bukowski sevip baudrillard serseriliğinde olmak

baudriallard'a serseri diyen dillerim kırılsaydı da başlığı açmasaydım ama var böyle bir şey.
90'lar sonu... yirmili yaşların başı, ay çiçeği gibi açan üniversite gençleri, lokasyon istanbul. hatta mekansal olarak kadıköy ve daha spesifik olursak karga bar. çünkü başka bir dünya gibiydi. sonra mı? sonrası malum.

alemlerin tozunu aldığı belli olan değerli zugra üstadımın da dediği gibi, karga zamanlarımızda zorunluluktu.

girişten arka bahçeye gidilen o zorlu yolda, bir şekilde bu "çarls bukovski" durumunu belli etmek zorundaydık. yoksa vermezlerdi çok afedersiniz. benim o dönem kitap alacak ya da baskı t-shirt ile girecek durumum olmadığı için a4 kağıdına üstadın adını yazıp iğnelemiştim. "kirli ve pasaklı kadınları sevdim. yitik bedenlerinizle banyo yapmayın allahsız kitapsızlar" dediğimde ıslanan insanları yüzlerinden anlardım. günümüzde böyle edebi tanışmalar kalmadı. bir karaktere bürünmek yerine money talks durumları mevcut. eskiden tarzlarımız vardı. çünkü hayata isyan etmiştik. asi gençlerdik, meme emcükleme üçüncü plandaydı *

şu da var tabi,