orijinal adı: uno, nessuno e centomila
yazar: luigi pirandello
yayım yılı: 1926
vitangelo moscarda 28 yaşındayken karısının ona burnunun yamuk olduğunu söylemesiyle yıkılır. varlığının farkına bunca yıl tam anlamıyla varamayan moscarda kendisine bakışıyla insanların ona bakışının çok farklı olduğunu ve herkes için farklı bir moscardo olduğunu anlar.
yazar: luigi pirandello
yayım yılı: 1926
vitangelo moscarda 28 yaşındayken karısının ona burnunun yamuk olduğunu söylemesiyle yıkılır. varlığının farkına bunca yıl tam anlamıyla varamayan moscarda kendisine bakışıyla insanların ona bakışının çok farklı olduğunu ve herkes için farklı bir moscardo olduğunu anlar.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "mahlassızım" tarafından 28.02.2021 16:18 tarihinde açılmıştır.
1.
italyan oyun ve öykü yazarı luigi pirandello tarafından 1909 yılnda yazmaya başladığı ancak 1926 yılında tamamlayıp yayımladığı felsefi ve mizahi bir roman. kitabın ana kahramanı vitangelo moscarda' nın bir gün aynada yüzünü incelerken karısının ona burnunun sağa doğru yamuk olduğunu söylemesi ile hayatı altüst oluyor ve içsel bir buhranın başlangıcı oluyor. 28 yıl boyunca hiç bu eğriliği fark etmeyen moscarda insanın varoluşundan bu yana kendine bakış açısı ile diğer insanların bakış açısının ve gördüğü şeylerin birbirinden farklı olduğunu anlıyor. sorgulamaya başlıyor ve her insan için farklı bir moscardo olduğunun ama aslında asıl moscardo'nun kim olduğunun bilincine varıyor. oldukça ilginç ama bir o kadar da akıcı olan bu kitapta bu sorgulamaya ve buhrana şahit oluyor ve ara ara okuyucuya da kendini ve benlik kavramını sorgulatıyor.*benlikler arasında kaybolan delirmiş bir moscardoyu okuyoruz ve yazar bize moscardo ile şu soruyu sorgulatıyor:
"insan bir midir. hiç midir, yoksa binlerce midir?"
başkalarının bende birini gördüğü ama o birinin de benim tanımadığım bir ben olduğu; başkalarının ancak bana ait olmayan gözlerle dışarıdan bakarak görebildikleri ve tanıyabildikleri o birisine, benim içimde ve onlara göre benim görüntüm olduğu hâlde( demek ki 'benim' dediğim aslında benim için değildi!!) bana hep yabancı olarak bir görüntü atfedecek olmaları; onlara göre benim olan bu hayatın içine giremeyeceğim düşüncesi, benim huzurumu kaçırıyordu.
"insan bir midir. hiç midir, yoksa binlerce midir?"
başkalarının bende birini gördüğü ama o birinin de benim tanımadığım bir ben olduğu; başkalarının ancak bana ait olmayan gözlerle dışarıdan bakarak görebildikleri ve tanıyabildikleri o birisine, benim içimde ve onlara göre benim görüntüm olduğu hâlde( demek ki 'benim' dediğim aslında benim için değildi!!) bana hep yabancı olarak bir görüntü atfedecek olmaları; onlara göre benim olan bu hayatın içine giremeyeceğim düşüncesi, benim huzurumu kaçırıyordu.
devamını gör...
2.
insanın bazen bir anı bir anına uymaz ya hani 28 yaşındaki babadan zengin bankacı moscarda karısının burnun neden eğri sorusu ile kendini insanı insanlığı evreni kısaca yaradılışın tüm özelliklerini neden ve niçin diyerek kendi benliğinden başlayarak kendi benliğini kendisinin üstünden tanrısal bakış ile sorgulayarak maalesef karısından iş arkadaşlarından kısaca toplumdan soyutlanarak kendisini tüm hayatı varlığı sorgulayanlar gibi bunun bir ödül bunu yapanlara sorgulayanlara madahmış gibi sunulan akıl hastanesinde bir zırdeli olarak buluyor zaten deli sözcüğü de farsça dil yani gönül demek gönlünden geldiği gibi davranana da deli deniyor aslında gönlünden davrananlar mı deli aklından şüphe etmeyip aklınca davrananlar mı
devamını gör...
3.
bir luigi pirandello kitabıdır.
bu kitabı okuyalı uzun zaman oldu. nedense tanım yazmayı aklıma getirmemişim. sağ olsun sözlüğümüzün çok kıymetli kitap editörü jinju bana hatırlattı bu kitabı. o zaman bir anlamda bu tanım bir jinju ukdesi olsun. ve bu tanım epey uzun olacak, burda okumayı bırakabilirsiniz.
biz aslında sanıldığı gibi topraktan yapılma faniler değiliz. buna elbette karşı çıkabilirsiniz. ama benim inancım -benden başka müridi olmayabilir- insan ırkının yazılan roman kahramanlarının bir sureti olduğu yönünde.
biz gregor samsa'yız, herkesten farklı olup dışlanarak ilk günah yanılsaması ile ölen.
biz profesör kien'iz, kendini bulduğu kütüphanesini kendi elleriyle yakan.
biz holden caufield'ız, bu dünya ve içinde yaşayanlar için fazla iyi olan.
biz don kişot'uz, deli yel değirmenlerine akıl vermek için kendini feda eden.
biz ignatius o'reilly'yiz, dünya yansa bir kalbur samanı yanmayan.
biz selim ışık'ız, şarkısı yarıda aklı karıda kalan.
biz christopher boone'uz, bir şeye inandı mı sonuna kadar inanan.
biz winston smith'iz, iki kere ikinin dört ettiğini söyleme özgürlüğünden mahrum bırakılan.
biz frodo baggins'iz, bir yüzük uğruna kendini dağlara vuran.
biz halit ayarcı'yız, realist olmak için hakikati olduğu gibi görmek zorunda olmayan.
ve biz vitangelo moscarda'yız, biri mi, hiçbiri mi, yoksa binlercesi mi olduğunu anlamak için kafa patlatan.
bir kişi mi olmalıyız biz? yani herkesi karşımıza koyup sadece kendi gerçekliğimizle var olmaya çalışan ve yalnız başına yaşamak için çaba gösteren.
hiçbiri mi olalım? yani kalabalık içinde kaybolup varlığımızı herkesin varlığına armağan edip kadastrocu k. gibi şato yollarında harap olan.
ya da binlercesi mi? her an parçalanan, pessoa lunaparkına dönüşüp insan prizması içinde gerçek benliğinin sadece soğuk bir silüetini gören.
bilemiyorum gerçekten ama bir tek sorum var sabredip bu tanımı buraya kadar okuyanlara:
benim burnum biraz yamuk mu sanki?
bu kitabı okuyalı uzun zaman oldu. nedense tanım yazmayı aklıma getirmemişim. sağ olsun sözlüğümüzün çok kıymetli kitap editörü jinju bana hatırlattı bu kitabı. o zaman bir anlamda bu tanım bir jinju ukdesi olsun. ve bu tanım epey uzun olacak, burda okumayı bırakabilirsiniz.
biz aslında sanıldığı gibi topraktan yapılma faniler değiliz. buna elbette karşı çıkabilirsiniz. ama benim inancım -benden başka müridi olmayabilir- insan ırkının yazılan roman kahramanlarının bir sureti olduğu yönünde.
biz gregor samsa'yız, herkesten farklı olup dışlanarak ilk günah yanılsaması ile ölen.
biz profesör kien'iz, kendini bulduğu kütüphanesini kendi elleriyle yakan.
biz holden caufield'ız, bu dünya ve içinde yaşayanlar için fazla iyi olan.
biz don kişot'uz, deli yel değirmenlerine akıl vermek için kendini feda eden.
biz ignatius o'reilly'yiz, dünya yansa bir kalbur samanı yanmayan.
biz selim ışık'ız, şarkısı yarıda aklı karıda kalan.
biz christopher boone'uz, bir şeye inandı mı sonuna kadar inanan.
biz winston smith'iz, iki kere ikinin dört ettiğini söyleme özgürlüğünden mahrum bırakılan.
biz frodo baggins'iz, bir yüzük uğruna kendini dağlara vuran.
biz halit ayarcı'yız, realist olmak için hakikati olduğu gibi görmek zorunda olmayan.
ve biz vitangelo moscarda'yız, biri mi, hiçbiri mi, yoksa binlercesi mi olduğunu anlamak için kafa patlatan.
bir kişi mi olmalıyız biz? yani herkesi karşımıza koyup sadece kendi gerçekliğimizle var olmaya çalışan ve yalnız başına yaşamak için çaba gösteren.
hiçbiri mi olalım? yani kalabalık içinde kaybolup varlığımızı herkesin varlığına armağan edip kadastrocu k. gibi şato yollarında harap olan.
ya da binlercesi mi? her an parçalanan, pessoa lunaparkına dönüşüp insan prizması içinde gerçek benliğinin sadece soğuk bir silüetini gören.
bilemiyorum gerçekten ama bir tek sorum var sabredip bu tanımı buraya kadar okuyanlara:
benim burnum biraz yamuk mu sanki?
devamını gör...
4.
#3315558 şu tanımı yazdıktan 2 3 gün sonra bu kitaba başladım. aha dedim kendim gibi bir delinin hayatını okuyacağım. o yüzden baştan söyleyeyim bu kitabı çok çok beğendim. bolca altını çizdim.
kitap moscarda diye bir adamın karısının burnunun yamuk olduğunu söylemesiyle kendini ve binlerce olan kendisini keşfetmesini anlatıyor. yaa öyle işte, biri çıkar size bir gün burnun yamuk der ve al başına belayı. moscarda kardeşimiz iyi bir adamdı lakin kötü bir huyu vardı. çok düşünmek. karısına senin de götün kocaman diyip geçse ve aynanın karşısında saatler geçirmese belki de böyle delirmezdi. aslında delirmek demeyelim, diğerlerine göre deliydi ama o hayatın acı gerçeğiyle karşılaşmıştı. kendimizi asla göremeyecek olmamız ve ne kadar insan tanıyorsak o kadar farklı gerçekliklerimiz olduğuydu. hiç habersiz çekilen bir videonuzu izlediniz mi? ben izledim. sanki oradaki ben değildim. benim görüntümde hareket eden tanımadığım bir insandı. yaşarken fark etmediğim bir takım mimikler yapıyordu, üstelik konuşurken ağzı yamuluyordu ama bunu sadece ben fark ediyor gibiydim, bakışlarını dışarıdan görmek onu hiç tanımadığım hissi uyandırmıştı bende. korkunçtu. bir daha habersiz çekilmiş bir görüntümü izlememe kararı aldım. ayrıca her bir insana ait gerçekliklerimizin de gerçek biz olmadığını daha önce fark etmiştim ama moscarda'nın bunu keşfetme sürecini okumak, yazarın bunu anlatım şekli çok çok güzeldi.
ben bu tanımı yazan emine pir zola, sadece normal sözlük gerçekliğinde varım. bu gerçeklik haricinde anne emine pir zola, eş emine pir zola, çocuk emine pir zola, kardeş emine pir zola, öğrenci emine pir zola, lisedeki arkadaş emine pir zola, komşunun kızı emine pir zola gibi binlerce gerçekliğim mevcut. aslında ben bir hiçbiriyim, aynı zamanda kendi gerçekliğimde biri ve beni tanıyanların gözünden binlercesiyim. işte ben buyum.
bu kitabı dilerim ki herkes okur. belki kendine bu gözle bakmayanlar vardır. siz de deliler kervanımıza katılmış olursunuz. ama moscarda'nın yaptığı hataları yapmayın. bu deliliğimizi güzel gizleyemezsek elimizde hiçbir gerçeklik kalmaz. şşşş!
kitap moscarda diye bir adamın karısının burnunun yamuk olduğunu söylemesiyle kendini ve binlerce olan kendisini keşfetmesini anlatıyor. yaa öyle işte, biri çıkar size bir gün burnun yamuk der ve al başına belayı. moscarda kardeşimiz iyi bir adamdı lakin kötü bir huyu vardı. çok düşünmek. karısına senin de götün kocaman diyip geçse ve aynanın karşısında saatler geçirmese belki de böyle delirmezdi. aslında delirmek demeyelim, diğerlerine göre deliydi ama o hayatın acı gerçeğiyle karşılaşmıştı. kendimizi asla göremeyecek olmamız ve ne kadar insan tanıyorsak o kadar farklı gerçekliklerimiz olduğuydu. hiç habersiz çekilen bir videonuzu izlediniz mi? ben izledim. sanki oradaki ben değildim. benim görüntümde hareket eden tanımadığım bir insandı. yaşarken fark etmediğim bir takım mimikler yapıyordu, üstelik konuşurken ağzı yamuluyordu ama bunu sadece ben fark ediyor gibiydim, bakışlarını dışarıdan görmek onu hiç tanımadığım hissi uyandırmıştı bende. korkunçtu. bir daha habersiz çekilmiş bir görüntümü izlememe kararı aldım. ayrıca her bir insana ait gerçekliklerimizin de gerçek biz olmadığını daha önce fark etmiştim ama moscarda'nın bunu keşfetme sürecini okumak, yazarın bunu anlatım şekli çok çok güzeldi.
ben bu tanımı yazan emine pir zola, sadece normal sözlük gerçekliğinde varım. bu gerçeklik haricinde anne emine pir zola, eş emine pir zola, çocuk emine pir zola, kardeş emine pir zola, öğrenci emine pir zola, lisedeki arkadaş emine pir zola, komşunun kızı emine pir zola gibi binlerce gerçekliğim mevcut. aslında ben bir hiçbiriyim, aynı zamanda kendi gerçekliğimde biri ve beni tanıyanların gözünden binlercesiyim. işte ben buyum.
bu kitabı dilerim ki herkes okur. belki kendine bu gözle bakmayanlar vardır. siz de deliler kervanımıza katılmış olursunuz. ama moscarda'nın yaptığı hataları yapmayın. bu deliliğimizi güzel gizleyemezsek elimizde hiçbir gerçeklik kalmaz. şşşş!
devamını gör...