drama / macera
9.6 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar


“a man tells his stories so many times that he becomes the stories. they live on after him, and in that way he become"


dev bir kadroya sahip, çok sağlam bir tim burton filmi. sımsıcak, büyülü bir masal dünyası.
ayrıca filmin sonunda will'e abuzer kömücü edasıyla noldu lan it demiştim.*
devamını gör...
sizi masalın içine sürükleyen harikulade film. insan o iadwr çok hikaye anlatırsa sonunda kendisi hikaye olur.. edward bloom from ashton kalıbını hayatım boyunca unutmamamı sağlayacak olan film.
devamını gör...
çok küçük yaşta seyrettiğim ve benim için her zaman kült olacak bi film. her sahnesinden ayrı bi güzellik akar. ne olursa olsun mutlu edebilen bi filmdir.

t: bu akşam filmi tekrar izleyecek olmama sebep olan başlık.
devamını gör...
2003 yapımı muazzam bir tim burton filmidir. zaten tim burton filmlerini çok seven biri olarak "ölmeden önce izlenmesi gereken filmler" diye bir liste oluştursam kesinlikle koyacağım bir film. her şeyini ayrı övebilirim filmin. ben size anlatacağıma filmin beğendiğim birkaç repliği anlatsın dedim:


"din hakkında konuşmak aptallıktır. kimi inciteceğin belli olmaz."

"bir insan ne kadar çok öykü anlatırsa, o kadar ölümsüzleşir."

"nehirdeki en büyük balık yakalanmadığı için o kadar büyüktür."

"hayallerinin aşkıyla karşılaştığında zamanın durduğunu söylerler. bu doğru ama söylemedikleri bir şey var. zaman tekrar akmaya başladığında aradaki farkı kapatmak için çok daha hızlı ilerler."

"birbirimizi çok iyi tanıyan iki yabancı gibiydik."

"kader bazılarına garip oyunlar oynuyor. onları beklemedikleri bir anda yakalıyor."

devamını gör...
tim burton filmi olduğu için izlememiş olanların kafasında muhtemelen fazla fantastik şeyler canlanıyordur. bence bu film izlediğim tim burton filmleri arasında en gerçekçi olanı.

bir filmin içinde baba ve çocuk ilişkisi olduğu zaman ister istemez kendimi hemen duygusal bir moda sokuyorum. bu da beni duygulandıran babalı ve çocuklu filmlerden biriydi. hatta ağlatan demem daha doğru olur.

film için birilerini tebrik etmek gerekirse başta tim burton değil de romanın yazarı daniel wallace gelirmiş gibi, ben böyle düşünüyorum en azından. yıllar evvel kitabını okuduğumda hissettiğim duyguları filmde de elbet hissettim, senaryo harika ama roman... yine de kitaptan uyarlama filmlerle kıyaslayınca çok güzel bir yerde olduğunu söyleyebilirim.

tim burton filmlerini sevenlerin zaten muhakkak izlemesi gereken bir film ama bence bu filmi izlemek için tim burton filmlerini sevmeye gerek yok gibi. bir de böyle hikayeye bakıp çocuklarla izlemeye kalkışmamanızı önerebilirim, izletmeyi denediğim çocukların sıkılmasına neden olan bir film maalesef. ha bir de bence önce romanı okunsa da sonra mı izlense?
devamını gör...
bir tim burton filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
aşk nefret ilişkisi yaşadığım ve geçmiş zaman katili unvanına layık gördüğüm tim burton’ın çektiği bu muhteşem filmin senaryosunu daniel wallace’ın big fish: a novel of mythic proportions isimli romanından uyarlayan john august yazmıştır. filmin başrol oyuncuları ise ewan mcgregor, albert finney, alison lohman ve elbette ki eş durumundan aramıza katılan helena bonham carter’dır. film en iyi müzik dalında oscar adaylığı kazanmıştır.

kurgu ve gerçekliğin iç içe geçtiği filmler ve kitaplar benim için her zaman diğerlerinden birkaç adım öndedir. çünkü ben hayatımı kurgu ve gerçeklik arasındaki o çizgiyi silmeye çalışarak yaşıyorum ve bazen kurgunun gerçek hayattan daha gerçek olduğuna inanıyorum.

bu filmde öyle bir film. bir baba oğluna her şeyi anlatır zaman içinde ama anlatılan her hikaye düşle gerçeğin iç içe geçmesidir. ve sonunda masallarla büyütüldüğüne inanan o çocuk büyük bir adam olduğunda bu masalların ne kadarının kurgu ne kadarının gerçek olduğunu çözmeye ve o büyük balığı yakalamaya karar verir.
devamını gör...
alışveriş merkezlerinden, betonarme binalardan, tek kullanımlık ürünlerden, dijital dünyadan ve hayatın gerceklerinden uzaklaşmak isteyenler için en iyi tercihlerden birisi. görsel açıdan tam bir ziyafet, şakaları, gerçeküstü sahneleri, döngüsel olayları, diyalogları kurgusu ve sahne döngüleri ile masalsı fakat huzurlu bir anlatım.

kafamda baba karakteri (hayvan) balık, anne karakteri (bitki) nergis, evlat karakteri ise nankör ve cahil insanoğlu olarak yer etti. hani şu dünyada var olan her şeyin öncesini ve sonrasını açığını ve gizlisini öğrenmeye çalışan, öğrendiği hiç bir gercek ya da gerçeküstüne inanmayan, sonunda da içinde bulunduğu doğanın dışına çıkamayacağını idrak eden akılsız insanoğlu.

bazen hepimiz geçmiş ile geleceği, anılar ile hayalleri birbirine karıştırıriz. bizi acımasız gerçeklerden koruyan ve zorlu hayat şartlarına hazırlayan şey mucizeler ve efsanelere olan gizli inancimizdir. film bana hayatta her şeyin her zaman tek bir gerçek ve doğrusu olamayabilecegini gösterdi.

babam da filmdeki edward bloom gibi kanser hastası ve biraz da başından geçen olayları abartılı yorumlarla anlatmayı, eninde sonunda hak verip dediğini yaptığım nasihatler vermeyi seven birisi. ne yazık ki annemle olan ilişkisi filmdeki gibi değil. babam bugün vefat etmiş olsa arkasında bırakacağı onlarca ilginç ve ya komik ama öğretici hikayesi ile benim de gözümde big fish .

babasını çok eleştiren erkek çocuklarının izlemesi gereken bir film.
devamını gör...
big fish (büyük balık) 2003 yapımı tim burton filmidir. big fish'de edward, aşık olduğu kadın sandra'yı etkilemek amacıyla bahçesine tam 10.000 tane nergis çiçeğinden oluşan bir çiçek bahçesi inşa eder. bu sahne filmin hemen hemen en akılda kalıcı sahnelerinden biridir. ancak merak konusu olan şey şu ki; edward neden başka bir çiçek değil de nergis çiçeğini tercih etmiştir ? gül, karanfil, papatya ve daha nice çiçek varken neden nergis ? bunu cevaplamadan önce; nergis çiçeğine ismini vermiş olmaş narkissos'un hikayesine bakmamız gerekir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

ekho bir peri kızıdır. kendine aşık olan kimselere aldırış etmez, yüz vermez ve gönlünü açmaz. asla kimselere karşılık vermemiştir. ekho ormanda gezerken bir gün avlanmakta olan bir avcıyı görür. avcı'nın ismi narkissos'tur. bu avcının en büyük özelliği ise onu bir kez bile olsa gören kişinin, narkissos'un güzelliği karşısında çaresiz kalması ve büyülenmesidir. ve hikayeye göre peri kızı ekho da güzelliği dillere destan olan avcı narkissos'a ilk görüşte aşık olmuştur. gelin görün ki; kaderin cilvesi bu kez ekho'yu incitmiş ve narkissos peri kızından kaçmıştır. aşkına karşılık vermemiştir. peri kızı ekho ise böyle bir tutumla ilk kez karşı karşıya kaldığı için, tabiri caizse kara sevdaya tutulur. kendini dünyadan soyutlayarak içine kapanır ve zamanla eriyen bedeni bu ağırlığı taşıyamaz, hayatını kaybeder. narkissos'un arkasından ahh eden ekho, "o da benim gibi sevdiği insandan asla karşılık göremesin..." diye dua eder. günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovalar ve ekho'nun cansız bedeninden arta kalan kemikler sarp ve sağlam kayalara dönüşür. peri kızının sesi ise bu kayalara çarpıp dönen, "eko" dediğimiz yankılara dönüşür. ne zaman olur ki; bir kişi dağlara doğru seslense, kayalara doğru haykırsa peri kızı ekho'nun sesinin duyulduğuna inanılır. ve ekho da yüzyıllar boyunca acısını hep başkalarının sesinde dillendirmeye devam eder. insanlara var olduğu sürece de bu acının dillendirilmesi devam edecektir.

derken narkissos bir gün yine ava gider. aç, susuz, yorgun ve bitap şekilde bir nehrin kenarına ulaşır. susuzluğunu giderebilmek amacıyla eğilir ve nehirden su içmek ister ancak sudaki yansımada kendi güzelliğini görür. işin garibi, daha önce hiç fark etmediği bu güzellik karşısında, kendisi de büyülenir. kendi güzelliğine öylesine hayran olur, öylesine aşık olur ki nehir kenarından gözlerini alamaz ve kendini sürekli olarak izlemeye devam eder. narkissos kendine aşıktır. kendisini izlerken hiç bir hayati fonksiyonunu yerine getiremez nefes almaktan başka. ne su içebilir, ne yemek yiyebilir, ne de uyuyabilir. sadece ve sadece suyun üzerindeki yansımasını izlemeye devam eder. zaman geçtikçe tıpkı o da kendini ekho gibi hisseder. hiç bir şey yapamaz, hiç bir şey yiyip içemez ve tüm bunları yapamadığı için her geçen zaman içerisinde ölüme bir adım daha yaklaşır ve sonunda orada, o suyun başında ölür. narkissos'un öldüğü gün ve tam da kendi yansımasını suya bakarak seyrettiği yerde beyaz sarı renkli ve mis kokulu çiçekler açar. bu efsaneye göre narkissos öldükten sonra da bedeni nergis çiçeklerine dönüşerek yaşamaya devam eder.

hikayemizi tamamladık. şimdi filmle bağlantısına bakalım; big fish (büyük balık) filmi, esasında kendi ile oğlu arasında hiçbir zaman tam anlamıyla sağlıklı bir iletişim kurmayı başaramamış, artık ölümü ensesinde hisseden ve ölüm döşeğinde yaşayan edward'ın hayat hikayesini anlatır.

bu filmde bulunan acımasız ve çirkin cadılar, korkunç ve inanılmaz büyüklükte devler, geceleri kurda dönüşüp kurt adam olan insanlar, siyam ikizleri ve fantastik olarak nitelendirilebilecek bir çok olayı içinde barındıran bu hikaye, işin esasında edward'ın gerçeklerden kaçışını anlatan hikayesidir.

filmdeki sahneler ilerledikçe bizler; edward'ın oğlu will'in fark ettiği ipuçları ile babasının acı ve bir o kadar da pişmanlıklarla dolu bir hayat yaşadığını anlarız. will'in annesi olmayan bir kadına çok büyük ilgisi olduğunu, işi dolayısıyla oğlu büyürken yanında olamadığını ve oğlunun büyümesini gözlemleyemediğini, olmak için çaba gösterdiği "büyük insanı" bir türlü olamadığını müşahade ederiz.

işin özünde bana göre; edward, narkissos'un tam anlamıyla modern bir versiyonudur. kendini o kadar çok sever ki, etrafında bulunan insanların hayatı boyunca acı çekmesine sebep olmuştur. ve oğluna anlattığı bu son hikaye ise; oğlu will'den özür dileme şeklidir ve hatalarından dolayı üzgün olduğuna dair bir itirafnamedir.
devamını gör...
'big fish' tim burton'un yönettiği; senaryosu, renk paleti, işlenişi ve oyuncuklarıyla küçükten büyüğe herkesi kolayca etkileyebilecek bir film. hikaye akışı olarak ayrı ayrı iki temelde, farklı olarak ikinci ana akışta da çeşitli zaman atlamalarına sahip olduğu için seyirciyi içine almayı etkileyici bir şekilde başaran bir yapıt. masalsı-fantastik olaylar ve onlarla anlatılmak istenen gerçek bir düşünceye sahip. "o gece şeytani ve kötü olarak nitelendirilen şeylerin sadece yalnız ve kaba olduğunu fark ettim." gibi bir çok iyi replik barındırıyor. sinematografisi de başarılı. filmi izlerken durdurduğunuz herhangi bir anın poster olabilecek olması da bir haz veriyor.
daha da şahsileştirmek gerekirse... filmi bir kaç kez farklı yıllarda izledim ve farklı şeyler buldum. özellikle 'insanın öleceği zamanı bilmesi onu gerçekten de cesur birine dönüştürür mü?' konusu aklımı bir çok kez kurcaladı. ya da 'gerçekten bir bakışta biri bu kadar sevilebilir mi?' diye düşünmeden edemedim. bence bütün olarak bağlantılar içerip buna sadık kalarak izleyiciyi şaşırtması da büyük başarı.
filmin adının "büyük balık" olması bile bir çok şeyi anlatmaya yetiyor. içinde arada bir denilen "sen sadece küçük bir havuzdaki büyük balıksın." söylemi, insanın olduğu yere edilen bir laftan fazlası değil ve gelişim, ilerleyiş var oldukça olduğun yerin olacağın yer yanında hiçbir şey olduğunu da insana fark ettiriyor. bir kere kafaya büyük balık olmayı koyduktan sonra havuzdan denize de atlarsın okyanusa da. kafaya koyduysan tüm tehlikeli sularda berraklaşır.
kısacası filmi severim izlemediyseniz bir şans verin.
bu kadar.
devamını gör...
tim burton’ın yönettiği ve bu filmi izlemeyi nasıl atladım ben dediğim iç ısıtan bir film. ara ara açıp izleyeceğim, her seferinde de keyif alacağım filmler listesine eklendi bile.

film birçok ünlü ismi bir araya topluyor. ünlü yığılması olan filmlere mesafeli olsam da film umduğumdan çok daha fazlasını sundu bana. ama şunu da fark ettim ki, bir filmde eğer çok ünlü isim varsa o film genelde fantastik öğeler barındırıyor. film için fantastik diyebilir miyiz bilmiyorum ama babasının yaşadıkları ve sahneler fantastiğe kaçan bir absürdlük içeriyor. bunu kötü anlamda söylemiyorum; aksine dozunda ve yaratıcı bir absürdlüğü seviyorum.

filmin ana karakteri edward bloom karakterine bayıldım; zaten edward’ı herkes sevmez mi?* babama da benzettim açıkçası. babam da sürekli anılarını anlatır, bazılarını o kadar çok anlatmıştır ki bazılarının tekrar sayısı 100’ü geçmiştir. ana karakterimiz de öyle. oğlu artık masal olarak gördüğü anılarını anlatmasından bıkmıştır. babası ile de 3 yıl gibi uzun süre hiç konuşmamıştır. ta ki kanser olduğu ve ölmek üzere olduğunu öğrenene kadar. hamile eşiyle babasını ziyarete gelir ve bu süre zarfında babasının anlattığı anıları tekrar hatırlar.

masalsı bir anlatımı olan harika bir film. bu zamana kadar nasıl atlamışım dedim hatta. mutlaka bir göz atın derim. iyi seyirler.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"big fish" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim