orijinal adı: old constantinople
yazar: francis marion crawford
yayım yılı: 1893
edwin lord weeks'in eski istanbul'a ait çizimlerinin eşlik ettiği eser, dönemin halkını ve gündelik yaşamını okurla buluşturuyor.
yazar: francis marion crawford
yayım yılı: 1893
edwin lord weeks'in eski istanbul'a ait çizimlerinin eşlik ettiği eser, dönemin halkını ve gündelik yaşamını okurla buluşturuyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "canis_lupus" tarafından 14.08.2023 16:21 tarihinde açılmıştır.
1.
kitap boston'lu yazar (bkz: francis marion-crawford)'un istanbul anıları ve edwin lord weeks in muhteşem çizimlerini içerir. iş bankası kültür yayınları ndan çıkmış ,okuması zevk veren bir anı kitabıdır.
yazar yirmiye yakın dili rahatça konuşmakla beraber, kalemi kuvvetli olup kırka yakın da romanı vardır.
gittiği dönem istanbul'u ıı. abdülhamit dönemidir. tüm gözlemlerini ayrıntısıyla işlemiş, galata köprüsüne hayran kalmış, özellikle türkleri çok sevmiş devamlı övgüyle bahsetmiştir. rumlar ve ermenilere ait yergileri mevcuttur. onların türkleri sömürdüğünü ve gelen turistlere yanlış bilgiler verip türklerden uzaklaştırmaya çalıştığından bahsetmiştir.
rehberiniz rum ise, anlattığı hikâyeye kendisi de gerçekten inanıyormuş görünerek, size eski sultanların zengin rumlara işkence yaparak gizli hazinelerinin yerini öğrenip ardından parçalanmış cesetlerini aynı kapıdan denize attıklarını anlatır. ancak sultanların hristiyanlara verdiği beratlarla tanıdığı haklar bu hikâyeyi hiçbir şekilde doğrulamadığı gibi, tarihte hristiyanların kendi anlattıkları da bu hikayeleri desteklemiyor.
istanbul'u betimlerken devamlı onu herkesin göz diktiği bir mücevher olarak görür. insanlar yazara göre bu nadide şehir için ebediyete kadar savaşacak ve çekişip duracaklardır.
özellikle yazarın peçeli kadınlara bakış açısı onları bir tür gizemli varlık olarak görmesine yol açar. bölgenin misafirperverliği, cömertliği karşısında mest olmuş fakat yeteri kadar bu güzelliklerin övülmemesini şaşkınlıkla karşılamıştır. kitap doğu ve batı insanı arasında karşılaştırmalar yapar. hatta mezarlıklarda bile türk mezarlıklarının gelişigüzelliği bazı mezar taşlarının yan yatmasında dahi göze çarpan estetikliği, hristiyan mezarlıklarının anıt, çiçek tarhları ile beraber aşırı düzen hastalığından daha (bkz: pitoreks)bulur. kendisi de mezar ve gömülme ile ilgili düşüncesini dile getirir.
gökyüzünün altında bir dağ yamacına gömülmek veya ayaklarına ağırlık bağlanarak denize atılmak yahut en azından masraf edilmeden sessizce toprağa verilmek, modern bir cenazeciye yem olmaktan iyidir. ancak sonuçta ölüm kaçınılmaz olsa da, defin her zaman tarz meselesi olarak kalacaktır.
yazar yirmiye yakın dili rahatça konuşmakla beraber, kalemi kuvvetli olup kırka yakın da romanı vardır.
gittiği dönem istanbul'u ıı. abdülhamit dönemidir. tüm gözlemlerini ayrıntısıyla işlemiş, galata köprüsüne hayran kalmış, özellikle türkleri çok sevmiş devamlı övgüyle bahsetmiştir. rumlar ve ermenilere ait yergileri mevcuttur. onların türkleri sömürdüğünü ve gelen turistlere yanlış bilgiler verip türklerden uzaklaştırmaya çalıştığından bahsetmiştir.
rehberiniz rum ise, anlattığı hikâyeye kendisi de gerçekten inanıyormuş görünerek, size eski sultanların zengin rumlara işkence yaparak gizli hazinelerinin yerini öğrenip ardından parçalanmış cesetlerini aynı kapıdan denize attıklarını anlatır. ancak sultanların hristiyanlara verdiği beratlarla tanıdığı haklar bu hikâyeyi hiçbir şekilde doğrulamadığı gibi, tarihte hristiyanların kendi anlattıkları da bu hikayeleri desteklemiyor.
istanbul'u betimlerken devamlı onu herkesin göz diktiği bir mücevher olarak görür. insanlar yazara göre bu nadide şehir için ebediyete kadar savaşacak ve çekişip duracaklardır.
özellikle yazarın peçeli kadınlara bakış açısı onları bir tür gizemli varlık olarak görmesine yol açar. bölgenin misafirperverliği, cömertliği karşısında mest olmuş fakat yeteri kadar bu güzelliklerin övülmemesini şaşkınlıkla karşılamıştır. kitap doğu ve batı insanı arasında karşılaştırmalar yapar. hatta mezarlıklarda bile türk mezarlıklarının gelişigüzelliği bazı mezar taşlarının yan yatmasında dahi göze çarpan estetikliği, hristiyan mezarlıklarının anıt, çiçek tarhları ile beraber aşırı düzen hastalığından daha (bkz: pitoreks)bulur. kendisi de mezar ve gömülme ile ilgili düşüncesini dile getirir.
gökyüzünün altında bir dağ yamacına gömülmek veya ayaklarına ağırlık bağlanarak denize atılmak yahut en azından masraf edilmeden sessizce toprağa verilmek, modern bir cenazeciye yem olmaktan iyidir. ancak sonuçta ölüm kaçınılmaz olsa da, defin her zaman tarz meselesi olarak kalacaktır.
devamını gör...