kırk yılda bir girip sadece kitap yorumlarına göz gezdirdiğim bu mecraya, neden şimdiye kadar hiç karşılaşmadığımı merak ettiğim ve bu yüzden çok da hayıflandığım bir yazar ve onun önemli bir çalışmasından bahsederek dönmek iyi olacak sanırım. istedim ki terapistin bana okumamı ödevlendirdiği bu kitap pek çok insan için farklı bir bakış açısı olur. umarım...
doktor mate'nin "when the body says no" adlı kitabının berbat bir çevirisini okudum. ancak bu benim ana temayı ve yazarın gör dediği yeri yakalamama engel olmadı. umarım merak edip okuyanlar da böyle düşünebilirler.kitabın ana teması oldukça radikal mış gibi görünen bir ideolojiyi anlatmakta. hastalık olarak gördüğümüz pek çok sıkıntının esasında çocukluğumuzun ilk yıllarında çevremiz ve özellikle ailemiz tarafından şekillendirildiğimiz ve bu aşamadaki bozuklukların veya sapmaların bir çeşit kişilerin başa çıkma çıkışı ile bastırdığı duygu açlıklarından kaynaklandığı ifade edilmekte.
tıp biliminin gerek pozitif bilimler ışığında gerekse kapitalist sisteme ayak uydurmak zorunda kalışıyla insanların ruhlarındaki acıları değil bedenlerindeki fiziki acıları dindirmek çok daha basit-hızlı-karlı bir iş haline geliyor.burada bir parantez olarak asla tıp bilimi veya doktorları eleştirmediğimi belirtmek isterim zira beni bu kitaba yönlendiren de yine bir doktor idi. ancak sanayi devriminden bu yana insanların hayatlarının daha karmaşık kendi içinde çözülmez olmasının bir nedeni de yazık ki tıp biliminin de kapitalist sistemin bir parçası olmak zorunda kaldığıdır. dolayısıyla pek çoğumuzun da tecrübe ettiği üzere doktorlarımız genel olarak şikayetlerimizin sadece vücudumuza aksetmiş bir kısmını tedavi etmek mecburiyetinde kaldılar. oysa insan bedeni kemik,kas,organlardan ibaret olmayan bunları ruhu ile yöneten bir grift organizmadan müteşekkil.
elbette psikolojideki gelişmelerle insanların bu sıkıntılarını geçici olarak da olsa tedavi yolları bulunmakta ise de yazık ki bu durumun yetersiz kaldığı ortada.
psikolojik sıkıntılarım için gittiğim hiç bir muayenede 15 dakikadan fazla kalamadım. oysa bu sıkıntıların temeline inip,yeniden inşa etmek,kişiye farkındalık kazandırmak 1,5 saatin yetmeyeceği bir süre.bunun yerine zorunlu olarak antidepresanlarla tedavi edilmeye çalışıldım. elbette ki işe yaramadı ya da geçici idi.
5 yılı aşkındır kıvrandığım migren ataklarımı maalesef eğitim araştırma hastanelerinden bir sonuç alamadığımdan yüzlerce makale okuyup araştırarak kendi doktorum olarak az da olsa kontrol altına alabildim.ancak kitapta vurgulandığı üzere çocukluğumuzdan buyana yanlış şekillenmiş şemalar halledilmedikçe, insan öz sevgi-değer gibi duygusal ihtiyaçlarını ne bu süreçte ne de hayatının sonraki aşamalarında halledemedikçe ne kadar sağlıklı yaşamaya özen gösterirse göstersin şifaya tam olarak kavuşamıyor.
kitap,günümüzde stresin kanser başta olmak üzere pek çok otoimnün hastalıklara (migren,als,ms,ibs...) davetiye çıkardığını vurguluyor. peki her insan stresle mücadele verip başarabilirken neden bazılarımız kaybediyor. işte yazar buradan yola çıkıyor. çocukluğumuzda karşılanamayan pek çok duygusal ihtiyacımız karakterlerimizi şekillendiriyor. evrimsel anlamda başa çıkabilmek için de hayır dememiz gereken her şeye evet demek zorunda kalıyoruz. zamanla bu çarpıklık karakterimiz haline geliyor ve yine bu uyumsuzluklar birikerek hormonlar ve sinir sistemi aracılığıyla fiziksel bir enerjiye dönüşerek organlara yansıyor. ayrıca ruhumuzdaki sıkıntılar yine aynı döngü ile bağışıklık sistemimizi güçsüzleştirerek bizi her mikroba yada bakteriye savunmasız hale getiriyor. neticede de fiziki olarak hissettiğimiz ağrılarla hastane ve eczanelerde alıyoruz soluğu.
kitabı bitirdiğimde nasıl olur da daha ölümcül bir hastalığa yakalanmamışım diye düşünürken buldum kendimi. özellikle çocukluk tramvaları olan veya bir şekilde ailesel anlamda bir takım şeylerin yolunda gitmediğini düşünen herkese bir farkındalık olabilmesi için öneriyorum kitabı.
eh, lafı fazla uzatmadan şeyh galip ile veda edeyim aranızdan:)

hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen

not: yıllardır abuk sabuk mevzuat okumaktan yamulmuş olan anlatımımı mazur görünüz efenim.devrik-bozuk cümlelerin tek müsebbibi lanetli denetim mevzuatıdır.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"bedenin hayır diyorsa(gabor mate)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim