1.
yaşar kemal'in dört kitaptan oluşan savaş, mübadele,göç, aşk, samimiyet ve bol deniz içeren kimi zaman ağlatıp kim zaman güldüren muazzam bir serisidir.
1. (bkz: fırat suyu kan akıyor baksana)
2. (bkz: karıncanın su içtiği)
3. (bkz: tanyeri horozları)
4. (bkz: çıplak deniz çıplak ada)
1. (bkz: fırat suyu kan akıyor baksana)
2. (bkz: karıncanın su içtiği)
3. (bkz: tanyeri horozları)
4. (bkz: çıplak deniz çıplak ada)
devamını gör...
2.
türk edebiyatının usta ismi, hatta bana kalırsa önünde saygı duyup eğilip bir kuple elini bile öpsek yeridir dediğim, yaşar kemal’in 1997-2012 yılları arasında yazdığı ve dört kitaptan oluşan roman serisidir. seri sırasıyla fırat suyu kan akıyor baksana (1997), karıncanın su içtiği (2002), tanyeri horozları (2002) ile çıplak deniz çıplak ada (2012) romanlarının çıkmasıyla sonlanmıştır.
açıkçası bütün seri 4 kitaptan oluştuğundan her kitap için ayrı ayrı yorum yazılabilirdi belki ama benim gözümde kalın tek bir kitap olabilecek bir külliyattır bu seri. bu yüzden hepsi hakkında genel bir değerlendirme yapmak bana göre daha doğru olacaktır.
seride 1. dünya savaşı’nın ardından romandaki baş kahramınımız, baş diyorum çünkü bana göre onlarca kahraman var, poyraz musa’nın ki kendisi bir savaş kahramanıdır, ege civarında bir adaya yerleşmesi ve daha sonrasında nomrlade mübadelede gitmesi gereken ama gitmeyen bir rum ile tanışmasıyla cereyan eden olayları ele alır.
bu seride beni içine çeken açıkçası yaşar kemal’in büyüleci anlatım şekli olmuştur. büyük ihtimal herkes gib yaşar kemal romanlarındaki betimlemelerin önemini bilmekle birlikte ben ilk defa bu romanlarında kendimi o adada yaşıyormuş gibi hissettim. nasıl desem deniz üzerinde uçan kuşlara, suyun yüzeyinde çırpınan balıklara, bir ağaç dalından düşen yaprağın rüzgardaki salınımına daha farklı bakar oldum. bunların üzerinde bir de en sevdiğim coğrafyalardan biri olan ege bölgesinin anadolu insanı ile buluşmasını seyrettim. yeni bir yaşam kurmanın ne kadar zor olduğunu, aynı milletten dahi olsa farklı coğrafyalarda yetişmiş insanların aslında nasıl o bölgenin kültürüyle ilmek ilmek dokunduğunu fark ettim.
bu sebeplerle bu seri benim gençlik yıllarımda, ilk 3 kitabını gençken okumuştum, türkiye ye, hayata ve tarihsel olaylara farklı bir çerçeveden bakmama sebep olmuştur. herkese tavsiye olunur. birbirimizi nasıl daha iyi seveceğimizi gösterir belki bizlere.
açıkçası bütün seri 4 kitaptan oluştuğundan her kitap için ayrı ayrı yorum yazılabilirdi belki ama benim gözümde kalın tek bir kitap olabilecek bir külliyattır bu seri. bu yüzden hepsi hakkında genel bir değerlendirme yapmak bana göre daha doğru olacaktır.
seride 1. dünya savaşı’nın ardından romandaki baş kahramınımız, baş diyorum çünkü bana göre onlarca kahraman var, poyraz musa’nın ki kendisi bir savaş kahramanıdır, ege civarında bir adaya yerleşmesi ve daha sonrasında nomrlade mübadelede gitmesi gereken ama gitmeyen bir rum ile tanışmasıyla cereyan eden olayları ele alır.
bu seride beni içine çeken açıkçası yaşar kemal’in büyüleci anlatım şekli olmuştur. büyük ihtimal herkes gib yaşar kemal romanlarındaki betimlemelerin önemini bilmekle birlikte ben ilk defa bu romanlarında kendimi o adada yaşıyormuş gibi hissettim. nasıl desem deniz üzerinde uçan kuşlara, suyun yüzeyinde çırpınan balıklara, bir ağaç dalından düşen yaprağın rüzgardaki salınımına daha farklı bakar oldum. bunların üzerinde bir de en sevdiğim coğrafyalardan biri olan ege bölgesinin anadolu insanı ile buluşmasını seyrettim. yeni bir yaşam kurmanın ne kadar zor olduğunu, aynı milletten dahi olsa farklı coğrafyalarda yetişmiş insanların aslında nasıl o bölgenin kültürüyle ilmek ilmek dokunduğunu fark ettim.
bu sebeplerle bu seri benim gençlik yıllarımda, ilk 3 kitabını gençken okumuştum, türkiye ye, hayata ve tarihsel olaylara farklı bir çerçeveden bakmama sebep olmuştur. herkese tavsiye olunur. birbirimizi nasıl daha iyi seveceğimizi gösterir belki bizlere.
devamını gör...
3.
yaşar kemal'in ne kadar usta bir yazar olduğunu serideki her kitapta tekrar tekrar anlarız. olaylar karınca adasında geçer. yaşar kemal'in anlatımı öyle gerçekçi, betimlemeleri öyle güzeldir ki insan karınca adasını gerçek zanneder. seriyi bitirdiğimde ada gözümde tamamen canlanmıştı. karakterleri neredeyse yakından tanıyordum. kitabı alırken "böyle bir konuyu ne kadar farklı işlemiş olabilir ki?" diye düşünmüştüm fakat yanılmışım. dört kitabı da sıkılmadan okudum. kitapta beni en çok etkileyen ise musa kazım ağa'nın memleketine olan özlemi oldu.
insanoğlu güzelliğe böylesine hayran kalabiliyorsa , bu savaş ne , bu birbirlerini yeme , aşağılama, bu akan suya, uçan kuşa, yaprağın üstüne konmuş kelebeğe düşmanlık niye ? deli mi bunlar, deli mi? bu yaşa geldim, çok savaşlardan, ölümlerden, zulümlerden, dostluklardan, sevgilerden, mutluluklardan, ölümüne sevdalardan geriye kaldım, şu insanoğlunu anlamadım gitti. ne tuhaf, ne çılgın bir yaratık!
insanoğlu güzelliğe böylesine hayran kalabiliyorsa , bu savaş ne , bu birbirlerini yeme , aşağılama, bu akan suya, uçan kuşa, yaprağın üstüne konmuş kelebeğe düşmanlık niye ? deli mi bunlar, deli mi? bu yaşa geldim, çok savaşlardan, ölümlerden, zulümlerden, dostluklardan, sevgilerden, mutluluklardan, ölümüne sevdalardan geriye kaldım, şu insanoğlunu anlamadım gitti. ne tuhaf, ne çılgın bir yaratık!
devamını gör...