1.
favori assassin's creed oyunlarımdan biri. oynanış olarak önceki oyunlarına göre pek yenilik olmayan ama atmosferi büyüleyici olan bir oyun. istanbul sokaklarındaki türkçe diyaloglarda ayrı bir hava katıyor
devamını gör...
2.
sayın pek değerli okur, yine bir assassin's creed başlığı altı ve yine benim tanımım, hoş geldin.
şimdi bu tanım içinde sizi ve kendimi bir lise yıllarıma götüreyim, yıl olarak emin değilim, oyunun çıktığı yılı da çok hatırlamıyorum şuan ama sanırım 2011 - 2012 civarında olabilir, dolar henüz enflasyona, biz insanlara ve ülkemize karşı henüz çok yükselmemiş, bilgisayar oyunları için harçlığınızla para biriktirilebilen güzel günler içerisindeydim. gerçekten de yer yer birer lira yer yer daha az yer yer daha fazla olmakla birlikte küçük küçük paralarımı evimde öylece biriktiriyordum bu oyunu alabilmek için, peki doların şuan biz insanlara yükseldiği gibi neden ben bu oyuna kadar yükselmiştim, çünkü ben o yıllarda sanırım assassin's creed ile tanışalı çok fazla olmamıştı, henüz yeni gibiydim. bir de oyun istanbul'da geçecekti, tanıtım videolarını izliyorum, ne bileyim baş karakterimizin ezio audiotore da firenze'yi istanbul sokaklarında aksiyon içinde görmek, bir yanda osmanlı imparatorluğuna dair yeniçerileri, şehzade süleyman'ı görmek vs çokça heyecan vericiydi, o süreçte bir de içten içe ubisoft oyunu herhalde bu kez türkçe altyazı yahut türkçe dublaj yapar diye bekliyordum. ama şaşırttılar, ya da aslında şaşırtmadılar daha mı doğru olur bilmiyorum, oyun hemen hemen birkaç yer hariç hep istanbul'da geçse de, yine de şaka gibi ama türkçe olmadı, evet oyun içinde türkçe diyaloglar var, hatta buna dair de belirteceğim nasıl olduğunu ama yani küçük küçük diyaloglar yerine bence bu oyunun kesinlikle türkçe olması gerekiyordu yani. neyse o zaman ben paramı biriktirmişim ya bir heyecanlıyım, d&r şubesine gittim, 120 tl mi neydi oyun ya, o zaman değerli bir paraydı tabii. sordum işte oyunu, yaşım da çok büyük değil haliyle liseye gidiyorum, kasiyer zaten alacağımı düşünmedi, hani böyle uğraştırma der gibisinden bir tavrı vardı. ama alacağım dedim ve aldım, o anki mutluluğum bir başkaydı ama ya. şimdi bu tür şeyler de yerini intenetten alınan dijital kodlu satın alınan oyunlara bıraktı. aynı tadı alamıyorum ya olmuyor, böyle o cd kabına dokunmam gerek onu bilgisayara takıp yüklemem gerek. e şimdi maalesef çoğu bilgisayarda cd, dvd takma yeri dahi yok. ben size bilgisayar konusunda ne kadar eski olduğumu belirtmek adına disket dönemini görmüş, kullanmış olduğumu belirteyim siz anlayın.
neyse bu oyunu alma sürecim benim için çok kıymetli olduğu için başta bunu uzun uzadıya anlatmak istedim, artık oyundan bahsetmeye başlayabilirim.
assassin's creed revelations, ilk oyundaki altair'e adeta selam çakmak, onun hayatına dair bazı anlara bizi götürmek adına bende çokça hoş bir yere ait. zaten oyun da ezio audiotore da firenze ile masyaf şehrindeki macerası ile başlıyor ardından olay istanbul'a dönüyor.
istanbul'daki kankamız de şehrin suikastçı tarikatının başı yusuf tazim, çok kıyak adamdır, çok da severim kendisini. ezio ile bence serideki en güzel ikilidir bana göre. bu nedenle ikisinin beraber olduğu anları çokça severim.
hikaye dışında anlatmak istiyorum, oynanış açısından, oyunda ilk olarak sevmediğim yerden başlayayım, bunda bize ait olan küçük küçük artık kale mi dersiniz, mahalle semt mi dersiniz bilmiyorum, nasıl aslandırırsanız artık, mekan diyelim geçelim, bize ait olan mekanları savunma bölümlerini hiç sevmezdim. şimdi oynasam muhtemelen yine hiç sevmem, yani bana pek oynanışı haz vermezdi, ki o dönemde bu konuda kimseden olumlu bir şey duyduğumu pek hatırlamıyorum.
bunun haricinde hookblade denen bir silahımız var, serinin ana silahı olan hidden blade yani gizli bıçağımıza kanca takılmış hali. bu yeni geliştirilmiş silah ile karakterimiz ezio'nun galataya bir tırmanışı var ki, bana çokça keyif veriyor. görsel açıdan zaten bana göre gayet de güzel, keyifli bir oyun.
dövüş sistemine geçeyim, dövüş sistemi aslında yer yer iyi yer yer kötü, mesela bazı osmanlı askerlerini tekte hemen alabilirken, yeniçerileri oyunda zorlu bir düşman grubu yapmaları beni çokça onure etti. hani savaşırken hem zorlanıyor, hem onure oluyordum öyle bir durum yani, teşekkürler ubisoft. onun dışında sizi pek de zorlayacak bir düşman sınıfı yok yani yeniçerileri kolayca alabilen bu oyunda her düşmanı kolayca alır yani. ha bir de bu oyunda bir de bomba yapma sistemi daha bir geliştirilmiş, hatta burada devreye piri reis falan giriyor. evet, bildiğimiz piri reis, osmanlı tarihinden çok değerli şahıslar tanımak mükemmel olay, italya'da leonardo da vinci, osmanlı'da da piri reis diyebilir işte oyun açısından.
müzikleri açısından bakalım, müzikler güzeldi aslında, yanlış değilsem ezio's family ünlü müziğinin bu oyunda yeni bir hali vardı, o da çok hoş gerçekten.
istanbul atmosferi de ne bileyim böyle hep bir sanki çöl havası verilmiş gibiydi oyunda, yani hani kötü değil bence ancak değişik bir atmosfer bilmiyorum. ama şöyle belirteyim, keyif vermek açısından bence roma ve venedik gibi yerlerde gezmek istanbul'da gezmekten daha keyifli. sanki ubisoft bu noktada istanbul'un ön plana geçmemesi adına böyle bir şey yapmış gibi geldi bana ancak bilemiyorum.
oyunu hikaye anlamında da özetlemek gerekirse, ben memnun kaldım, beni tatmin etti. yer yer osmanlı'nın içinden olaylara dahil olmak, yer yer ezio'nun bir arayış içindeki hali, yer yer de altair ile tarihte daha bir geçmişe gitmek bana çok keyif verdi. bu nedenle seriye dair oynamaktan keyif aldığım oyunlardan biri oldu.
şimdi bu tanım içinde sizi ve kendimi bir lise yıllarıma götüreyim, yıl olarak emin değilim, oyunun çıktığı yılı da çok hatırlamıyorum şuan ama sanırım 2011 - 2012 civarında olabilir, dolar henüz enflasyona, biz insanlara ve ülkemize karşı henüz çok yükselmemiş, bilgisayar oyunları için harçlığınızla para biriktirilebilen güzel günler içerisindeydim. gerçekten de yer yer birer lira yer yer daha az yer yer daha fazla olmakla birlikte küçük küçük paralarımı evimde öylece biriktiriyordum bu oyunu alabilmek için, peki doların şuan biz insanlara yükseldiği gibi neden ben bu oyuna kadar yükselmiştim, çünkü ben o yıllarda sanırım assassin's creed ile tanışalı çok fazla olmamıştı, henüz yeni gibiydim. bir de oyun istanbul'da geçecekti, tanıtım videolarını izliyorum, ne bileyim baş karakterimizin ezio audiotore da firenze'yi istanbul sokaklarında aksiyon içinde görmek, bir yanda osmanlı imparatorluğuna dair yeniçerileri, şehzade süleyman'ı görmek vs çokça heyecan vericiydi, o süreçte bir de içten içe ubisoft oyunu herhalde bu kez türkçe altyazı yahut türkçe dublaj yapar diye bekliyordum. ama şaşırttılar, ya da aslında şaşırtmadılar daha mı doğru olur bilmiyorum, oyun hemen hemen birkaç yer hariç hep istanbul'da geçse de, yine de şaka gibi ama türkçe olmadı, evet oyun içinde türkçe diyaloglar var, hatta buna dair de belirteceğim nasıl olduğunu ama yani küçük küçük diyaloglar yerine bence bu oyunun kesinlikle türkçe olması gerekiyordu yani. neyse o zaman ben paramı biriktirmişim ya bir heyecanlıyım, d&r şubesine gittim, 120 tl mi neydi oyun ya, o zaman değerli bir paraydı tabii. sordum işte oyunu, yaşım da çok büyük değil haliyle liseye gidiyorum, kasiyer zaten alacağımı düşünmedi, hani böyle uğraştırma der gibisinden bir tavrı vardı. ama alacağım dedim ve aldım, o anki mutluluğum bir başkaydı ama ya. şimdi bu tür şeyler de yerini intenetten alınan dijital kodlu satın alınan oyunlara bıraktı. aynı tadı alamıyorum ya olmuyor, böyle o cd kabına dokunmam gerek onu bilgisayara takıp yüklemem gerek. e şimdi maalesef çoğu bilgisayarda cd, dvd takma yeri dahi yok. ben size bilgisayar konusunda ne kadar eski olduğumu belirtmek adına disket dönemini görmüş, kullanmış olduğumu belirteyim siz anlayın.
neyse bu oyunu alma sürecim benim için çok kıymetli olduğu için başta bunu uzun uzadıya anlatmak istedim, artık oyundan bahsetmeye başlayabilirim.
assassin's creed revelations, ilk oyundaki altair'e adeta selam çakmak, onun hayatına dair bazı anlara bizi götürmek adına bende çokça hoş bir yere ait. zaten oyun da ezio audiotore da firenze ile masyaf şehrindeki macerası ile başlıyor ardından olay istanbul'a dönüyor.
istanbul'daki kankamız de şehrin suikastçı tarikatının başı yusuf tazim, çok kıyak adamdır, çok da severim kendisini. ezio ile bence serideki en güzel ikilidir bana göre. bu nedenle ikisinin beraber olduğu anları çokça severim.
hikaye dışında anlatmak istiyorum, oynanış açısından, oyunda ilk olarak sevmediğim yerden başlayayım, bunda bize ait olan küçük küçük artık kale mi dersiniz, mahalle semt mi dersiniz bilmiyorum, nasıl aslandırırsanız artık, mekan diyelim geçelim, bize ait olan mekanları savunma bölümlerini hiç sevmezdim. şimdi oynasam muhtemelen yine hiç sevmem, yani bana pek oynanışı haz vermezdi, ki o dönemde bu konuda kimseden olumlu bir şey duyduğumu pek hatırlamıyorum.
bunun haricinde hookblade denen bir silahımız var, serinin ana silahı olan hidden blade yani gizli bıçağımıza kanca takılmış hali. bu yeni geliştirilmiş silah ile karakterimiz ezio'nun galataya bir tırmanışı var ki, bana çokça keyif veriyor. görsel açıdan zaten bana göre gayet de güzel, keyifli bir oyun.
dövüş sistemine geçeyim, dövüş sistemi aslında yer yer iyi yer yer kötü, mesela bazı osmanlı askerlerini tekte hemen alabilirken, yeniçerileri oyunda zorlu bir düşman grubu yapmaları beni çokça onure etti. hani savaşırken hem zorlanıyor, hem onure oluyordum öyle bir durum yani, teşekkürler ubisoft. onun dışında sizi pek de zorlayacak bir düşman sınıfı yok yani yeniçerileri kolayca alabilen bu oyunda her düşmanı kolayca alır yani. ha bir de bu oyunda bir de bomba yapma sistemi daha bir geliştirilmiş, hatta burada devreye piri reis falan giriyor. evet, bildiğimiz piri reis, osmanlı tarihinden çok değerli şahıslar tanımak mükemmel olay, italya'da leonardo da vinci, osmanlı'da da piri reis diyebilir işte oyun açısından.
müzikleri açısından bakalım, müzikler güzeldi aslında, yanlış değilsem ezio's family ünlü müziğinin bu oyunda yeni bir hali vardı, o da çok hoş gerçekten.
istanbul atmosferi de ne bileyim böyle hep bir sanki çöl havası verilmiş gibiydi oyunda, yani hani kötü değil bence ancak değişik bir atmosfer bilmiyorum. ama şöyle belirteyim, keyif vermek açısından bence roma ve venedik gibi yerlerde gezmek istanbul'da gezmekten daha keyifli. sanki ubisoft bu noktada istanbul'un ön plana geçmemesi adına böyle bir şey yapmış gibi geldi bana ancak bilemiyorum.
oyunu hikaye anlamında da özetlemek gerekirse, ben memnun kaldım, beni tatmin etti. yer yer osmanlı'nın içinden olaylara dahil olmak, yer yer ezio'nun bir arayış içindeki hali, yer yer de altair ile tarihte daha bir geçmişe gitmek bana çok keyif verdi. bu nedenle seriye dair oynamaktan keyif aldığım oyunlardan biri oldu.
devamını gör...