atatürk'e hakaretten ceza alan akademisyenin bunu şeref madalyası olarak görmesi

atatürk'e olan eleştirilerin, her ideoloji için ifade edersem eğer, bu kadar ele ayağa düşmesi, insanı derinden üzüyor. bu tür kişilerin, ısrarla islamcı çevrelerden çıkması artık hiçbirimiz için şaşırtıcı olmuyor. şahsen ben bir islamcı olsam, böyle bir beyinsizsin varlığından hicap duyar, mensup olduğum konumu sorgulardım. bu mudur yani? gerçekten soruyorum, islamcı düşünce dünyası ürete ürete, kadir mısıroglu gibi bir deli, mustafa armağan gibi bir sapkın ve bu mevzuda bahis olan adını bilmediğim bilmek de istemediğim şarlatan? bu kadar yani, ürettikleri tam olarak bu kadar.

bir de fatih tezcan adlı ruh hastası vardı. öyle hiç salağa yatmayın, islamcılar arasında büyüdüm ve çocukken arkadaşlarım hep bu tür sapkın şeyleri dile getirirdi, o çocuklar elbette bunları evlerinde, koca koca adamlardan ve kadınlardan ogreniyordu. kadir mısıroglu sizin, bilinçaltınız.

olduğunuz konumun eleştirisini vermediğiniz sürece de, böyle rezil olmaya devam edeceksiniz.

atatürk'e hakaretten ceza alan akademisyene olmaz olsun senin gibi akademisyen diyor ve tesbitimi buraya bırakıyorum.
son 20 yıldır şeref kavramının içi boşaltılıp kendilerince yeniden doldurulunca yadırgamıyorum yadırgamıyoruz..
önce şerefin bir tanımını açılımını yaptırmak lazımdı.

artık her gün görüp geçtiğimiz haberlerden birisi, akademisyen olması hiçbir şey ifade etmez. şayet üniversiteler artık bu tipleri adeta özenle seçiyor diyebiliriz. bu tip insanların artık son jenerasyon bence şuankiler. biz gençler olarak atatürk'ü eskilere nazaran daha iyi anlıyor ve saygı duyuyoruz. tabii bu yeterli değil atatürk'ü okuyup araştırmak boş atatürk primcisi olmamak burada çok önemli.

herkes eleştirilebilir. burada sorun yok. sorun bir siyasi görüşe veya ideolojiye yaslanmak için bu ülkenin kurucusuna hakaret etmek. hakaret edemezsiniz.
üstelik bir devlet memuru isen hiç edemezsin. çünkü kuruluş esasları hakaret ettiğin kişi tarafından konulmuş ise.
ahlaki değildir, etik değildir, yasal değildir.

ortada şöyle acı bir gerçek var ki; bu ülkede mka için yapılan eleştiriler de hakaret sayılabiliyor. zaten 5816 başlı başına bir saçmalık değil mi? olaya bu bağlamda yaklaştığım zaman cezayı şeref madalyası saymakta bir beis görmüyorum.

ekşi sözlüğün trollü furkan bölükbaş'tır. şimdi delikanlı ağzı yaptığına bakmayın. ceza almamak için entry silmeler, savcılık ifadesinde kıvırmalar... madem şeref madalyasıydı ceza almamak için niye bin takla attın?

anonim isimlerin arkasına sığınıp memleketin kurucusuna saldırmayı paye olarak gören ve kanaatimce dikkat çekmeye çalışan, ilgi budalası, vakti zamanında ortamlarda ifşa edilmiş akademisyendir. çok mutsuz olduğunu düşünüyorum onun ve onun gibi insanların. düşünsene okumuşsun, akademisyen olmuşsun ama bir sümüklü, ağlak, bunak herifin peşinden koşuyorsun yıllarca. rüzgar ters yönden esince, bu sefer de daha önce hazret dediklerini yerin dibine gömmekle uğraşıyorsun. omurgasız olmak nedir, nasıl omurgasız olunur sorularının cevabıdır aslında bu zavallılar.

bir kere bu "akademisyen" ifadesini kenara koymak gerekiyor. bir kişinin şahsi düşüncesine dayanan açıklamaları akademik kimliği ile ilgili bir durum değil. demek istiyorum ki, ilgili kişi bir kitap yazarak kendine göre kaynak sunarak milli mücadele dönemine yönelik tespitlerde bulunsa ve bu tespitlerin suç unsuru olup olmadığını konuşuyor olsak, bu kişinin akademisyen kimliği bi anlam ifade eder. sosyal medyada yazan çizen herhangi biri gibi yazdığı cümlelerle bilimin bir ilgisi yok olamaz da.

hakaret suçundan ceza almasına gerekçe olarak gösterdiği ifadeler nedeniyle ceza verecek hakim olduğunu düşünmüyorum. 28 şubat 1997 dönemini yaşamış tanıklık etmiş biri olarak , o dönemde hakaret düzeyinde olmasa da eleştiri düzeyinde yazılmış söylenmiş bir ifade beyanından ceza almak mümkün olabilirdi ama bugün yani kabaca 25 yıl sonra mustafa kemal'e hakaret ettiği gerekçesiyle ceza almak başta kulağa inandırıcı gelmiyor.

bahsi geçtiği gibi fetöcü olduğu için suç kapsamına sokmuşlarsa onu bilemem ama mustafa kemal ile eşi arasında 17 yaş vardı diyene normal bir hakim hakaret nedeniyle ceza vermez.

son olarak şeref madalyası denilen olay da , bu kesimin (şeriatçiler) bu tip şeyleri bir kazanım olarak görmesiyle ilgili. keşke yunan galip gelseydi dinimiz elimizden gitmezdi diyen zihniyete methiyeler düzülen bir dönemde bu kesim için mustafa kemal'e hakaretten ceza almayı böyle ele almak da son derece normal.

bir yandan suçu kabul etme yürekliliğini gösteremezken, inkar ederken, bir yandan da aynı suçu madalya kabul etmesi bu şahsın kafa ve karakteri hakkında bize epey fikir veriyor. bir adet vasıfsız.

türkiye'nin bugünkü acı ve akıl tutulması durumunu özetleyen oksimoron olay. şerefin var mıydı da şereften bahsediyorsun? atatürk'e hakaretten ceza alan x kişi dense de olur. araya cımbızla sözüm ona 'akademisyen' olduğu yerleştirilerek olay çarpıtılıyor. ne akademisyeni? akademik ne başarın var, bilimsel ne ürettin? içindeki kini dökmekten beyin ishali olmaktan başka ne halta yararsın diye sorarlar adama. kaç tane kitap okudun? nefret ettiğin atatürk kadar kitap okudun mu en azından, madem akademisyensin. 10-12 yıl önce bu tipler birden ortaya peydah olmuşlardı. bahsi geçen kişi de önce ekşi sözlük'te ifşa oldu. ardından yalanlamaya kalktı ama inandıramadı. işin ilginci annesiyle birlikte fetö'ye övgüler düzen bir sürü ifadesi var twitter'da. atatürk'e hakaretten bir şey yapılmıyor, şaşırmadık, peki fetö övücülüğü suç değil miydi? ülkemizde hukuk denen şey bu kadar ayağa düşmeseydi gereken yapılırdı. siyasal islam'ın
ürünüdür bunun gibi tipler. ahmet taner kışlalı uzun yıllar önce bazı diğer aydınlar gibi bunların ipliğini pazara çıkarmıştı.
(bkz: atatürk'e saldırmanın dayanılmaz hafifliği)

çok yazık gerçekten sevmek zorunda değilsin ancak saygı duymak zorundasın

şeref kelimesinin telaffuzunun dahi sıfatına yakışmadığı bir provakatörün mide bulandırıcı şovu.

son zamanlarda bu moda oldu.ülkenin kurucu liderine ve düşüncesine düşman bir aile ve cemiyette yetişip iki satır bir şey okuduğunda kendini kanaat önderi sanan bu tenekeler, işine geldiğinde ifade özgürlüğü kavramını kalkan gibi kullanıp, çapına , cürmüne, zekasına bakmadan tüm yaşamı savaş ve mücadele ile geçmiş, entelektüel seviyesi yüksek, yaptığı siyasi ve askeri her hamle buram buram zeka kokan, başarıdan başarıya koşmuş, çağının çok ötesinde bir düşünce ve bakış açısına sahip, devrimci ve kurucu bir lidere çamur atabileceğini, eleştirebileceğini zannetmekteler.

faydalı bir eleştiri için yüksek bilgi birikimi,eleştiri kültürü ve iyi niyet gerekir.bu küflü peynirlerin ekşimiş ağızlarından eleştiri çıkabilir mi? temelsiz ,içi boş ve ahlaksızca tükürdükleri iftira ve hakaretle, milletinin gönlünde ölümsüzleşmiş bir devrimcinin ,bir fikir insanının klasını sarsabilirler mi?

gazi mustafa kemal atatürk öyle bir figür ,öyle kuvvetli bir düşüncedir ki; bir platformda ismi geçtiği an bir tarafa milleti,geleceği ve tüm insanlığın faydası adına çalışıp öğrenmeyi,sorgulamayı felsefe edinmiş vatanperverleri ;diğer tarafa da bölücüleri ,yalaka marjinal liboşları , modern mandacıları,çapsız arapçıları toplar.

ölmüs ve cevap hakkını kullanamayacak insana hakaret pek mantıklı bir hareket değildir. fakat ben dirilere(siyasetçilere) herşeyin soylenilmesini savunuyorum. daha çok amerikanvari sistemi seviyorum. tv yıldızlarının çıkıp canlı yayında trump'a küfür etmesi hoşuma gidiyordu mesela. bunun sebebi küfürün çok hoşuma gitmesi değil. onu söyledikten sonra hayatının kararmayacagini bilmek. sabahın 5'inde şafak operasyonunun yapılmayacağını bilmek. o yüzden kim olursa olsun yeter ki ölmemiş olsun. isteyen bu kişiye istediğini diyebilsin.

edit: herkesin birbirine küfür etmesinden bahsetmiyorum. siyasetçilere küfür edilebilmeli diyorum. bu benim fikrim.