hani her dönem müfettiş okula gelirdi.kafasına göre bir sınıfa girerdi.
olay yeri; sınıf
ders; ingilizce
konu; simple present tense
hiç gelmiyecekmiş gibi kaynattığımız derse, ansızın müfettiş ve yanında müdürümüz derse girdi.sonra müfettiş en arka sıraya geçti.hocamız kaldığı yerden anlatmaya devam etti.oysaki dersin bitmesine son 10 dakika kalmıştı.müfettiş ayağa kalktı.iki adım yürüdü.bana nişan alarak;
"do you like ......?" diye sordu.
ne sorduğunu daha hatırlamıyorum.
bi halt anlamıyorum ki cevaplayayım.sustukça tekrar tekrar, yavaş yavaş sormaya başladı.soruyu tekrar ettikçe, müdürün ve hocanın bakışları sertleşti.en sonunda müfettiş şöyle sordu.
"yes or no"
cevap verdikten sonra müfettiş kahkaha atarak çıktı.
rahatlamıştım.oysaki eyşan hocamın "aferim sana.kimsenin veremeyeceği cevabı verdin salak."diyene kadar.
(bkz: or)
devamını gör...
hiç unutmam bir gün diye başlama zevkini vermeyeceğim kendime. neyse.

kpssye hazirlandigim donem, kurstan çıktım eve gitmek için dolmuşa bindim, bir yandan da deneme sınavı sorularını kontrol ediyorum. ücreti odemedigimi fark ettim. cuzdanimda sadece 5 lira olduğunu biliyorum, onu alıp hızlıca şoföre götürüp verdim, aklım sorularda. para üstü bekliyorum ayakta. o an şoförün 'aman tanrım' tepkisiyle elindeki paraya baktım. para değil beyaz bi kağıt parçası. hiç bakmadan elimdeki o kağıdı şoföre uzatmisim. sonra gerçek para verip rahatladim, denemeyi kontrol etmeyi eve bıraktım. bi sakin dönüş yolu.

otobüse akbil basmak yerine kredi kartını tutup, ses gelmesini beklerken şoförün oradan çekmiyor maalesef demesi, otobuse binmeden hemen önce kart çıkarmak yerine evin anahtarını çıkarıp, son anda fark etmek şeklinde çeşitlenen dalgınlıklarımdan dinlediniz. herkese iyi geceler, sağlık ve mutlulukla kalın.
devamını gör...
güzel bir anı düşünmek istedim, hatırlamak istedim kaybettiklerimi ama sanki hiç olmamış gibilerdi. ailemle olan anılarımda hep bi burukluk olması üzdü. hep çok kolay ağlayan bir çocuk olduğumdan mıdır bilemem ama ben ne kadar çok ağlıyorsam annemle babamın tahammülünü o kadar çok sınıyor gibiyim. hatırlıyorum ilkokulda ağlama yasağı koymuşlardı ve ona da ağlamıştım. bağıran annemin sesini hala duyuyorum.
devamını gör...
zaman: lise sınavından sonra, sonuçlar açıklanmış.
mekan: ev.
olay:
sınav notum çoğu kişinin imrendiği bir not. her ne kadar beklediğim gibi olmasa da yüksek bir not. herkes mutlu gururlu işte.*
her neyse. annem odama geliyor. babam işte, biraz önce telefonla konuşmuş.
bundan sonrası onun ağzından.

-bugün babana işyerinde bi arkadaşı sormuş, oğlun kaç almış diye. baban da söylemiş puanını. adam da sırıtarak benim oğlum şu kadar almış* demiş ve çekip gitmiş.

o kadar üzülmüştüm ki. o gün kafamı toplayamadım.

babam eve geldiğinde bana hiç o olaydan bahsetmedi. o olay hiç olmamış gibi davrandı.

edit: geceye bırakmadım kusura bakmayın.
devamını gör...
lisede yurtta kalıyorum, yurttan şehir merkezine bir otobüsle gidiliyor. otobüse bindim, merkeze geldim, gezdim, tozdum, alışveriş yaptım ama tam otobüse binecekken bir baktım ki cüzdanımda para yok. cüzdanımın iç kısımlarını karıştırdım, 1 dolar buldum neyse ki hemen döviz bürosuna gidip bozdurdum, otobüs bileti aldım ve böylece yurda dönebildim bu da böyle bir anım..
devamını gör...
güzel bir anımı hatırlayamadım ama babamın bir anısını yazayım.
sene 1998 babam ve 5 arkadaşı çok güzel bir kadroyla dershane açıyorlar. dershane açıldıktan sonra tek yapılması gereken öğrencilere ulaşmak ve kayıt yaptırmaları için ikna etmek. o dönemlerde de dershaneler arası bir moda varmış, dereceye giren ogrencilere hediye vermek gibi. bizimkiler de düşünmüşler ve reklam panolarına bu yaziyi yazdırmışlar
" üniversite giriş sınavında ilk 3'e giren öğrencimize 0 km doğan slx vereceğiz"
tabi bu kampanyadan dolayı bütün sınıflar dolmuş bunun heyecanıyla bir sene eğitim vermişler ve sınav zamanı gelmiş bütün öğrenciler sınava girmiş. yaklaşık olarak 2 ay sonra sınav sonuçları açiklanmiş.
ertesi hafta bir öğrenci bu reklam projesini hatirlamiş ve dershaneyi ziyarete gelmiş belgelerle babama ve diğer hocalara türkiye'de fen kısmında 3 matematik kisminda 2. olarak derece yaptığını söylemiş ve arabayi istemiş.
tabi bizimkiler öyle bir reklam yaptiklarini bile unutmuşlar. neyse sadete geleyim
1999 yılında sıfir km doğan slx'i almış babamgil ve öğrenciye vermiş. öğrenci şuanda başarili bir endüstri mühendisi.
bu da böyle bir anımız buraya kadar okuduysan teşekkür ederim.*
devamını gör...
yıl 2012. lisedeyim o zaman. almanca dersi görüyoruz. sınıftan bir arkadaşım ( ifşa etmeyeyim adı x olsun) sayısalı mükemmel ama sözeli özellikle yabancı dili berbat bir öğrenci. almanca sınavı olacağız. ve o zaman kelebek sistemi var bilen bilir belki tüm okulun sınıflarını karma şekilde farklı sınıflara yollarlar. 9,10,11,12 ler dahil herkes karma sınıflarda sınav olur. neyse. sınavdan bir önceki ders bu x arkadaşım benim almanca defterimi almıştı kendince kopya hazırlamış. bir güzelde çekmiş. 3-4 gün geçti almanca dersimiz var hoca notları okuyacak. herkesin notunu okudu güzel not almışım. x de güzel not almış benim notlarım sayesinde yüzü gülüyor, teşekkür ediyor. derken, hoca benle x arkadaşımı ayağa kaldırdı. siz aynı sınıfta mı sınava girdiniz diye sordu. hayır dedik, listeye baktı gerçekten de farklı sınıflardayız. bana oturabilirsin dedi. x hala ayakta. oğlum senin adın ne diye soruyor, arkadaşım x diye cevap veriyor. iyi düşün oğlum bak adın ne diyor. hocam benim adım x diyor. hoca da, allah allah madem öyle neden sınav sorusundaki adın ne sorusuna (benim adımda tutuğ olsun) tutuğ diye cevap veriyorsun oğlum hadi erkek ismi olsa neyse bir de kız ismi yazıyorsun demişti. tüm sınıf kahkahaya boğulmuştuk. salak arkadaşım almanca adın ne sorusuna benim adımı kullanarak cevap vermiş .
bu da böyle bir anımdır, paylaşmak istedim. umarım yüzünüz bir nebze gülmüştür.
devamını gör...
odadayım oturuyorum güneş odanın her yerini selamlıyor.
ve ben oturma pozisyonunu yatma olarak değiştiriyorum.
böyle güzel bir anım vardı işte.
(iyi ki dislike yok .)
devamını gör...
ben asansöre binmeden önce başkası indi ve kendini tutamayarak güldü, koşarcasına çıktı gitti. bu gülüşün sebebini asansöre binince anladım çünkü içerisi leş gibi osuruk kokuyordu.

bu saatte aklıma başka anı gelmedi valla.
devamını gör...
kayalıktan denize uçtum. jilet gibi yüzeyi her yerimi kesmişti
trakonya tarafından zehirlendim acillik oldum
deniz anasına çarptım acile gene gogogo
boğulma tehlikesi atlattım bu bir tık korkutucuydu
denizde kestane dolu çukura bastım. iğnesi 5 ay sonra hala çıkıyordu ayağımdan

denizde baya badire atlatmışım sözlük. alt alta yazınca...
devamını gör...
yurtta kışın ortasında kalorifer borusunu kırmıştık arkadaşla.
sabaha kadar bütün yurdun kıçı dondu .
devamını gör...
seviyorum dedi, gözlerinin içinin güldüğünü görmüştüm. birkaç gün sonra bu güzel gözlerin beni görmek istemediğini fark ettim. bende ise o gülüş anı olarak kaldı. ''ne güzel gülmüştün o akşam bana...''
devamını gör...
bir keresinde toplu bir arkadaş buluşmasında yanıma okuldan en yakın arkadaşım, karşıma da pek haz etmediğimiz biri oturmuştu. biz de selfie çekermiş gibi yapıp onun fotoğrafını çekmeyi planladık. ne işimize yarayacaksa artık... ama komik-gülünç bir hâli vardı o sıra, ondan olabilir.
neyse tam fotoğraf çekecektik kameranın arka flaşı patlamasın mı.. herkes direkt bize baktı. o da hemen anladı tabii. beni mi çekmeye çalışıyordunuz diye söylenmeye başladı. o anki şokla bir şey de diyemedik özür dileyip kalktık masadan. çok utanmıştım ama hâlâ aklıma geldikçe gülerim.
(bkz: bu da böyle bir anımdır)
devamını gör...
lisedeyim ders elektroteknik konu omik devrelerde eşdeğer direnç hocamız çok tatlı ve heyecanlı ders ders anlatan ünal hoca (kulakları çınlasın) tahtaya bir küp çizdi alt kenarın sol arka köşesinden ve üst kenarın sağ ön köşesinden uç çıkartı çizerken bir yandan da anlatıyor küpün her kenarı 1 ohm falan o esnada sınıfa arkası dönük sordu bu küpü nasıl açarız diye 40 kişilik sınıfta çıt yokken ben mırıldandım " konserve açacağı ile " diyerek o sessizlikte beni duydu ve döndü kim dedi onu diye kısa bir yutkunmadan sonra ben diye elimi kaldırdım elindeki tebeşiri fırlattı önden arkaya 4. sırada oturuyorum taaak alnıma geldi tebeşir. hoca döndü kara tahtaya kaldığı yerden dersi anlatmaya devam etti ama adamın heyecanı konsantrasyonu gitti tabi bir an durdu döndü sınıfa ben göz göze gelmemek için kafamı öne eğdim " konserveci" diye seslendi o an bende bir ter boşaldı "gel bakalım tahtaya " " bu devrenin eşdeğer açılımını çiz " ben yerimden kalktım kalktım ceketimin önünü ilikledim tahtaya yürüdüm ama bacaklarımı hissetmiyorum hocam bana yeni tebeşiri de uzattı tebeşirle tahtaya birşeyler çizmek istiyorum ama kolum külçe gibi bir türlü çizemiyorum tahtaya tebeşirle dokunuyorum geri çekiyorum dokunuyorum geri çekiyorum hayatımın en uzun 5 dakikası böyle geçti orada resmen küçüldükçe küçüldüm film sahnelerindeki gibi hocam devleşti büyüdü . sonrasında geç yerine otur dedi yerime giderken nakavt olmuş boksör gibiydim yüzümü gözümü darmadağın hissettim sonrasında bir iki dakika geçmeden zil çaldı ama herkes yerinden fırlayıp tuvalete kantine koşarken ben kımıldamadan 1 2 dakika daha oturdum sonra kalkıp tuvalete gittim yüzümü yıkayıp bir az olsun kendime geldim. hocam ilk anda beni dövseydi bu kadar ağırıma gitmezdi dayağımı yer paşa paşa otururdum ama o dövmekten beter etti. sonrasın da üst sınıflara gittim ünal hocanın sorduğu soruyu söyleyip yardim istedim sağolsunlar çözümü gösterdiler öğrendim. sınavda da aynı soru çıktı ve doğru olarak yaptım. fakat o günden sonra okul uyayım boyunca ünal hocam adımı yada numaramı hiç söylemedi beni hep konserveci diye çağırdı. bu da benim hayatımda yarı tatlı yarı acı bir anı olarak kaldı. hocamı çok severim zaman zaman telefonla arar konuşurum onun bilgi tecrübesi hayatıma çok şey kattı buradan bir kez daha bana öğrettikleri için müteşekkir olduğumu belirtmek isterim.
devamını gör...
sene 2009’un sonları. ekşi’de o dönem yılların yazarıyım. reşit yaşta bile değildim ekşi’ye yazar olunca, ortaokula gidiyordum hatta. ama yalancıyı ıslatmıyorlar ne de olsa, yaşım oldukça büyük yetişkin bir erkeğim, öyle takılıyorum sözlükte. gazetelerde gördüğüm haberlerden, köşe yazılarından belli fikirler araklayıp, aklım yettiğince cümleler kurup, siyasi yazılar yazıp, futbol yorumları yapıp, ondan bundan duyduğum bilgileri satıyorum sözlükte. kendimi nasıl cool ve farklı hissediyorum aman aman… ama artik sıkıcı ve kasıntı gelmeye başladı ekşi bana, forum siteleri bile nerdeyse daha eğlenceliydi.

derken bir başlık gördüm sol frame’da, galatasaray sözlük açılmış (rerererarara sözlük daha doğrusu) ekşiciler yardırıyor falan. asosyal ve yalancı olan ben durur muyum, hemen üyelik işlemlerine başladım ve çaylaklık sürecini başarıyla geçip yazar oldum. yeni bir sözlük var, taze kan. ama ortam testosteron hormonu salgılanmış vaziyette, eril dilden geçilmiyor. hadi dedim burda da erkek olayım ve kısa sürede hatırı sayılır bir kişilik oldum. özel mesajlar, yersiz şakalar vs vs, ama biriyle daha farklı bir enerji yakaladık. yıldız teknik’te gemi mühendisliği bilmem bilmem neyi okumuş, özel bir firmada çalışan, kendi halinde, sevimli, donanımlı, eğlenceli ve fanatik galatasaraylı bir çocuk. ama ben abi diye hitap ediyorum, o bana birader falan. futbol, kadın, breaking bad, rakı mı, konyak mı, votka mı muhabbetleri… ama ben istanbul’un kenar mahallesinde yaşayan, sanayide çalışan, iki küçük kardeşine ve bir dul annesine bakan, artı babasının iş kazasında ölümüyle travma yaşamış, kara yağız bir delikanlıyım. böyle tanıttım kendimi. her gün muhabbet eder olduk.

facebook hesabını verdi bana, ekle beni dedi, irtibatta olalım. garibanlığıma acıdığından mıdır nedir, benim için hep bir şeyler yapmak istedi. ben de diyorum, abi ben sosyal hesap kullanmıyorum. kullanmaz olur muyum be, sabah akşam çocuğun fotoğraflarına baka baka aşık ettim kendimi. çoğu şey açıktı hesabında. o ne izliyor onu izliyorum, o kimi dinlerse onu dinliyorum. oğlum diyor, gel şuraya şu gün bira içelim. yok abi diyorum annem hasta falan filan derken atlatıyorum bir şekilde.

en son bir salı günü, kış vakti, saat 16 suları. okuldan gelir gelmez açtım sözlüğü, bir mesaj: “hüseyin kardeş (adım da hüseyin he), numaranı bana yaz, seni gs-fb derbisine götüreyim bu hafta.” yalancılıktan bir gebermediğim kalmış, üzerine bir de istanbul’da bile yaşamıyorum. durdum düşündüm, yeter dedim kendime, sözlük hesabımı sildim o gün ağlayarak. daha fazla devam edemedim. ardından büyük bir boşluğa, özleme ve vicdan azaplarına düştüm. adama dehşet alışmışım bir de, bir süre zor geldi onunla hiç iletişimde olmamak. facebook hesabına, ordan etkileşimde olduğu insanların hesaplarına, başka mecralardaki sosyal hesaplarına bir süre baktım hep, gizli gizli. danimarka'ya yerleşti, bir köpek evlat edindi, orda bir hayat kurdu kendine. hepsine uzaktan şahit oldum. kendi başıma bir süre ufak bir aşk acısı yaşadım ve melankoli halini atlatınca bir daha da sosyal hesaplarına bakmadım. göz görmeyince de gönül katlandı. (hahahha)

o belki bu olayı şimdi hatırlamaz bile ama, ben yaptığım şerefsizliği hiç unutmam. bugün ne zaman derbi olsa, ne zaman breaking bad'e, the prestige filmine denk gelsem, muse grubunun bir şarkısını dinlesem, hep onu hatırlatır bana.

bu da böyle rezil bir anımdır arkadaşlar. buraya kadar okuyan varsa ayırdığı vakit için teşekkürü bir borç bilirim, zira uzun entryleri ben hiç okumuyorum. sevgiler…
devamını gör...
yukarıdaki yazıyı okursam beni silksinler. destan yazmış
devamını gör...
çok yorgun olduğum günün sonunda dolmuşa bindim, kulaklığımı takıp en arkaya oturdum. şoför, saniyeye girecekmiş, yolcuları başka bi dolmuşa bindirmiş falan ben hiçbirini duymadım. birden ışıklar kapandı, pavyonumsu ışıklar yandı, yüksek sesle ankara havası çalmaya başladı. gittim, abi nereye gidiyoruz, dedim. sen, nereden çıktın, dedi. ben hep buradaydım, herkes nerede asıl, şoktayım. sanayiye girmem lazım, işin yoksa bi girelim çıkalım dedi. ödevim var, gelemem dedim. neyse, indim bi şekilde ama yanlışlıkla olabilir de diyebilirdim.
devamını gör...
iskenderun 'dayım sene 2003 .athena konseri var.
4 abaza arkadaş gittik ,dans ediyoruz,eğleniyoruz. biraz uzakta ,bar tarafina dogru,arkamda dans eden güzel bir hatun.bakışıyoruz sürekli. o kesiyor, ben kesiyorum derken birbirimize gülümsedik. o sırada athena'nin " kaç kere kaç ula? " şarkısı çalmaya başladı. biz de aynı kliplerindeki gibi (bkz: ska) dansı yapmaya başladık. meğerse o sırada bu dehşet hatun benim dibime kadar gelmiş haberim yok.tam arkamdaymış.
farkında değilim ,kendimi dansa kaptırmış ska dansını abartiyorum.ayaklar bir kıç hizasında bir yerde.o ritm ve hızla arkama yanaşmış olan ve şarkı bitince yanına gitmeyi planladığım o harika kızın ayaklarına (ayağında sandalet var ayakları açık yani ) ne şiddetle bastiysam artık afet çığlıklarla ayağını tutarak, o acı ile zıplayarak bar önüne doğru kaçtı.

ne diye hissettirmeden arkama yanaştı ise güzelim planlarım alt üst olduydu.ondan sonra yine dans etmeye devam ettim tabi.biriken enerjiyi harcayacak yer kalmamıştı napalım. kız ortadan kayboldu.
güzelim kızın ayak parmaklarını kırmış olabilirim.
devamını gör...
yaklaşık olarak bundan üç ay önce bakırköy adliyesinine yakın bir lojistik firmasına bir sipariş teslimi yapıp dönüş yolunda üsteki köprüden geçerken kırk beş yaşlarında saçları beyazlaşmış, alnı, yüzü kırışmış hafif boynu bükük kamburlaşmış bir abinin utanmış el kaldırmasıyla durdum, açtım camı buyur abi dedim. otogara gidecem dedi nasıl giderim yiğenim dedi. gel abi ben zeytinburnu’ndan geçiyorum seni bırakayım, metroyla geçersin. rahatsız vermeyeyim dedi, utanarak dedi. yok abi ya yolumun üstü dedim. bindi tesadüfen o ara müzik çalar telefonumda haftada bir dinlediğim kürtçe playlistime bağlıydı. hafif hareket ettim, arka fonda (bkz: koma amed) were rınde çalıyor. bir sessizlik oldu. ana yola bağlandım. eee abi hayırdır yolculuk nereye ?
eve gidiyorum yeni çıktım. bi şaşırdım nerden abi dedim. cezaevi’nden 24 yıl sonra az önce beni bakırköy adliyesinden bıraktılar. otogara oradan memlekete gidecem inşallah cebimde beş kuruş yok nasıl gidecem onu da bilmiyorum dedi. o ara zeytinburnu’na gelmiştim. yarım kaldı o konuşma abi inerken çok teşekkür etti. üç aydır ne zaman o lijistik firmasına gitsem, o köprüden, zeytinburnu’ndan geçsem müebbet yiyen o yabancı geliyor aklıma. beş parasız eve varmaya çalışan o yabancı.
devamını gör...
devlet yurdunda kalıyoruz, üni deyiz.. yurda rakı soktuk rakı içtik bi akşam. bağlama var çiğ köfte var meze var, herşey çok güzel !
gerizekalı arkadaşın birisi - onu yapan kim hala bilmiyorum - rakı bittikten sonra şişeyi camdan dışarı fırlatmış ! 5. kattan aşağıya uçtu şişe... bütün oda kendimizi müdürün odasında bulduk.. sivil amca da vardı bi tane..
velhasılı kelam , zkeceklerdi bizi lakin alttan ala özür dileye dileye yırtmıştık... bu da eski bir anım. kafamızın piç olduğuna mı yanalım, rezil rüsva olduğumuza mı ...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye bir anı bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim