bir marslı evine bir kartpostal yolluyor
başlık "sevişilinebilizite" tarafından 15.02.2022 14:46 tarihinde açılmıştır.
1.
caxton’lar çok kanatlı mekanik kuşlar,
bazılarının üstünde alametleri var
bakan gözlerin erimesine neden oluyorlar
ya da bedenin acısız bir çığlık atmasına
uçtuklarını hiç görmedim, ama
bazen ele kondukları oluyor.
gök uçuştan yorulduğunda puslanıyor
ve yumuşak makinesini yerde dinlendiriyor:
sonra dünya loşlaşıyor ve kitaplaşıyor, ince
bir paket kâğıdının altında yatan oymalar gibi
dünya televizyonlaşınca yağmur yağıyor
renkleri koyulaştırma özelliği var
model t içerden kilidi olan bir oda-
dünyayı özgürleştirmek için bir anahtar dönüyor
harekete geçmek üzere; çok çabuk bir film,
kaçırılmış herhangi bir şeyi seyretmek için.
ama zaman bükülüp bağlanmış, ya da
bir kutuda saklanmış, tıkırdıyor sabırsız
evlerde, tekinsiz bir alet uyuyor,
elinize aldığınızda horlamaya başlıyor.
eğer hayalet haykırırsa, onu dudaklarında
taşıyor ve uyuması için avutuyorlar
seslerle. ve hatta onu kasten
uyandırıyorlar, gıdıklayarak.
yalnızca çocukların açıkça acı çekmesine
izin veriliyor. yetişkinler ceza odasına
gidiyorlar; su var, ama yiyecek yok.
kapıyı kilitliyorlar ve katlanıyorlar gürültülere
tek başına. hiç kimse istisna sayılmıyor
ve herkesin acısı farklı kokuyor.
geceleyin renkler öldüğünde,
çifter çifter saklanıyorlar
ve kendileri hakkında okuyorlar-
renkli olarak, göz kapakları kapalı.
craig raine’in öncülüğünü yaptığı merihli şiir akımının en bilinen şiirlerinden biri, yukarıda tamamını gördüğünüz bir marslı evine bir kartpostal yolluyor. merihli şiir akımının amacı aslında aşina olduğumuz sıradan şeyleri, eğretilemeler kullanarak yabancılaştırmak. yukarıdaki şiir bir marslının gözünden yazılmış. dünya denen bu tuhaf gezegendeki gözlemlerinin aktarıldığı şiirde, marslı ilk olarak kitapları tasvir etmiş. marslıya göre, kitapların tıpkı kuşlar gibi kanatları (sayfaları) var. insanlar kitap okuduklarına gözleri eriyor (ağlıyorlar), ya da sessiz bir çığlık atıyorlar (hayrete düşüyorlar).
şiirin en sevdiğim bölümüyse, yağmurla televizyon arasında kurulan benzerlik. her ikisinin de renkleri koyulaştırma özelliği var. televizyon kapanıca ekran nasıl kararıyorsa, yağmur yağdığında da gökyüzü kararıyor.
asıl üstünde durmak istediğim konuysa şu: yağmur bir perde yahut kararan bir ekran gibi, gerçekleri algılayışımızı değiştiriyor. etrafımızdaki her şeyi daha farklı bir biçimde görmeye başlıyoruz. oysa değişen tek şey, hava aydınlıkken algıladığımız renklerin üstüne çöken loşluk veya karanlık. bana göre, tüm şiirdeki en temel fikir de televizyon-yağmur eğretilemesinde yatıyor.
devamını gör...