tahlil sonuçlarımı öğrenmek için doktora gitmiştim. doktorum bir sorun yok çok sağlıklısınız dedi ben de buna karşılık bir anlık boşlukla teşekkürler demiştim. iyi ki maskem vardı da gülmek ve ağlamak arasındaki yüzümü görmedi.
en yakın arkadaşımla tesadüfen tanışmıştım. bir zamanlar salak olup wattpad hikayeleri okuyordum. hikayenin birini her yerde arayıp bulamıyordum onun gönderime yorum yapmasıyla tanışmıştık. (o hikaye benim için hâlâ özeldir) sanalda tanıştığım insanı evime davet edecek -ve o da kabul edecek- kadar dostluğumuz ilerlemişti. her güzel şeyin bir sonu vardır bu güzel arkadaşlığımızın ömrü 7 yılmış. kim bilir belki yine tesadüfen karşılaşır ve kaldığımız yerden devam ederiz.
o kurdeleyi okulumda 1. sınıflar arasında ilk ben takmıştım. şöyle de bir hikayesi vardır. okulda hala çizgi çizmeyi öğrendiğimiz sırada annem okumayı öğrenmiş miyim diye bir şey okutur ve okuyamam haliyle. sonra canım annem her türlü yöntemle -içinde biraz şiddet de var- bir hafta içinde okumayı bana öğretiyor. nasıl güzel okuduğumu göstermek için beraber öğretmenimin yanına gidiyoruz. ben okuyorum takır takır öğretmenim şaşırıyor biz daha okumaya geçmemiştik diye. sonra işte okuma bayramı yapılıyor falan filan.
otobüs yolculuklarında sık sık kusarım. bu yüzden çantamda poşet, ıslak mendil, peçete hep bulunur ve daha az rahatsızlık vereyim diye sessizce kusmayı öğrendim.
bunu düşündüğümde cevabı geçmişe gitmektir. sonrasında şöyle düşünürüm bugünüm de geleceğimin geçmişidir. bugünkü durumumdan memnun değilsem bunu gelecekte memnun olmak için düzeltebilirim.
bu tabloyu ve hikayesini eski bir arkadaşım sayesinde öğrenmiştim. o günden sonra daha çok ön yargılı olmamaya dikkat ettim
kendi halinde bir kumaş tüccarı olan cimon, ortağının yalan beyanları ile o dönem çokça uygulanan bir ceza olan açlık hücresine kapatılır.
bu hücrelerde mahkumlar günlerce aç bırakılıp ölüme terk edilirdi.
aç kalarak ölüme mahkum edilen cimon’un kızı pero ise gardiyanlara yalvararak babasını görmeye gitmektedir.
kız gelip babasını sorunsuz bir şekilde ziyaret ettiğinden gardiyanlar duruma alışır ve iş rutinleşir. pero birkaç gün sonraki gelişince yanında yeni doğan çocuğunu da getirmiştir.
babası ile konuşurken ağlayan bebeği susturmak için bir göğsünü açar ve çocuğu emzirmeye başlar. işte o an aklına babasının hayatını kurtaracak olan fikir gelir.
o günden sonra pero düzenli olarak her gün babasını ziyarete gelir.
aradan epey zaman geçmesine karşın yaşlı adam hala ölmemiştir, ve bu durum hapishane yetkililerin de dikkatini çeker.
aradan uzunca bir süre daha geçer ve simon hala hayattadır. bunun üzerine kral, simon ve pero’nun görüşmelerinin gizlice izlenmesini ister.
gardiyanlardan biri gizlice simon ve pero’nun görüşmesini izler, ve gördüklerini de krala anlatır.
duyduklarıyla şaşkına dönen kral, pero’nun yaptığı bu fedakarlık karşısında kayıtsız kalamaz ve simon’un serbest bırakılması emrini verir.
gardiyanın gördüğü şudur; pero babasını ziyarete geldiği hergün açlığa mahkum edilmiş olan ve yiyecek hiçbir şey verilmeyen babasını tıpkı çocuğunu emzirir gibi emzirmekte ve açlıktan ölmesine mani olmaktadır…
en son bir idam mahkûmunun son günü adlı kitapta başıma gelmişti bu durum. kitaptaki suçluya hiçbir zaman objektif yaklaşamayıp hakkını vererek okuyamadığımdan yarıda bırakmıştım. bu günlerde, yaşayacağı zamanın kısıtlı olduğunu bilen bir insanı okumak için tekrar başladım. bu yönüne bakarak okumam gerekiyormuş demek ki.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.