazla olan başka hangi meslek var ? mesai arkadaşınızın gözününüzün önünde paramparça olmuş cesedini görmek ister miydiniz? hiç sanmıyorum..

ülkemizde kendine fazla anlam yükleyen mensupları içeren meslektir.

iç işleri bakanlığına bağlı kolluk kuvvetidir.

görevleri başlıca :
-kamu düzenini ve güvenliğini sağlamak.
-yasaların uygulanmasını sağlamak.
-suçları önceden tespit etmek, gerçekleşmesini önlemek ve soruşturmaları gerçekleştirmek.

ancak ülkemizde bu görevlerini tam tersi yönde kullanmak için göreve getirilen, çoğunluğu bazı parti veya tarikatların mensuplarından oluşan memurlardır.

mensuplarının hepsinin ''lise mezunu'' olmadığı meslek grubudur. en kötü polis memuru hiç yoksa bile ön lisans seviyesindedir. lise mezunlarının müracat edebildiği polis meslek yüksek okulları ön lisans seviyesinde eğitim veren 2 yıllık okullardır. pomem diye bilinen polis memurları eğitim merkezi ise hâlihazırda lisans mezunu insanların müracat edip bir kaç ay eğitim aldıktan sonra polis memuru olarak yetiştiği yerlerdir. pomem'e lise mezunları da başvurabiliyor ama lisans seviyesinde eğitim vermektedir. komiser yardımcılarını yetiştiren polis amirleri eğitim merkezine ise yalnızca lisans mezunları alınabiliyor.

yani bizim düz polis dediğimiz insanlar ya önlisans ya da lisans seviyesindeki insanlardır. polis akademisi 2015'ten bu yana gerçekleştirilen yapılandırmalarla çok fazla sayıda lisans mezununun iş bulamamasından ötürü onlara istihdam sağlamak adına ve teşkilattaki kaliteyi arttırmak için artık lisans mezunlarını almaya ağırlık vermektedir. hatta isteyen ve gerekli şartları sağlayan güvenlik bilimleri enstitüsü, adli bilimler enstitüsü ve trafik enstitüsü gibi lisans üstü seviyesindeki eğitim birimlerine başvurarak yüksek lisans ve doktora bile yapabilirler. zaten emniyet müdürlerinin de lisans üstü seviyesinde olmaları zorundadır.

türkiye'de defalarca tanık olduğumuz gibi hükümetin önünde, halkın karşısında yer almakta hiçbir sakınca görmeyen maaşlı çalışanlardan oluşur. eylemlerde gösterdiği performansı vatandaşın başı belaya girdiğinde göstermek konusunda hiçbir gayretine bu zamana dek tanık olmadım. ülke eli silahlı zibidilerin kahvelerde boy gösterebildiği bir haldeyken ''vatan, millet, bayrak'' duygusallığının arkasına sığınarak polis seviciliği yapanların ciddi anlamda kalbini kırarım. polis düşmanı değil yozlaşmışlığın düşmanıyım.

polis, iktidarın değil, devletin polisidir. kim iktidarda güç sahibi ise polisi o yönlendirir. bugünün hükümetine özel bir durum yoktur. bugün başa x partisi geçse polis onun emirlerine uymak zorundadır.

yeni nesili, kendini halktan üstün gören çocuklardan oluşuyor. gerçekten çok yazık.

verilen emirleri yerine getiren üniformalı şövalye topluluğu.
bu ayrıntı atlandığı yahut unutulduğu için hemen her olayda toplum tarafından günah keçisi seçilirler.

antik yunan şehirlerine verilen isimdir. kentte yaşayan yurttaşlara da civis denilir.
her polisin mutlaka koruyucu bir tanrısı vardır. bu tanrıdan ötürü mutlaka ama mutlaka bir tapınak olmak zorundadır. halk meclisi, yönetim meclisi, tiyatro,stadyum,hamam,anıtsal bir çeşme,su kemerleri gibi kamusal mekanları mevcuttur. agora ise şehrin ticaret merkezidir.
bu kentlerin, bazılarının kalıntıları şimdiye kadar dayanmakta, şaşkınlığımızdan dilimizi dimağımızı kurutmaktadır efem. örneğin;

kibyra antik kenti
sagalassos antik kenti
efes antik kenti

bi kere yok halk düşmanı yok şöyle yok böyle geçelim bunları. polis kafasına göre iş yapmıyor. yukarıdan gelen emirleri her sektörde olduğu gibi, her çalışma alanında olduğu gibi uygulamak zorunda. eğer kızılması gereken birileri varsa bu tamamen koltuk sevdalısı emniyet müdürleri ve daha da tepede mafya bakan süleyman soyludur. ve de cb erdoğandır. her çalışma alanında üst makamın emirleri yerine getirilmelidir ve üst makamın yetkisi diğer ülkelere oranla ülkemizde (ve bizim gibi ülkelerde) oldukça fazladır. falancayı göz altına almak polisin keyfi olarak uyguladığı bir şey değildir. ceza kesmek polisin kafasına göre uyguladığı bir şey değildir. emniyet müdürlüğünden şu kadar ceza kesilmesi lazım diye yazı gelir ve o kadar ceza kesilmezse azarı yiyen polis olur. biber gazını hiçbir polis kafasına göre kullanamaz, emir gelmeden müdahaleye geçilirse anında soruşturma başlatılır. ülkedeki işini severek yapan insan sayısı ne kadar ki zaten. adam ekmek parası için bu işi yapıyor emin olun.
tabii ki polisliğini kullanarak yanlış tavır sergileyenler de oluyor. tıpkı her meslekte olduğu gibi. kötü bir doktor görünce "bütün doktorlar kötüdür" diye genelleme yapmıyoruz ama şu polis konusunda hemen aşırı bir kin sergiliyoruz.
"her polis iyidir"veya "her polis kötüdür" ya da "polis halk düşmanı" vs. demeden önce objektif bir gözlem, her duyduğunu ve gördüğünü empatiyle eleştirmek lazım. e biraz da oturduğumuz yerden eleştirmememiz lazım. türkiyede insanlar tek bir görüntüyle karalanıyor. bazı meslek grupları hiç olmaması gerekirken siyasete alet ediliyor. sağcısı da aynı solcusu da aynı bu ülkenin. kimse hiçbir şeyi tam anlamıyla yapmıyor. sağcısı ülkenin anasını belliyor, solcusu da hakkını doğru düzgün aramıyor.

böyle bir meslek grubu aslında yoktur. bu bir dil alışkanlığıdır.

"polis" şehir demektir. meslek olan "polis memurluğu" dur. yani şehrin memuru, asayişi sağlayacak kişi demektir.

önce tanımlara öğrenelim.

türkiye'de güvendiğim, yurtdışında korktuğum halkın asayişinden sorumlu devlete bağlı meslek grubu. türkiye'de bu kadar eleştirilmesi, aslında hoşgörülü olduklarından dolayı oluyor. polise çemkirenler, vuranlar, hakaret edenler, dalga geçenler ne yazıkki bitmiyor. yurtdışındakiler sadece ırkçılıktan dolayı, rezillik olarak bizimkileri sollar.

dürüst ve adil olanı her yere lazım, sahtekar ve kötü niyetli olanı şeytandır.

çocukken mahallede biri ''polis geliyor'' dediği zaman, hepimiz kaldırıma ip gibi dizilir, polise selam dururduk. polis amcalar da kornaya basar, selamımızı alırdı. şimdiki çocuklar ise polisi gördükleri zaman hemen binalara giriyorlar. bu çok üzücü. çok yanlış zamanda çocukluklarını yaşıyorlar maalesef. ah pandemi ah

halkın can ve mal güvenliğinden sorumlu, emniyet teşkilâtı mensubu olan kişiye verilen bir sıfat.

ihtiyacı olunan zamanlarda ortadan kaybolan bazen yedikleri yemeğin parasını ödemeyen aşırı ego sahibi olan devletin ona verdiği bir takım yetkileri yanlış anlayıp kendini devlet zanneden son zamanlarda iyice denetimsizleşen meslek grubu. (aralarında tabii ki iyileri de var ancak maalesef azınlıktalar, iktidar değişirse bir nebze daha iyi olacaklarını düşünüyorum.)