1.
başımızdan geçmiş olay veya durumdur.
devamını gör...
2.
önemsemediğim ve hatırları sildiğim yaşlanınca çok üzüleceğim kavram.
devamını gör...
3.
bir kaç yıl önce belediye otobüsünde yolculuk yapıyorum. tabi o sırada koltukta oturuyorum yanımda da orta yaşlarda bir kadın vardı. ilerleyen zamanlarda hamile bir genç kadın binmişti, ayakta bekliyordu. cinsiyetçilik ayrımı yapmadığımdan yer verme girişiminde bulunmamıştım. tabi yolculuğumuz devam ediyor, yanımdaki kadın bir hışımla kalkıp gel kızım otur demişti, o an neler olduğunu anlamaya çalışıyordum, neden durduk yere kalktı vs. diye içimde geçiyorum. o an kadının hamile olduğunu anlamamıştım bundan dolayı yer vermişti. bende anlamadığım için bir an kendimi kötü hissetmiştim, durumun farkında olmadığımı dile getirip hamile kadından özür dilemiştim, o da ne özrü sorun etmeyin deyip koltuğa geçip oturmuştu.
böyle bir anım. akılma geldikçe hem tebessüm eder hem de kendime ders çıkarmaya çalışırım.
bazen her şeyi göremeyebiliriz ama görenlerin de susmaması gerekiyor.
böyle bir anım. akılma geldikçe hem tebessüm eder hem de kendime ders çıkarmaya çalışırım.
bazen her şeyi göremeyebiliriz ama görenlerin de susmaması gerekiyor.
devamını gör...
4.
çok güzel ve duygusal bir şiir. hikâyesi de çok etkileyici. şairi (bkz: melih cevdet anday)
bir çift güvercin havalansa
yanık yanık koksa karanfil
değil bu anılacak şey değil
apansız geliyor aklıma
neredeyse gün doğacaktı
herkes gibi kalkacaktınız
belki daha uykunuz da vardı
geceniz geliyor aklıma
sevdiğim çiçek adları gibi
sevdiğim sokak adları gibi
bütün sevdiklerimin adları gibi
adınız geliyor aklıma
rahat döşeklerin utanması bundan
öpüşürken bu dalgınlık bundan
tel örgünün deliğinde buluşan
parmaklarınız geliyor aklıma
nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
kahramanlıklar okudum tarihte
çağımıza yakışan vakur, sade
davranışınız geliyor aklıma
bir çift güvercin havalansa
yanık yanık koksa karanfil
değil unutulur şey değil
çaresiz geliyor aklıma.
bir çift güvercin havalansa
yanık yanık koksa karanfil
değil bu anılacak şey değil
apansız geliyor aklıma
neredeyse gün doğacaktı
herkes gibi kalkacaktınız
belki daha uykunuz da vardı
geceniz geliyor aklıma
sevdiğim çiçek adları gibi
sevdiğim sokak adları gibi
bütün sevdiklerimin adları gibi
adınız geliyor aklıma
rahat döşeklerin utanması bundan
öpüşürken bu dalgınlık bundan
tel örgünün deliğinde buluşan
parmaklarınız geliyor aklıma
nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
kahramanlıklar okudum tarihte
çağımıza yakışan vakur, sade
davranışınız geliyor aklıma
bir çift güvercin havalansa
yanık yanık koksa karanfil
değil unutulur şey değil
çaresiz geliyor aklıma.
devamını gör...
5.
bu isimde bir hanımefendi tanımıştım farklı bir tecrübeydi..
devamını gör...
6.
birbirini görmeden, duymadan, bilmeden sadece sanal mektuplaşmayla birini tanıdım. onun sevdiği, üzüldüğü şeylere tanık oldum. ona anlattım, onu dinledim. gün geçtikçe daha da uzun yazıldı mektuplar. elbet sonu gelecekti, geldi de. o kadar.
devamını gör...
7.
"an" ların zaman içerisinde kaybolup "anı" ya dönüştüğü süreç
devamını gör...
8.
bir yaşında evden kaçmışım en sevdiğim anım ne kadar hatırlamasam da
devamını gör...
9.
hafızada kalan yaşanmışlıklardır. anıların kimisi çok net hatırlanır kimisi yarım yamalak ama en çok unutulan anılar size kötü gelen ya da gereksiz görülen anılardır, bu da beyinin işlevlerinden birisi.
devamını gör...
10.
zihinde yer alan belli belirsiz izlerin toplamıdır.
devamını gör...
11.
bana kalırsa anıları asıl güzel kılan, eşsiz olmaları. bir daha bu an, tüm şartlar böyleyken asla tekerrür etmeyecek. sırf bu yüzden bile ölümlü olmanın bize verilmiş bir hediye olduğunu düşünürüm hep.
devamını gör...
12.
hatıra. hatırat. hiç unutmuyorum zaten unuttuğum şeyleri anlatamiyorum şeklinde başlayan ve anlatıldığında anlaşılması anlatanin kelime dağarcığı ile birebir etkili olan yaşanmışlıklardir. yaşanmış olma olasılığı dinleyenin kafasında soru işareti bırakıyorsa sıkıcı olabilir. uzuyorsa ve üzüyorsa daha da sıkıcı olabilir. içinde dinleyeni etkileyecek bir şey yoksa pek de anlatilmamalidir. bu da böyle bir anımdır şeklinde bittiyse güldürür. yani ben gülerim. çünkü son güller iyi gülerler.
devamını gör...
13.
geçen uzun zamandır konuşmadığım bir arkadaşımı aradım. işte bir ay önce falan. konuştuk, hâl hatır sorduk..
laf (artık nasıl olduysaa :) ) lisedeki günlerimize geldi. ben hiç sınavları dert eden biri değildim lisedeyken. bunda annemin olumlu anlamda etkisinin olduğunu düşünüyorum. sınavım kötü geçtiğinde "anne kızar mısın kötü gelirse?" diye soruyordum gözlerimi belertip. bana "niçin kızayım ki." derdi. "beni mi ilgilendiriyor sanki senin sınavın" manasında :) bu beni rahatlatıyordu. orta hâlli bir öğrenciydim işte :d fazlasında da gözüm yoktu zaten. geçeyim yeter. yakın arkadaşlarım ise sürekli ders çalışan, sınav sonuçları kötü olunca ağlayan tiplerdi. hiç anlam veremezdim o duruma. iyi ki de o kadar ciddiye almamışım sınav sonuçlarımı. ciddiye almamışım demişken bir ara ingilizce sınavında, sınav kâğıdının arkasına "ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında" diye yazmıştım. öğretmenim bana çok güzel yazmışsın demişti, aferin dercesine. "benim çocuğum karne gününde elinde takdir, teşekkür belgesiyle gelmezse, ben onu kucaklayıp öperim" demişti. çok severdim fatih hoca'yı. dil derslerini ise pek sevmezdim. bir defasında paragraf sorusuna "sorry ı don't know" yazmıştım. güzel hatıralar, dudakta tebessüm bırakıyor.
arkadaşım demiştik değil mi? işte bana şey dedi. "hatırlıyor musun bir keresinde fizik sınavından çıkmıştık, notum düşüktü, moralim bozuktu, sen kâğıda 'üzgün' yazıp bana, bak üzgün diye yazılıyor ama kelime kendi içersisinde iki güler yüz saklıyor demiştin." hatırlamıyordum. hayranlık duydum 14 yaşıma. keşke karşıma alıp konuşabilseydim diye düşündüm.
"ben de sana ya bi git allah aşkına, zaten sınav sonucum düşük demiştim" dedi.
20.11.20
laf (artık nasıl olduysaa :) ) lisedeki günlerimize geldi. ben hiç sınavları dert eden biri değildim lisedeyken. bunda annemin olumlu anlamda etkisinin olduğunu düşünüyorum. sınavım kötü geçtiğinde "anne kızar mısın kötü gelirse?" diye soruyordum gözlerimi belertip. bana "niçin kızayım ki." derdi. "beni mi ilgilendiriyor sanki senin sınavın" manasında :) bu beni rahatlatıyordu. orta hâlli bir öğrenciydim işte :d fazlasında da gözüm yoktu zaten. geçeyim yeter. yakın arkadaşlarım ise sürekli ders çalışan, sınav sonuçları kötü olunca ağlayan tiplerdi. hiç anlam veremezdim o duruma. iyi ki de o kadar ciddiye almamışım sınav sonuçlarımı. ciddiye almamışım demişken bir ara ingilizce sınavında, sınav kâğıdının arkasına "ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında" diye yazmıştım. öğretmenim bana çok güzel yazmışsın demişti, aferin dercesine. "benim çocuğum karne gününde elinde takdir, teşekkür belgesiyle gelmezse, ben onu kucaklayıp öperim" demişti. çok severdim fatih hoca'yı. dil derslerini ise pek sevmezdim. bir defasında paragraf sorusuna "sorry ı don't know" yazmıştım. güzel hatıralar, dudakta tebessüm bırakıyor.
arkadaşım demiştik değil mi? işte bana şey dedi. "hatırlıyor musun bir keresinde fizik sınavından çıkmıştık, notum düşüktü, moralim bozuktu, sen kâğıda 'üzgün' yazıp bana, bak üzgün diye yazılıyor ama kelime kendi içersisinde iki güler yüz saklıyor demiştin." hatırlamıyordum. hayranlık duydum 14 yaşıma. keşke karşıma alıp konuşabilseydim diye düşündüm.
"ben de sana ya bi git allah aşkına, zaten sınav sonucum düşük demiştim" dedi.
20.11.20
devamını gör...
14.
hatırlamak artık yüreğimi sıkıştırıyor. kızgınlığımı, öfkemi, özlemimi, sevincimi, üzüntümü.. hatırlayınca o anda kalıyorum, sıkışıyorum. böyle mengeneyle sanki sabitliyorlar beni oraya. kımıldayamıyorum.
vedalarım hep en acımasız, en savunmasız yerimden geldi. hani denir ya “yumuşak karnım”, oradan vurdular hep. düşüncelerim saldırıyor bi kaç haftadır bana.
yolda yürürken kırık bi saksıya üzüldüm, karşısına geçtim konuştum. evet saksıyla çiçekle konuştum.. toprakla, çiçekle konuşmayı da öğrettiler çünkü. onlarında dili yok, ama var'mış meğersem..
normalleşmeye çalışıyorum. gerçekten çalışıyorum hatırlamamak için. unutuyorum bazen. sonra unuttuğum aklıma geliyor bunada kızıyorum. hatırlıyorum gene kızıyorum. tam normalleştim dediğim anda,
14 sene önceki bi video düştü önüme. hani böyle borcam patlarda tuz buz olur yaa! aynen öyle oldum günlerdir. herkes var biliyor musun? dandik bir el kamerası ile çekilmiş. herkes mutlu. eski balkonda yemek yemişiz sofra toplanıyor. şunuda çek! diye yarışa girmişiz.. sonra birden annem geliyor, ablam.. ablam gene kocaman kahkasıyla saçını savuruyor.. sanki ilk defa görüyorum! ekrana sarıldım.1.53 saniyelik video sonrası arasam onun hakkında konuşacak gibi izledim. burnumun direği sızlamasaydı şayet !! o kadar yakın ki.. dokunsam sıcaklığı gelecek gibi, konuşsam duyacak gibi. sesleri, kahkahaları, saçları, kıyafetleri, kızmaları.. hepsi aynı.. aynı diyorum çünkü arada unutuyorum.
saksıyla da konuşsan, toprağa da sarılsan, rüyana da gelse.. yetmiyor ! ve ben ikisini birden özlemekten yoruldum. saksı gibi darmadağın oldum parçam nerede bilmiyorum bile..
ikiniz orada bi yerlerde buluştunuz, biliyorum.
2986 gündür annemsiz, 731 gündür tetemsizim. nolur beni de alın yanınıza.. içimdeki karadelik beni yutmadan nolur alın, ben parça parça eksildim bedenimle, ruhumla, aklımla.. size özlemimi eksiltemiyorum.
özlemek, ölmekten daha zor olmamalı.
çok, çoookk özlüyorum sizi kızlar..
vedalarım hep en acımasız, en savunmasız yerimden geldi. hani denir ya “yumuşak karnım”, oradan vurdular hep. düşüncelerim saldırıyor bi kaç haftadır bana.
yolda yürürken kırık bi saksıya üzüldüm, karşısına geçtim konuştum. evet saksıyla çiçekle konuştum.. toprakla, çiçekle konuşmayı da öğrettiler çünkü. onlarında dili yok, ama var'mış meğersem..
normalleşmeye çalışıyorum. gerçekten çalışıyorum hatırlamamak için. unutuyorum bazen. sonra unuttuğum aklıma geliyor bunada kızıyorum. hatırlıyorum gene kızıyorum. tam normalleştim dediğim anda,
14 sene önceki bi video düştü önüme. hani böyle borcam patlarda tuz buz olur yaa! aynen öyle oldum günlerdir. herkes var biliyor musun? dandik bir el kamerası ile çekilmiş. herkes mutlu. eski balkonda yemek yemişiz sofra toplanıyor. şunuda çek! diye yarışa girmişiz.. sonra birden annem geliyor, ablam.. ablam gene kocaman kahkasıyla saçını savuruyor.. sanki ilk defa görüyorum! ekrana sarıldım.1.53 saniyelik video sonrası arasam onun hakkında konuşacak gibi izledim. burnumun direği sızlamasaydı şayet !! o kadar yakın ki.. dokunsam sıcaklığı gelecek gibi, konuşsam duyacak gibi. sesleri, kahkahaları, saçları, kıyafetleri, kızmaları.. hepsi aynı.. aynı diyorum çünkü arada unutuyorum.
saksıyla da konuşsan, toprağa da sarılsan, rüyana da gelse.. yetmiyor ! ve ben ikisini birden özlemekten yoruldum. saksı gibi darmadağın oldum parçam nerede bilmiyorum bile..
ikiniz orada bi yerlerde buluştunuz, biliyorum.
2986 gündür annemsiz, 731 gündür tetemsizim. nolur beni de alın yanınıza.. içimdeki karadelik beni yutmadan nolur alın, ben parça parça eksildim bedenimle, ruhumla, aklımla.. size özlemimi eksiltemiyorum.
özlemek, ölmekten daha zor olmamalı.
çok, çoookk özlüyorum sizi kızlar..
devamını gör...
15.
yaşanmış şeylerin hafızaya saklanması ve kendini hatırlatması olarak da düşünülebilen her türlü olay, kişi, geçmiş zaman.
aslında sadece önem verdiğimiz şeyler değil, bugüne kadar yaşadığımız her saniye bir (b: anıdır.
ne zaman hatırlanacağı belli olmayan, ne zaman unutulacağı da belli olmayan sonsuz anlar bütünüdür insan)
yaşamak dediğin 3-5 kısa mutlu andan ibâret
aslında sadece önem verdiğimiz şeyler değil, bugüne kadar yaşadığımız her saniye bir (b: anıdır.
ne zaman hatırlanacağı belli olmayan, ne zaman unutulacağı da belli olmayan sonsuz anlar bütünüdür insan)
yaşamak dediğin 3-5 kısa mutlu andan ibâret
devamını gör...
16.
anılarım beni çok yoruyor. kötü anıların hatırlanmaması gerektiği ile ilgili şeyler dinlemiştim ama her zaman aklıma gelir kötü şeyler ve ben çok uğraşırım zihnimi temizleyip boş hale getirmek için. bulanık bir suyun tekrar net olması ne kadar zor ise o suyu bulanık hale getirmek için zihninizin okyanusuna bir taş atmanız yeterli.
devamını gör...
17.
sadece hatırladıklarımız değil, aynı zamanda unutmak istemediklerimiz ve unutmaktan korktuğumuz geçmiş zaman dilimidir. zihnimizin hangi olayı, hangi anıyı kâle alıp depolayacağına ise biz karar veremiyoruz, yıllar evvel yaşanmış bir şeyi hiç beklemediğimiz anda hatırlatabiliyor, en sevdiğin insanın yüzünü zihninden silebiliyor.
marcel proust geçmişi hatırlama gayretimiz nâfile, bu anıya ölmeden önce rastlamamız tesadüfe bağlıdır diyor.
six feet under
marcel proust geçmişi hatırlama gayretimiz nâfile, bu anıya ölmeden önce rastlamamız tesadüfe bağlıdır diyor.
six feet under
devamını gör...
18.
somut anların zamanla soyutlaşması ve zihinde bir hayale/ imgeye dönüşmesidir.
neyin ne zaman anıya dönüştüğü kesin olmamakla birlikte aslında yaşadığımız her an geçmişte kalıyor ve bugüne kadar yaşanan her saniye anı olmuş durumda.
eternal sunshine of the spotless mind filminde ise anıların silinebildiğini görüyoruz.
kayıp zamanın izinde ise hatırlamayı şöyle anlatıyor;
geçmişi hatırlama gayretimiz nafile, zihnimizin bütün çabaları boşunadır. geçmiş, zihnin hâkimiyet alanının, kavrayış gücünün dışında bir yerde, hiç ihtimal vermediğimiz bir nesnenin (bu nesnenin bize yaşatacağı duygunun) içinde gizlidir. bu nesneye ölmeden önce rastlayıp rastlamamamız ise, tesadüfe bağlıdır.
buradan
neyin ne zaman anıya dönüştüğü kesin olmamakla birlikte aslında yaşadığımız her an geçmişte kalıyor ve bugüne kadar yaşanan her saniye anı olmuş durumda.
eternal sunshine of the spotless mind filminde ise anıların silinebildiğini görüyoruz.
kayıp zamanın izinde ise hatırlamayı şöyle anlatıyor;
geçmişi hatırlama gayretimiz nafile, zihnimizin bütün çabaları boşunadır. geçmiş, zihnin hâkimiyet alanının, kavrayış gücünün dışında bir yerde, hiç ihtimal vermediğimiz bir nesnenin (bu nesnenin bize yaşatacağı duygunun) içinde gizlidir. bu nesneye ölmeden önce rastlayıp rastlamamamız ise, tesadüfe bağlıdır.
buradan
devamını gör...
19.
devamını gör...
20.
“anılar oluşturduğunun farkında bile değildin.”
devamını gör...
"anı" ile benzer başlıklar
anı evi
1