bir insan kaç kere ölebilir sorunsalı

ölme eylemi sadece fiziksel olarak organizmanın yerine getirmek zorunda olduğu eylemleri yapmayı bırakması mı demek? duyguları ölünce de ölebilir insan. bir sosyal medya hesabını sildiğinde o hesapta ölür. video oyunlarında hem de binlerce kez ölür. düşüncelerini değiştirdiğinde eski halini öldürmüş olur. bir insan kaç kere ölebilir ölmeden önce?

eğer reenkarnasyon'a inanmıyorsan 1 kere

psikolojik olarak çokça yaşandığını düşünüyorum. insanın hayatı evrelere ayrılıyor, bir önceki evredeki siz ile şu anki siz aynı olmuyorsunuz. belki daha olgun, belki daha hırçın belki de daha umursamaz ama farklı oluyorsunuz.

fiziksel mi? ruhen mi? önemli olan bu.
çünkü defalarca ölebilir.

kaç kere aşık olduysa.

dekman dekman dekman...
nen pis dunyali, öldün git pamuk tıkattır.

bana gelince kedi canimi yerim kendimin

ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi demiş şair. gibileri bir yana bırakınca bir kez ölünüyor azizim.

bugün akrep her saati geçtiğinde geç kalmışlığın verdiği sancıyı duyumsarken şimdi bu başlığı görünce fark ettim, insan kaç kere ölebilir? daha önce hiç ölmediysem bile sadece bugün ben kaç kere öldüm. fikrim ve hissim birbirine düşman, bir yol bulamazken, bir karar veremezken, hangi karar daha doğru bilemezken kaç kere öldüm. duyduğum tek bir ses tek bir hece böyle içimi tarumar etmişken, kalbim bir yerde fikrim bir yerde kivranirken kaç kere öldüm. sonra döndüm saate baktım nerden baksan yetişememişlik, geç kaldım bir daha öldüm. yalın ayak koşmak için çırpındığım yola taşlar ayaklarımı böyle kanatırken çıkamadım yine öldüm. ne içimde kendimle kalabiliyorum ne kendimi affedebiliyorum. ne bu yüreğimin çığlıklarını susturabiliyorum ne de düşünmekten vazgeçebiliyorum. bir gün geçer biter dedikçe ben bu ebedi acıya her geçen gün daha çok saplanıyorum. iflah olmaz bir hüzün, yetişememişlik, olduramamışlık. ben ölmedimse bile dün hiç, bugün kaç kere öldüm.

kendisi ne kadar isterse o kadar olaylara bakış açısı etkili olan şeydir

sırtından kaç kere bıçakladığına bağlı...

1

yaşarken öldüğümüzü de sayıyor muyuz? sayıyorsak benim 5'i geçti.

birçok kez ölür* bir kere gömülür.

gerçekten öleceği güne kadar asla ölmez.

maalesef ölmeyi önüne gelen her kötü olay ile denk tutan bir toplumumuz var. ölüm insan hayatının silindiği noktadır. ölüm, sizi fiziksel dünyadan süpürür. dolayısıyla ne yaşarsanız yaşayın, ölümle bir değil ve bununla tanımlanmamalı da. hala yaşıyorsunuz ve bu hayat size bir armağan. hala her şeyi değiştirmek için vaktiniz ve şansınız var.

gidin ve değiştirin.
dünyada gerçekten "toprağa gömülmek" denilen bir gerçeklik var.

birbirimizi kırmak, üzmek, özlemek, incitmek için lükslerimiz yok.

yaşamı hangi değer ve kriterlerle tanımlayıp algıladığınıza bağlı.. günahla, ihanetle, yalanla, ayrılıkla, aşkla... vb vb. kriterlerle tanımlıyorsanız, kendiniz veya başkalarınca defalarca ölüp dirilebilirsiniz. tıbben tanımlıyorsanız başka, siyasetle tanımlıyorsanız başka olacaktır ölmeleriniz, dirilmeleriniz.. ama doğa için ölüm ve yaşam, birbirini doğuran bir içiçelik sürecidir. süregiden bir ölmek/dirilmek halidir. sadece değişir, başkalaşır, parçalanırsınız.. o kadar . ölmek için yaşar, yaşamak için ölürsünüz sonsuza değin... her öldüğünüzde yeni bir şey olarak doğmuşsunuzdur aslında..
çünkü yaşam, sizin 'varsaydığınız' bir an/dönem fotografıdır sadece, sizin için evet ama doğa için değil..

fizyolojik tanımı dışında bakıldığında insan sayısız kez ölebilir. kalp kırıklığı bile insanı hayattan koparabilir. yaşamından keyif almadıktan sonra canlı olduğunu kim iddia edebilir ki? buna en iyi örnek annemdir...