artık yapmaya enerjinizin kalmadığı şeyler
başlık "eyitimli_erkek" tarafından 30.03.2025 17:46 tarihinde açılmıştır.
1.
“türkiye'de artık yapmaya enerjinizin kalmadığı şeyler”
bir noktadan sonra insanın ruhu tükeniyor. türkiye'de yaşamak bir bakıma sürekli düşük pil modunda gezmek gibi. sabah başlıyorsun güne, kahveni içip “bugün her şey güzel olacak” diyorsun ama daha apartman kapısından çıkmadan birkaç volt daha kaybediyorsun. çünkü bu ülkede bazı şeyleri yapmak, karadelikte çırpınmak gibi. enerji giriyor, sonuç çıkmıyor.
mesela…
1. malum kesime malum partinin aslında dinci olduğunu anlatmaya çalışma çabası.
sanki herkesin gözleri var ama görmek için değil, sadece bakmak için. “bak, adamların bütün söylemi din üzerinden, şeriat üzerinden.” diyorsun. karşındaki ise “ama yolları da onlar yaptı” cevabıyla, beyninin sağ lobuna gaz beton döküyor. insan ister istemez “ben bunu kendime niye yapıyorum?” diye düşünüyor.
2. “yahu bu zamlar normal değil” demek.
ekonomik gerçekleri anlatmaya çalışıyorsun. tüik rakamlarıyla, dolar kuru grafikleriyle konuşuyorsun. ama karşındaki, “dış güçler yapıyor, reis savaşıyor” diyor. enflasyon, enformasyonla yeniliyor. sen de susup markette üç parça ürüne bin lira verirken gülümsemeyi öğreniyorsun.
3. işe girince her şeyin düzeleceğine inanmak.
iş buluyorsun, seviniyorsun ama maaş kiraya yetmiyor. kirayı ödüyorsun, yemek kartıyla günü kurtarıyorsun. sosyalleşmek mi? o artık bir lüks, haftada bir dışarı çıkmak için evde üç gün makarna yiyorsun. “işe girdim ama hayatım hala perişan” hissi artık sadece sana özel değil, bir kuşağın kaderi.
4. kadınlara sokakta rahatça “gülümse” deme hayali kurmak.
çünkü ya tacize uğrarsın ya da “senin aklınla alay ediyorlar” diye içinden bir ses seni uyarır. güvenlik, özgürlük ve huzur, sokakta giydiğin kıyafet kadar sorgulanır hale gelmişse, artık sadece yorulmazsın, utanırsın da.
5. sosyal medyada bir şeyleri düzeltme umudu taşımak.
bir haber paylaşıyorsun, altına “hemen araştırdım, doğru değilmiş” diyen yorumlar geliyor ama kaynak? yok. algı operasyonu diye bir kalkan var ya artık, ne söylesen sekip geri dönüyor.
ayrıca sosyal medyada sürekli birileri için adalet aramak. belli sayıda tweet atılmayınca öldürülen kadının hakkını kimsenin korumaması, ülke sorununu gündeme taşıyıp siyasilerin halk için bir kaç kanun çıkarmasını sağlamak vs vs..
6. “yurtdışına gitmeden burada bir hayat kurabilirim” demek.
kafanda bir ev, bir bahçe, sade bir yaşam hayal ediyorsun. ama sonra bakıyorsun ki istanbul'da bir 1+1 daire, avrupa'da bir kasabada müstakil ev parası. “burada kalacağım” diyorsun, sonra zam haberi geliyor, “acaba almanya'da bulaşıkçılık mı yapsam?” noktasına yine geliyorsun.
?
kıssadan hisse: küp ve delik hikayesi
bir zamanlar, elinde bir su küpü olan bir adam varmış. her gün o küple köyün tepesindeki çeşmeden su taşıyormuş. ama küpün dibinde küçük bir delik varmış. adam yıllarca bu küple su taşıyıp dururmuş ama su her seferinde yolun yarısında azalırmış.
bir gün bir çocuk demiş ki:
— amca, niye başka bir küp almıyorsun?
adam gülmüş:
— çünkü bu delik, bana her seferinde taşıdığım şeyin değerini hatırlatıyor. ama artık su hiç kalmıyor çocuk. yeni küp alma zamanı geldi.
türkiye'de yaşıyorsan, o küp biziz. su, umudumuz.
delik her gün biraz daha büyüyor. ve bir noktada, yeni bir küp almadan bu yük taşınmaz hale geliyor.
?
belki de artık yapmaktan vazgeçtiğimiz şeyler değil mesele.
belki artık neden yapmamız gerektiğini sorguladığımız bir dönemdeyiz.
çünkü enerji sınırlı, zaman kıymetli, sabır ise tükeniyor.
ama yine de, yazmaya, konuşmaya, anlatmaya devam ediyoruz.
çünkü delik küpte su taşıyan son kişiyiz belki de...
bir noktadan sonra insanın ruhu tükeniyor. türkiye'de yaşamak bir bakıma sürekli düşük pil modunda gezmek gibi. sabah başlıyorsun güne, kahveni içip “bugün her şey güzel olacak” diyorsun ama daha apartman kapısından çıkmadan birkaç volt daha kaybediyorsun. çünkü bu ülkede bazı şeyleri yapmak, karadelikte çırpınmak gibi. enerji giriyor, sonuç çıkmıyor.
mesela…
1. malum kesime malum partinin aslında dinci olduğunu anlatmaya çalışma çabası.
sanki herkesin gözleri var ama görmek için değil, sadece bakmak için. “bak, adamların bütün söylemi din üzerinden, şeriat üzerinden.” diyorsun. karşındaki ise “ama yolları da onlar yaptı” cevabıyla, beyninin sağ lobuna gaz beton döküyor. insan ister istemez “ben bunu kendime niye yapıyorum?” diye düşünüyor.
2. “yahu bu zamlar normal değil” demek.
ekonomik gerçekleri anlatmaya çalışıyorsun. tüik rakamlarıyla, dolar kuru grafikleriyle konuşuyorsun. ama karşındaki, “dış güçler yapıyor, reis savaşıyor” diyor. enflasyon, enformasyonla yeniliyor. sen de susup markette üç parça ürüne bin lira verirken gülümsemeyi öğreniyorsun.
3. işe girince her şeyin düzeleceğine inanmak.
iş buluyorsun, seviniyorsun ama maaş kiraya yetmiyor. kirayı ödüyorsun, yemek kartıyla günü kurtarıyorsun. sosyalleşmek mi? o artık bir lüks, haftada bir dışarı çıkmak için evde üç gün makarna yiyorsun. “işe girdim ama hayatım hala perişan” hissi artık sadece sana özel değil, bir kuşağın kaderi.
4. kadınlara sokakta rahatça “gülümse” deme hayali kurmak.
çünkü ya tacize uğrarsın ya da “senin aklınla alay ediyorlar” diye içinden bir ses seni uyarır. güvenlik, özgürlük ve huzur, sokakta giydiğin kıyafet kadar sorgulanır hale gelmişse, artık sadece yorulmazsın, utanırsın da.
5. sosyal medyada bir şeyleri düzeltme umudu taşımak.
bir haber paylaşıyorsun, altına “hemen araştırdım, doğru değilmiş” diyen yorumlar geliyor ama kaynak? yok. algı operasyonu diye bir kalkan var ya artık, ne söylesen sekip geri dönüyor.
ayrıca sosyal medyada sürekli birileri için adalet aramak. belli sayıda tweet atılmayınca öldürülen kadının hakkını kimsenin korumaması, ülke sorununu gündeme taşıyıp siyasilerin halk için bir kaç kanun çıkarmasını sağlamak vs vs..
6. “yurtdışına gitmeden burada bir hayat kurabilirim” demek.
kafanda bir ev, bir bahçe, sade bir yaşam hayal ediyorsun. ama sonra bakıyorsun ki istanbul'da bir 1+1 daire, avrupa'da bir kasabada müstakil ev parası. “burada kalacağım” diyorsun, sonra zam haberi geliyor, “acaba almanya'da bulaşıkçılık mı yapsam?” noktasına yine geliyorsun.
?
kıssadan hisse: küp ve delik hikayesi
bir zamanlar, elinde bir su küpü olan bir adam varmış. her gün o küple köyün tepesindeki çeşmeden su taşıyormuş. ama küpün dibinde küçük bir delik varmış. adam yıllarca bu küple su taşıyıp dururmuş ama su her seferinde yolun yarısında azalırmış.
bir gün bir çocuk demiş ki:
— amca, niye başka bir küp almıyorsun?
adam gülmüş:
— çünkü bu delik, bana her seferinde taşıdığım şeyin değerini hatırlatıyor. ama artık su hiç kalmıyor çocuk. yeni küp alma zamanı geldi.
türkiye'de yaşıyorsan, o küp biziz. su, umudumuz.
delik her gün biraz daha büyüyor. ve bir noktada, yeni bir küp almadan bu yük taşınmaz hale geliyor.
?
belki de artık yapmaktan vazgeçtiğimiz şeyler değil mesele.
belki artık neden yapmamız gerektiğini sorguladığımız bir dönemdeyiz.
çünkü enerji sınırlı, zaman kıymetli, sabır ise tükeniyor.
ama yine de, yazmaya, konuşmaya, anlatmaya devam ediyoruz.
çünkü delik küpte su taşıyan son kişiyiz belki de...
devamını gör...
2.
benim için insanlara bakış açımı anlatmaya çalışmanın başı çektiği şeyler.
sadece tayyipçilere değil, genel olarak herhangi bir konuda herhangi biriyle hayata baktığımız pencerelerin farklı olduğunu hissettiğim anda tanışmak, konuşmak ve anlaşmak için uğraşmıyorum. eskiden detaylıca konuşalım, birbirimizi anlayalım, mantık çerçevesinde tartışıp orta yolu bulmaya çalışalım diye düşünürdüm. ama insanların büyük çoğunluğu her konuda nuh deyip peygamber demiyorlar. yani kıymetli vaktimizi boşa harcamaya gerek yok. şunun şurasında milyarlarca yıllık evrende 70-80 yıl anca kalacağız, bir ilerleme kaydedemeyeceğiniz kişilerle vakit kaybetmeye gerek yok bence.
sadece tayyipçilere değil, genel olarak herhangi bir konuda herhangi biriyle hayata baktığımız pencerelerin farklı olduğunu hissettiğim anda tanışmak, konuşmak ve anlaşmak için uğraşmıyorum. eskiden detaylıca konuşalım, birbirimizi anlayalım, mantık çerçevesinde tartışıp orta yolu bulmaya çalışalım diye düşünürdüm. ama insanların büyük çoğunluğu her konuda nuh deyip peygamber demiyorlar. yani kıymetli vaktimizi boşa harcamaya gerek yok. şunun şurasında milyarlarca yıllık evrende 70-80 yıl anca kalacağız, bir ilerleme kaydedemeyeceğiniz kişilerle vakit kaybetmeye gerek yok bence.
devamını gör...