öne çıkanlar | diğer yorumlar

jose saramago tarafından yazılan, bilinmeyen adayı bulmayı kafasına koyan bir adamın kraldan bir tekne istemesiyle hikaye başlıyor. adamın bilinmeyen bir ada bulmaya olan inancı saraydaki temizlikçi kadını da ona bağlıyor. ve o da artık bilinmeyen bu adayı bulmak için bu tanımadığı adamın peşine düşüyor.tayfası olmayan bu teknede bu adam ve bu kadın birbirilerini buluyor ve bilinmeyen adayı bulmak için yolculuğa çıkıyor.
--- alıntı ---

~ben bir bilinmeyen adayı bulmak istiyorum. o adaya ayak bastığımda kim olduğumu öğrenmek istiyorum.

~bilmiyor musun ki kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin.

--- alıntı ---
devamını gör...

bütün kapılarında ayrı dileklerin dilendiği bir saray. sadece armağan kapısında bekleyip kendisine verilen hediyeleri kabul eden bir kral. bir gün dilek kapısına bilinmeyen bir adayı bulmak için kraldan tekne istemeye bir adam gelir. kral armağan kapısından ayrılmamak için gelen adamın karşısına çıkmaz ama adam üç gün boyunca dilek kapısından ayrılmayınca kral adamı görmeye dilek kapısına gider. bilinmeyen ada için tekne istediğini söyleyince adam, kral bütün adaların bilindiğini, bilinmeyen ada kalmadığını söyler. ancak adamdaki kararlılık ve etraftan dilek kapısı için sırada bekleyenlerin adamı desteklemesi kralın tekneyi vermesine sebep olur.
adam tekneyi almak için limana giderken onu bir kadın takip eder. sarayı temizleyen, adama dilek kapısını açan temizlikçi kadındır bu. o da adamın peşinden gitmek için sarayın kararlar kapısından çıkmıştır. birlikte bilinmeyen adayı bulmak için tekneye yerleşirler ama teknenin temizlenmesi, tekneye tayfa bulmak için beklemeleri gerekir.
hayali için bilinmeze gitmek isteyen bir adam ve bu hayale inanıp adamın peşinden giden bir kadın. ve aşk.



"kim olduğunu bilmiyorsan, kendin olabilmen mümkün değildir."
devamını gör...
bir jose saramago kitabıdır.

çok genç yaşta tanıştığım jose saramago’num okuduğum ilk kitabı yitik adanın öyküsüydü. kitabı büyük bir keyifle bitirince yeni kitaplarını da aldım hemen ve bu kitaplardan biri oldukça hacimsiz olan bilinmeyen adanın öyküsü idi.

önce yazarın adalara takıntılı olduğunu düşündüm ama sonra anladım ki jose saramago insani olan her şeye takıntılı idi ve aklında bir insan ideali vardı.

bir hayalin peşinden koşmak güzeldir, herkesin imkansız olduğunu düşündüğü bir şeyi gerçeğe çevirmek için savaşan insanlar bu dünyadaki ideal insanlık fikrinin önderleridir. siz coğrafi keşifler bitti sanırken bilinmeyen bir ada bulmak için kralın kapısına gidip tekne isteyen o adam gibi.

ama bir şeye inanıp peşinden gitmek yetmez. size de inanacak en az bir kişi daha gerekir. bu kişi sizin payandanız olacaktır çünkü insan kolay yıkılır. bir düşün peşinde koşup bilinmeyen adayı arayan o büyük insana inanan ve görseniz cahil bir kadın sanacağınız o temizlikçi gibi.

bilinmeyen adanın öyküsünü okurken bilinmeyen bir ada bulmak isteğine kapıldım. bana inanacak bir kişi lazım sadece.
devamını gör...
nobel edebiyat ödülü sahibi portekizli yazar jose saramago tarafından yazılmış, yazarın üslubuna sadık kalınarak emrah imre tarafından dilimize çevrilmiş ve birol bayram tarafından çizilmiş desenlerin eşliği ile kırmızı kedi tarafından basılmış 60 sayfalık bu kitap hayatımın belli dönemlerinde tekrar tekrar okuduğum ve okuduktan sonra sürekli birilerine verdiğim için en çok satın aldığım kitap olabilir.

ama ozan önen’in söylediği gibi;

bu kitabı bir başkası istiyorsa da, onun gözlerine baka baka o kitabı ver ona ki alnında kocaman kocaman harflerle enayi yazsın.
enayi ol çünkü bilgelik enayilikten doğar.
enayiliğinle gurur duy; şark kurnazları için hayatın kontenjanı hiç dolmaz.


bu yüzden eğer isterseniz son satın aldığımı da size hediye edebilirim. çünkü bu kitap herkesin hayatında en az bir kez okumasını istediğim kitaplardan;
incecik. bir kahve molasına sığdırabileceğiniz cinsten.
masalsı. evin yolunu bulabilmek için yola ekmek kırıntıları atmadığınız cinsten.
kararlı. tüm dünyanın size var olmadığını söylediği bir adayı arayacak tekneye sahip olmak için üç gün ve gece kralın dilekler kapısında yattığınız cinsten.
tutkulu. kararlar kapısından çıkıp bir daha asla geri dönmediğiniz cinsten.
cesur. kendinizden çıkıp, kendinize bakmayı göze aldıran cinsten.
naif. belki de hayatımızın arayışını ve keşfini sade, apaçık bir dille anlatan cinsten.
umutlu. bilinmeyen adayı ararken aslında çoktan bulmuş olduğunuzu fark edebileceğiniz cinsten.

siz de bir gün denizlere açılmaya karar verirseniz pruvanız neta dümeniniz viya olsun; demir kazık parlak, pusulanızın yönü bilinmeyen adalara doğru olsun.

o zaman…

yelkenler fora!
devamını gör...
okuduğum en tatlı hikayelerden biriydi. kısacık bir kitap zaten elinize almanızla bitirmeniz bir okuyor. yarım saatte okuyabileceğiniz bu kitapta jose saramago metaforlar kullanarak size minik bir hayat dersi veriyor. küçük prens gibi yalnızca çocuklar için olmayan ve okuduğunuza pişman olmayacağınız bir eserdir.
devamını gör...
portekiz'li yazar jose saramago tarafından 1997'de yayınlanan, orijinal adı o conto da ilha desconhecida olan, nobel edebiyat ödülü almış bir kısa öyküdür.

bilinmeyen adayı bulmak için kral'dan tekne isteyen bir adamın yaşadıklarını anlatır. kitap gibi özet geçeceğim size :)

bir adam, tekne için, kral'ın dilek kapısına gider ve sarayın temizlikçisine, kral ile konuşana kadar kapıdan ayrılmayacağını söyler. üçüncü günün sonunda, halkın gözünde kötü olmamak -daha çok halk tarafından verilecek armağanlardan geri kalmamak- için kapıya gider ve adama ne istediğini sorar. adam ise, bilinmeyen adayı bulmak için tekne istediğini söyler.

kral: sen kim oluyorsun ki sana bir tekne vereyim?
adam: sen kim oluyorsun ki bana bir tekne
vermeyeceksin?

halkın da "tekneyi ver" sloganları üzerine kral, "sana bir tekne vereceğim. ancak, tayfanı kendin bulacaksın, benim denizcilerim bilinen adalar için bana lazım." der, adam da kabul eder. saraydaki işinden sıkılmış olan temizlikçi kadın, asıl mesleğinin tekneleri süpürüp paspaslamak olduğunu düşünür ve gizlice adamın peşine takılır.

adam limana doğru yola koyulur. limana varınca, hangi teknenin kendisine verileceğini düşünmeye başlar. reis gelir ve sorduğu ilk soru "tekne kullanmayı bilir misin?" olur. adam da, "denize açılınca öğreneceğim. denize açılmayı becerebileceğim, benim saygı duyacağım ve bana saygı duyacak bir tekne ver bana." der.
adam: son vardığım noktayı, liman kayıtlarına geçirmeni istiyorum.
reis: "mühim olan varış değil, gidiştir" mi demek istiyorsun?
adam: kim olduğunu bilmiyorsan, kendin olabilmen mümkün değildir.

bu sohbet sonrasında reis, bir sürü onarım ve değişimden geçen bir karavelayı işaret ederek "bilinmeyen adaları aramak için en uygun tekneler yelkenlilerdir" der. fıçıların arkasında gizlenen temizlikçi kadın, beğendiği teknenin seçildiğini görür görmez çığlığı basarak "bu benim teknem, benim teknem" diye ortaya çıkar. adam da tekneyi temizlemesi ve birlikte bilinmeyen adayı bulmak için temizlikçi kadını yanına kabul eder. reis, anahtarı teslim edip yanlarından ayrılır.

temizlikçi kadın, tekneyi temizlemek için tekneye yaklaşır ama martılar saldırmaya başlar. çünkü tekne martı yuvalarıyla doludur. bazıları boş, bazıları yumurta dolu, bazılarındaysa gagaları açık yemek bekleyen yavrucaklar vardır. boş olanları denize atar, diğerlerini olduğu yerde bırakarak temizliğe koyulur.

hava kararınca, adam elinde yemek paketiyle tekneye gelir. kimseyi bulamadığı için üzgündür. çünkü, bilinmeyen ada diye bir şeyin kalmadığını ve kalmış olsa bile, evlerinin huzurunu terk edip, yük gemilerindeki güzel hayatlarını bırakarak, denizin karanlık olduğu günlerde yapmış oldukları gibi bir hayalin peşinde koşmaya ve okyanus'ta maceralara atılmaya yanaşmayacaklarını söylemişlerdir.
temizlikçi kadın: yok mu bir işin, zanaatın veya şimdilerde dendiği gibi bir mesleğin?
adam: var, ama ben bilinmeyen adayı bulmak istiyorum. o adaya ayak bastığımda, kim olduğumu öğrenmek istiyorum.

"bilmiyor musun ki, kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça, kim olduğunu asla bilemezsin."

tayfa yok, erzak yok. denize açılacak cesaret de yok. ekmek, peynir, zeytin ve şarap ile karınlarını doyurduktan sonra, uykuları olmadığı halde uyumaya karar verirler.

adam rüyasında, teknesinin denize açıldığını, kendisini reddeden tayfanın da yanında olduğunu; ördek, tavşan, tavuk, öküz, eşek, at gibi hayvanların da teknede olduğunu görür. gözleri, temizlikçi kadını arar ama göremez. son dakika vazgeçtiğini, "senin gözlerin bilinmeyen adadan başka bir şey görmüyor" dediğini anımsar. derken, gökyüzü bulutlarla kaplayıverir ve yağmur başlar. tayfa, sıkış tıkış olmaktan rahatsızdır, ilk gördükleri kara parçasına demir atacaklarını söylerler. adam ise "bilinmeyen ada ne olacak?" der ama kimsenin umurunda değildir. denizciler, tüm adaların bilindiği, bilinmeyen ada olmadığı konusunda ısrarcıdır. dümendeki adam*, kara parçası görür. denizciler, adamı ölümle tehdit ederek karaya yanaşmasını emreder. dümendeki adam hariç herkes tekneden iner, hayvanlar bile. sonra dümendeki adam da tekneden iner. yanı başında bir gölge görür, bu temizlikçi kadının gölgesidir. temizlikçi kadına sarılı halde uyanır ve kadının da ona sarılmış olduğunu fark eder.

güneş doğar doğmaz dışarı çıkarlar. pruvanın iki yanına, teknenin henüz sahip olmadığı ismi, beyaz harflerle yazarlar. öğlene doğru, cezirle birlikte, bilinmeyen ada nihayet denize açılır, kendini aramak amacıyla.

biraz uzun bir özet oldu. önemli olan, bu hikayeden çıkarılacak anlam.

işte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omzumuza dokunmak için elini çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizlerse hâlâ "geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikâye" diye homurdanıp dururuz.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"bilinmeyen adanın öyküsü" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim