1.
duygusal anlamda hassas ve kırılgan olma hali. çevremdeki herkeste var. a kişisi b konusunda hassas, c kişisi d konusunda. peki ya ben? ben hiçbir konuda. benim de böyle bir özelliğimin olması gerekmez miydi? ben de alınmamalı mıydım bazı şeylere? ama yok. işte bunlar hep boşvermişlik.
devamını gör...
2.
kötü bir huy.
devamını gör...
3.
bağlanma kuramı; 1980'de bowlby tarafından ortaya konmuş bir kuram. bu kurama göre insan yaşamında önemli kişilere güçlü bağ oluştur.
bebeklikten başlar, bağlanma süreci ise yaşam boyu devam eder. bebekler evebeynlerinden ayrıldıklarında bir takım farklı tepkiler verirler. bebeklerin evebeyne yakın olması onları güven içinde hissetmesini sağlar. tehlikelerden korur.
şimdi durum buyken güçlü bağlar kurduğunuz insanlar size yamuk yapıyorsa, güven içindeyken birden tehlikelere açık oluyorsanız alınganlık yapabilir, hatta kızabilirsiniz bu doğal hakkınızdır.
ama atalarımızın ifade ettiği gibi insanoğlu çiğ süt emmiştir. insanlara güvenmeyin yada güven vermeyin.
bebeklikten başlar, bağlanma süreci ise yaşam boyu devam eder. bebekler evebeynlerinden ayrıldıklarında bir takım farklı tepkiler verirler. bebeklerin evebeyne yakın olması onları güven içinde hissetmesini sağlar. tehlikelerden korur.
şimdi durum buyken güçlü bağlar kurduğunuz insanlar size yamuk yapıyorsa, güven içindeyken birden tehlikelere açık oluyorsanız alınganlık yapabilir, hatta kızabilirsiniz bu doğal hakkınızdır.
ama atalarımızın ifade ettiği gibi insanoğlu çiğ süt emmiştir. insanlara güvenmeyin yada güven vermeyin.
devamını gör...
4.
karşı taraftan bizimle ilgili bir konu olmasa da kendimizden bir parça olup o söze üzülüp, trip atmak.
devamını gör...
5.
dostoyevski’nin ünlü romanı “yeraltından notlar”ın kahramanı, kendini tanıtmaya “ben hasta bir adamım” diye başlar. yeraltı kahramanı, dönemin toplumsal yapısının yarattığı bir tiptir ama aynı zamanda yalnızlığı, kendi kabuğuna sıkışmışlığı, yıkıcılığı ve alınganlığıyla sınır durum (borderline) kişilik bozukluğu gösterir. içinde büyüyen sevgisiz boşluğu nefretle tıkamaya çalışır.
alınmak, “bir sözün, bir davranışın kendisine söylediğini veya yapıldığını sanarak incinmek, kırılmak” anlamına gelir. alınganlık ise “çabuk kırılmak, gücenmek” demektir. alınganlar, kendileriyle ilgili olmayan şeyleri, kendilerine mal eder, havadan nem kaparlar.
psikolojide “normal” ile “anormal” arasındaki fark genellikle niteliksel değil nicelikseldir. yani hastalıklı sayılanla norm dâhilinde kabul edilenin mekanizmaları aynıdır. dolayısıyla sağlıklı kabul edilebilecek bir (nevrotik) alınganlıktan söz edilebileceği gibi, ilişkileri bozan (sınır-düzey) alınganlıktan ve gerçeklikten kopuk (psikotik) alınganlıktan bahsedilebilir.
alınganlık, hafif şiddette bir kişilik özelliği, ağır düzeyde bir kişilik bozukluğu ve daha ağır şiddette bir dağılmayı işaret eder. bazen alıngan olmayan insanlar ruhsal bozukluk (örneğin depresyon) döneminde alınganlık gösterebilirler; yani yaşam olayları ve hastalıklar nedeniyle alınganlığın şiddetinde farklılıklar görülebilir.
alınganlık iki düzlemde ele alınabilir. ilki yüzeyde, kolayca görünen düzlemdir: alınganlık "özgüven eksikliğinden" kaynaklanır. kendine güvenemeyen biri, çevresinde olup bitenleri kendine yöneltebilir. zihinsel karmaşasından kaçmak için diğer insanların gerçekte yüksüz yaklaşımlarını kötü yönde yorumlar; yani nötr olanı negatif olarak algılarlar.
ikincisi, daha derinde ve ilkel olan düzlemdir: alınganlık kendimizi aşırı önemsemeyle ilgilidir. ağır/psikotik alınganlıkta nesne (kişi) seçiciliği de kalmaz: sanrı (hezeyan) tüm dünyayı kaplar: “herkes benim hakkımda konuşuyor, dedikodumu yapıyorlar, bana terbiyesizlik yaptı”, der psikotik özne. dolayısıyla daha derin bir önem ve değer sorununu yansıtır. bu değersizliğin en uç noktası megalomanidir. inkâr (ben değersiz değilim) ve karşıt tepki oluşturma (çok değerliyim) adı verilen savunmalara başvurulur.
psikozun en sık görülen şekli paranoid şizofreni’deki iki temel düşünce bozukluğu, alınganlık ve şüpheciliktir. alınganlıktan şüpheciliğe giden ilerleme düşünce bozukluğunun şiddetini yansıtır. paranoyada ilkel bir savunma mekanizması olarak yansıtma kullanılır. bir nevi hayali ihracattır yansıtma: psikotik özne içindeki “kötü”yü ihraç eder, başkasının zihnine ekerek büyütür sonra kendi üzerine geri döndürür. (örneğin, "bana büyük terbiyesizlik yaptı" gibi iddialara neden olur.)
özsaygı ve özgüveni etkileyen her durum (hastalık, yaşlılık, fazla eleştiriye maruz kalma, kayba neden olan yaşam olayları) da alınganlığın dozunu arttırabilir.
dönemsel alınganlıklar vicdanen rahatsız olduğumuz zamanlarda ortaya çıkar. kendimizi eleştirdiğimiz, suçladığımız zaman alıngan oluruz. kendi zihnimizde kurduğumuz mahkemede suçlu bulunduysak, cezayı başkalarının vicdanı aracılığıyla kesmeye çalışırız. insanların bakışlarını, sözlerini zihnimizdeki sanal mahkemede aleyhimizde delil olarak kullanırız. yasayı aştığımızın veya yanlış yaptığımızın duyulduğu/bilindiğiyle ilgili büyüsel bir düşünce esir alır bizi. alınganlık; suçluluk, utanç ve kaygıyla ilgilidir. olumsuz duyguların bir alaşımıdır. bu nedenle baş edilmesi güç bir durumdur ve ilişkileri yıpratır. özellikle eksik ya da hatalı olduğumuzu düşündüğümüz durumlarda alınganlığımız artar.
alınmak, “bir sözün, bir davranışın kendisine söylediğini veya yapıldığını sanarak incinmek, kırılmak” anlamına gelir. alınganlık ise “çabuk kırılmak, gücenmek” demektir. alınganlar, kendileriyle ilgili olmayan şeyleri, kendilerine mal eder, havadan nem kaparlar.
psikolojide “normal” ile “anormal” arasındaki fark genellikle niteliksel değil nicelikseldir. yani hastalıklı sayılanla norm dâhilinde kabul edilenin mekanizmaları aynıdır. dolayısıyla sağlıklı kabul edilebilecek bir (nevrotik) alınganlıktan söz edilebileceği gibi, ilişkileri bozan (sınır-düzey) alınganlıktan ve gerçeklikten kopuk (psikotik) alınganlıktan bahsedilebilir.
alınganlık, hafif şiddette bir kişilik özelliği, ağır düzeyde bir kişilik bozukluğu ve daha ağır şiddette bir dağılmayı işaret eder. bazen alıngan olmayan insanlar ruhsal bozukluk (örneğin depresyon) döneminde alınganlık gösterebilirler; yani yaşam olayları ve hastalıklar nedeniyle alınganlığın şiddetinde farklılıklar görülebilir.
alınganlık iki düzlemde ele alınabilir. ilki yüzeyde, kolayca görünen düzlemdir: alınganlık "özgüven eksikliğinden" kaynaklanır. kendine güvenemeyen biri, çevresinde olup bitenleri kendine yöneltebilir. zihinsel karmaşasından kaçmak için diğer insanların gerçekte yüksüz yaklaşımlarını kötü yönde yorumlar; yani nötr olanı negatif olarak algılarlar.
ikincisi, daha derinde ve ilkel olan düzlemdir: alınganlık kendimizi aşırı önemsemeyle ilgilidir. ağır/psikotik alınganlıkta nesne (kişi) seçiciliği de kalmaz: sanrı (hezeyan) tüm dünyayı kaplar: “herkes benim hakkımda konuşuyor, dedikodumu yapıyorlar, bana terbiyesizlik yaptı”, der psikotik özne. dolayısıyla daha derin bir önem ve değer sorununu yansıtır. bu değersizliğin en uç noktası megalomanidir. inkâr (ben değersiz değilim) ve karşıt tepki oluşturma (çok değerliyim) adı verilen savunmalara başvurulur.
psikozun en sık görülen şekli paranoid şizofreni’deki iki temel düşünce bozukluğu, alınganlık ve şüpheciliktir. alınganlıktan şüpheciliğe giden ilerleme düşünce bozukluğunun şiddetini yansıtır. paranoyada ilkel bir savunma mekanizması olarak yansıtma kullanılır. bir nevi hayali ihracattır yansıtma: psikotik özne içindeki “kötü”yü ihraç eder, başkasının zihnine ekerek büyütür sonra kendi üzerine geri döndürür. (örneğin, "bana büyük terbiyesizlik yaptı" gibi iddialara neden olur.)
özsaygı ve özgüveni etkileyen her durum (hastalık, yaşlılık, fazla eleştiriye maruz kalma, kayba neden olan yaşam olayları) da alınganlığın dozunu arttırabilir.
dönemsel alınganlıklar vicdanen rahatsız olduğumuz zamanlarda ortaya çıkar. kendimizi eleştirdiğimiz, suçladığımız zaman alıngan oluruz. kendi zihnimizde kurduğumuz mahkemede suçlu bulunduysak, cezayı başkalarının vicdanı aracılığıyla kesmeye çalışırız. insanların bakışlarını, sözlerini zihnimizdeki sanal mahkemede aleyhimizde delil olarak kullanırız. yasayı aştığımızın veya yanlış yaptığımızın duyulduğu/bilindiğiyle ilgili büyüsel bir düşünce esir alır bizi. alınganlık; suçluluk, utanç ve kaygıyla ilgilidir. olumsuz duyguların bir alaşımıdır. bu nedenle baş edilmesi güç bir durumdur ve ilişkileri yıpratır. özellikle eksik ya da hatalı olduğumuzu düşündüğümüz durumlarda alınganlığımız artar.
devamını gör...
6.
insan ilişkilerimi genellikle bozan huyum.
devamını gör...
7.
yengeç burcu sorunsalı. neye neden alınacagım belli olmuyor.
devamını gör...
8.
küçükken karşımdaki yaparsa tahammülüm olamazdı ama şimdi ki zamanda maalesef çok alınganım . çoğunlukla belli etmem, kendimi dizginlerim ama içten içe düşüncelerimi etkiler . özellikle de en yakın olduklarıma alınırım.
devamını gör...
9.
insanların sizden uzaklaşmasına yol açan bir huydur.
devamını gör...
10.
alıngan olmayalım dedik insanlar içimizden geçti bu hayatta, alınganlık yapalım belki öyle anlarlar dedik bu seferde olayları büyütmekle suçlandık. kısacası ne yapsak yaranamadık. alınganlık işte böyle bir şey.
devamını gör...
11.
benden uzak dursun dediğim insanların huyu. çok çektim alıngan insanlardan. ne yapsan olmaz ne desen olmaz, durduk yere tatsızlık çıkarıp durur. onunla ilgili olmasa bile her şeyi üzerine alınıp ona göre size tavır alır, kızar, küser, laf söyler, agresiflesir, kendine kendine intikam alır. bunlar olurken sizin hiçbir şeyden haberiniz yoktur, ne olduğunu bile anlamazsınız bazen. belki baska dertleriniz vardır ama bu insan kendini dünyanın merkezine koyup her şeyin onunla ilgili, ona karşı yapıldığını düşünür.
gerçekten düşman başına.
gerçekten düşman başına.
devamını gör...
12.
alıngan insan ; çabuk kırılır ,gücenir . böyle bir insanla arkadaş olmak, ilişki kurmak ip üstünde yürümek gibidir. devamlı kelimeleri seçerek konuşmak insanı yorar.
devamını gör...
13.
alınganımdır napayım. ama alıngan olduğum gibi kolay da manipüle olurum hemen kandırabilirsiniz geri. anlayacağınız alınganlığım maksimum beş dakikadır.
devamını gör...
14.
değersizlik hissinin yoğun olduğunu gösterir. bu histen kurtulmak zordur ama imkansız değil. yol gösterici olması açısından şu videoyu faydalı buldum: buradan
devamını gör...
15.
16.
berbat bir huy. abartırsanız etrafınızda kimse kalmaz. haklı olduğunuz zaman kullanın ama gereksiz yapmayın berbat.
devamını gör...
17.
günlerdir içerleyip içerleyip gözyaşı dökmeme neden olan huyum. iş yerinde bir arkadaşımin çocuğu olacağını öğrendim birkaç gün önce. eşinin hastanede olduğunu birkaç güne doğum yapacağını söylüyordu bir başka iş arkadaşına. ben de hasbelkader kulak misafiri olunca bana da söyledi. sonradan biraz öğrendiğim biraz uydurduğum kadarıyla en alakasız insanın bile haberi var gibi geldi bana. içerlememin nedenine gelince, çocuğumuz yok. belki de çocuğum olmadığı için onlara nazar değdireceğimi düşündüğü için bana söylemedi. böyle bir ihtimal o kadar gücüme gidiyor ki aklıma geldikçe ağlıyorum. ama inanın ki kimsenin boktan hayatıyla ve boktan çocuklarıyla gram ilgilenmiyorum. umrumda değil hiç kimse.
yoksunluk eşittir alınganlık.
yoksunluk eşittir alınganlık.
devamını gör...
18.
asla katlanamadığım gereksiz bir özellik (bana göre)
belirli yaşlara gelmiş kimselerin; alınganlık, küslük vs gibi ergenlikte kalması gereken durumları hala yaşıyor ve yaşatıyor olmalarına hiç tahammülüm yok. kalıbının insanı olabilmek mühimdir.
belirli yaşlara gelmiş kimselerin; alınganlık, küslük vs gibi ergenlikte kalması gereken durumları hala yaşıyor ve yaşatıyor olmalarına hiç tahammülüm yok. kalıbının insanı olabilmek mühimdir.
devamını gör...
19.
ne kötü bir huy bu huya sahip olan ne şansız insan buna maruz kalan.
devamını gör...
20.
yükselenim balık. zor durumdayım.
devamını gör...