1.
bir teoriyte göre realist yazarların, bulunan zamandan ötürü sıkça başvurma nedeni olan anlatma biçimi.
çünkü o dönemlerde kitle iletişim araçları gelişmediği için yazar, okuyucuya uzun uzadıya tasvir etmek zorundaydı çevreyi.
günümüzde ise 'safari' dedin mi mesela ismin anılmasıyla sadece herkes canlandırma yapabilir zihninde. lakin bu teoriye göre insan betimlemelerini nereye koyacağız bilmiyorum. malum insanlar bir yana duygular bile uzun uzadıya betimleniyor bilhassa rus klasiklerinde. ama kulağa hoş gelen bir teori, sevdim.
(bkz: tasvir etmek)
çünkü o dönemlerde kitle iletişim araçları gelişmediği için yazar, okuyucuya uzun uzadıya tasvir etmek zorundaydı çevreyi.
günümüzde ise 'safari' dedin mi mesela ismin anılmasıyla sadece herkes canlandırma yapabilir zihninde. lakin bu teoriye göre insan betimlemelerini nereye koyacağız bilmiyorum. malum insanlar bir yana duygular bile uzun uzadıya betimleniyor bilhassa rus klasiklerinde. ama kulağa hoş gelen bir teori, sevdim.
(bkz: tasvir etmek)
devamını gör...
2.
yazarların yapmayı en sevdiği şey olabilir.
devamını gör...
3.
betimleme, sözcüklerle resim çizme işidir. görme, işitme, dokunma, tatma ve koklama duyuları aracılığıyla varlıkların niteliklerini, bu varlıkların duyular üzerinde uyandırdıkları izlenimleri betimlemektir. roman tarzı kitaplarda sıkça betimleme ile karşılaşabilirsiniz. betimleme kısaca, size bir fotoğraf anlatılıyormuş hissiyatı verir ve de sıfatlar çokça kullanılır.
devamını gör...
4.
tasarlama, bir şeyi sözle veya yazıyla anlatma göz önünde canlandırmadır.
devamını gör...
5.
evrenin yasalarını topuklarıyla çiğneyen, 7,65 fişşek gibi parlayan, kehribar gözleriyle, yabani bir kısrak girdi içeri. geceyi bu kadının üzerine diken terzinin, yakalanıp giyotine vurdurulmasını arzulayan, kıskançlıktan kuduran kadınların, şikayetçi bakışları arasında, catwalk yaparak bara yaklaşan mucize, intihara sürükleyen narin kalçalarını, bar taburesine, tahtına törenle çıkan kraliçe elizabet gibi yerleştirdi. kalçalarıyla tabureyi tahta, bar konsolunu, sergi salonuna çeviren letafetli afet, sol kolu ve sol göğsü arasına sıkıştırdığı, timsah derisi, nerden baksan 45 bin dolarlık, mütevazı hermes çantasını, diğer kadınların kem gözlerini kendi üzerinden alıp, ilgilerini çantaya çekmek için, konsolun köşesine koyduktan sonra, içini açıp salem green sigarasını ve pırlantalarla süslenmiş zipposunu, striptiz yapıyormuşçasına, tahrik eden bir titizlikle masaya koydu.
barmene, sadece bakışlarıyla bir brandy istediğini söyledi. yanmış şarap içmek için, yeterince güzel olduğunu içki seçimiyle kanıtlayan siyah kuğu, dudaklarını ıslatmak için brandysinden ufak bir yudum aldı. paketinden en, yanmaya dünden razı sigarayı seçip, incecik parmaklarıyla, şeftaliyi ısırsan, damağındaki tadını alamadan ağzının kenarından akan suyu, dilinle toparlaman gerekecek kadar ıslak dudaklarına özenle yerleştirdi. çakmağı eline alıp, zamanı yavaşlattı. boynunu hafifçe öne uzatıp, sigarayı çakmağa, çakmağı sigaraya yaklaştırdı. tanrıça hera öfkesinden şimşek çakıyor, gibi ateşlediği zippo, afalladığından olsa gerek yanmadı. bunu farkeden tüm aç kurtların eli ayağına dolandı, ceplerinde çakmak arama fikri, saniyenin trilyonda birinde vuku buldu. bir saniye dolmadan, şehla gözlerin sahibi, tanrılardan ateş çalan prometheus'u anımsatan bir özgüvenle, tekrar çakmağı çakarak tüm hayalleri yıktı. ılk nefesi iliklerine kadar çeken olağanüstü varlık, ciğerlerinden damarlarına sızan dumanı, şaraplı bir kokuyla beraber, bütün atmosfere, feleği şaşmış bir miktar karbondioksit olarak armağan etti. sigaranın dudağından ayrılışı, 9 dalda oscara aday gösterilebilecek kadar, titaniğin batışını andırıyordu. sigaranın izmaritinde bıraktığı vişne çürüğü ruj izi, ruhumun rengine dönüşmek üzereyken, brandysinden tatlı bir yudum daha aldı. boğazından yağ gibi akan şarabın içinde yüzmek istediğimle ilgili hayallere daldım.
brandysini avucunda saklayan yaz meyvesi, bir anda bakışlarını üzerime çevirdi.
. şakaklarımın arasındaki epifiz bezinin, zangır zangır titreyerek, rüyada değilsin! fakat bu gerçeklik ruhuna aykırı güzellikte, seni felce uğratmadan önce bir şey yapmalısın, haykırışları üzerine, küt diye kafamı bar konsoluna vurdum. tam 2 şişe viski içmiştim. en azından, medusanın bakışlarına denk gelmiş olduğuma inanıp, kendimi şanslı hissediyordum.
barmene, sadece bakışlarıyla bir brandy istediğini söyledi. yanmış şarap içmek için, yeterince güzel olduğunu içki seçimiyle kanıtlayan siyah kuğu, dudaklarını ıslatmak için brandysinden ufak bir yudum aldı. paketinden en, yanmaya dünden razı sigarayı seçip, incecik parmaklarıyla, şeftaliyi ısırsan, damağındaki tadını alamadan ağzının kenarından akan suyu, dilinle toparlaman gerekecek kadar ıslak dudaklarına özenle yerleştirdi. çakmağı eline alıp, zamanı yavaşlattı. boynunu hafifçe öne uzatıp, sigarayı çakmağa, çakmağı sigaraya yaklaştırdı. tanrıça hera öfkesinden şimşek çakıyor, gibi ateşlediği zippo, afalladığından olsa gerek yanmadı. bunu farkeden tüm aç kurtların eli ayağına dolandı, ceplerinde çakmak arama fikri, saniyenin trilyonda birinde vuku buldu. bir saniye dolmadan, şehla gözlerin sahibi, tanrılardan ateş çalan prometheus'u anımsatan bir özgüvenle, tekrar çakmağı çakarak tüm hayalleri yıktı. ılk nefesi iliklerine kadar çeken olağanüstü varlık, ciğerlerinden damarlarına sızan dumanı, şaraplı bir kokuyla beraber, bütün atmosfere, feleği şaşmış bir miktar karbondioksit olarak armağan etti. sigaranın dudağından ayrılışı, 9 dalda oscara aday gösterilebilecek kadar, titaniğin batışını andırıyordu. sigaranın izmaritinde bıraktığı vişne çürüğü ruj izi, ruhumun rengine dönüşmek üzereyken, brandysinden tatlı bir yudum daha aldı. boğazından yağ gibi akan şarabın içinde yüzmek istediğimle ilgili hayallere daldım.
brandysini avucunda saklayan yaz meyvesi, bir anda bakışlarını üzerime çevirdi.
. şakaklarımın arasındaki epifiz bezinin, zangır zangır titreyerek, rüyada değilsin! fakat bu gerçeklik ruhuna aykırı güzellikte, seni felce uğratmadan önce bir şey yapmalısın, haykırışları üzerine, küt diye kafamı bar konsoluna vurdum. tam 2 şişe viski içmiştim. en azından, medusanın bakışlarına denk gelmiş olduğuma inanıp, kendimi şanslı hissediyordum.
devamını gör...
6.
vadideki zambak kitabı betimlemeleriyle ünlünse de en güzel betimlemeleri nazan bekiroğlu'ndan okudum ben.
devamını gör...
7.
dan brown ustalıkla yapar. öyle ki; betimlediği bir yerin fotoğrafını görseniz tanırsınız.
devamını gör...
8.
(bkz: sanatsal betimleme) ve (bkz: açıklayıcı betimleme) olarak ikiye ayrılan anlatım özelliğidir.
ayrıca sık sık (bkz: öyküleyici anlatım) ile karıştırılır.
farkları ise şudur: betimlemede hareket yani devinim yoktur, öykülemede yani öyküleyici anlatımda ise hareket yani devinim vardır.
ayrıca sık sık (bkz: öyküleyici anlatım) ile karıştırılır.
farkları ise şudur: betimlemede hareket yani devinim yoktur, öykülemede yani öyküleyici anlatımda ise hareket yani devinim vardır.
devamını gör...
9.
eski dilde tasvir denilirdi.
insanların genellikle kullandığı kelime tasvir'dir.
betimleme ; genelde insanların anlayamayacağı kelimeleri kullanarak konuşan entellerin hava basma maksadıyla söylediği en can alıcı kelimelerden birisidir.
bu kelimeyi söyleyince ; karşısındakinin boş boş bakması hoşlarına gider.
burada toplumun hatası yokmu ?
elbette var.
yüzlerce ingilizce ve arapça kelimeyi günlük hayatına sokan halkımız ; betimleme kelimesine bir türlü ısınamadı ve öğrenemedi.
belkide bu kelimeyi kullanan kişilerin ; topluma itici gelmesinden dolayıdır.
alıntı...
betimleme veya tasvir, kelimelerle resim çizme sanatıdır. betimlemede amaç, anlatılan varlık ya da nesneyi okuyucunun hayalinde canlandırabilmesini sağlamaktır. betimleme yapılırken anlatılan varlık ya da nesnenin tüm özellikleri ayrıntılı bir biçimde okuyucuya aktarılır.
alıntı...
insanların genellikle kullandığı kelime tasvir'dir.
betimleme ; genelde insanların anlayamayacağı kelimeleri kullanarak konuşan entellerin hava basma maksadıyla söylediği en can alıcı kelimelerden birisidir.
bu kelimeyi söyleyince ; karşısındakinin boş boş bakması hoşlarına gider.
burada toplumun hatası yokmu ?
elbette var.
yüzlerce ingilizce ve arapça kelimeyi günlük hayatına sokan halkımız ; betimleme kelimesine bir türlü ısınamadı ve öğrenemedi.
belkide bu kelimeyi kullanan kişilerin ; topluma itici gelmesinden dolayıdır.
alıntı...
betimleme veya tasvir, kelimelerle resim çizme sanatıdır. betimlemede amaç, anlatılan varlık ya da nesneyi okuyucunun hayalinde canlandırabilmesini sağlamaktır. betimleme yapılırken anlatılan varlık ya da nesnenin tüm özellikleri ayrıntılı bir biçimde okuyucuya aktarılır.
alıntı...
devamını gör...
10.
bir şeyi zihinde canlanacak biçimde ifade etmek. karşıdaki insanın hayal gücü ve kelimelerin seçimi ile sanat eseri gibi canlandırılabilecek ya da zar zor anlaşılabilecek bir karalama çizmek arasındaki sınır.
ruhu kırık insanların çokça başvurduğu kaynak. bir de anlatının olmazsa olmazı.
"türkçe biti- "yazmak" fiilinden +ım sonekiyle türetilmiş bir kelime olduğu"söylenir, bir de dilimize nurullah ataç tarafından kazandırıldığı.
bir kaynakta da çince "bet/ bit - çizmek" kelimesinden türkçeye geçtiğine dair bir yazı okumuştum. doğruluğundan emin olmamakla birlikte çok da yakıştırmıştım. sonuçta betimlemek kelimelerle resim çizmek.
ruhu kırık insanların çokça başvurduğu kaynak. bir de anlatının olmazsa olmazı.
"türkçe biti- "yazmak" fiilinden +ım sonekiyle türetilmiş bir kelime olduğu"söylenir, bir de dilimize nurullah ataç tarafından kazandırıldığı.
bir kaynakta da çince "bet/ bit - çizmek" kelimesinden türkçeye geçtiğine dair bir yazı okumuştum. doğruluğundan emin olmamakla birlikte çok da yakıştırmıştım. sonuçta betimlemek kelimelerle resim çizmek.
devamını gör...
11.
genellikle roman ve öykülerde kimi zaman da şiirlerde kullanılan tasvir yöntemidir. 'kalem kaşlı, kara gözlü' deniyorsa buna fiziksel betimleme, 'derinlerden gelen ve içine zamanında zorla sığdırmış öfkesi yeniden peyda oluyordu' deniyorsa buna da ruhsal portre (betimleme) denir.
devamını gör...
12.
tanımından çok benim için tanımını yapabilirim, kitabı okuyan için o dünyayı göztermektir bak şurada şu var burada bu var aklında canlanmadı mı o zaman bir de şu var canlandı değil mi? o zaman hikayeyi anlatmaya devam ediyorum demektir.
devamını gör...
13.
hikaye ve romanda yapılan söz sanatıdır.
anlatılan şeyi göz önünde canlandırtacak seviyede tasvir etmektir.
örnek/ salonda kırmızı koltukta oturuyor, sarı abajurdan aydınlanıyor, yeşil defterine bir şeyler yazıyordu.
anlatılan şeyi göz önünde canlandırtacak seviyede tasvir etmektir.
örnek/ salonda kırmızı koltukta oturuyor, sarı abajurdan aydınlanıyor, yeşil defterine bir şeyler yazıyordu.
devamını gör...
14.
kendi tanımım: roman ya da hikayelerde hatta bazen sohbetlerimizde bile kullanabileceğimiz bir yazım ya da sözlü anlatım tekniği.
roman ve hikayeler tamam da sohbette nasıl mı olur dideyseniz eğer. bazen farkında olmadan yaptığımız bir şey olduğunu söyleyebilirim. örnek olarak 'bu sabah seni gördüm sanki aklında bir şey varmış gibi dalgındın selam verdim görmedin. sayılmaz mı bir düşünün bakalım. türkçe dersine geri dönmeyelim şimdi.
neyse asıl konuya gelecek olursak romanlar içinde abartanlar olduğu gibi abartmasına rağmen bunu iyi yapabilenlerde vardır. şimdi ona da örnek istersiniz yok ben okuma cahiliyim ayrıca öyle bu betimleme yapmış şu betimleme yapmamış diye kitaba bakmam. inanılmaz düz bir insanım o konuda okunuyorsa okurum izleniyorsa izlerim. kendini bana yazdıracak kadar güzel olması tamamen onun kendi başarısıdır. betimleme yapmak bir yetenektir ayrıca detaycılık gerektirir. tabii becerebilenlerde yazdıklarını daha fazla insana okutur ama canı isterse o da. sonuçta milyon betimlemeli bir şey yazıp toprağa gömersen toprak olur. bize ulaşması önemlidir yani tabii bu betimleme işini ne için yaptığına da bağlıdır sonuçta betimlemenin tarihini konuşmuyoruz, betimlemenin kendisini konuşuyoruz. belki en büyük betimleme bizizdir kim bilir.
roman ve hikayeler tamam da sohbette nasıl mı olur dideyseniz eğer. bazen farkında olmadan yaptığımız bir şey olduğunu söyleyebilirim. örnek olarak 'bu sabah seni gördüm sanki aklında bir şey varmış gibi dalgındın selam verdim görmedin. sayılmaz mı bir düşünün bakalım. türkçe dersine geri dönmeyelim şimdi.
neyse asıl konuya gelecek olursak romanlar içinde abartanlar olduğu gibi abartmasına rağmen bunu iyi yapabilenlerde vardır. şimdi ona da örnek istersiniz yok ben okuma cahiliyim ayrıca öyle bu betimleme yapmış şu betimleme yapmamış diye kitaba bakmam. inanılmaz düz bir insanım o konuda okunuyorsa okurum izleniyorsa izlerim. kendini bana yazdıracak kadar güzel olması tamamen onun kendi başarısıdır. betimleme yapmak bir yetenektir ayrıca detaycılık gerektirir. tabii becerebilenlerde yazdıklarını daha fazla insana okutur ama canı isterse o da. sonuçta milyon betimlemeli bir şey yazıp toprağa gömersen toprak olur. bize ulaşması önemlidir yani tabii bu betimleme işini ne için yaptığına da bağlıdır sonuçta betimlemenin tarihini konuşmuyoruz, betimlemenin kendisini konuşuyoruz. belki en büyük betimleme bizizdir kim bilir.
devamını gör...