1.
sylvia plath’ın 1962 yılında yazmış olduğu ve ölümünden sonra 1965 yılında yayımlanmış olan şiir kitabıdır. bu şiirler, ölüm, yeniden doğuş ve kadın kimliği gibi temaları işler ve içinde yoğun imgeler, keskin bir dil ve duygusal derinlik barındırır. kitabın adı, plath’ın atının adından gelir ve aynı zamanda shakespeare’in fırtına isimli oyunundaki hava ruhu ariel’e de bir göndermedir. kitap, başlangıçta plath’ın kocası ted hughes tarafından düzenlenmiş ve yayıma hazırlanmış olsa da 2004 yılında slyvia plath'in düzenlemesine sadık kalınan bir versiyonu yayınlammıştır.
sylvia plath' in şiirlerini anlayabilmek için hayatına yakından bakmak gerekir. kendisi 11 şubat 1963 tarihinde, henüz 30 yaşındayken intihar ederek hayatına son vermiş olsa da bu, onun ilk intihar denemesi değildir. henüz gençlik yıllarında, 1953’te ilk kez intihar girişiminde bulunmuş ve ağır bir depresyon dönemi geçirmiş olup bu dönem, onun şiirlerinde ve otobiyografik romanı sırça fanus’ta da derin izler bırakmıştır. plath’ın şiirlerinde ölüm teması sıkça işlenir, özellikle ariel'deki şiirler, ölümün kaçınılmazlığı, intihar ve ölümle kurulan karmaşık ilişki üzerine yoğunlaşır.
plath’ın özel hayatı da eserlerine yansımıştır. ted hughes ile evliliğinden frieda ve nicholas adında iki çocuğu olmuş ancak evliliklerinde, kocasının başka bir kadınla ilişkisi nedeniyle büyük bir kriz yaşamış ve bu durum, plath’ın ruhsal durumunu daha da kötüleştirmiştir. plath, çocuklarını bırakarak intihar ettiğinde, çocukları frieda henüz iki, nicholas ise sadece bir yaşındadır. nicholas, 2009 yılında kendi hayatına son vererek annesinin kaderini tekrarlamıştır.
sylvia plath’ın ariel ve diğer eserleri, yalnızca edebi değil, aynı zamanda psikolojik ve biyografik açıdan da büyük bir öneme sahiptir. onun şiirleri, yaşadığı acıları, iç çatışmaları ve ölümle kurduğu karmaşık ilişkiyi yoğun bir duygusal dille yansıtır.
ariel'de derlenen şiirlerinden sevdiğim birkaç alıntıyı paylaşacağım.
"işte sen de geliyorsun, elinde bir fincan çay
bahardan bir çelenk içinde.
bu kan fıskiyesi şiirdir şiir,
hiçbir şey durduramaz onu.
sen bana iki çocuk uzatıyorsun, iki gül."
"dibi bilirim, diyor. en büyük kökümden bilirim onu:
seni korkutur.
ben korkmam ondan ben oraya gittim."
"her şeyin avucumda gitmesine göz yumdum, adıma ve adresime
inatla asılmış otuz yaşında bir yük gemisiyim.
en sevgili yakınlarımdan kopardılar beni.
yeşil plastik yastıkla el arabasında ürkmüş ve çıplak,
izledim durdum gözden kaybolmalarını çay takımımın,
çekmeceler dolusu çamaşırlarımın, kitaplarımın,
sonra başımın üstünden geçti su.
hiç çiçek istemedim, tek istediğim
yatmak, avuçlarım açık ve içim hepten kof.
ah öyle özgür, öyle özgür oluyor ki insan, bilemezsiniz
huzurum öyle büyük ki afallarsınız."
"ölmek,
her şey gibi bir sanattır,
bu konuda yoktur üstüme."
sylvia plath' in şiirlerini anlayabilmek için hayatına yakından bakmak gerekir. kendisi 11 şubat 1963 tarihinde, henüz 30 yaşındayken intihar ederek hayatına son vermiş olsa da bu, onun ilk intihar denemesi değildir. henüz gençlik yıllarında, 1953’te ilk kez intihar girişiminde bulunmuş ve ağır bir depresyon dönemi geçirmiş olup bu dönem, onun şiirlerinde ve otobiyografik romanı sırça fanus’ta da derin izler bırakmıştır. plath’ın şiirlerinde ölüm teması sıkça işlenir, özellikle ariel'deki şiirler, ölümün kaçınılmazlığı, intihar ve ölümle kurulan karmaşık ilişki üzerine yoğunlaşır.
plath’ın özel hayatı da eserlerine yansımıştır. ted hughes ile evliliğinden frieda ve nicholas adında iki çocuğu olmuş ancak evliliklerinde, kocasının başka bir kadınla ilişkisi nedeniyle büyük bir kriz yaşamış ve bu durum, plath’ın ruhsal durumunu daha da kötüleştirmiştir. plath, çocuklarını bırakarak intihar ettiğinde, çocukları frieda henüz iki, nicholas ise sadece bir yaşındadır. nicholas, 2009 yılında kendi hayatına son vererek annesinin kaderini tekrarlamıştır.
sylvia plath’ın ariel ve diğer eserleri, yalnızca edebi değil, aynı zamanda psikolojik ve biyografik açıdan da büyük bir öneme sahiptir. onun şiirleri, yaşadığı acıları, iç çatışmaları ve ölümle kurduğu karmaşık ilişkiyi yoğun bir duygusal dille yansıtır.
ariel'de derlenen şiirlerinden sevdiğim birkaç alıntıyı paylaşacağım.
"işte sen de geliyorsun, elinde bir fincan çay
bahardan bir çelenk içinde.
bu kan fıskiyesi şiirdir şiir,
hiçbir şey durduramaz onu.
sen bana iki çocuk uzatıyorsun, iki gül."
"dibi bilirim, diyor. en büyük kökümden bilirim onu:
seni korkutur.
ben korkmam ondan ben oraya gittim."
"her şeyin avucumda gitmesine göz yumdum, adıma ve adresime
inatla asılmış otuz yaşında bir yük gemisiyim.
en sevgili yakınlarımdan kopardılar beni.
yeşil plastik yastıkla el arabasında ürkmüş ve çıplak,
izledim durdum gözden kaybolmalarını çay takımımın,
çekmeceler dolusu çamaşırlarımın, kitaplarımın,
sonra başımın üstünden geçti su.
hiç çiçek istemedim, tek istediğim
yatmak, avuçlarım açık ve içim hepten kof.
ah öyle özgür, öyle özgür oluyor ki insan, bilemezsiniz
huzurum öyle büyük ki afallarsınız."
"ölmek,
her şey gibi bir sanattır,
bu konuda yoktur üstüme."
devamını gör...